Mekanik büyümenin sınırları

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
 
 
Erhan BİLGİN
 
İSTANBUL - Bir ülke ekonomisinin gelişme hızında tek bir unsur tayin edici şekilde etkili olabilir mi? Mesela, ülke ekonomisine döviz cinsinden giren net kaynaklar (para-sermaye) ekonomik gelişme hızını belirleyebilir mi? 
 
Bu sorulara, sanıyorum Türkiye'de gazete ve dergilerde yazan iktisatçıların büyük kısmı olumlu cevap verecektir. Zaten dış kaynak girişi ile ekonomik büyüme arasındaki kuvvetli bir ilişki olduğu görüşü son 5-10 yıl içinde genel geçer bir kanaat haline gelmiş durumda. 
Bu görüşün yerleşmesinde eğer bir övgüde bulunulacaksa Korkut Boratav'ın (gazetelerdeki iktisat yorumları bu konuda çok açıklayıcı olmuştur) hakkını öncelikle teslim etmek gerekir. Profesör Boratav, Türkiye ekonomisinin büyümesine ilişkin yazdığı hemen her yazıda "Kısa vadede büyümeyi belirleyen ana etken dış kaynak hareketleri olduğunu öteden beri vurguluyoruz" ifadesini kullanmıştır. Boratav, 2012 yılının ilk dokuz aylık gelişmesini değerlendirdiği bir yazısında da (Küçülen iç talep durgunlaşan ekonomi, Sol Gazetesi, 18 Aralık 2012)  yine eski iddiasını tekrarlıyor: Dış kaynak girişi 2011'e göre gerilemiş. Dış kaynaktaki azalma, iç talebi düşürmüş, sonuçta ekonomik gelişme yavaşlamış… Korkut Boratav, görüşüne her zaman olduğu gibi istatistik dayanaklar da sunuyor. Hazırladığı istatistik tabloya göre, yılın ilk dokuz ayında Türkiye ekonomisine giren net dış kaynak geçen yıla göre yüzde 15 azalmış. Boratav, "Dış kaynak hareketleri düşüyor, iç talep daralıyor. Bu yavaşlama beklendiği gibi özel tüketime ve yatırımlara yansımıştır" değerlendirmesini yapı-yor. 
 
Kredi hacmindeki artış 
Hiç kuşkusuz, modern kapitalist bir ekonomide kredilerin ve para arzının artışı şirketlerin, yatırımlarını hızlandırıcı etki yapabilir. Devletin (kamu maliyesi) harcamaları genişler. Ve hane halklarının tüketimi artabilir. 
Profesör Boratav'ın ödemeler dengesi hesabından türettiği 'net dış kaynak' ülke ekonomisinden transfer edilen  (faiz, kar payı, doğrudan yatırım vb şeklinde çıkan) sermayeden sonra arta kalan 'kaynak' olduğuna göre, bu ekonominin yatırım stokunu, genel kredi hacmini ve para arzını artırıcı sonuçlar muhakkak doğurmuştur. Bütün bunların ise (gerek yurtiçi gerekse yurtdışı kredi hacminin) ekonomik aktörlerin iktisadi faaliyet hacmini genişletme yönünde imkân yaratarak (yatırım ve yurtiçi ve yurtdışı tüketimi artırarak) sermaye birikimini dolayısıyla ekonomik büyümeyi hızlandırıcı etkileri olmuştur. Özellikle bu 'net dış kaynak' içinde sayılması gereken 'yabancı sermayenin dolaysız yatırımları' ekonominin üretken kapasitesini genişleterek, büyümeye doğrudan katkı yapmıştır.
 
Metodolojik hata
Fakat Türkiye gibi hiç de küçümsenemeyecek boyutlara sahip bir iç pazarda (ülke ekonomisinin) ekonomik büyüme hızının tek bir unsurla, yani 'net dış kaynakla' belirlendiğini ileri sürmek, ekonomik gelişmeyi çok dar, mekanik bir ilişkiye indirgemek demektir. Bu tür indirgemeler metodolojik olarak hatalıdır.  Dolayısıyla açıklayıcılığı da çok sınırlı düzeyde kalmaktadır.
Modern kapitalist ekonomide, iktisadi büyümenin arka planında (sermaye birikiminin genişlemesi) yatırım kararlarından, ekonomik bekleyişlere, tüketim eğilimlerine, işgücü piyasasına, çalışma hayatındaki gerilimlere, ekonomik konjonktüre, kredi hacminin düzeyine,  dış borçlara, devletin harcama ve vergi toplama kapasitesine, uluslar arası yatırımlara vb bir dizi unsur yer alır. Bütün bu unsurların şu veya bu konjonktürdeki etkileşimleri, farklı sonuç-lar üretir. Ve ayrıca bütün bunlar sermaye birikiminin ve rekabetin dünya çapında işleyen yasalarının meydana getirdiği sınırlara tabidir. 
Bu 'karmaşık sürecin' üretim (ve hizmet) üzerindeki hızlandırıcı, yavaşlatıcı ve engelleyici etkileri sonucu mal ve hizmet üretimi gerçekleşir. Üretilen mal ve hizmet (yurt içi ve yurtdışı) pazarda karşılığını bulursa, ekonomide yeniden gelir yaratılmış demektir. O yıl yaratılan gelir, önceki yılın gelir seviyesinden yüksekse ekonomi büyümüştür.
 
Olguların sınavı
Uluslararası sermayenin (net dış kaynak) ülke ekonomisine girişinin ekonomik gelişmeyi belirlemesi iddiası (teorisi mi demeliyiz?), ekonomide 'tasarruf açığı' (sermaye eksikliği)  olduğu ve eğer bu açık kapatılırsa, ekonominin büyüyeceği varsayımına dayanıyor.  Ancak bu net dış kaynak biçimindeki kredi hacmi, hane halklarının harcama kapasitesini genişletse ve para-sermaye olarak şirketlerin yatırım hacmini artırsa bile, ekonomik gelişmenin gerçek boyutlarını belirleyemez. Neden? Çünkü birinci olarak kredi hacmindeki her genişleme ekonomik aktörlerin her zaman kredi talebini artırmaz. Ekonomik aktörler mesela şirketler, faiz hadleri minimum düzeyde hatta sıfıra yakın olsa da otomatik olarak kredi talebini artırmazlar. Ekonomide ve sektörlerdeki kâr düzeyi düşükse ve gelecek dönemde kârlılıkta ciddi bir artış beklenmiyorsa, kredi talebini sınırlarlar. 
Ayrıca kredi talebi artsa, üretim ve hizmet yatırımlarını genişletmek için kullanılsa bile yine karlılıktaki gerilemeyi otomatik olarak artıramaz. Hatta düşük faiz haddini içerse bile karlılıktaki gerileme nedeniyle şirketlerin üzerinde büyük bir yük oluşturabilir…
2008 krizinden sonra Euro Bölgesi'nde ve ABD'de aşırı kredi genişlemesine ve bu kredinin Türkiye gibi ülkelere daha düşük faiz haddi ile yönelmesine rağmen,  ülkelerin resesyondan çıkamamalarının nedeni de budur. Profesör Boratav'ın görüşü olguların sınavından geçememiştir. 
 
Herhalde bir iktisatçı bir ülkenin ekonomik gelişmesini  iktisadın dünya çapında işleyen tarihi yasalarından bağımsız  inceleyip, o ülkenin özgün kendine özgü kuralları olduğunu ileri sürmeyecektir.
Kaldı ki ileri sürülse bile istatistik de bu mekanik ilişkiyi doğrulamıyor. (Mesala, Türkiye'de 1991 ve 1998'de ödemeler dengesi sermaye hesabı negatif sonuç verdiği yani net kaynak girişi olmadığı halde halde ekonomi düşük tempolu da olsa büyümüştür.) Zaten mekanik ilişki kurmanın talihsizliği istatistiğin de her zaman bunu doğrulamamasıdır.
Diğer yandan bir an için ekonomik gelişmenin iki iktisadi olgu arasındaki mekanik bağlantının sonucu belirlendiğini kabul etsek bile, bu bağlantı sürecinin dolayımlarının açıklanması gerekir.  Fakat Boratav, net dış kaynağın ekonomik gelişmeyi  hangi dolayımlarla nasıl hızlandırdığını bir türlü açıklamıyor. Başvurduğu tek dayanak istatistik. Fakat istatistik korelasyonun güçlü olması olgu düzeyinde bir kanıt sunmuyor ne yazık ki. 
 
Profesör Boratav'ın iki ekonomik parametre arasında bağlantı kurarak, bir ülkenin ekonomik gelişmesini 'mekanik ilişki' ile açıklaması,  iktisatçıların çoğu gibi ekonomik olguların nedenleriyle (onları ortaya çıkaran hareket yasaları)  değil sonuçlarla ilgilenmelerinden, (yüzeye yansıyan biçimler) kaynaklanıyor. Metotları hatalı. Eğer iktisatçılar, tezahür eden iktisadi olguların nedenlerine bakmıyorlar, arka planı, bunların hareket ve birbirleriyle ilişkisini oluşturan temel hareket yasalarının işleyişini görmezden geliyorlarsa (yani olguların gerçek mahiyetini ortaya çıkarmak için arka planı incelemiyorlarsa) bu büyük ölçüde modern kapitalist ekonominin krizlerinin arızi olduğu varsayımına sadık olmalarından dolayı.  Profesör Boratav krizlerin arızi olduğunu savunduğunu sanmıyorum. Ama sahip olduğu metot bu varsayımı içeriyor.