Neden dinlemiyoruz?
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Gaye ÖZCAN / HumanGroup Genel Müdürü
Geçenlerde kızımın okulunda veli toplantısına katıldım, toplantı sonrası velilerden biriyle sohbet ediyorduk. Kendisi bir hayli düşünceli ve üzgündü, "durum nasıl" dedim.
"Genel olarak iyi ama öğretmen Ali'nin çok konuştuğunu, bunun da başka şeylerin önüne geçtiğini söyledi. Ne yapabilirim ki, nasıl az konuş diyebilirim ki" dedi.
"Üzülme" dedim "az konuş demene gerek yok, dinlemeyi öğretmeye çalış yeter."
Önce şaşırdı, sonra düşündü ve fikri satın aldı, çünkü bu yapabileceği bir şeydi.
Bizim yetişkin eğitimlerinde üzerinde en çok odaklandığımız konulardan biri "dinlemeyi öğretmek". Ne garip değil mi, çok kolay gibi geliyor ama "dinlemiyoruz ya da dinleyemiyoruz".
"Söz kesme" tarzları
Toplantılarda belki dikkatinizi çekmiştir aynı anda konuşanlar ya da birbirinin sözünü tam orta yerinden kesenler. Ya da hiç dinlemeden sadece kendi söylemek istediğini düşünüp konuya giriş yapmak için fırsat kollayanlar. Bazen de "sözünü kestim ama" diyerek sazı eline alanlar.
Çok değerli yöneticiler tanıdım hep anlatmak isteyen, birileri tarafından dinlendikçe daha çok anlatmak isteyen. Her an sesini duyurmak, geçmiş hikayeleriyle ilgiyi toplamak, bazen aynı konuyu defalarca da olsa tekrarlamak isteyen...
Neden dinleyemiyoruz? Sabrımız mı yok, acelemiz mi var, yoksa egomuz mu izin vermiyor, her şeyi bilen mi olmak istiyoruz? Acaba ilgiye mi ihtiyacımız var? Bencil miyiz ki, başkalarının da anlatmaya ihtiyacı olabileceğini ıskalıyoruz. Yoksa anlatacak şeyimiz mi çok, bir türlü bitmiyor. Bir çeşit kaygı mı taşıdığımız. Belkide dinliyoruz ama duymuyoruz ya da karşımızda birisi olduğunu unutuyoruz. Hangisi?
İç ses, dış sese karşı
Kendi duygu ve düşüncelerimizden o kadar kopamıyoruz ki karşı tarafı dinleyemiyoruz, kendi iç sesimizle o kadar meşgulüz ki başkasına odaklanamıyoruz.
"Neden dinlemediğimiz" konusunda yazılan makalelere baktığımızda "dinleme nedenleri" olarak aşağıdaki başlıkların öne çıktığını görüyoruz:
- Sabırsızlık
- Hemen sonuca gitme isteği
- Araya girme
- Dinlenilen konuyla ilgili akılda bir şeylerin olması (Böyle bir durumda kişi iç sesini dinliyor karşısındakini değil)
- Soru sormayı bilmeme/Soru sormaktan kaçınmak/utanmak
- Algıda seçicilik (İşimize geleni dinleme)
- Karşıdaki kişiyle olan ilişkinin kalitesi (Sevmeme, hoşlanma veya hoşlanmama)
- Ağır iş yükü veya veri yükü (Zihnin gelen aşırı veri yükünü kaldıramaması)
Dinlemeyeceksen, hedef de koyma
Birbirini dinlemeyen bir ekip, çalışanlarını dinlemeyen bir kurum, astlarını dinlemeyen bir yönetici, yöneticisini dinlemeyen bir takım nasıl olur da aynı hedefe koşar nasıl olur da daha iyi iş sonuçları yaratır?
Oysa dinleyebilmek ne anlamlı bir meziyet, ne güzel bir duygu! Karşımızdakini fark etmek, değerli olduğunu hissettirmek, onu anlamaya çalışmak ve ona beklediği karşılığı verebilmek.
"İyi bir dinleyici olabilmek için; bilinçli bir çaba ve yeni beceriler öğrenmek gereklidir" diyor Doğan Cüceloğlu..
Çok basit, çok kolay ve son derece, insanca...
Konuşmayı azaltamayız belki ama en azından dinlemeyi öğrenebiliriz.
Denemeye değer.
---(Kaynak: Arrendo, Lani-2000, Barker & Watson-2001)