Krizde tedbir…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

GAZİANTEP'TEN / Orhan KARADAĞ

[email protected]

Küresel krizle dalgalanan piyasalar, son dönemde fısıltı gazetelerinin de hareketliliğinin şiddetle artmasına neden oldu.

Geçtiğimiz günlerde kentimizde düzenlenen ve sanayiciler tarafından yoğun ilgiyle izlenen 'İş'le Buluşmalar' toplantısı ise tüm bu 'söylenti havuzu'ndan uzak durmaya davet etti, Gaziantepli girişimciyi...

Gazetemiz ve İş Bankası işbirliğinde düzenlenen toplantıda konuşmacılar; tüm dünyayı kasıp kavuran, ülkemizde de her geçen gün şiddetlenen kriz karşısında 'serinkanlı olmak lazım, ancak gerekli önlemler bir an önce alınmalı ve tüm halka açıklanmalı' mesajında hemfikir oldular.

Birçoğumuzun hatırlamak istemediği 2001 krizinin yıllar sonra '2001 krizi sayesinde bankacılık sistemi rehabilite edildi. İşadamları krize hazırlıklı olmayı öğrendiler' düşüncesi nedeniyle adeta şükranla anılması kaderin cilvesi olsa gerek…

Evet, uzmanlar Türk bankalarının önemli yapısal sorunlarının bulunmadığı, ancak bankaların yurt dışından aldıkları sendikasyon kredilerini ödeyebilmek için reel sektörün üzerine daha fazla gitmeye başladığı konusunda mutabık. Nitekim son kriz sonrasında bankaların el koymak zorunda kaldıkları bazı fabrikalar halen Gaziantep organize sanayi bölgelerinde alıcı bekliyor. Yani bankalar bu fabrikalara el koymakla yumurtlayan tavuğu kesmekle kalmadılar, tavuğun etini bile satamıyorlar. Dolayısıyla bankalar ve iş alemi serbest piyasa ekonomisinin vazgeçilmez aktörleri olarak, birbirlerine ihtiyaç duyan, birbirlerinin varlığından kazanç sağlayan iki taraf olarak her zamankinden daha sorumlu ve dikkatli olmak zorundalar.

Özellikle üretim ve ihracat yapmaya odaklanmış binlerce girişimcisi bulunan Gaziantep, bugünlerde bankacılık sektöründen ilgiyi her zamankinden daha fazla hak etmektedir. Kalitesiz ve kayıtdışı üretim yaparken, sektördeki kâr marjlarını düşüren, teknolojisi eski firmaların ayakta kalabilmelerinin mümkün olmadığını özellikle KOBİ'ler görmelidir. Aynı sektörde çalışıp benzer pazarlara hitap eden işletme sahipleri bir araya gelerek güç birliği yapmalı, modern teknolojiye ve AR-GE faaliyetlerine, markalaşmaya yatırım yapmalıdır. Aksi takdirde bu ve benzeri krizlerde ayakta kalabilmeleri oldukça zor olacaktır. Bu düşüncenin 'küçük olsun, benim olsun' mantığıyla yetişmiş girişimcilerimize yabancı olduğunu biliyoruz. Ancak eğer bu birleşmeler gönüllü olarak yapılmazsa piyasa gerçekleri karşısında büyük bedeller ödenecek. Üretimden ticarete, turizmden sağlığa her sektörde yaşanan konsolidasyonlar bu gerçeği göstermekte...