”Lira ve döviz likiditesi Türk finans sistemini güçlü kıldı”

IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları çerçevesinde düzenlenen hazırlık toplantılarının açılışında Vinals Türk ekonomisini değerlendirdi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - IMF Para ve Sermaye Piyasaları Bölümü Başkanı ve Finans Danışmanı Jose Vinals, Türkiye'nin, diğer gelişmekte olan piyasalara göre nispeten biraz daha zayıf olduğu alanlar bulunduğunu, Türkiye'de faiz oranının ciddi şekilde düşürüldüğünü ve Hem lira hem döviz piyasasındaki likidite sayesinde, Türk finans sistemi güçlü kaldığını kaydetti.

IMF-Dünya Bankası yıllık toplantıları çerçevesinde düzenlenen hazırlık toplantılarının ilkinde "Küresel Finansal İstikrar Raporu" açıklandı.

Vinals, raporun açıklandığı toplantı sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Türkiye'ye ilişkin bir soru üzerine, şöyle konuştu:

"Türkiye'nin durumunu, mali ve finans sistemini, diğer gelişmekte olan piyasalarla karşılaştırdığımızda Türkiye'nin, diğer gelişmekte olan piyasalara göre nispeten biraz daha zayıf bulunduğu alanlar var. Bu da özellikle kurumsal sektörün refinansmanı alanı... Mali kriz biteli çok olmadı. Türkiye'de de yetkililer tedbirler aldılar. Bu tedbirler sayesinde finans sistemi, mali sistem güçlendi. Bu tabii ki iyi bir haber. Özellikle bankacılık sisteminde oldukça güçlü bir fonlama bazı var. Yurt dışından alınan kredilere az ihtiyaç duyuluyor. Toksik ürünlere hiçbir şekilde girilmemiş, likidite iyi ve kurumsal karlılıklar iyi. Bütün bunlar, Merkez Bankasının kriz sırasında aldığı tedbirlerin başarılı olduğunu gösteriyor. Faiz oranı ciddi şekilde düşürüldü. Hem lira hem döviz piyasasındaki likidite sayesinde, Türk finans sistemi güçlü kaldı."

"Risk ortadan kalkmış değil"

Vinals, global finansal sistemin genel durumu hakkında bir değerlendirme yaparak, Lehman Brothers'ın iflas etmesinin ve dünyada global finansal çöküş potansiyelinin ortaya çıkışının üzerinden yaklaşık bir yıllık bir süre geçtiğini hatırlattı.

Bu süreçte daha önce hiç alınmamış özelliklerde politika adımları atıldığını ve genel olarak ekonomik durumda iyileşme yaşandığını belirten Vinals, "İyileşme yolunda adım atıyoruz ancak bu risklerin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor" dedi.

Vinals, temel piyasalardaki istikrarlaşmanın, gelişmekte olan piyasalardaki riskleri de azalttığını, IMF'nin ortaya çıkardığı yeni borç imkanları ve yeni kaynakların da hassas durumdaki ülkelerin hissettiği risklerin azaltılabilmesine neden olduğunu anlattı.

İstikrarın geri dönmesi sayesinde banka olan ve olmayan finansal kurumların piyasa değerlerindeki düşüşlerde çeşitli değişiklikler yaşandığını bildiren Vinals, "Şu anda krizin faturasının 3,4 trilyon dolar olduğu düşünülüyor. Bu, geçen yılki global finansal istikrar raporunda belirtilen rakamdan 600 milyar daha düşük. Bunun temel nedeni de menkul değerlerin değerlerindeki artış. Bu tabii çok olumlu bir gelişme olmasına rağmen, özellikle bankalar için hala önümüzde zorlu engeller var. Şu anda önümüzde 1,5 trilyon dolarlık değer kaybı olacağına dair tahminler var. Halbuki şimdiye kadar 1,3 trilyonluk bir defter değerinin piyasa değerine çekilmesi uygulaması yapıldı" şeklinde konuştu.

"Bankalar fonlama profillerini iyileştirmeli"

Bankaların sermaye pozisyonları ve kazançlarının en son raporun açıklanmasından bu yana oldukça iyileştiğini ifade eden Vinals, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Düzenleyicilerin asgari olarak kabul ettiği sermaye oranına bakarsak, genel olarak bankaların bilançolarının istikrarlı hale geldiğini söyleyebiliriz. Ancak eğer bankaların iyileşme sürecine destek verecek kadar yeterli sermayeye sahip olup olmadığını sorarsanız, yanıt hayır. Aslında yine ileriye yönelik sermaye ihtiyacı oldukça yüksek düzeyde devam ediyor ve ileride ortaya çıkabilecek şoklara karşı finansal sistemin çeşitli teminatlara ihtiyacı var. Bankaların fonlama profillerini iyileştirmeleri gerekiyor. Bankaların önümüzdeki 2-3 yıl boyunca 1,5 trilyon dolarlık borcunun vadesinin dolacağı bir vade dolma duvarıyla karşı karşıya olacağını düşünüyoruz. Mevcut olumlu piyasa şartlarından yola çıkarak bankalar, fonlama profillerini iyileştirmeli ve devlet destekli finansman ya da fonlama desteği ihtiyaçlarını daha aşağı çekmeli."

Genel olarak durum daha uygun olsa da iyileşme konusunda ortaya çıkabilecek potansiyel sorunlara da değinen Vinals, öncelikle özel sektördeki borç oranı büyümesinin, büyük ekonomilerde devam eden bir durum olduğunu, burada piyasadaki faaliyetlerin daha zayıf kalması ve hanehalkında kaldıraçsızlaştırma sonucu ortaya çıkan özel sektör kredi talebinin de sorun olmaya devam edeceği görüşünde olduklarını bildirdi.

Politika önerileri

Önümüzdeki döneme ilişkin politika sorunlarına da değinen Vinals, şöyle konuştu:

"Öncelikle istikrarlı bir ekonomik iyileşmenin sağlanabilmesi için bankaların bilançolarının ve sermayelerinin, gerekli kredi verme kapasitesine sahip olacak şekilde daha da güçlendirilmesi gerekiyor. Bu amaçla özellikle kredi arzını güçlendirmeye yönelik olarak banka bilançolarının sorunlarını aşan ve menkul kıymetleştirmeyi daha destekleyen politikaların benimsenmesi temeldir. İkinci olarak da, politika yapıcıların bilmedikleri alanlarda bulundukları göz önünde bulundurularak, politika müdahaleleri ile destek mekanizmalarının ortadan kaldırılması arasında doğru dengenin kurulması son derece önemli olacaktır. Aynı zamanda ülkelerin bilançolarının çok daha ihtiyatlı şekilde yönetilmesi gelecektir. Son olarak da, finansal düzenlemelerde çeşitli reformlar yaparak ileride kriz çıkması olasılığını, mevcut krizler gibi krizler çıkması olasılığını aşağı çekmemiz gerekiyor. Özellikle hem özel sektörün hem de politika yapıcıların sırtını dayayıp rahat etme eğiliminden uzak durmasının ne kadar önemli olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Halihazırda sistemik risklerin ortaya çıkması ve şu anda ekonomik iyileşme yönünde ilerleyen yolumuzun tamamen sapması riski söz konusudur. Böyle bir lüksümüz yok."

"Çin'de kredilerin çok hızlanması risk"

Vinals, Çin'de kredilerin çok hızlı bir şekilde arttığını belirterek, "Bu alanda bir risk var. Bu nedenle Çin yetkililerinin, ekonomisinin toparlanması için gerekli olan kredi büyümesinde mali dengesizliklere sebep olmayacak şekilde bir politika belirlemesi gerekiyor" dedi.

Vinals, raporda mali sistemin kapasitesine, bankacılık sisteminde bulunan sermaye miktarına ve kaldıraçsızlık baskılarına göre bir değerlendirme yaptıklarını, bankalar dışındaki finansal aracıların ekonomiye ne derece kredi sağladığına ve makro ekonomideki değişkenlere baktıklarını söyledi.

Vinals, "Özellikle İngiltere'de şöyle bir bulgumuz oldu; talep edilecek olan kredi ile ister kamu, ister özel sektör tarafından olsun mali sistemin bu krediyi sağlama kapasitesi arasında kayda değer bir gerilim var. Bankalar da çok hızlı bir şekilde kaldıraçsızlık sürecine giriyor. İngiltere'de kredi arzı, büyük ihtimalle bu kredi talebini karşılamakta  zorluk çekecek. Yani ya yetkili kurumlar kredi sürecini düzenleyecek baskıya devam edecekler ya da faiz oranları yükselecek ve kredi kısıtlı hale gelecek" diye konuştu.

Bu durumun sadece İngiltere için değil diğer gelişmiş ekonomiler için de geçerli olduğunun altını çizen Vinals, bazı bankaların devletleştirilmesine ilişkin bir soru üzerine de bunun o zaman için gerekli olduğunu, bankaların lehine bir adımı oluşturduğunu, bankaların iştirakler yoluyla çalıştığı ev sahibi ülkeler için de bunun olumlu bir gelişmeyi teşkil ettiğini ifade etti.

Avrupa'daki sıkıntının ne düzeyde olduğuna ilişkin bir soru üzerine Vinals, şu anda stres testi yapıldığını, bu sürecin devam ettiğini ve hala alınması gereken kararlar bulunduğunu, AB ülkelerinin çoğunun kendi ülkelerinde bankacılık sistemlerine ilişkin stres testi yaptığını da hatırlattı.

Çin'de balon tartışması

Jose Vinals, bir gazetecinin, "Çin'deki kredi artışının bir aktif balona neden olacağı söyleniyor. Potansiyel riskten söz eder misiniz?" sorusu üzerine, kredinin istikrara kavuştuğunu veya düzeldiğinin görüldüğünün altını çizerek şöyle devam etti:

"Çin bir istisna... Çünkü krediler çok hızlı bir şekilde artıyor. Kredinin çok hızlı büyüdüğü ekonomilerde en büyük kaygı, bunun bir noktadan sonra fazlaya sebep olacağıdır. Ve birtakım aktif fiyatların da balonlara da sebep olabileceğidir. Bizim raporda söylediğimiz şu; bu alanda bir risk var. Bu nedenle de Çin yetkililerinin, ekonomisinin toparlanması için gerekli olan kredi büyümesinde dengeli, mali dengesizliklere sebep olmayacak şekilde bir politika belirlemesi gerekiyor."

Brockmeijer: Amerikan bankaları, son aylarda daha fazla sermaye buldu

IMF Para ve Sermaye Piyasaları Bölümü Başkan Yardımcısı Jan Brockmeijer de, yeni sermaye arayışının, özellikle bankaların ellerindeki sorunlu aktiflerden kurtulmasıyla da ilgili olduğunu belirterek, "Bunlardan ne kadar iyi bir şekilde kurtulabilirlerse sermaye ihtiyaçları da o kadar az olacaktır. Amerikan bankaları, son aylarda daha fazla sermaye bulabildiler. Bundan dolayı yarışta bir adım öndeler. Ümit ediyoruz Avrupa da onlara yetişecek" diye konuştu.

Brockmeijer, yaşanan global krizin, seküritizasyon piyasalarının aşırı büyümesi sonucunda olduğuna dikkati çekerek, seküritizasyon mekanizmasının çok olumlu yönlerinin de bulunduğunu, bunu şeffaf ve doğru bir şekilde yapmak gerektiğini, seküritizasyonun doğru yapıldığında avantajlı olabildiğini, ancak geçmişteki tuzaklara düşülmemesinin büyük önem taşıdığını söyledi.

IMF Para ve Sermaye Piyasaları Bölümü Finansal İstikrar Birimi Başkanı Peter Dattels ise Asya bankalarının zararının çok düşük olduğunu ifade etti.

Bu arada, bugün açıklanan raporla başlayan hazırlık toplantılarının ardından Türkiye, 6-7 Ekim'de yapılacak IMF ve Dünya Bankası Yıllık Toplantılarına ABD dışında ikinci kez ev sahipliği yapan ilk ülke olacak.

İstanbul'da yapılacak toplantılar, dünyanın ekonomik görünümü, yoksulluğun ortadan kaldırılması, ekonomik kalkınma ve yardımların etkililiğine odaklanacak. Bu yılki toplantılara, IMF ve Dünya Bankası'nın Guvernörler Kurulları'nın yanı sıra 186 ülkenin maliye bakanları, merkez bankası uzmanları, işadamları, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katılacak.