Manşetle geldiler manşetle giderler

Basındaki sansürün İkinci Meşrutiyet'te kaldırıldığını belirten Hamzaçebi, bundan tam 100 yıl sonra Türkiye'nin yine basındaki sansürü konuştuğunu dili getirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA  - CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, hükümetin basın üzerinde sansür uygulamaya çalıştığını iddia ederek, "Manşetlerle gelmiş olan bu hükümet yine manşetlerle gidecektir. Bugün bu süreç başlamıştır" dedi.
 
Hamzaçebi, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin gündeminde, basın üzerinde uygulanan sansür konusunun bulunduğunu söyledi. Basındaki sansürün İkinci Meşrutiyet'te kaldırıldığını belirten Hamzaçebi, bundan tam 100 yıl sonra Türkiye'nin yine basındaki sansürü konuştuğunu dili getirdi.
AK Parti'nin iktidara geldikten sonra "TMSF basını" kavramı oluştuğunu savunan Hamzaçebi, bunun, "hükümetin basını" anlamına geldiğini öne sürdü.
Hükümetin basın üzerinde büyük bir baskısı, kontrolü olduğunu, basının da otosansür uyguladığını kaydeden Hamzaçebi, "İktidarın bütün bireylerde yarattığı içselleştirilmiş gözetleme duygusu üzerine kurmuş olduğu kamu gücü, basın üzerinde de kendisini otosansür olarak göstermektedir. Basın, hükümetin hoşuna gitmeyecek haberleri, kendiliğinden vermemektedir, sansüre tabi tutmaktadır" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, artık gazetelerin köşe yazarlarını, Ankara temsilcilerini tayin etme aşamasına geldiğini iddia eden Hamzaçebi, şöyle devam etti:
"Sayın Başbakan, 'Batsın bu gazetecilik' diye bir tabir kullandı. Ben de Sayın Başbakan'ın kullanmış olduğu bu cümleye dayanarak örnek vermek istiyorum:
'Terör örgütü ile görüşen şerefsizdir' sözleri manşet olunca 'Ne güzel gazetecilik', Oslo'daki ses kayıtları haber olunca, 'Batsın bu gazetecilik.' Bavullarla belgeler taşınıp uyduruk manşetler atılırken 'Yaşasın gazetecilik', 'Belgeler sahte çıktı' haberleri konu olunca 'Batsın bu gazetecilik.' Manşetler toz pembe ekonomik tablolarla döşenince 'Yaşasın gazetecilik', açlıktan ölen gazinin haberi yapılınca 'Batsın bu gazetecilik.' CHP aleyhine manşetler atılırken 'Yaşasın gazetecilik', AKP'nin aleyhine en küçük bir haber olunca 'Batsın bu gazetecilik.' ODTÜ Rektörü'nü eleştiren yandaş rektörler manşet olunca 'Yaşasın gazetecilik', 'Polis ODTÜ'lü öğrencilere orantısız güç kullandı' haberleri yazılınca 'Batsın bu gazetecilik.' 'Kayıp oğlunu arayan Berfo Ana'ya Erdoğan sahip çıktı' haberi manşetlere taşınınca 'Yaşasın gazetecilik', 'Berfo Ana'yı AKP'liler unuttu' haberine 'Batsın bu gazetecilik.' 'One minute şovunun haber ve tutanakları sayfaları süslerken 'Yaşasın gazetecilik', İmralı'daki görüşmenin tutanakları yayımlanınca 'Batsın bu gazetecilik.' Manşetlerle gelirken 'Yaşasın gazetecilik', manşetlerle gitme süreci başlayınca 'Batsın bu gazetecilik.'
Konu artık hükümetin, Bakanın, Başbakan'ın vicdanına emanet edilemeyecek kadar önemlidir. Vicdanlar nasır bağlamıştır. Ben tüm milletimizi, üniversitelerimizi, köşe yazarlarını basın üzerindeki bu baskıya ve basının kendisinin uyguladığı otosansüre karşı çıkmaya davet ediyorum. Basın üzerindeki baskı, doğrudan vatandaşın haberleşme özgürlüğünü engellemeye yönelik bir tavırdır. Bu aşamaya gelmiş olan hükümet, yarın yaşamımızın her alanına müdahale edecek demektir. Ama hiçbir zaman başarılı olamayacaktır. Manşetlerle gelmiş olan bu hükümet yine manşetlerle gidecektir. Bugün bu süreç başlamıştır. Manşetlerden rahatsız olmaya başladığı anda bir hükümet, gitme süreci başlamış demektir."
 
"Başbakan, susarak bu olayı geçiştiremez"
 
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Hamzaçebi, TBMM Başkanlığı'na sunulan 4. yargı paketini değerlendirdi. Daha önce bu yargı paketinin TBMM'ye sevk edildiği yönünde açıklama yapıldığını ancak uzun süre bekletildiğini belirten Hamzaçebi, bunu mantıklı bulmadığını söyledi.
Hamzaçebi, hükümetin çıkardığı bazı yasaları yargının farklı yorumladığını, genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanlarının görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesi'nde yargılanacağı yönündeki hükmün de bunların arasında olduğunu ifade etti.
Yargının, adli kontrole ilişkin düzenlemeyi de farklı yorumladığını anlatan Hamzaçebi, "Bütün bunlarda tekrar yasama organına görev düşmektedir. Adli kontrole ilişkin uygulamaya intikal etmeyen hükmü, yargının tereddütüne yol açmayacak şekilde düzenlemek Parlamentonun görevidir. Genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanlarının görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesi'nde yargılanacağı yönündeki hükme işlerlik kazandırmak Parlamentonun görevidir. İktidar partisine çağrı yapıyorum: Gelin bu konularda 4. yargı paketine bir takım düzenlemeleri dahil edelim ve sorunu çözelim" diye konuştu.
Hamzaçebi, Uludere raporuna ilişkin bir soruyu yanıtlarken, komisyonun iktidar partisi temsilcilerinin, Uludere olayında herhangi bir sorumlu aramanın peşinde olmadığını ileri sürdü.
 
Uludere'de 34 kişinin hayatını kaybettiğini anımsatan Hamzaçebi, "Bunlar masum vatandaşlardır. Hükümet bu vatandaşlardan özür dilemeli ve olayın sorumlularını ortaya çıkarmalıdır. Ama bu iki görevi de yapmıyor hükümet. Burada iyi niyet göremiyorum" dedi.
Akif Hamzaçebi, hükümetin, İmralı görüşmelerinin tutanaklarına ilişkin yaptığı bir açıklama olmadığını söyledi. Hükümetin, tutanaklara konu olan görüşmeleri kamuoyu ile paylaşması gerekirken, bu konuda sansür uygulamaya çalıştığını savunan Hamzaçebi, "Başbakan'ın tutanaklarla ilgili hiçbir yorumu olmamıştır. Biz çağrı yapmıştık: 'Samimi olun, gizli ajandanız olmasın, bunu iç siyaset malzemesi olarak kullanmayın ve millete izah edemeyeceğiniz angajmanlara girmeyin' demiştik. Bunların hiçbirini gerçekleştirmediler. Başbakan, susarak bu olayı geçiştiremez. Başkanlık sistemi pazarlığı yapılmış mıdır? Soruyorum: 'Siz, Abdullah Öcalan ile başkanlık sisteminin pazarlığını yaptınız mı? Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığına destek verilmesi şartıyla bir takım taahhütlerde bulundunuz mu?' Sayın Başbakan neden 'Bu tutanaklar doğrudur' diyemiyor da 'Bu tutanakların bağlayıcılığı yoktur' diyor" ifadelerini kullandı.