Krizden çıkmanın yolu yenilikçilik ve AR-GE
Engin Güner / AİFD Genel Sekreteri
2008 yılı tüm dünyada olumsuz ekonomik sonuçlarla tamamlandı. ABD'de konut kredileri krizi ile başlayan dalga önce küresel finans sektörünü derinden sarstı, sonra diğer sektörleri de etkileyerek dünya ekonomisini ciddi bir durgunluğa sürükledi. Global ekonominin bir parçası olan ülkemiz ekonomisi de doğal olarak ekonomik durgunluğun etkisini, düşen talep sonucu bir çok sektörde, azalan üretim, düşen satış ve ihracat ile artan işsizlik rakamlarıyla yaşamaya başladı.
2009 her bakımdan kritik bir yıl olacaktır. Türkiye'nin sadece ekonomik krize karşı ekonomiyi canlı tutacak kısa ve orta vadeli önlemlere değil; uzun vadeli, kriz sonrası dönemde ülkenin küresel rekabet gücünü ve pazar payını artıracak stratejilere de ihtiyacı bulunmaktadır. Hiç kuşkusuz bu stratejilerin temellerini yenilikçilik ve AR-GE'ye öncelik tanıyan bir yaklaşım oluşturacaktır.
Geliştirdiği yenilikçi ilaçlarla insanın yaşam süresinin uzamasına ve kalitesinin yükselmesine katkıda bulunan araştırmacı ilaç sektörü, temel özellikleri ve duruşuyla, Türkiye'nin küresel rekabet gücünü artıracak ve yenilikçiliği büyümenin temeli kılacak bir dönüşümün lokomotifi olmaya adaydır. Yüksek katma değer yaratan bu sektörün uluslararası kaynaklarının ülkemize çekilmesi; Türkiye'nin krizi en az hasarla atlatmasının yanı sıra, uzun vadede, bilgiye dayanan ileri teknolojili bir ekonomiye dönüşmesine de ciddi bir destek sağlayacaktır.
Küresel düzeyde krizden en az etkilenen sektör: Araştırmacı ilaç sektörü
Bugün küresel olarak pek çok sektörle karşılaştırdığımızda araştırmacı ilaç sektörünün kriz koşullarından görece daha az etkilendiğini söylemek mümkündür. İnsanlar en ağır ekonomik kriz dönemlerinde bile ilaç gibi yaşamsal ihtiyaçlarından vazgeçememektedir. Artan nüfus ve gelişmekte olan ülkelerde sağlık hizmetlerine erişimin giderek güçlenmesi nedeni ile tüm dünyada ilaç harcamaları artmaktadır. Market Research adlı kuruluş tarafından hazırlanan "İlaç Sektöründe Pazar Eğilimleri 2008-2012" (Pharmaceutical Market Trends, 2008-2012) başlıklı raporda 2012 itibarı ile dünya ilaç pazarının 929 milyar dolar düzeyine çıkacağı öngörülmektedir.
Artan ihtiyaçlar ve ilaçların insan sağlığı açısından taşıdığı yaşamsal önem nedeni ile, araştırmacı ilaç firmalarının yenilikçi ilaçlar geliştirmek için yatırımları, kriz ortamına rağmen aynı tempoda devam etmektedir. Elbette ülkeler bazında krizin etkileri ilaç sektöründe de hissedilmektedir. Örneğin ülkemizde döviz kurlarında yaşanan artışlar, üretimin ve ithal girdilerin maliyetini artırmış; ilaç firmalarından başlayarak dağıtım kanallarına kadar uzanan zincirde ciddi sıkıntılara yol açmıştır. Sıkıntılara sahne olan bazı gelişmekte olan ülkelerde de, uluslararası AR-GE yatırımlarının daha uygun koşullu ülkelere yönlendirilmesi yönünde çalışmalar başlatılmıştır. Ancak araştırmacı ilaç sektörünün küresel düzeydeki AR-GE yatırımları aynı hızla sürmektedir.
Zaten araştırmacı ilaç sektörü tüm dünyada AR-GE yatırımlarına en fazla kaynak ayıran sektördür. Bu sektördeki firmalar yıllık cirolarının ortalama yüzde 16'sını AR-GE yatırımlarına ayırmaktadır. Bu oran yazılım sektöründe yüzde 10, otomotivde yüzde 4, uzay ve savunma endüstrisinde ise yüzde 5 düzeyindedir. Bu yıl araştırmacı ilaç ve biyoteknoloji firmalarının yenilikçi ilaçlar geliştirmek için yapmaları beklenen yatırım miktarı yaklaşık 100 milyar dolar düzeyindedir.
Türkiye ne yapmalı?
Türkiye ilaç sektöründe son derece önemli ve bir o kadar da kritik bir dönemece girmiştir. Bugün nitelikli insan kaynakları, üretim kapasitesi ve altyapısı açısından belli bir düzeye ulaşmış bir ilaç endüstrisine sahip olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi önümüzde duran görev bu endüstriyi, daha fazla AR-GE yapan, ileri teknolojiler kullanan ve ihracat kapasitesi yüksek bir sektör haline getirmektir. Bunu yapmanın yolu sektörümüzün en büyük sıkıntısı olan yatırım eksikliğini, uluslararası ilaç AR-GE fonlarını ülkemize çekerek aşmaktan geçmektedir.
Türkiye'de araştırmacı ilaç sanayinin yatırımını kısıtlayan temel unsurlar yenilikçiliğe yaklaşımdaki zihniyet farklılığı, düzenlemelerdeki yetersizlik ve AR-GE altyapısındaki eksikleridir. Bugün uluslararası yenilikçi ilaç firmaları, bir ülkeye AR-GE yatırımı gerçekleştirmek için bazı koşulları aramaktadır. Bu koşulları; kuvvetli bir bilimsel altyapı, iyi eğitimli araştırma personelinin ve iyi araştırma merkezlerinin mevcudiyeti, üniversite-sanayi işbirliğinin sağlanması, fikri mülkiyet haklarına yüksek saygı, tanımlanmış ve şeffaf düzenlemeler, yenilikçiliği ödüllendiren bir pazar yapısı ve finansman imkanlarının bulunması olarak sıralamak mümkündür.
Hükümet - ilaç endüstrisi - üniversiteler ekosistemi çerçevesinde atılacak eşgüdümlü adımlar, uluslararası araştırmacı ilaç sektörünün AR-GE yatırımlarının ülkemize çekilmesinde önemli rol oynayacaktır. Türkiye'nin akademik altyapısı ve yetişmiş insan kaynağı iyi bir başlangıç oluşturmaktadır. Bunun üstüne sabırla Türkiye'yi ileriye taşıyacak iş dostu bir ortam ve bilimsel yapı inşa edilmelidir.
Hedeflerimize ulaşabilmemiz açısından, sektörümüzü Avrupa Birliği standartlarına kavuşturmak için çalışmaya devam etmek hayati önem taşımaktadır. Bu anlamda öncelik şeffaflığa verilmelidir. Sektörle ilgili politika ve düzenlemelerin öngörülebilir, şeffaf kriterlere dayanarak oluşturulması, uzun vadeli yatırım planlarının yapılmasını kolaylaştıracaktır. En az şeffaflık kadar önemli olan bir konu da fikri mülkiyet haklarının uluslararası standartlarda korunmasıdır. Yenilikçi ilaç firmalarının en önemli varlığı AR-GE kapsamında değerlendirilen yenilikçi ürünler ve süreçlerdir. Bu bağlamda bu varlıkların korunması yenilikçi firmaların faaliyetlerini sürdürebilmeleri bakımından elzemdir. Bu iki adımın atılması ülkemizde yatırım ortamının hızla iyileşmesine katkıda bulunacaktır.
Uluslararası ilaç sektöründeki gelişmeleri iyi değerlendirmek ve uzun vadeli, şeffaf politikaları uygulamaya koymak küresel fırsatlardan yararlanmanın yolunu açmaktadır. Bu yoldan 1980'lerde İrlanda, 1990'larda Singapur, 2000'li yıllarda ise Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler geçmiştir. Türkiye'nin bu treni daha fazla kaçırmaya tahammülü yoktur.
Hükümetimiz bugüne kadar sağlık alanında ülkemizi uluslararası standartlara kavuşturmak yönünde çok önemli gelişmeler sağlamıştır. Bu sürecin hızla sürdürülmesi ve sonuçlandırılması Türkiye'yi geleceğe taşıyacaktır. Doğru adımları attığımız takdirde 2015 yılında bilim üreten, dünyadan 1 milyar dolara yakın AR-GE yatırımı çeken, küresel rekabet gücü yüksek, ileri teknolojili bir ilaç endüstrisine sahip olmamız hayal değildir. Böyle bir ilaç sektörü, tüm Türkiye ekonomisini bir üst lige taşıyacak ve ülkemizin bilgi çağını yakalamasını sağlayacak lokomotif güç olacaktır.
Biz Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) olarak yetkililere somut önerilerimizi sunmuş bulunmaktayız. Bu konuda oluşacak bir siyasi irade ülkemizin bu alanda kısa sürede büyük sıçrama kaydetmesine yol açacaktır. Bu inançla ilaç endüstrimizi ve ekonomimizi daha ileri noktalara taşımak için çabalarımıza devam etmekteyiz.