"Cemaatlerin devlet gücü ile..."
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, kamuda gizlilik derecesi olan makamlara eleman alınırken "güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması" yapıldığını ifade ederek, "Vesayetçilerin hedefi biziz" dedi
ANKARA - AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, "Kamuda gizlilik derecesi olan makamlara mevkilere ve bazı kurumlara eleman alınırken, 'güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması' diye bir uygulama yapılır. Bu 2001 yılında DSP, MHP ve ANAP iktidarı döneminde çıkartılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin 7. ve 8. Maddelerine göre bu yapılır" dedi.
Çelik, AKP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yurt dışında açılan Türk okullarının Rusya başta olmak üzere bazı ülkelerde sorunlarla karşılaştığını belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sorunların aşılması için okullara sahip çıktığına bizzat şahit olduğunu söyledi.
Hükümet üyelerinin, cemaat okullarına sahip çıkmak için birbirleriyle yarıştığını ifade eden Çelik, şöyle konuştu:
"Sayın Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız gittikleri her ülkede bu okulları bizzat ziyaret etmiş ve bu okullar aleyhine estirilen dedikoduların da önüne geçmişlerdir. Manevi olarak destek olmuşlardır. Son dershane tartışmasıyla cemaatle uzaktan sevgisi, sempatisi olamayan başta CHP, MHP ve BDP gibi muhalifimiz olan partiler bir anda cemaati sahiplenen, hamiliğini yapan bir pozisyona geçtiler. Sanki daha önce cemaat aleyhine Meclis kürsüsünden söyledikleri yokmuş gibi, sanki cemaatin adeta yok edilmesi için seferber olduklarını unutmuşcasına beyanlarda bulundular."
"Belli cemaatlerin devlet gücünü kullanarak yaptıkları olumsuzluklar..."
AKP'nin bizzat kendisinin 27 Nisan Bildirisi ile birlikte bir e-muhtıranın hedefi haline getirildiğini vurgulayan Çelik, "Tekrar altını çiziyorum, 'A' cemaatine, 'B' cemaatine yönelik devlet içerisinde devlet gücü kullanan bazı unsurların yaptığı olumsuzlukları eğer AKP'ye mal ederseniz, AKP'nin bizzat mağdur ve mazlum olduğunu nereye yerleştireceksiniz?" diye sordu.
Bakan Çelik, hükümetlerinin Milli Güvenlik Kurulu'nu sivilleştirdiğini, dini hassasiyet taşıyan gruplar, vakıflar ve cemiyetleri hedef alan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne (kırmızı kitap) son verdiğini ifade ederek, vesayetin bir uzantısı olarak gördükleri Başbakanlık Takip Kurulu'nun ortadan kaldırıldığını ve EMASYA Protokolü'ne son verildiğini de anımsattı.
"Vesayetçi güçlerin bir numaralı hedefi AKP"
Çelik, AKP'nin 2008'de kapatmayla karşı karşıya kaldığını ve partinin "tabiri caizse adeta kale direğinden döndü"ğünü ifade etti.
2010 Referandumuna kadar statükonun, vesayetçi güçlerin bir numaralı hedefinin AKP hükümeti ve hükümetin üyeleri olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Ben Bakan olur olmaz Sayın Başbakan bana bu dershanelerin bir hale yola koyulmasıyla ilgili bir emir verdi. Ben de o günkü şartlarda bunun nasıl yapılamayacağını anlattım, ikna ettim, uzun uzadıya bunu paylaştım. Son günlerde belli grupları 2012 ve 2013'te fişledikleri iddiaları var. Ben bunun detayına girmiyorum. Kamuda gizlilik derecesi olan makamlara mevkilere ve bazı kurumlara eleman alınırken, 'güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması' diye bir uygulama yapılır. 2001 yılında DSP, MHP ve ANAP iktidarı döneminde çıkartılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin 7. ve 8. Maddelerine göre bu yapılır. Kimdir bunlar genellikle askerlerle, emniyet mensuplarıyla ilgili yapılır, bakanlıklara üst düzeye atanacaklarla ilgili yapılır. Ceza ve tevkif evlerinin birinci dereceden sorumluluk alacak olanlarla ilgili yapılır. Hakimlik, savcılık ve kaymakamlık gibi önemli noktalarda görev alacaklarla ilgili bu güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılır."
[PAGE]
Çelik, bir gazetecinin "Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinde bir grubun AK Parti'yle ilgili olumsuz belgeleri sızdırdığını bir gazeteye ifade ettiniz. Bu şu manaya geliyor, direkt olarak MİT içerisinde AKP hükümetine karşı olan da bir grup var. Ulusal güvenliğimizle ilgili en önemli kurum hakkında herhangi bir yaptırımınız olacak mı, bu bölünmeye karşı" yönündeki sorusu üzerine, şunları söyledi:
"İster MİT, ister emniyet, ister Türk Silahlı Kuvvetleri ister bir başka kurum. Her kurumda yanlış, her kurumda yanlış yapacak insanlar vardır. Tekrar söylüyorum mühim olan siyasi irade, bu ülkeyi yöneten irade o yanlış yapan insanları sahipleniyor mu? Onların bu yaptıklarını doğruluyor mu? Onların bu yaptıkları yaptıkları yanlışların arkasında duruyor mu? Önemli olan budur. Tabii ki Milli İstihbarat Teşkilatı kendi iç mekanizması içerisinde eğer bir arıza varsa ki bu sızmalar bu arızaları gösteriyor, bugün buraya bir şey sızıyor yarın bir başka şeylere sızabilir. Hani ama dediğim gibi büsbütün bu kurumu bir bütün olarak itham etme, izam etme konumunda değiliz. Her kurumda yanlış kişiler vardır ve o yanlış kişilerin yanlış icraatları vardır ve ola potansiyel olarak. Ama bu olabilir olmuşa dönüştüğü zaman elbette o kurumların gereğini yapması lazım."
"Anayasa Mahkemesi'nin kararına saygı duyarız"
Bir başka gazetecinin Anayasa Mahkemesi'nin Mustafa Balbay ile ilgili verdiği kararı hatırlatması üzerine Çelik, kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna bağımsız mahkemelerin karar vereceğini vurguladı. Çelik, "Başından beri Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, Cumhurbaşkanımız, bütün sözcülerimiz tutukluluk meselesinin fiili cezalandırmaya dönüşmemesi gerektiğini söylüyor. Makul sınırları aşan tutukluluk süreleri böyle bir mahiyettedir, böyle bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi böyle bir karar vermişse bu karara saygı duyarız" diye konuştu.
Bir gazetecinin, "MİT'ten bazı grupların, sızdırıldığı iddia edilen gazetecinin yani bu belgeyi yayımlayan gazetecinin, Balyoz, Ergenekon, 28 Şubat Davası öncesinde belgelerine dayanılarak bu operasyonlar başladı ve o dönemde 'bunlar gizlilik gerektiren belgelerdir' gibi bir ortam olmadı. Geçen hafta Sayın Hükümet Sözcümüz savcıları bu konuda göreve davet etti. O günden bugüne ne değişti" sorusuna karşılık Çelik, şunları kaydetti:
"Sayın Hükümet Sözcümüzün söylediği tam bu mudur, bununla ilgili midir, bunu bilemem. Ancak benim bildiğim bir şey var Balyoz'la ilgili de Ergenekon'la ilgili de götürülen belgeyi siz gazeteciye götürürseniz gazeteci bir şeyi göze alarak bunu yayımlar. Biri yayımlar, biri yayımlamayabilir. Ama bunun doğru olup olmaması önemlidir. Burada sözü edilen bilgiler MİT'in veri tabanında vardır. Ama ben size mahiyetini ifade ettim, işin özü bu."