Mısır'ı Ortadoğu'dan saymıyor muyuz?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Dr. Mustafa AŞULA / Emekli Büyükelçi

Hizbullah'ın düşürdüğü hükümeti acilen ayağa kaldırmak için Lübnan'a koşan yönetimin Mısır'daki olaylar karşısında sessizliğini hala korumakta olduğunu gördükçe, nerede kaldı Ortadoğu'da sözü geçen aktif ve belirleyici dış politika diye sormamak elde değil.

Biz daha bekleye duralım; Ortadoğu'da Amerika'nın,  Filistin'i ötedenberi gözden çıkararak güttüğü statükocu barış (!) dengesinin dayandığı temel direklerden biri olan ve bu nedenle de yarım asırdan fazladır askeri ve iktisadi Amerikan yardımlarından arslan payını almaya devam eden Mısır ve 30 yıllık Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek bizatihi Amerika tarafından  sorgulanmaya ve uyarılmaya başlandı. İngiltere, Fransa ve Avrupa Birliği açısından da, Ortadoğu'da Filistin ateşinin etrafı sarmasına her defasında bir şekilde  mani olan ve bu yönüyle de İsrail'in ihtiyaç duyduğu güvenli yaşamı sağlayan Mısır'daki mevcut yönetim gözden çıkarılmışa benziyor.

Vefasız (!) Batı'ya bu denli büyük hizmetler gören Mübarak'le dayanışma halinde anlaşılan tek biz kaldık. Çünkü  Mübarak'tan hala ümitliyiz; kendi çekilse bile, yerine yardımcı olarak atadığı kimseyi koyacak ve usulen bir kaç reformla, eski düzen ve bizim de kendisiyle sürdüğümüz dirsek teması iyi kötü devam edecek.

Oysa Mısır bizi, araya girip Ortadoğu'ya söz geçirmek isteyen bir rakip olarak görüyor. Bunu son zamanlarda bir kaç kez kanıtlamaya çalıştı. Gazze'ye insani yardım ulaştırmaya çalışan Mavi Marmara gemisine açık denizde vaki İsrail saldırısı karşısında ve sonrasında Mısır'ın sergilediği tutum, bizim anladığımız dirsek temasına hiç benzemiyordu.

Ortadoğu ülkelerinin bir çoğunda ve Arap aleminde geliştirmeye çalıştığımız dostlukların ekseriyeti, belki de yerleşik an'ane ve uygulama sebebiyle, hep şahıslarla ahbaplıklara endeksli. Bunu yaparken şahısların, bizim simgelemek istediğimiz demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlere olan ölçülerine pek bakmıyoruz. Böylece savunmak istediklerimizle kurmaya çalıştığımız dostluklar biribiriyle örtüşmüyor. Hoş bunu Amerika da hemen her yerde yapıyor. Ancak arada önemli bir fark var; bu ülkeler Amerika'nın global çıkarlarına doğrudan veya dolaylı olarak hizmet ediyorlar. Amerika başlıca bu sebeple insan hakları ve demokrasi gibi noksanlıklara, olumsuzluklara olabildiğince göz yumuyor. Bizim için böyle bir şey de söz konusu değil.

Gün gelip, dostluklar idame ettirdiğimiz şahısların performansları doğrudan kendi halkları tarafından sorgulanmaya başlandığında, yaşamakta olduğumuz Mısır olaylarında olduğu gibi, epeyce zor durumlarda kalabiliyoruz. Bu nedenle, boşuna dememişler 'duvara dayanma çöker, ağaca dayanma devrilir' diye.

Ortadoğu'da söz sahibi olmak adına, statükoyu her ne pahasına olursa olsun muhafaza etmek suretiyle iktidarda kalanlarla ayni kulvarlarda görüneceğimize, inandığımız ilkelerin peşinden gelenlere öncülük etmeye bakmalıyız.