"Devlet, müzakere sürecinde adım atmıyor"

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü basın toplantısı düzenledi. Tuncel, hükümetin barış süreci ile ilgili bir adım atmadığını söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA -  Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, partisinin genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında, Türkiye'de sistem krizi bulunduğunu, halkın artık hükümete güven duymadığını öne sürdü. Yerel seçimlerin bütün partiler açısından bir referandum olacağını belirten Tuncel, AK Parti'nin elinde kalan tek seçeneğin radikal demokratik adımlar atmak olduğunu, ancak hükümetin daha da otoriterleştiğini vurguladı. 

Dershanelere ilişkin düzenlemelere de değinen Tuncel, "Biz parasız, anadilde eğitim talep ediyoruz. Bütün eğitimin kamu hizmeti olması gerektiğini, eğitim hakkının kamu tarafından karşılanması gerektiğini düşünüyoruz ama mevcut tasarı öğrencileri özel sektörün insafına bırakan bir yaklaşım içinde olacak. Bunu da kabul etmemiz mümkün değil" dedi. 

"Bir kadın bir erkek eş başkan olacak"

Belediye başkan adaylarını belirlerken de eş başkanlık sistemini uyguladıklarını aktaran Tuncel, her yerde bir kadın, bir erkek olmak üzere iki belediye başkan adayı gösterdiklerini söyledi. Yerel seçimlerde batı illerinden belediye kazanmayı hedeflediklerini aktaran Tuncel, önce anamuhalefet, sonraki seçimde de iktidar olma hedefiyle çalışmalarını yürüttüklerini söyledi. 

Eş Genel Başkan Ertuğrul Kürkçü de TBMM'de görüşülecek Terörle Mücadele Kanununun (TMK) 10. maddesi uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması ile temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi amacıyla çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının kendileri açısından önem taşıdığını, bu yasalara 90 yıldır peşinde oldukları hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi açısından 'bir imkan var mı?' diye baktıklarını belirtti. 

Yeniden yargılanma yolu kapalı olduğu için TMK'nın 10. maddesinin değiştirilmesiyle ortaya hiçbir yeni durumun çıkmadığını söyleyen Kürkçü, "Yeniden yargılanma yolu kapalı olduğu zaman aslında niçin bu değişikliğin yapıldığını da sormak lazım. Çünkü bir adaletsizlik vardı da bunun değiştirilmesi ihtiyacı doğdu. Eldeki adaletsizliği gidermeden nasıl olacak da bu düzenlemeden bir sonuç doğacak" dedi. 

"Yargıçların yeniden eğitiminde değişiklik gerekirdi"

Yasada TMK maddelerinin ceza kanunu içine dağıtılmasının öngörüldüğünü ifade eden Kürkçü, şöyle konuştu: 

"Zaten TMK yasasına yönelik temel eleştiri, TCK'da var olan hükümlerin hepsinin 2 kat şiddetlendirerek yeni bir yasa yapılmasıyla ilgiliydi. Dolayısıyla TMK, ceza kanununda olmayan hiçbir hüküm içermiyordu. Sadece bundan hüküm giyecek olanların yargılanma ve cezalandırılma koşullarını ağırlaştırıyordu. Burada tek kazanım 5 yıl süreyle tutuklu bulunanların serbest bırakılmasına yönelik yaptırım. Ancak bunun da yargıçların özgürlükçü olmayan yorumlarının yolunu kapatmaktan ziyade, onları herkesi 5 yıl hapiste tutmaya teşvik eden bir yanı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü en çok 5 yılla sınırlanması, yargıçların aslında tutuklanması gerekmeyen insanları tutuklamaya devam etmelerinin önüne bir engel getirmiyor. Hem yasanın ruhunda hem de yargıçların yeniden eğitiminde bir değişiklik gerekirdi. Böyle bir şey görmüyoruz." 

Temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi amacıyla çeşitli kanunlarda yapılacak değişikliklere de değinen Kürkçü, bu çalışmanın da yeni bir hüküm getirmediğini vurguladı. Kürkçü, "Adalet ve Kalkınma Partisi'ni içinde bulunduğu krizden kurtaracak tek şey hızlı, radikal demokratik dönüşümlerle halkın onayını yeniden kazanmaya çalışmak olabilirdi ancak bu yolun tutulmadığı son derece açık" dedi. 

"Demokratikleşme denilen düzenlemelerden demokrasi çıkmıyor" 

Kürkçü, internetle ilgili düzenlemelerin de demokratikleşme eğiliminin tam karşısında olduğunu savunarak, "Bu şartlar altında herhangi bir biçimde hükümetin demokratikleşme adı verilen adımlarından demokratikleşme sonucunun doğmayacağını çok net olarak görüyoruz. Biz hala hükümetten Türkiye'nin temel çıkarları açısından yapabileceği bir şey kaldığını düşünüyorsak, hızlı, radikal demokratikleşme adımları bekliyoruz" diye konuştu. 

Barış ve demokratikleşmenin paralel giden süreçler olması gerektiğini ifade eden Kürkçü, "Hükümetin yapacağı şey kazanımları yasalarla tahkim etmek ve yasal kanalları açmak olabilirdi. Bugün müzakere ve barış süreci hiçbir yasanın güvencesi altında değil. Süreç, hukuken her türlü müdahaleye açık olarak işliyor" dedi. 

Paris'te 3 kadının öldürülmesi olayına da değinen Kürkçü, hükümetin bu cinayetlerin aydınlatılması için hiçbir adım atmadığını savundu. 

Kürkçü, "Hükümetin bu acil adımları atmaması halinde barış sürecinin de müzakere sürecinin de tıkanması ihtimali ortada. Bu bizim tasavvur ettiğimiz bir olasılık değil fakat hiçbir ilerleme olmazsa, hiçbir adım atılmazsa, hiçbir somut sonuç elde edilmezse, uğruna mücadele edilmiş insani, demokratik, siyasi taleplerin hiçbiri karşılığını bulmazsa, bununla ilgili Türkiye siyasi yapısında, idari yapısında, anayasasında, yasalarında, yurttaşlık prensiplerinde hiçbir değişiklik meydana getirmezse, bütün çatışma sebepleri ortada kalacak olursa, bu çatışmasızlık gücünü nereden alacak?" dedi. 

Eş başkanlık sistemine ilişkin yasal düzenlemelere de değinen Kürkçü, bunun zaten fiili olarak uyguladıklarını, hükümetin fiili uygulamalara yasal hüviyet kazandırdığını ifade etti. 

"Öcalan'ın görüntülerinden siyasi sonuç doğmaz" 

Abdullah Öcalan'ın sorgu görüntülerinin hatırlatılıp, "Bu görüntülerde Öcalan'ın söyledikleri doğru mu, onaylıyor musunuz?" sorusu üzerine Kürkçü, böyle bir tartışmayı yersiz ve saçma bulduklarını söyledi. Kürkçü, "O nedenle bu tartışmaya girmeyi bile abes buluyoruz. Herkes elindekini istediği gibi yayınlamakta özgür, ama biz de bu topa girmekte hiç arzulu değiliz. Buradan bir siyasi sonuç doğmayacağını biliyoruz" dedi. 

"Ellerinde ham görüntü bulunduğunu, bunu dağıtacaklarını söylüyorlar. Basın açıklaması için partilerden temsilci istediler" değerlendirmesi üzerine Kürkçü, "Ne yaparlarsa yapsınlar. Biz hiçbir şey istemiyoruz, bu konuyla ilgilenmiyoruz" dedi. 

Sebahat Tuncel de İmralı'ya gidecek gazetecilere ilişkin soru üzerine, "Öcalan, toplumun farklı kesimleriyle görüşme isteği olduğunu belirtti. Bizim başvurularımız var. Daha önce Adalet Bakanı Ergin başvurularımıza cevap vermedi. Şimdi yeni başvuru yaptık, cevap bekliyoruz" dedi. Tuncel, İmralı'ya gidecek gazetecilerin isimlerine dair ellerinde bilgi bulunmadığını da söyledi.  

Tuncel, sorgu görüntüsüne ilişkin de "Görüntüler halk açısından sorun yaratmayacak. Zaten Öcalan'ın görüşlerini hepsi biliyor. Bu konuda tartışma yok" dedi. 

PKK'nın çekilmesine yönelik soru üzerine Tuncel, devletin müzakere sürecine ilişkin hiçbir adım atmadığını öne sürdü. 

Tuncel, "Paris cinayetlerinin MİT tarafından işlendiğine dair elinizde somut veri var mı?" sorusuna şu yanıtı verdi: 

"Ömer Güney'in ses kayıtları. Böyle bir planlamanın olduğu ifade ediliyor. Daha sonra MİT'in belgesi çıktı. MİT bunu 'Bu belge bizden çıkmış ama bizim değil' diye tuhaf bir açıklama yaptı ama bu konuda Kürt kamuoyunu ikna edecek bir açıklama yapmadı. Almanya sanıyorum bu durumdan kaynaklı istihbarat şeylerini durdurmuş. Bu ciddi anlamda Türkiye'yi zan altında bırakan bir durum. Bunu açığa çıkarması gereken hükümettir."