Obama'nın büyük sınavı
Orhan AKIŞIK
Geçen yirmi yıl zarfında zaman zaman ağırlığı azalsa da, Amerikan kamuoyunun gündeminden hiç düşmeyen konuların başında sağlık reformu geliyor. Clinton'ın 1992 yılındaki seçim kampanyasında en önemli kozlarından biri olan sağlık reformunda temel hedef, ekonomik durumu ve çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın tüm vatandaşlar ve yasal oturma hakkına sahip kişileri sigorta kapsamına almaktı. 1993'de iktidarı ele alır almaz eşi Hillary Clinton'ın başkanlığını yaptığı bir komisyon bu konuda çalışmalara başlamış, ancak karşılarında yer alan büyük sigorta şirketlerinin Cumhuriyetçilerin desteğinde milyonlarca dolar akıtarak yürüttükleri karşı kampanya sonucu bir ilerleme kaydedememişti. Tasarı, 1994 ara seçimlerinde Cumhuriyetçilerin Senato ve Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu kazanmasıyla bir sonuca ulaşmadan rafa kaldırıldı. Yaklaşık on beş yıllık bir aradan sonra, Obama'nın başkan olmasıyla tekrar gündemin ön sıralarına yerleşen sağlık reformu paketi, 2009 yılının Ocak ayından bu yana üzerinde çalışılmasına rağmen, Cumhuriyetçilerin engellemesiyle şimdi sonunun ne olacağı kestirilemeyen bir sürece girmiş bulunuyor.
Amerika'yı diğer gelişmiş ekonomilerden farklı kılan unsurlardan biri, tüm vatandaşları kapsayan bir sağlık sigortası sisteminin olmayışı. Gerçekten de, İngiltere ve Kıt'a Avrupası'nın önde gelen ülkeleriyle kıyaslandığında, sigortalı insan sayısının toplam nüfusa oranı ABD'de daha az. Geçen yıl Ağustos ayında yaşamını yitiren ünlü demokrat senatör Ted Kennedy'nin, politik yaşamı boyunca gerçekleşmesini en çok arzuladığı hedeflerin başında gelen, tüm vatandaşların sağlık sigortasına sahip olduğu bir Amerika hedefini gerçekleştirmek için Başkan Obama bütün gücünü ortaya koymuş durumda.
Tasarının yasalaşması, sağlık sigortasından yoksun milyonlarca insanı sigorta kapsamına almanın ötesinde, bütçe açıklarındaki artışa getirmesi beklenen sınırlamadan dolayı da önemli. Nüfusun yaşlanmasının dışında, ileri teknoloji içeren yeni tedavi metodlarının uygulanmasından ötürü sürekli artarak yaklaşık 2.26 trilyon dolarla gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYİH) %16'sına ulaşan sağlık harcamalarının kontrol altına alınmadığı takdirde 2017 yılında %19.5'a yükseleceği yapılan tahminler arasında.
Gallup tarafından yapılan en son kamuoyu yoklaması sonuçları, halkın tasarı konusunda ikiye ayrıldığını gösteriyor. Ankete katılanların %43'ü reforma destek verirken, %48 karşısında yer alıyor. %7 ise kararsızlardan oluşuyor. Reforma destek verenlerin azalmasında, eskiden olduğu gibi, Amerikan Sağlık Sigortası Kuruluşları Birliği'nin yaptığı karşı propagandanın payı büyük.
Büyük çoğunluğu Cumhuriyetçilerden oluşan muhaliflerin itirazı, reform paketinin vergilerde artışın yanı sıra, sigorta maliyetleri ve primleri yükselteceği yönünde. Ancak, Kongre Bütçe Dairesi'nin tahminleri ise bunun aksini söylüyor. Yapılan çalışmalar, kendi tercihleriyle sağlık sigortası satın alan Amerikalılar için maliyetlerin % 10 civarında ucuzlayacağını ortaya koyuyor. Topluluk sigortasından yoksun; işsizler, serbest meslek sahipleri ve çalışanlarına sağlık sigortası imkanı sağlamayan işletmelerde çalışanlardan oluşan bu gurubun güçlü sigorta kuruluşları karşısında pazarlık güçleri de yok.
2009 yılına ait istatistiklere göre, 18 ve üstü yaş gurubunda yer alan Amerikalılardan sigortasız olanların oranı % 16. Bu, bir başka ifadeyle 32 milyon kişiye tekabül ediyor. Irk temelinde ise, sigortasızların %41.5'ni Hispanikler, %19.9'nu Siyahlar ve %11.6'sını Beyazlar ise oluşturuyor. Yılda $90,000 ve üzeri gelire sahip yüksek gelir gurubu içinde yer alan Amerikalılar arasında sigortasızların oranı ise %4.5.
Yönetimin tasarının bir an önce yasalaşması konusundaki isteğinin arkasında sürekli artan sigorta primlerinin payı büyük. Zira, şimdiden bazı büyük sigorta kuruluşları, tasarının geçmesi halinde uygulamaya konulacak sınırlamalardan kaçınmak için primleri artırma gayreti içinde. Geçen yılın son çeyreğinde $2.7 milyar dolar kar açıklayan Anthem Blue Cross'un geçenlerde primleri gelecek yıl %39 oranında artıracağını açıklaması bunun bir göstergesi. Milyonlarca Amerikalı'nın sigorta kapsamına alınması dışında reform paketinden diğer bir beklentiyi, istihdam artışı oluşturmakta. Harvard ve Kaliforniya Üniversiteleri'nde yapılan iki çalışmanın sonuçları, sağlık reformunun işletmelerin sigorta primlerini azaltacağını, bundan tasarruf edilecek kaynakların ise yatırımlar dışında, gelecek on yıllık bir dönemde yıllık bazda250.000 - 400.000 arasında istihdam artışına yol açacağını ortaya koyuyor.
Esasen, şu anda hükümetin gerçekleştirmeye çalıştığı, sağlık sigortası sektörünün kontrol altına alınmasından başka bir şey değil. Her şeye neoklasik iktisadın dar çerçevesinden bakma alışkanlığından bir türlü vazgeçmeyen reform karşıtı Cumhuriyetçiler ve liberallere göre ise, fiyat mekanizmasının işleyişine, bu sağlık sektörü bile olsa, hiç bir şekilde müdahale edilmemeli.
Ancak, bu düşüncede olanların görmek istemediği, istedikleri gibi primleri artıran oligopolistik sigorta sektörü piyasasında organize olmayan milyonlarca alıcının hiç bir pazarlık gücünün olmadığı. Bakalım, daha önce Clinton'ın başaramadığını bu defa Obama başaracak mı?