Pullar ve piyonlar Ortadoğu'yu anlamak
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Samet KAVOĞLU / Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlük - Özel Kalem
Ortadoğu'da son dönemde artan halk ayaklanmaları / isyanlar yıllardır biriktirilmiş öfkenin, baskıya karşı direnme refleksinin dışa vurumu mu, yoksa yeniden şekillendirilmek istenen geri kalmış ülkeler coğrafyası üzerine oynanan satranç oyununun küçük parçaları mı?
Bunu anlamak için öncelikle doğu ve batı dünyasının düşünce sistematiklerine bakmakta fayda var. Batının gelişmiş ülkeleri ile doğunun geri kalmış ülkeleri arasındaki düşünce ikilemini algılamada kullanılacak çok çeşitli yol, yöntem ve araç olmakla birlikte, kuşaklar boyu gelişim trendini incelemekte kullanılacak tekniklerden biri olan toplumların oyun kültürleri üzerinden durumu değerlendirmeye çalışalım.
Oyun temelli incelememizde batı toplumlarını değerlendirmede en çok oynanan strateji oyunu satrancı, doğu toplumlarında ise bu oyunun muadili olan tavla oyunu ele alındığında karşımıza çıkacak tabloyu şöyle bir düşünün.
4000 yıl önce Mısır'da üretilip, Çin, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasına yaygınlaştırılan; Hindistan'dan İran'a, oradan da Araplara, Endülüslüler sayesinde de İspanya üzerinden
Avrupa'ya yayılan satranç oyunu her ne kadar doğu kökenli bir oyun olsa da İspanyol Lucena'nın 1497 yılında bastığı kitap ile yeni kurallar getirildiği ve bugün de aynı kurallarla oynandığı, İspanya'dan sonra, İtalya, Fransa, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'da hızla yaygınlaşarak batı kültürünün bir parçası olduğu için satranç oyunu artık üretildiği coğrafyadan ziyade geliştirilip benimsendiği coğrafyayı tanımlamaktadır.
Bu nedenle batılı yaşam biçimini yansıtan satrançta farklılaşma, uzmanlaşma ya da sınıflaşma olarak ifade edilebilecek, ortak amaç için bir araya getirilmiş, farklı özelliklere sahip aktörler (piyonlar, vezir, fil vb.) vardır. Oyunda amaç şahı korumak ve oyunu kazanmak üzerine kurgulanmıştır. Makyavelist bir düşünce sistematiği içinde zafere giden yolda piyonları feda etmekte bir sakınca görülmemektedir.
Doğuyu tasvir eden tavla oyununda ise ast-üst ilişkisi yoktur. Aslolan rakibin topraklarından bir an önce çıkıp, kendi alanına dönerek başarı sağlamaktır.
Satrançta başarı için iyi strateji geliştirmek, rakibi hataya zorlamak ve olası fırsatları iyi değerlendirmek gerekir. Rastlantısallığa olabildiğince yer verilmez.
Tavlada ise oyunu şekillendiren ana unsur rastlantısallıktır. Bir dış faktörün (zarın) etkisiyle şekillenen oyunda, ne kadar iyi oyuncu olursanız olun dış faktörler sizi
desteklemiyorsa başarı şansı da yoktur.
Tavla ve satrancın mantıksal çözümlemesi ışığında başta Ortadoğu coğrafyası olmak üzere bölgemizde bir anda başlayan bu halk hareketleri acaba küresel satranç oyuncularının hamleleri olabilir mi? sorusu üzerinde düşünmeye değer bir konu olarak karşımıza çıkıyor.
Eski rejimlerin yönetim kademesinde yer alan isimlerin, yeni oluşumların başına geçerken geçmişlerini adeta unutarak ya da unutturarak kendilerini yeni bir lidermiş gibi tanımlıyor olmaları sizin de zihninizi kurcalamıyor mu?
Küresel ekonomiye tam olarak eklemlenemeyen, çoğu pazar ekonomisi kurallarının işletilemediği bu ülkeler, var olan yeraltı kaynaklarının da etkisiyle yönetsel olarak yeniden yapılandırılıyor olabilir mi?
Bu soruların cevapları tüm çalkantılar durulup, yeni yönetimler işbaşına geldikten sonra atılacak adımlarda ve uygulanacak politikalarda gizlidir.
Sözün Özü
Ortadoğu satrancı öylesine iyi kurgulanmış ki; her hamlede bir piyon feda ediliyor. Buna rağmen bölgedeki piyonların kendilerini hala şah sanmaları da ayrı bir ironi konusu gibi görünüyor.
Belki de önemli oranda insanın ölümüne sebep olan bu fiili durumun tek olumlu tarafı, eski rejimin kullarının kendilerini eşit değerde öneme sahip kahraman pullar olarak görmeye başlamasıdır. Bölge halklarının -başkalarının oyununda piyon olmadan- hak arama bilincine ve daha demokratik bir toplum için mücadele refleksine sahip olmaya başlamaları gelecek için umut vericidir.