Nato'nun ne işi var Libya'da?

Başbakan Erdoğan Türk Alman Ekonomi Kongresi'nde NATO'nun Libya'ya müdahalesi'ne şiddetle karşı çıktığını bildirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HANNOVER - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez" dedi.

Erdoğan, CeBIT Kongre Merkezi'nde, Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odasınca düzenlen "Türk Alman Ekonomi Kongresi"ne katıldı.

Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmada, Almanya ve Türkiye'nin birbirine uzak ülkeler olmadığı gibi, Alman ve Türk halklarının da birbirine uzak halklar olmadığını ifade etti.

İlişkiler popülist yaklaşımla ele alınmamalı

Başbakan, iki ülkeyi birbirine bağlayan faktörün, sadece 1960 sonrasında Almanya'ya yerleşen işçilerin, burada doğan çocukların, buradaki işadamlarının ve ticari ilişkilerin olmadığını belirtti. İki ülke arasındaki ilişkilerin daha derin köklere sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Yüzyıllar boyunca diplomatik ilişkilerimiz oldu. Özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya ile çok yakın askeri ilişkilere sahip olduk. Türkiye ile Almanya'nın ilişkilerini sadece buradaki vatandaşlarımız boyutuyla ele alınması eksik olur. Aynı zamanda ilişkilerin popülist yaklaşımlarla ele alınması da doğru değildir.

Liderler hiçbir zaman kalıcı değildir. Hepsi gelip geçicidir. Ben de kalıcı değilim, Almanya'daki liderler de kalıcı değil. Ama halklar arasındaki dayanışma ve bütünleşme asırlar boyu devam edecek kalıcılığa sahiptir. Durum böyle olduğuna göre liderlerin birbirleriyle sürtüşmesi, dost-düşman gibi anlayış asla olamaz.

Avrupa'dan güçlü bir ses çıkmadı

Türkiye'nin Ortadoğu'yla tarihi ve kültürel bağları bulunduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Olaylar başladığı andan itibaren de bir yandan şiddete başvurulmaması yönünde taraflara itidal çağrısı yaparken, bir yandan da demokrasi, insan hakları, adalet, özgürlük taleplerinin karşılanması için tavsiyeleri ilettik"dedi. Erdoğan şöyle devam etti:  "Avrupa'dan bu noktada güçlü ve tek ses duyulmadı. Gelinen noktada farklı gerekçelerle farklı hassasiyetlerin vurgulanmaya başladığını görüyoruz.

Nato'nun müdahalesine karşıyız

Libya'daki olaylar karşısında müdahale ya da yaptırımların gündeme alınmasını Libya halkı adına, Libya'daki yabancılar adına kaygı verici buluyoruz. Yönetimlerin yanlışlarının faturası, halklara ödetilmemelidir. Libya halkının cezalandırılması anlamına gelecek her türlü yaptırım ve müdahale büyük ve kabul edilemez sıkıntılara sebep olabilir.

Şimdi bize basın mensupları soruyor, çok enteresan! NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez.

Petrol hesabı yapmayalım

Demokrasi adına, temel hak ve özgürlükler adına bir şeyler konuşacaksak, bazı tavsiyelerde bulunacaksak bunları konuşalım. Bu tarz şeyleri yapalım ama kalkıp da petrolün hesabını yapmayalım. Çünkü bunun faturası çok ağır olur.

AB Türkiye'nin Ortadoğu tecrübesinden yararlanmalı

Bu konudaki açıklamalarını sürdüren Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu noktada çok dikkatli hareket edilmesi, Libya halkını ve yabancı ülke vatandaşlarını sıkıntıya sokacak her türlü girişimden sakınılması gerekiyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki son olaylarla birlikte, Türkiye'nin önemi, Türkiye'nin Avrupa Birliği için değeri artık daha net olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği, tüm bu bölgelerle sağlıklı bir iletişim kurmak, sağlıklı ilişkiler tesis etmek için Türkiye tecrübesinden istifade etme imkanına sahip."

Pek çok AB ülkesinden daha iyiyiz

Erdoğan, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Avrupa Birliği için önemine değindi. Türkiye'nin AB'ye üyeliği için önemli faktörlerden birinin Türkiye'nin hızla büyüyen ekonomik gücü olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"2010 yılında Türk ekonomisinin yüzde 7-8 civarında büyüyeceğini tahmin ediyoruz. Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız, kriz öncesi rakamlara yaklaşarak 730 milyar dolar civarında gerçekleşecek. Büyüme oranlarının yanı sıra, kamu borçlarının GSMH'ya oranı açısından da Türkiye pek çok AB üyesi ülkeden daha iyi bir performans sergiliyor.

AB tanımlı borç stokunun milli gelire oranı, 2002 yılında yüzde 74 seviyesinde iken, biz bunu 2009 sonunda yüzde 45,5'e kadar çektik. 2010 sonu için de tahminimiz yüzde 42 olduğu yönünde. Bu oranlar, Avrupa'daki birçok ülkeden çok daha iyi durumda olduğumuzu gösteriyor."

AB ekonomik gücümüzü görmeli

Küresel mali kriz nedeniyle birçok ülkede yaşanan ciddi daralmaya rağmen Türkiye'ye son 4 yılda 57 milyar dolara yakın doğrudan uluslararası yatırım girişi gerçekleştiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Özellikle Alman dostlarımızı Türkiye'de daha çok yatırım yapmaya davet ediyorum. Yani Türkiye, bölgede büyüyen ekonomisiyle de artık çok farklı bir yerde duruyor.

Küresel kriz nedeniyle zor günler yaşayan Avrupa'nın, Türkiye'nin ekonomideki bu gücünü de görmesini ve Türkiye'nin katılım müzakerelerini bir de bu açıdan değerlendirmesini temenni ediyoruz.

En çok desteği Almanya'dan bekliyoruz

Şunu açık açık ifade etmek durumundayım; Avrupa Birliği içinde, Türkiye'nin üyeliğini en fazla desteklemesi gereken ülke olarak biz Almanya'yı görüyoruz. Almanya'dan böyle bir yaklaşım bekliyoruz. Birliğin kilit ülkelerinden biri olan Almanya'nın bu alanda sergileyeceği kararlı tutum, diğer üye ülkelere de örnek teşkil edecektir. En önemlisi, Türkiye'nin üyeliğinin, Avrupa'ya neler katacağını, neler kazandıracağını en iyi şekilde Almanya anlatabilecektir.

Dikkatinizi çekiyorum; bizim sadece Almanya'da yaşayan vatandaş ve soydaşlarımızın sayısı dahi, bugün AB üyesi olan bir çok ülkenin nüfusundan daha fazladır. Katılım öncesinde Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği ilişkisi tesis etmiş tek ülke olma özelliği taşıyan ülkemiz, AB ile Gümrük Birliği'ni 15 yılı aşkın bir süredir başarıyla yürütüyoruz. AB üyesi olunmadan Gümrük Birliği'ne üye olunmuyor ama Türkiye oldu; 1996. Fakat hala kapıda bekletilen yine Türkiye."

Özellikle iş adamlarından destek bekliyoruz

Gümrük Birliği çerçevesinde üçüncü ülkelere yönelik AB'nin ortak ticaret politikasını izleme yükümlülüğü üstlenmiş olan Türkiye'nin, ticaret politikasını aşamalı olarak AB'nin ticaret politikasına uyumlu hale getirdiğini anlatan Erdoğan, AB'nin tercihli gümrük rejimlerini süratle benimsediklerini dile getirdi.

Söz konusu yükümlülük çerçevesinde, zaman zaman yaşanan sıkıntılara rağmen, AB'nin üçüncü ülkelerle tesis etmekte olduğu tercihli ticaret rejimlerine paralel Serbest Ticaret Anlaşmaları imzaladıklarını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Avrupa Birliği katılım müzakereleri sürecinde bizim Almanya'dan beklentilerimiz var olandan çok daha fazla. Ancak Almanya içinde, özellikle iş adamlarından biz destek bekliyoruz. Almanya'ya ve Avrupa Kamuoyuna Türkiye'yi en iyi anlatacak, Türkiye'nin üyeliğini en iyi vurgulayacak kesim hiç şüphesiz sizlersiniz. Alman iş adamı dostlarımızın bu noktada desteklerini devam ettirmelerini özellikle rica ediyorum.

Her türlü kolaylığı sağlayacağız

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

Bölgemizde, özellikle enerji ve çevre sektörlerinde de önemli yatırım fırsatları bulunuyor diyen Başbakan Erdoğan şöyle devam ett: "Almanya ile ortaklığımızın büyüklüğüne paralel olarak, Alman yatırımcıların ülkemizdeki ve bölgemizdeki elverişli yatırım ortamından daha fazla istifade etmelerini diliyor, bu noktada bizim de özel sektörümüzün de her türlü kolaylığı sağlayacağını bilmenizi istiyorum."

Bu konularda ilginizi çekebilir