Küresel dengesizliğin giderilmesinde umutlar Çin işçisinde

Orhan AKIŞIK

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Yazın başında kötü çalışma koşulları ve düşük ücretlerden dolayı işçi intiharlarıyla gündeme gelen Çin'de çalışanlar arasındaki huzursuzluk hala dinmek bilmiyor. The Economist'in Temmuz-Ağustos sayısında konuya ilişkin haberde ücret ve yaşam koşullarındaki iyileşmenin sadece Çin'in değil aynı zamanda dünya ekonomisinin geleceği için olumlu bir gelişme olduğu; ücretlerdeki artışın iç tüketimi arttırarak dış ticaret fazlasını azaltacağı görüşüne yer veriliyor. Bu tür bir gelişme, ABD ve AB'nin bazı ülkeleri tarafından sürekli olarak gündeme getirilen küresel dengesizliğin giderilmesi yolunda şüphesiz önemli bir adım oluşturacaktır. Aslında, Çin yönetiminin şimdiye kadar uyguladığı politika zımnen de olsa bunu destekler nitelikte. Uluslararası camianın tepkisinden çekinen yönetim, ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla iş yavaşlatmadan greve varıncaya kadar her yolu deneyen çalışanlara karşı geçmişte olduğu gibi sert biçimde karşılık vermekten kaçınırken; ücret artışları konusunda sessizliğini koruyor. Ücret artışlarının tüketim harcamalarını teşvik ederek iç pazarın gelişmesine olduğu kadar, zengin ve fakir kesimler arasında genişleyen uçurumun daralmasına da katkıda bulunması Çinli yöneticilerin beklentileri arasında.

Çin'in 1980'lerden bu yana gerçekleştirdiği mucizevi ekonomik kalkınmasında üretimleri ihracata dönük yabancı sermayeli kuruluşların katkısı büyük. İhracata yönelik üretim yapan 200 büyük işletmeden 153'nü yabancı sermayeli firmalar oluşturuyor. Bu firmaları cezbeden faktörler arasında önde geleni ise şimdiye kadar ucuz işgücüydü. Fakat, son zamanlarda kalifiye işgücüne olan yüksek talepten dolayı ücretlerdeki artışı frenlemek de giderek zorlaşıyor.

İşgücü piyasasıyla ilgili bir diğer önemli gelişme de ekonomik büyüme ile birlikte işgücünün yapısında meydana gelen değişme. Bundan dolayıdır ki, ücretlerdeki artışın tüm sektörleri aynı şekilde etkilemesi söz konusu değil. Ücret artışlarından etkilenecek olanlar öncelikle tekstil gibi emek-yoğun üretime dayalı sektörler. Ücret artışlarının bu sektörlerin rekabet gücünü zayıflatarak ihracatlarını sekteye uğratması muhtemel bir gelişme. Bu tür bir gelişmeden dolayı, bazı işletmeler üretimlerini işgücünün nispeten ucuz olduğu Hindistan, Vietnam ve Kamboçya gibi ülkelere kaydırabilirler. Öte yandan, ücret artışlarının katma değeri yüksek sermaye-yoğun alanlardaki işletmeleri fazla etkilemesi düşünülmüyor. Zira bu tür işletmelerin kar marjları maliyet artışlarını karşılamak için oldukça yüksek. Geçmişte imalat sanayi ve inşaat sektörlerinde ağırlıklı olarak istihdam edilen düşük nitelikteki işçilerin yerini yakın bir gelecekte kısmen de olsa mühendislik ve diğer teknik dallarda eğitim görmüş kalifiye elemanların alması bekleniyor.

Endüstrileşmenin neden olduğu önemli bir sosyo-ekonomik olgu da kırsal alanlardan kentlere doğru göç. 1980'de nüfusun yaklaşık % 80'inin kırsal alanlarda yaşadığı Çin'de bu oran 2008'de %54'e gerilemiş bulunuyor. Bu dönüşümün önemli bir sonucu da son yıllarda ortaya çıkan devasa kentler. Kırsal alanlarda yaşayan yaklaşık 140 milyon kişi çalışmak amacıyla her hafta veya ay evleri ve büyük kentlerdeki işyerleri arasında adeta mekik dokuyorlar. Nüfus artışı 1990'lardan bu yana % 1 oranının altında olmasına rağmen işgücü artmaya devam ediyor. Bunun nedeni, çalışma çağındaki nüfusun artması. Çin'in, 2020 yılına kadar işgücü piyasasına girmesi beklenen yaklaşık 200 milyon civarındaki yeni işgücüne istihdam yaratabilmesi için yüksek büyüme hızlarını ileriki yıllarda da sürdürmesi zorunlu.

Toplam işgücü içinde kalifiye olanların sayısının artmasıyla, Çin'de yakın bir gelecekte ücretlerin artması kaçınılmaz. 2008 yılında üniversite ve yüksek okullardan mezun olan mühendislerin sayısı 600 bin civarındaydı. 2015 yılına kadar bu sayının yılda 1 milyon olması planlanıyor. Artan tüketim harcamalarının yanı sıra tüketim kalıplarında görülen değişme, ücretlerdeki artışın bir sonucu. Şanghay ve Beijing, yaşam koşulları ve tüketim alışkanlıkları bakımından Batı'nın gelişmiş merkezleriyle adeta yarışmakta. Bununla beraber milli gelirin yaklaşık %35'ni oluşturan tüketim harcamaları ABD'deki tüketimin yarısını oluşturuyor. Çin'in yakın gelecekte de yüksek ekonomik büyüme hızını devam ettirmesi durumunda orta tabaka genişleyecek ve bu tüketim harcamalarında artışa yol açacaktır.

Krizden çıkmak için umutlar satın alma gücü iyileşen Çinli işçiye bağlandı. Çok değil, bundan otuz yıl önce çoğu kişinin aklına günün birinde ekonomik krizden çıkışta çalışanlardan medet umulacağı gelmezdi. Peki ne değişti ? Bunda giderek küreselleşen ekonomik ilişkilerin payı büyük. Küreselleşen ekonomilerde işverenler ve işçiler giderek birbirlerine daha bağımlı hale geliyorlar. Farklı bir deyişle, biri olmadan diğeri bir anlam ifade etmiyor. Üreticilerin üretimlerine alıcı bulması ve pazar paylarını arttırmaları için çalışanların, yani tüketicilerin gelir ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi şart. Bu bakımdan Çin'deki gelişmenin üzerinde durulması gerekiyor. Ülkedeki gelir ve yaşam koşullarının iyileşmesi küresel dengesizliğin giderilmesi yolunda önemli bir aşama. Ancak sorunun kalıcı bir biçimde çözümü için biraz daha beklemek gerekiyor.