”Özgürlük alanını genişletip vatandaşlık haklarını korumalıyız”
Bakan Davutoğlu, "Demokratik Açılım" projesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu
ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, hükümetin başlattığı "Demokratik Açılım" projesiyle ilgili olarak, "Özgürlük alanını daraltarak birliktelik görüntüsü vermek yerine bunu genişleterek, vatandaşlık haklarının bütününü koruma altına alarak, devletin bu konuda halkına en geniş özgürlük alanı tanıdığı bir anlayışı harekete geçirmek gerekiyor" dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, CNN Türk'te katıldığı bir programda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu, "Kürt meselesi ya da terör meselesi olarak olayın yansıtılmasının ötesinde hangi kökenden gelirse gelsin bütün vatandaşlar arasında özgürlük alanını genişletecek, ait oldukları devletin vatandaşı olmanın gururunu onlara yaşatacak bir proje olmasını arzu ettiklerini" söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son kullandığı kavramla bu projeye "milli birlik hareketi" dediğini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Biz öylesine ortak bir amaç etrafında bütünleşelim ki küçük kültürel farklılıklar, siyasi yaklaşım farklılıkları, ortak birlik bilincini zayıflatmasın. Güçlü bir aidiyet bilinci oluşturalım. Bizde Türk, Kürt, Arnavut, Boşnak, Kafkasya'dan gelmiş veya Balkanlar'dan, Kerkük'ten gelmiş apayrı insanların aynı apartmanda değişik katlarda yaşadığını görürsünüz, aile içinde evlilikler yaptıklarını görürsünüz. Bizde böyle bir ayrım göremezsiniz."
"Atılması gereken adım"
Milli birlik projesinin uygulama alanında önemli bir rolü olduğu yönündeki tespit üzerine Davutoğlu, "Demokratikleşme adımları Türkiye'nin doğal seyri içinde atması gereken adımlardır. İşin bir tarafında özgürlük diğer tarafında da terör var. Ancak güvenlik ve özgürlük alanı etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun bizim vatandaşlarımıza karşı olan bir borcumuz. Diğer tarafta da Türkiye'nin 30 yıldır kan kaybetmesine neden olan bir problemle karşı karşıyayız. Geldiğimiz noktada bunu çözmemiz lazım" dedi.
Sorunla doğrudan ilgili bölgede Türkiye, Suriye, İran ve Irak olduğunu ve üç ülkeyle de Türkiye'nin eskiden beri güvenlik bağlamında temaslarının mevcut olduğunu belirten Davutoğlu, kendisinin şu anda yürüttüğü temasların yeni başlamadığını kaydetti. Suriye ile Türkiye'nin son dönemde çok yoğun güvenlik işbirliği mekanizmaları oluşturduğunu, Irak ile daha önce de işbirliği bulunduğunu ve yeni bir üçlü mekanizma geliştirdiklerini, Irak merkezi hükümetiyle ve kuzeydeki bölgesel yönetimle de yürütülen temaslar olduğunu söyledi. Davutoğlu, İran ile de aynı şekilde PKK-PJAK bağlamında bir ilişkinin mevcut olduğunu ifade etti.
"Türkiye'nin güvenlik meselesi AB'nin güvenlik meselesidir"
Davutoğlu "demokratik açılım" ile ilgili şunları söyledi:
"İçerde demokratik açılım zaten kendi vatandaşlarıyla irtibatlarını güçlendiren bir şey olarak sürecek. Onun için Başbakanımız 'bu bir paket değil' diyor. Bir paket yapılıp bu bitti diye düşünülemez. Bu her dönemde yenilenen toplumsal sözleşmemiz olacak.
Çevremizde terör üretmeyen, güvenlik sorunu üretmeyen bir coğrafya istiyoruz. Irak ve Suriye dost ve komşu ülke, ama aynı zamanda bizim bütün güney sınırımızı, bin kilometrelik sınırımızı güvenlik altına alıyoruz. Bunun üçüncü boyutu da AB içindeki unsurlardır. Türkiye'nin karşı karşıya geldiği güvenlik meselesi aynı zamanda AB'nin güvenlik meselesidir."
İran, Suriye, Irak, AB ve ABD'nin terör örgütü PKK'ya yönelik 'silahı bırak dağdan in" baskısı yapıp yapmadıklarının sorulması üzerine Davutoğlu, bu konuda ayrıntıya girmesinin mümkün olmayacağını, ancak ülkelerle ciddi bir işbirliği içinde olduklarını ifade etti.
Programda Türkiye'nin genel dış politikasıyla ilgili bilgiler de veren Davutoğlu, Türkiye ile ilgili birçok sorunun Cumhuriyet tarihi boyunca hep gündemde kaldığını, her bir sorunu sorun olarak görüp onun detaylarına girmek yerine Türkiye'nin stratejik geleceğiyle ilgili vizyon üretmeye odaklandıklarını belirtti.
"Karar vermesi gereken taraf AB"
Davutoğlu, Kıbrıs'ta kapsamlı müzakereler devam ederken, Türkiye'nin bu müzakerelerin doğasını etkileyecek bir adım atmasının beklenemeyeceğini bildirdi.
Bakan Davutoğlu, "AB ile ilişkilerde yıl sonundaki zirvede Türkiye'nin Güney Kıbrıs'a limanları açması konusu bir kriz yaratabilir veya ilişkileri tıkayabilir mi" sorusuna, Kıbrıs konusunda yapıcı bir tutum izleyen Türkiye ile ilişkilerle ilgili olarak karar vermesi gereken tarafın AB olduğunun altını çizdi.
Türkiye'nin Kıbrıs konusunda her dış politikada olduğu gibi müzakerelerde belli öncelikleri bulunduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'nin doğru bir politikaya sahip olduğuna inancının tam olduğunu ve bunun uluslararası alanda kabul edilebilir bir politika olmasının önemine işaret etti.
Davutoğlu, 2004'te barışı isteyen tarafın Türkiye ve KKTC olduğunu belirterek, "Dolayısıyla hiç kimse şu anda siz barışı istemiyorsunuz, siz barışı engelleyen tarafsınız deme hakkına sahip değil" dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüşmesi" konusundaki soruya yanıt verirken de Clinton ile sadece bu konuyu değil birçok konuyu ele aldıklarını, kapsamlı bir şekilde İran, Ortadoğu, Kafkasya konularını ele aldıklarını söyledi.
Davutoğlu, ayrıca Fransa ve Rusya dışişleri bakanı Bernard Kouchner ve Sergey Lavrov ile de telefon görüşmeleri yaptığını anlattı.