Kuralları dinamitleyen adam Picasso

Pera Müzesi’nde bugün Picasso’nun “Doğduğu Evden Gravürler ve Seramikler” sergisi açılıyor. Sergi, bu büyük sanat adamını yakından tanımak için güzel bir fırsat…

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Nermin SAYIN

“Sanatın ne olduğunu söylememi istiyorsunuz, bilseydim, kendime saklardım!” Bu sözler, yarattıklarıyla âdeta bilmediğini iddia ettiği sanatın kaderini değiştiren adama, Pablo Picasso’ya ait. “Yüzyılın dâhisi”, “sanatın büyük devrimcisi”, 90’ında bile yaşama direnciyle dikkat çeken Picasso, bugünden itibaren “Doğduğu Evden Gravürler ve Seramikler”le İstanbul’a konuk oluyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde 20 Nisan’a kadar gezilebilecek olan sergi; Pablo Picasso’nun 25 Ekim 1881’de, saat 11.15’te doğduğu evden, Malaga’daki Museo Casa Natal Koleksiyonu’ndan seçilen gravür, seramik ve kişisel eşyalarından oluşuyor.

Ebesinin öldü zannedip de tüm ilgisini anneye yöneltmesinin ardından, doktor olan amcası yüzüne puro dumanı üfleyip minik Pablo’yu ağlatmayı başaramasaydı, bugün plastik sanatlarda hatta hayatımızda pek çok şey olduğundan farklı olabilirdi. Pera Müzesi’nin “Picasso-Suite Vollard” gravürlerinden sonra bir kez daha ağırladığı Picasso, o güne kadar yerleşmiş ve fena halde kalıplaşmış kuralları dinamitleyemez, belki de bugün çağdaş sanat olduğundan çok farklı bir çizgide olabilirdi. Mario Virgilio Montanez Arroyo’nun küratörlüğünde açılan ; 56 gravür, 8 seramik toplam 66 esere yer verilen sergiyle bir kez daha sanat gündemimize giren dehâ, gerçek bir devrimciydi . Kendisi de zaten “Sanatımı kullanarak gerçek devrimciler gibi savaştığımın bilincindeyim.” diyordu.

Pera Müzesi için Picasso Vakfı, Picasso Evi Müzesi Koleksiyonu’ndan derlenen gravürler, işte bu devrimcinin 1923 ve 1969 yılları arasında kullandığı kalıpları, tekniği ve tarzı panoramik bir bütünlük içinde sunuyor. Gravür ve seramiklere, sanatçının ilk ayakkabısı, bebeklik gömleği, aile fotoğrafları, kurşun askerleri gibi kişisel eşyaları da eşlik ettiği için, sergiyi Picasso’yu daha iyi tanımak ve ona yaklaşmak için yeni bir fırsat olarak da görmek mümkün. Ne de olsa, Rilke’nin dediği gibi “İnsanın gerçek memleketi, çocukluğudur.” Picasso için de böyle bu, çünkü o; yaşamının ilk yıllarını doğduğu Malaga’da dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak yaşarken bile “özel”liği hissedilen biri. Öyle ki, Malaga’da müze müdürü olan ve resim dersleri veren babası Don Jose, oğlunun kendisini sadece 13 yaşında geçtiğini kabul ediyor. Çizdiği güvercinin ayaklarını tamamlayan oğluna hayran kalarak fırçasıyla boyalarını eline tutuşturan resim öğretmeni, bir daha da resim yapmıyor.

“Benim arayışlarımdan söz ediyorlar… Ben aramam ki, bulurum…” Picasso aramıyor olabilir, ama, bizim gibi “fani”ler için arayış her daim sözkonusu. Özetle, bu sergi vasıtasıyla arayışlarınızın öznelerinden biri pekâlâ Picasso olabilir; çünkü bu ustayı bilmek; anlamak, çağdaş sanatı anlamanın da başat şartı. Bu amaç için, sergiyi gezdikten sonra dilimizde çıkan ve bir bölümüne yer verdiğimiz Picasso kitaplarından yararlanabilirsiniz. Tabii Picasso ile ilgili olarak çeşitli ülkelerde ve tarihlerde çekilmiş dokümanter filmler mevcut. Kurgusal yapıt denince ise aklımıza kuşağının en büyük oyuncularından biri olan Anthony Hopkins’in ünlü ressamı canlandırdığı 1996 yapımı “Surviving Picasso” (Picasso’yla Yaşamak) geliyor.  Film Picasso’nun kadınlarla ilişkisine odaklandığı için eleştirilse de “insan Picasso”yi tanımak için ilginç bir seyirlik. Tiyatroseverler Picasso’nun Nazilerle imtihanı niteliğindeki “Bana Bir Picasso Gerek”i de hatırlayacaklar. Duru Tiyatro’da Sezai Altekin’in oyunuyla izlediğimiz yapıt, artık oynanmıyor belki ama, oyunun metnini “Bir Picasso, Lütfen” adıyla kitapçılarda bulmak mümkün.

Bu konularda ilginizi çekebilir