Küresel piyasalardaki manzara
AYKIRI FİNANS / Atılım MURAT
Küresel ekonomi yavaşlıyor. Japonya, Çin, Avrupa ve gelişen ülkeler grubunda sıkıntılar var. Ekonomisi çok büyük olduğu için, Çin’i gelişmekte olan ülkelerden ayrı tutalım. Portföy yöneticileri 2015 planlarını yapıyorlar. Japonya ve Avrupa merkez bankalarının izlediği politikalar ortada. Japonya Merkez Bankası parasal genişleme programını artırdı. Avrupa Merkez Bankası (AMB) gelecek haftaki toplantısında yeni kararlar alabilir. AMB’nin ülke tahvillerini satın alıp almayacağı uzun süredir tartışılıyor. Henüz bir konsensüs sağlanmadı. Zaten ülke tahvillerine gelene kadar, operasyonel ve hukuksal açıdan daha az sorun yaratabilecek tahvil türleri var. İlk etapta bunların alınması da düşünülebilir.
AMB, ülke tahvillerini içeren bir parasal genişleme programını 2015’in ilk çeyreğinde açıklayabilir. Draghi, geçen hafta yaptığı konuşmada uç önlemlere vurgu yaptı. Oldukça kararlı gözüküyordu. Draghi başından beri kurum içindeki etkili azınlığa bakmaksızın kafasına koyduğunu bir şekilde yapıyor. Peki AMB bir tahvil alım programı açıkladıktan sonra faizlere ne olabilir? Euro bölgesindeki tahvil fiyatlarının bu sene yüzde 20-30 civarında yükseldiği de düşünülürse (faizlerin düştüğü), AMB’nin olası açıklamasından sonra fiyatlar yükselmeye devam eder mi? Fed ve İngiltere Merkez Bankası örneklerini inceledim. Bu kurumlar tahvil alımlarına başladıktan sonra 10 yıllık tahvil faizleri üç ay boyunca yükselmiş. Ters bir hareket yaşanmış. Tahvil fiyatları düşmüş. Açıkçası tahvillerin portföyde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Ancak euro bölgesi tahvilleri açısından böyle bir durum mevzubahis.
Çin Merkez Bankası iki yıl aradan sonra geçen hafta faizi düşürdü. Yetmedi, bu hafta 14 günlük repo faizini indirdi. Büyümenin yüzde 7.5’in altına düşme olasılığı arttığı için bu adımlar atıldı yorumu yapılabilir. Yılın bitmesine bir ay kala yapılan faiz indirimlerinin büyümeye ne kadar katkısı olur? Çin yönetiminin asıl kaygısı 2015 senesidir. Bu gidişle büyüme 2015’te kritik eşik olan yüzde 7’nin altına inebilir. Bu durumu politik ekonomi açısından değerlendirelim. Çin son on yıldır ‘‘global ekonominin lokomotifi’’ olarak nitelendiriliyor. Bu unvanı, gücü kaybetmek istemiyor. G-20 toplantısı 2016’da Çin’de yapılacak. Onlar açısından büyük bir olaydır. Çin bu toplantıya boyası dökülmüş havası sönmüş bir vaziyette ev sahipliği yapmak istemez. Bu nedenle, 2015’te ama para politikasından ama maliye politikasından, her aracı kullanır. Tabii küresel ekonomi ve piyasalar bu politikalardan fayda sağlar.
Portföy yönetimi açısından, hisse senetlerinin iyi olabileceğini düşünüyorum. Küresel likidite koşulları gevşek kalacak. Ayrıca petrol fiyatındaki düşüşün pozitif etkileri olacak. Bu düşüş, özellikle euro bölgesi ekonomisi açısında bir can simidi olabilir. Bölge ekonomisi bu yılın başında toparlanma emareleri gösterirken, hisse senetleri iyi getiri bırakıyordu. Petrol fiyatının düşmesi, tüketiciler açısından bir vergi indirimi gibi değerlendirilebilir. Petrolün mevcut seviyelerde kalması durumunda bile (düşüş trendi sürmese de), euro bölgesinde özel tüketim harcamaları artar. En güçlü ekonomi olan Almanya’nın 2015 büyümesi beklentilerin üzerine çıkabilir. Euro bölgesinin tahminlerin üzerinde bir performans göstermesi, Türkiye’nin işine gelir. Hem ekonomi hem de finansal piyasalar açısından.
Petrol fiyatındaki düşüş her ülkeyi farklı etkileyebilir. Büyük bir kaya gazı üreticisi olan ABD üzerindeki etki sınırlı kalabilir. Fiyatın zayıf kalması Amerikan enerji şirketlerinin sermaye harcamalarını kısmasına neden oluyor. Bir tarafta güçlü dolar, diğer tarafta enerji yatırımlarının düşmesi. Bu ortamda ABD’nin büyümesi hız kesmeyecekse, Fed faiz artırımlarını arka arkaya yapar. Fed faiz kararını alırken oldukça zorlanabilir.