Nükleer enerjide bir adım daha

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Serdar İSKENDER / Makina Yük. Mühendisi TÜTEV Enerji Danışmanı

 

Barajcı olarak bilinen başbakan mühendisler Süleyman  Demirel ve Turgut Özal, dönemlerinde 13'er adet büyük baraj yapımına imza atarak tarihe geçmeyi başarmışlardır. Günümüzde, başbakanların 13 adet baraj yaptırma şansı kalmamıştır. Mevcut enerji yönetimi ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan için nükleer teknolojinin ülkemize getirilerek, nükleer enerji kullanarak elektrik üretimi yapılabilmesi, hem enerji portföyümüzün çeşitlendirilmesi, hem de artarak devam eden enerji ihtiyacımızın karşılanabilmesi açısından  önemlidir. Diğer taraftan, 1956 yılında TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu)'in  kuruluşuyla başlayan nükleer enerji hayalinin, iptal edilen dört ihaleden sonra sonuçlandırılarak, nükleer santralin inşasına başlanması enerji politikamız  açısından da büyük önem arz etmektedir.

Ülkemizde nükleer enerji santrallerinin kurulmasına yönelik son ihale süreci 2008 yılında başlayıp, 2009 yılında dördüncü kez başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 2010 yılı nükleer nerji konunda hızlı başladı. 13 Ocak'ta Başbakan'ın Rusya seyahati sırasında Mersin Akkuyu'da kurulacak nükleer enerji santral için   Rusya ile Türkiye arasında, "Ortak İşbirliği Protokolü" imzalandı. 10 Mart'ta ise Sinop'ta kurulacak, dört reaktörlü, 5 bin 600 MW (MegaWatt) kurulu güce sahip   nükleer enerji santrali için beş aylık araştırma süreli fizibilite çalışması için  Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ile Güney Kore devlet kuruluşu KEPCO arasında işbirliği protokolü imzalandı.  Son 40 yılda, dört kez nükleer enerji santrali kurmak için yola çıkan ancak başarılı olamayan Türkiye için Güney Kore önemli bir  model durumunda. 

Nükleer enerjiyi kullanarak, elektrik üretimi yapan ilk santralden yirmi yıl sonra, 1977 yılında Güney Kore KORI 1 isimli ilk santralini kurmuştur. 2009 yılı sonu itibariyle, Güney Kore'de 20 nükleer santral işletmede olup, altı nükleer santralin de inşası devam etmektedir. KORI 1 isimli ilk nükleer santralini yabancı destekli kuran Güney Kore, daha sonraki nükleer santrallerin üretiminde, yerli üretim oranını sürekli arttırarak, nükleer teknoloji sahibi ülkeler arasına girmiştir. Güney Kore, yaklaşık 515 bin parçadan oluşan  yeni nükleer santrallerinin tamamını kendi kaynaklarını kullanarak üretmektedir.

2009 yılında, Kori'de dört, Yonggwang'de altı, Wolsong'da dört ve Ulchin'de de altı olmak üzere toplam 20 nükleer santraliyle elektrik ihtiyacının %35'ni nükleer enerjiden sağlayan Güney Kore, bu santrallere ekleyeceği inşası devam eden altı santralle, önümüzdeki 15 yıllık dönemde ortaya çıkacak olan elektrik ihtiyacının %50'sini nükleer enerjiden karşılamayı hedefliyor.

Nükleer enerji ve teknoloji kullanımını hükümetler üstü bir devlet politikası haline getiren Güney Kore'de, 38 bin nükleer enerji uzmanının bulunduğu söyleniyor. Güney Kore, 30 yılı aşan nükleer enerji tecrübesiyle, nükleer teknolojiyi ithal eden bir ülke olmaktan çıkıp, nükleer teknolojide dünyada söz sahibi ve teknoloji ihracatçısı bir ülke konumuna gelmiştir. Güney Kore, kendi tesislerinde ürettiği buhar kazanları, yakıt çubukları ve reaktör kapakları gibi nükleer santralin kritik parçalarını başta ABD ve Çin olmak üzere, nükleer teknolojiyi kullanan dünyanın birçok ülkesine ihraç ederek, önemli miktarda döviz kazanmaktadır.

Ülkemizde, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK),  1956'da kurulmasına rağmen, henüz nükleer enerji santrali kurulamaması da değerlendirilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır. Türkiye'den 20 yıl sonra harekete geçen Güney Kore'nin nükleer enerjiyi kullanarak elektrik enerjisi problemini çözüp, sanayiye ucuz elektrik sağlaması, Güney Kore'yi otomotiv, ağır sanayi  ve teknoloji alanlarında dünyanın önemli ülkelerinden birisi haline getirmiştir. Güney Kore mucizesinde, nükleer enerjinin katkısının büyük olduğu da bilinmektedir. 

2009 yılı itibariyle enerjisinin %76'sını ithalatla karşılayan ve yakın gelecekte enerji ithalatı %80'nin üzerine çıkması beklenen ülkemizde, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji (hidrolik, rüzgar, jeotermal, biyoenerji, dalga enerjisi, Hidrojen) kaynaklarının kullanımının arttırılmasının  yanında, tamamlayıcı olarak nükleer enerjinin de enerji portföyüne dahil edilmesi gereklidir.