Krizden çıkışta talep dalgalanması etkileri

Gökhan TAŞDEVİ[email protected]

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İlk defa karşılaştığımız ve sonunu henüz kestiremediğimiz küresel finans krizinin akibetini belirleyici ana faktörün, varlıkların yeniden değerlenmesi ile mümkün olacağı konusunda görüşler mevcuttur. Bu görüşlere katılmakla beraber, önemli noktanın kirizin bitişiyle bizi nelerin bekleyeceğini belirlemek olacaktır. Kısa ve uzun vadede  ayakta kalan organizasyonlar, geçmişte tecrübe ettiğimiz "krizden çıkış" etkilerinden çok çok farklı ortamda olacaklardır. Bu krizin bitişinde önemli faktörler dalgalanma ve bu dalgalanmaya bağlı etkiler olacaktır. Bu etkileri düşünerek alabileceğimiz önlemleri belirleyebilmek ayakta ve güçlü kalmaya devam etmemizi garanti edecektir.

KRİZDEN ÇIKIŞ

ABD'nin dünyanın en çok tüketen ülkesi de olmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, tüm finans çevrelerinde  durgunluktan çıkışın tüketimin sağlanmasıyla mümkün olacağı kanaatı oluşmuştur.

Durum böyle iken, güvensizliğin belirleyici bir etken olduğu da tartışılmaz bir gerçektir. Güvensizliğin temelinde yatan ise satın alınacak ürünün fiyatının değişme beklentisi veya yatırım yapılacak enstrümanın fiyatının veya geri dönüş hızının değişkenliğini kestirememek yatmaktadır. Bu bilinmeyenleri bilinir kılmanın en gerçekçi yolu mal ve hizmetlerin değerinin herkes tarafından bilinir olmasını sağlamaktan geçmektedir.

Daha net ifade edecek olursak, Hedge ve Toxic fonlarla sanal olarak yaratılan değerlerin, gerçek değerlerine oranı %3'ler civarındadır. Yani 100 USD'lık sanal değeri yaratan gerçek değer sadece 3 USD civarındadır.---

Gerçek bir örnekle; 150.000 USD'a 30 yıl geri ödemeli bir ev satın alınmış, henüz birinci yılında bu evin değeri 400.000 USD olarak yeniden değerlendirilmiştir. Bu ev teminat gösterilerek 200.000 USD kredi alınmıştır. 200.000 USD kredi ile tekrar ev alınmış, bir yıl sonra bu evin değeri artmış ve tekrar teminat gösterilerek kredilendirilmiştir.

Daha da büyük bir etkiyle, bu teminatları toplayan finans kuruluşları tüm varlıkları teminat göstererek kendilerini ve başka finans şirketlerini de kredilendirmiştir.

Krizden çıkış için denenen "stimulus" yani piyasalara para vererek ortamı canlandırma denemesi- ise tam anlamıyla işe yaramamış görünmektedir. Güven oluşmamış çünkü bu değerlerin zincirleme etkisini bilen piyasalar mal ve hizmetlerin değerini %3 kadar algılamaktadırlar. Toxic fonlar ile birlikte 2,3 Trilyon USD'lık gerçek değerin (ev, arsa, fabrika, şirket) bu yöntemle 62 Trilyon USD'lık bir sanal teminat yaratmış olması %3 oranını ortaya çıkartmaktadır.***

Şimdi pazarı ve fiyatları belirleyecek birilerinin 100 USD'lık değeri kaç USD'a satın alacağına mutabık kalması, yani zarar haddini belirlemesi, bunu ilan etmesi ve buna razı olduğunu ortaya koyması olacaktır. Elbette bu birileri; devletler, IMF ve çok büyük finans kuruluşlarıdır. Bunlara "market maker" ları yani pazarı belirleyici dev kuruluşları ve sermaye sahiplerini de ekleyebiliriz. Bunlardan bir veya birkaçı "100 USD'lık değeri 50 USD'a satın alıyorum" dediği ve arz edenlerin de bulunduğu ortamda kriz bitmiştir, çünkü her şeyin alım ve satım değeri oluşmuştur.***

---Yalın Enstitü Derneği & TurnLean semineri 7-8 Nisan 2009

Krizden çıkışın sonrasında şirketleri neler bekliyor?

Öncelikle belirtmemiz ve yukarıdaki senaryoların aksine, kesin olduğunu bildiğimiz tek şey var o da bu krizden çıkışın diğer çıkışlar gibi olmayacağıdır. Geçmişte, 1994 krizinden sonra ihracat ile hayat buluşumuz, 2001 krizinden bankacılık ve dolayısıyla finans yapılanmasıyla çıkışımızı hatırlayalım.. Kesinlikle aynı şekilde canlanma yaşamayacağımızı biliyoruz.

Bu krize ve diğer krizlere damgasını vuran ortak özellik, güvensizliktir. Bu krizde güvensizliğin hemen hemen tüm gelişmiş ülkeleri etkilediğini görmekteyiz. 

"1973 Petrol Krizi

"1987 Borsa Krizi

"1994 Türkiye Ekonomik Krizi

"1997 Doğu Asya Mali Krizi

"2001 Türkiye, Arjantin, Rusya Krizi

2008 Dünya ekonomik krizindeki ana etkiye baktığımızda güvensizlikle birlikte taleplerin durduğunu görüyoruz. Özellikle; Otomotiv, konut, beyaz eşya ve lüks tüketim ürünlerinde talebin olağanüstü düşmesi normal karşılanırken;  vergi indirimi, hurda muafiyeti gibi  her türlü duyum bu alımları daha da ertelemekte ve durgunluğu sürekli hale getirmektedir.

Örneğin; Türkiye'de krizle birlikte otomotiv satışları olağanüstü düşmüş, vergi indirimi söylentileri talebi durma noktasına getirmiştir. ÖTV indirimi açıklandıktan sonra ani olarak talep artmış ve karşılanamaz duruma gelmiştir. Türkiye Otomotiv pazarında 2009 yılı Mart ayı binek otomobil satışları

40.622 adet oldu. Geçen yılın Mart ayı binek otomobil satışlarına göre %19 artış görüldü.

ABD'de 1000 kişiye 765 araç düşmektedir.  8 yaş ve üstü araç 250 Milyon adet olarak belirtilmekte ve her yıl milyonlarca araç trafiğe çıkmaktadır. Son günlerde, yaş üzeri bir aracı, yakıt tasarrufu sağlayan bir araç ile değiştirmeleri halinde 3.000 veya 5.000 USD indirim sağlanacağı yönünde söylentiler çıkmıştır. Bu söylemin gerçekleşmesi halinde sektör büyük bir talep patlamasıyla karşı karşıya kalacak ve büyük ihtimalle talebi karşılayamayacaktır.

Gerek teşvikler, gerek ertelenmiş taleplere bağlı birikimin tüketici tarafından alım fırsatı olarak değerlendirilmesi halinde, ani talep patlamaları ve devamında tekrar durulmaların olma ihtimali ortaya çıkmaktadır.

Bu koşullar altında; farklı sektörlerde, farklı ürünlerde ve farklı zamanlarda yukarıdaki şekilde bir talep dalgalanması beklenmelidir. Bunun sonucunda krizden çıkışın olası etkilerini tahmin etmek ve geleceğimizi krizden çıkışın her türlü olası etkisine karşı hazırlamak zorundayız.

Uzun vadede, talebin 2007 seviyelerine erişmesi için 6-7 yıl geçeceği, bu süre zarfında yukarıdaki grafikteki gibi uzun dönemde sert olmayan iniş çıkışlar (düzeltmeler) yaşanacağı beklenmelidir.  Daha kısa dönemlerde canlandırma paketlerine, teşviklere ve birikimlere dayalı olarak sert iniş çıkışlar yaşanacağını şimdiden öngörebiliriz. Krizdeki şirketlerin dayanmak zorunda kaldıkları aslında krizin kendisi olmayacaktır. Uzun bir süreçte bu kısa dönemlerdeki iniş çıkışlara karşı esneklik ve hızlı reaksiyon gösterebilme sancıları daha belirleyici olacaktır.

Ayakta kalan organizasyonlar, kriz sonrası etkilerle daha çok uğraşacak, önümüzdeki beş ila yedi yıl arasında bu etkilerle rekabet edebilen firmalar büyüyecek ve daha dayanıklı hale gelecektir.  Bazı firmalar ise bu dönemde birer yaşayan ölü olarak faaliyetsiz bir şekilde sadece var olacaklardır.  Bu nedenle, tüm şirketlerin kriz sonrası etkilere hazır olması için esnek, yalın ve tam rekabetçi olma koşullarını yerine getirmeleri gerekmektedir. Söz konusu koşullara ulaşmak için çalışılması,  yetkin destek sağlayıcı kişi ve kuruluşlardan yardım alınması gerekmektedir. Devlet kuruluşlarının da bu amacı gerçekleştirmek için topyekün öğrenmeyi başaracak unsurları devreye alması gerekmektedir.

        Kriz boyunca              Kriz çıkışı

Global tedarikçi konsolidasyonu Tedarikçilerden malzeme temin edememe

İflas eden tedarikçiler Alternatif tedarikçi arama

İşten çıkartmalar Kapasite artışını karşılayamama

Yetkin personel kaybı Süreç, ürün ve hizmette kalite düşüşü

Artan ödeme vade talepleri Talebi değerlendirememe

Kapasitenin düşürülmesi Taleple birlikte fazla mesai, maliyet artışı

Toplu işten çıkartma  Hukuki sorunlar

Kısa çalışma hakkından faydalanma Hukuki sorunlar

Stoklardan yakınma Stoktan hızlı ürün sunabilme

Düşük enflasyon, deflasyon Talebe bağlı fiyat dalgalanmaları

Düşük enflasyon Dönemsel yüksek enflasyon

Mal ve hizmetlerde uzun dönemli fiyat sabitesi Hammadde fiyatlarında dalgalanma

Kur dalgalanması Kur dalgalanması

Minimum stok ile çalışma Artan acil sevkiyat maliyetleri

Organizasyon içi suçlama (Yönetsel) Aşırı suçlama

Demotivasyon Şaşkınlık

Kırılgan yöneticiler Çaresizlik hissi

Her kademede işten çıkartmalar Yetkin yönetici/uzman bulma fırsatı

Kısa ürün ömürleri Tamir ve bakımla uzayan ürün ömürleri

Önemsiz satış sonrası Yedek parça, servis ve tamirde patlama

Güvensizlik (Toplumsal) Paranoya