Modern gladyatörler: Belediye başkanları
Dr. Ali GÜVEN / Stratejik Yönetim Danışmanı
Siyaset dünyanın diğer her ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de göreceli olarak "kirli" bir iş olarak görülmektedir. Çıkarların doğrudan çarpışma zemini bulduğu siyaset sahnesinde amaçlara ulaşmak ise genellikle dolaylı yollardan olmaktadır. Siyaset arenasının en risk altındaki gladyatörleri belediye başkanlarıdır. Her gün yeni bir mücadeleye çıkan belediye başkanları için oldukça ironik bir durum da söz konusudur. Hem karşısında savaştıkları hem de kendilerini arenada izleyen kişiler hemşerileridir. Arenada karşısında savaşanlar mücadele ettikleri gladyatörün esnaf, tüccar, asker, vs… olduğu günleri bilmekte olan ve kendisini bu şekilde algılamaya eğilimindeyken; bunun tam zıt kutbundaki seyirciler ise gladyatörü geçmişi olmayan mekanik bir canlı formu olarak görmektedirler. Gladyatör kavgayı kazanamazsa veya dövüş yeterince kanlı olmadığında gözler yeni bir aday üzerine çevrilir. Verilen savaş gerçek değildir ve tüm kavga bir yanılsamanın ötesine geçemeyecektir. Esas olan tek şey efsane metin gladyatörün şahsında yeniden canlandırılmasıdır. Kavgayı kaybeden gladyatör kendiliğinden tasfiye edilmekte; dolaylı taktiklerle dövüşen gladyatör ise seyirciler tarafından küçük görülmektedir. Arenadaki rakiplerin hiçbir zaman doğrudan saldırmamaları ise bir sorun edilmediğini de belirtmek gerekir.
Kavgayı kazanan gladyatör yeni arenalarda savaşarak ününü artırmayı deneyebilir. Bu ün genel bir şöhreti getirmekle beraber yereldeki gücü de azaltacaktır. Sadece memleketindeki arenada savaşmayı tercih eden bir gladyatörün ise merkezi senato tarafından atanmış düşük dereceli bir savaşçı memurdan daha fazla bir değeri veya etkinliği yoktur.
Bu koşullar altında bir gladyatörün nasıl bir yol izlemesi gerekir? Sadece çok şanslı olanlar, seyirciye güzel ve kanlı sahneler izletenlerin bir gün soylu olarak kabul edilebilecekleri bir savaşta benimsenmesi gereken taktik nedir? Bugünkü belediye başkanlarının psikolojilerini anlamanın yolu bu sorulara cevap vermekten geçmektedir. Sorumlu veya işbirliği yapmakla yükümlü bulundukları yüzlerce müdürlüğün yanı sıra, parti, yerel teşkilat, genel teşkilat, hükümet, yerel halk, sivil toplum, yeterince sivilleşememiş kitleler derken kendilerini bir kaosun içinde bulan başkanlar bir de üstüne üstlük ilk yıllarındaki kavgalarını kendilerinden önce tasfiye olmuş mağlup gladyatörlerin silahları ile yapmak zorundadırlar.
Teşbihte hata olmayacağı ön kabulünden hareketler şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki yukarıda bahsedilen "ilkel" sahneleri düşündüğümüzde görülen şudur; günümüzde kavganın görünümü değişmiş, içerik aynı vahşiliğini sürdürmüş ancak kanlı sahneler yerini daha insancıl "iç kanamalara" ve daha "hijyenik" yöntemlere bırakmıştır.
Tüm dolaylı yolları denemeyi kabul eden ve gözü sadece Roma'da olanlara söylenecek bir söz yok ancak erdemli*** bir biçimde onur ve zafer için de savaşan bir gladyatör bugünkü meslektaşlarının, arenada dövüşürken kullanabilecekleri APQP, FMEA, SPC, MSA, BSC gibi kurşun geçirmeyen zırhlara, ERP, MRP gibi mızraklarını kırılmaz yapan kaplamalara, BT sayesinde 360 derece görüş sağlayan başlıklara sahip olabilecekken bu imkanları reddedercesine göz ardı ettiklerini görse idi acaba mücadelesini aynı ahlak çizgisinde mi yürütürdü?
Arif olan başkanlarımıza şunu söylemek gerekir: En güçlü kılıcı dökecek bilgi ve tecrübeyi kucaklamadıkça kavgalarınız geçici, sıkıntılarınız daim olacaktır. "Zafer" ve "Onur" her zaman tanımlayıcısı olan Roma'ya aittir. Roma'nın ayakta kalması arenadaki temsiller ile değil yeni zaferlerle mümkün olabilir. Halk ise size, tahta kılıçlarınızı fırlatıp, ışıldayan zırhınızı giydiğiniz güne kadar hiçbir zaman içten ve samimi bir saygı duymayacaktır.
Siyaset konu olduğunda erdem kelimesi resmi otoritenin tanımladığı çerçevede bir "virtue" yani mükemmel ahlak / uyumluluk durumudur. Bir sanatı zamanın ötesinde yorumlayan performansçılara virtüyöz denilmesi bu nedenledir.