”Önümüze konulan zorluklara rağmen pes etmeyeceğiz”

Bakan Bağış, Türkiye'yi AB arzusundan vazgeçirmeye yönelik çıkarılan zorluklara rağmen pes etmeyeceklerini

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

BOSTON - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'yi AB arzusundan vazgeçirmeye yönelik hem iç hem dışta önlerine çıkarılan zorluklara rağmen pes etmeyeceklerini, bu yolda kararlı ve sabırlı olduklarını belirtti.

Harvard Üniversitesi John F. Kennedy Yönetim Okulunda "Kazan-Kazan İlişkisi: Türkiye ve AB" başlıklı konferans veren Bağış, AB'nin, tarihin en önemli barış projelerinden biri olduğunu ancak henüz tamamlanmayan bu sürecin Türkiye'nin üyeliğiyle tamamlanacağına inandığını söyledi.

Bağış, Türkiye'nin AB ile ilişkisinin "kazan-kazan" niteliği taşıdığını ifade ederek, AB'nin yüzleştiği önemli sorunlarda, Türkiye'nin çözümün bir parçası olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin sahip olduğu "yumuşak ve sert gücüyle" küresel bir aktör olarak AB'ye katkısının arttığını belirten Bağış, NATO'nun ABD'den sonraki ikinci büyük ordusuna sahip bir ülke olarak Türkiye'nin, transatlantik güvenliğinde aktif rol oynadığını vurguladı.

Türkiye'nin, Kore'den Kosova'ya, Kabil'den Somali'ye uzanan birçok büyük NATO operasyonuna katıldığına, BM bayrağı altındaki barış operasyonlarında da en fazla kayıp verenler sıralamasında Türk ordusunun ikinci sırada yer aldığına dikkati çeken Bağış, Türkiye'nin dış politikadaki güvenirliği arttıkça, daha geniş bölgede "yumuşak güç" olarak da ortaya çıktığını söyledi.

Bağış, Türkiye'nin bu bağlamda oynadığı olumlu rolün tüm dünyada bilindiğini ifade ederek, G-20, NATO, OECD ve İslam Konferansı Teşkilatına aynı anda üye olan tek ülkenin de Türkiye olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin, Suriye-İsrail, Afganistan-Pakistan, Lübnan-İsrail, Rusya-Gürcistan ve son dönemde Suriye-Irak gibi komşu bölgelerdeki gerginliklerin çözümünde de arabuluculuk gayreti gösterdiğini, hatta İran ve ABD arasında da benzer rol üstlenmeyi önerdiğini anlatan Bağış, Türkiye'nin yeni stratejik siyasetinin, AB'nin, Orta Doğu, Akdeniz, Orta Asya ve Güney Kafkasya gibi önemli bölgelerdeki dış politika faaliyetlerine yeni boyutlar kazandırdığını belirtti.

"1,5 milyar Müslüman, Türkiye'nin Avrupa serüvenini yakından takip ediyor"

Bağış, Türkiye'nin "yumuşak güç" olarak en önemli katkısını İslam dünyasına taşıdığı mesajla hayata geçirdiğini ifade ederek, bugün dünyadaki 1,5 milyar Müslüman'ın, Türkiye'nin Avrupa serüvenini yakından takip ettiğini anlattı.

AB'nin başından beri siyasi barış projesi olarak tasarlandığına, "muhafazakar bir birlik" ya da "Hristiyan kulübü" olarak ortaya çıkmadığına işaret eden Bağış, Avrupa'yı bugünkü Avrupa yapanın "çeşitlilik" olduğunu vurguladı.

Bağış, yüzyıllardan beri ilk kez bu çeşitliliği bir araya getirme ve Avrupa'yı paylaşılmış idealler ve ortak hedefler temelinde birleştirme fırsatının ortada olduğunu belirterek, "Müslüman çoğunluğa sahip laik bir demokrasi olarak Türkiye, 'medeniyetler çatışması' senaryosunu boşa çıkarma şansına sahip" dedi.

Türkiye'nin AB'ye katılımının, Birliğin yeni ufuklara, medeniyetlere ve kültürlere açılımında araç vazifesi göreceğini kaydeden Bağış, ayrıca kültür ve dinin, kalkınma ve demokrasiye engel oluşturmadığını göstererek, dünyadaki Müslüman nüfusu daha fazla demokrasi istemeye teşvik edeceğini, İslam ve demokrasinin uyumlu olduğuna dair yeni bir kanıt oluşturacağını söyledi.

"Dönüşüm sürecini devam ettirmeye kararlıyız"

Bağış, reformları Brüksel için değil, Türk halkı için yaptıklarının altını çizerek, AB sürecinin de bu alanda itici güç vazifesi gördüğünü söyledi.

Türkiye'de son 7 yılda, demokrasiyi güçlendiren, temel hak ve özgürlükleri genişleten geniş kapsamlı reformların hayata geçirildiğini anımsatan Bağış, dönüşüm sürecini devam ettirmeye kararlı olduklarını vurguladı. Bağış konuşmasında, son 9 ayda yapılan reformları tek tek sıraladı.

Kıbrıs konusunda Türkiye'nin 2004 yılında Annan Planı'nı destekleyerek, çıkmaza son verilmesi yolunda önemli bir adım attığını hatırlatan Bağış, bu tarihi fırsatın, Rumların planı reddetmesiyle kaçırılmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Bağış, Kürt meselesi konusunda da hükümetin her bir vatandaşa tam ve eşit haklar sağlanması için bir demokratik girişim başlattığına işaret ederek, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın bu konuda atılması gereken adımları belirlemek için toplumun değişik kesimleriyle görüştüğünü söyledi. Bağış, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın defalarca dediği gibi, hükümet siyasi bedeli ne olursa olsun bu demokratikleşme sürecini tamamlamak için uğraşacak" dedi.

Ermenistan konusunda da Bağış, "Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleşmesi statükoyu kıracak ve bölgede barışa yönelik daha fazla fırsat yaratacak" diye konuştu.

"Vizyon ve cesarete sahip liderliğin risk almayı gerektirdiğini" ifade eden Bağış, hükümetin 7 yıldır bunu yaptığını, Kıbrıs, Kürt ve Ermeni meseleleri gibi hassas konularda cesur adımlar attıklarını ve atmaya devam edeceklerini kaydetti.

Bağış, Türkiye'nin AB üyeliğinin stratejik bir konu olduğuna değinerek, bazı Avrupalı liderlerin bu vizyon ve cesarete sahip olmamaları ve kısa vadeli siyasi kazanımlara odaklanmalarından duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Bağış, "Türkiye ve AB eğer entegre olmazsa, uzun vadede hepimiz kaybederiz" ifadesini kullandı.

"Zaman Türkiye'nin lehine işliyor"

Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Bağış, AB ile katılım müzakerelerine başlayan her ülkenin sonunda üye olduğuna dikkati çekerek, Türkiye'nin bu konuda istisna oluşturmayacağını belirtti. Zamanın Türkiye'nin lehine işlediği görüşünü dile getiren Bağış, siyasi platform olgunlaştığında Türkiye'nin AB üyesi olacağından kuşku duymadığını kaydetti.

Türkiye'nin, AB ile müzakereleri tamamladığında hem Türkiye hem de AB'nin bugünkünden çok farklı olacağını ifade eden Bağış, şöyle devam etti:

"O gün geldiğinde farklı seçenekler önümüzde duracak. Ya Romanya, Malta gibi müzakereler biter bitmez üye olacağız, ya İngiltere örneğinde görüldüğü gibi başka bir ülke tarafından veto edilebilecek ancak kararlılık göstererek üye olabileceğiz, ya da Norveç örneğinde görüldüğü gibi üye olmamayı seçeceğiz. Şu anda üzerinde odaklanmamız gereken şey müzakere süreci. Çünkü bu süreç Türkiye'ye daha güçlü bir ulus olma, Avrupa'ya da güçlü bir müttefik kazanma yolunda katkı sağlıyor. Bu süreç tamamlandığında, bazı Avrupa ülkelerinin referanduma gitmelerinden rahatsız olmam, hatta mutluluk duyarım, çünkü o gün geldiğinde AB ülkelerinin Türkiye'nin üyeliğini Türklerden bile daha fazla isteyeceklerine inanıyorum."

Bağış, Türkiye'nin AB'ye yapacağı askeri katkılara dair bir soru üzerine, Türk ordusunun dünyadaki birçok önemli barış operasyonuna katıldığına dikkati çekerek, "Tabii ki ordumuzla gurur duyuyoruz, ancak dünyaya ordumuzdan öte daha fazla sunacağımız şey olduğunu düşünüyoruz. Tarihe baktığınızda Türkiye'de bütçeden en büyük pay Savunma Bakanlığına gidiyordu. Ancak son 7 yılda değişikliğe gittik ve şimdi bütçeden en büyük pay Milli Eğitim Bakanlığına gidiyor. Giderek daha fazla okul açıyoruz, okullara daha fazla bilgisayar, internet erişimi sağlıyoruz" dedi.

"Pes etmeyeceğiz"

Fransa'nın başını çektiği bazı ülkelerin Türkiye'nin AB üyeliğine olumsuz bakışına dair bir soru üzerine Bağış, müzakerelerin, aralarında Fransa ve Almanya'nın da yer aldığı AB ülkelerinin oy birliğiyle aldığı kararla başladığını anımsatarak, "Bu demektir ki katılım müzakerelerine devam etmek Türkiye'nin yasal hakkı. Evet, bazen problemler çıkarıp, bazı fasılları bloke etmeye çalışabilirler ama Türkiye'yi pes ettiremezler. Sizi temin ederim ki Türkiye'yi AB arzusundan vazgeçirmeye yönelik hem iç hem dışta önümüze konulan zorluklara rağmen pes etmeyeceğiz. Kararlıyız, arzuluyuz ve sabırlıyız" diye konuştu.

Kıbrıs'a dair bir soru üzerine Bağış, "Eğer herhangi bir Avrupa ülkesi ya da ABD, Kıbrıslı Türklerle doğrudan ticarete başlarsa, biz de limanlarımızı ve havaalanlarımızı Rum gemi ve uçaklarına memnuniyetle açarız" dedi.

Demokratik açılım konusundaki bir soru üzerine de "Türkiye'de biliyoruz ki demokratik haklardan kaynaklanan sorunlar yaşayan bazı grup ya da bireyler var. Türkiye'de geçmişte maalesef çocuklarına istedikleri ismi koyamayan, kendi ailelerinde istedikleri dili konuşamayan, istedikleri kitapları okuyamayan insanlar oldu" diyen Bağış, ülkedeki herkesin, etnisitelerine, dinlerine ya da siyasi görüşlerine bakılmadan, kendilerini Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit birer vatandaşı olarak hissetmeleri ve Türkiye Cumhuriyetini kendi vatanları olarak görmelerini sağlayacak yasal düzenlemelere gitmeleri gerektiğini belirtti.