”Muhalefetin eleştirilerine, önerilerine ihtiyacımız var”

TRT İzmir Bölge Müdürlüğünü ziyaret eden Arınç, burada basın mensuplarının sorularını yanıtladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İZMİR - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Demokrasilerde iktidar çoğunluğunun bulunması yeterli değil, muhalefetin de mutlaka bulunması gerekiyor. Muhalefet partilerinin eleştirilerine, önerilerine ihtiyacımız var" dedi.

TRT İzmir Bölge Müdürlüğünü ziyaret eden Arınç, burada basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

TRT'nin birinci görevinin kamu yayıncılığı olduğunu belirten Arınç, şu anda İzmir'den yayın yapmak üzere TRT'nin bir kanalının tahsis edildiğini, 17 Ekim'den itibaren İzmir'den TRT Turizm ve Belgesel kanalının faaliyete başlayacağını söyledi. Kanalın koordinatörünün, müdürlük çalışanları olduğunu dile getiren Bakan Arınç, bu kanalın bugüne kadar ihtiyacı hissedilen bir konu olduğunu, başka ülkelerin ve televizyonların böyle çalışma yaptığını, ancak TRT'nin bunu ilk kez gerçekleştiğini ifade etti.

Arınç, "Mükemmel bir şekilde karşılanması için de en son teknolojik imkanlarla böyle bir kanalı 20 gün sonra İzmir'den faaliyete geçireceğiz. Bundan dolayı İzmir'i kutlamak gerekir. TRT'nin bir kanalının böylesine önemli bir konuda İzmir'den faaliyete geçecek olması, bizim İzmir'e verdiğimiz önemi de göstermektedir" dedi.

Meclis'in yeni yaama yılı

Yeni yasama yılına 1 Ekim'de başlayacak TBMM'yi yoğun bir temponun beklediği belirtilerek yöneltilen bir soru üzerine Arınç, şunları söyledi:

"Şüphesiz Meclis'in gündemi çok yüklü, önemli kanun değişiklikleri, yeni kanunlar olabileceği gibi eğer müsait ortam bulunabilirse, nitelikli çoğunluk istediği için Anayasa değişiklikleri de yapılabilir. O konuda herhangi bir rezervimiz yok. Nitelikli çoğunluk uzlaşmayı ve bir araya gelmeyi gerektiriyor.

Meclis çalışmalarının elektrikli olması, heyecanlı olması, tartışmalı olması, işin doğasında var. Bu çok olağanüstü bir şey değil. Önemli olan seviyeli ve iyi bir üslupla bu tartışmaların yapılmasıdır. Demokrasilerde iktidar çoğunluğunun bulunması yeterli değil, muhalefetin de mutlaka bulunması gerekiyor. çoğunluk ve iktidar, diktatörlüklerde var, ama demokrasilerde muhalefetin de olması gerekli. Bu bakımdan muhalefet partilerinin eleştirilerine, önerilerine ihtiyacımız var. Bunlar gerçekçi biçimde yapılır ve Türkiye'nin önü açılsın diye iyi niyetli bu öneriler, eleştiriler getirilirse, iktidar da bundan yararlanır. Meclis de ciddi yararlı çalışma yapmış olur. Şu andaki tartışmalara bakarak bundan sonra Meclis çalışmalarının bir gürültü içerisinde geçeceğini düşünmek bence doğru değil. Elbette her ülkenin parlamentosunda, muhalefetin de iktidarın da aşırılıkları olabilir, ama bunlar İç Tüzük hükümleri gereğince usulüne göre yapılırsa, iyi bir yasama yapmış olarak kendimizi kabul etmiş olabiliriz.

Meclis seri cıvata üreten bir fabrika değil. Meclis iyi yasama yapan bir kuruluş olmalıdır. Yani 'Ben şu kadar kanun çıkardım' övünülecek bir şey değildir. O kanunların kaliteli olması, verimli olması, toplumun sorunlarını çözmesi mutlaka gereklidir. İyi bir yasama için de iyi bir muhalefete ve iktidara ihtiyacımız var. Komisyonlar görüşür, genel kurul görüşür ve sonunda da meclis genel kurulunda bu konu karara bağlanır. Ben doğrusu hem siyasi partilerimizin hem de iktidarın bu konuda çok iyi niyetli çaba içinde olacağını düşünüyorum, en azından ümit ediyorum.

Kevin Costner'in açıklaması

"Arınç, "demokratik açılım" ile ilgili aktör Kevin Costner'in bir açıklama yaptığını belirterek, "Yerli veya yersiz bir beyan. Bunu alay konusu haline getirmek çok doğru değil, bugün bu sözünden dolayı eleştirenler, kendisi Türkiye'ye geldiğinde, başındaki şapkada, 'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazısı yazdığında susmuşlardı" dedi.

Bir gazetecinin, "demokratik açılım sürecinin çeşitli sanatçılarla magazinleştirildiğini" öne sürmesi ve bu konudaki görüşlerini sorması üzerine Arınç, konunun Türkiye için hayati derecede ciddi olduğunu, bunu magazinleştirme ihtiyacını duymadıklarını ama her konuyu sulandırma temayülünde olan bir takım çevrelerin bulunduğunu ifade etti.

"AB Müzakere çalışmaları başarı ile devam ediyor"

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AB ile müzakere çalışmalarının başarıyla sürdüğünü belirterek, "AB sürecinde Türkiye ödevini yerine getirmek mecburiyetindedir. Gerisi tam üyeliktir" dedi.

TRT İzmir Bölge Müdürlüğü'nü ziyaret eden Arınç, burada basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Almanya'daki seçimlere ilişkin bir soru üzerine Arınç, "Almanya'daki seçimler pazar günü yapıldı ve sonuçlar belli oldu. Almanya'nın bu kendi iç meselesidir. Şu partinin ne kadar oy aldığı, bu partinin kiminle koalisyon kuracağı Türkiye'yi hiç ilgilendirmiyor. Ama bizi ilgilendiren yönü, bu hükümetin Türkiye'ye bakış açısıdır. Türkiye ile ilgili konularda ne söylemişlerdir, ne yapmak istiyorlar, bu konuyu değerlendirebiliriz" dedi.

Geçmişte Schröder hükümetinin olduğunu, sonra Angela Merkel isimli Hristiyan Demokrat bir kadının başbakanlığa geldiğini, hükümeti koalisyonla kurduğunu hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:

"Steinmeier, Türkiye yanlısı AB'de bilinen bir siyasetçiydi. Şimdi sosyal demokratların oy oranlarının biraz daha azaldığı ve birinci parti olarak çıkan Merkel'in partisinin diğer partilerden biriyle koalisyon hükümeti kuracağı söyleniyor. Biz doğrusu devlette devamlılık esastır diyebiliyoruz. Almanya ile ilişkilerimizin hem siyasi hem parlamentolar arası ilişkiler olarak geçmişte olduğu gibi yine de güçlü olacağını düşünüyoruz. AB ile ilişkilere gelince, sayın Merkel'in de Sarkozy'nin de onun benzeri siyasetçilerin de Türkiye için tam üyelik öngörmediği, onun yerine imtiyazlı ortaklık gibi bir şey söylediğini biliyoruz. Ama takdir edersiniz ki 2005'ten beri müzakere yapan bir ülkeyiz. Bundan evvel Türkiye bu sıfatı taşımıyordu. Bugüne kadar da pek çok başlık açılıp kapatıldı. Tarama işleri tamamlandı ve bize göre AB'deki müzakere çalışmalarımız başarıyla devam ediyor. Bunu geciktirecek unsurlar, engellemeler olabilir, halen de pek çok konuda vetolarla karşı karşıyayız. Almanya'nın bir konuda vetosu var, Fransa'nın başka konuda vetosu var. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, Yunanistan'ın vetosu var. Bunlar hiç üzerinde durulacak, korkulacak şeyler değil. İşin doğasında bu var. İngiltere'nin AB'ye üye olması iki defa veto edilmişti. Fransa'dan İngiltere'nin ne çektiğini herkes bilir. İspanya'nın, Portekiz'in, Fransa'dan neler çektiğini AB'de bilmeyen yoktur. Ama sonunda hepsi tam üye olmuşlardır. AB sürecinde Türkiye ödevini yerine getirmek mecburiyetindedir. Gerisi tam üyeliktir. İmtiyazlı ortaklık denen şeyi ta 1995-1996'larda zaten AB'nin Gümrük Birliğine girme sürecinde yerine getirmişiz."

"AB Almanya ve Fransa'dan ibaret değil"

Şu an Türkiye'nin AB içinde pek çok imtiyaza sahip olduğunu dile getiren Bakan Arınç, bunu yeniden telaffuz etmenin siyasi bir söylem olacağını kaydetti. AB'nin sadece Almanya ve Fransa'dan ibaret olmadığını bildiren Arınç, şöyle devam etti:

"Bu söylemin iç politikaya yönelik tarafları da vardır ama unutmayalım ki AB sadece Almanya'dan, sadece Fransa'dan ibaret değil. 27 ülke bugün AB de söz sahibidir. Bazı konularda karar almak için oy birliğine ihtiyaç var ama oy birliğinin de bugüne kadar zaman zaman hangi şartlarla temin edildiğini hepimiz biliyoruz. Sayın Merkel'in birinci parti olarak çıkması da koalisyonu başka partiyle kurarken, Türkiye'nin tam üyeliğine sıcak bakmayan bir kombinezonun ortaya çıkacağını düşünmek mümkün ama endişelenmek yersiz. Çünkü Türkiye büyük güçlü ülkedir ve bizim Avrupa'da 5 milyona yakın nüfusumuz var. Bunun 3 milyonu da Almanya'dadır. Almanya'daki Türk nüfusu zaten AB'ye girmiş demektir. Yani sadece Müslüman nüfus olarak değil, bütün soydaşlarımıza dünyanın her yerinden gelen insanlarla Almanya'da bir yabancı nüfus ağırlıktadır. Biz kendi açımızdan baktığımızda da neredeyse 4 nesil orada kuşağımız var. Onların içerisinde bugün milletvekillerimiz var, iş adamlarımız var. Pek çok kuruluşlarda yöneticilik yapan 60 bin firma sahibi Türk var. Dolayısıyla biz Almanya'nın içinde AB üyesi olarak zaten varız. Bu siyasi söylemler Türk halkını hiç korkutmamalıdır. Hükümet görevini iyi yaptığı zaman, müzakereler başarılı geçtiği zaman belirli bir süre içinde tam üye olacağımıza kesinlikle inanıyorum. Biz daha 2005'de müzakereye başladık. 4 sene sonra tam üyeliğin söz konusu olmadığını hepimiz biliyoruz. Diğer üyelere baktığımız zaman hangi süre zamanlama içinde üye olduklarını düşündüğümüzde, Türkiye'nin önünde daha birkaç yılın olduğunu biliyoruz. Birkaç yıl içindede AB'deki şartların Türkiye lehine nasıl dönüştüğünü hep beraber göreceğiz."