"Egenekon"da Karadağ'ın sorgusu tamamlandı
"Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ'ın çapraz sorgusu tamamlandı.
İSTANBUL - İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen "Ergenekon" davasının 56. duruşmasının öğleden sonraki bölümünde tutuklu sanıklardan Fikri Karadağ'ın çapraz sorgusu yapıldı.
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorularını yanıtlayan Karadağ, Kemal Aydın'ı Elazığ'da bir kitapçıda normal bir vatandaş olarak tanıdığını, onun dışında görüşmediğini savunarak, Şener Eruygur'la ise yüz yüze tanışmadığını, birlikte çalışmadığını, sadece terfi ettiği dönemlerde tebrik mesajı attığını, Levent Temiz'le de "Türkçüler Günü" adlı etkinlikte tanıştığını söyledi.
Temiz'i "Ülkü Ocakları Başkanı" olarak tanıdığını öne süren Karadağ, Temiz'in zaman zaman kendisine mesaj atarak etkinlikleri haber verdiğini, ama bunlara cevap bile vermediğini söyledi.
Karadağ, İhsan Göktaş'ın Kuvayi Milliye Derneğine orada olmadığı bir anda geldiğini, telefon numarasını dernekteki görevlilerin verdiğini iddia ederek, Temiz'in daha sonra kendisini arayarak derneğin kapatılmasını istemediğini belirterek, "Derneği ele geçireceğim" dediğini, hatta kayıp dernek defterlerinin de onda olduğunun daha sonra ortaya çıktığını öne sürdü.
İbrahim Özcan'la Muzaffer Tekin'in bürosunda tanıştığını, daha sonra bir kaç toplantıda daha karşılaştığını ifade eden Karadağ, Durmuş Ali Özoğlu'nu İbrahim Özcan'ın derneğe getirdiğini, basın ve halkla ilişkiler birimi açılınca, bu birimin sorumluluğunu ona verdiklerini aktardı.
Karadağ, Özoğlu'nun kendilerinden habersiz bir dergiye derneğe ilişkin röportaj vermesi üzerine Özoğlu'nun dernekle ilişiğinin kesildiğini belirtti.
Savcı Pekgüzel'in, gizli tanık 17'nin "ihtilal yapmayı düşündüğüne" yönelik ifadelerini hatırlatması üzerine Karadağ, "Böyle saçma bir şey olur mu? Kabul etmiyorum öyle bir şeyi" dedi.
"Sedat Peker'in hakkında dava olduğunu bilmiyordum"
Savcı Pekgüzel'in, "İfadenizde dürüst bir insan olduğunuzu söylüyorsunuz. İllegal faaliyetler içinde olan, haklarında dava açılan Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay gibi kişilerle irtibat kurmanızın nedenini açıklar mısınız?"sorusuna Karadağ, "Bunun dürüstlükle ne alakası var? Benim haklarında açılmış davalar olduğundan da haberim yoktu o zaman" diye yanıt verdi.
Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alpaslan Aslan'a yönelik soru üzerine de Karadağ, "Ben onu hiç hatırlamıyorum. Hiç bir yerde de görmedim" dedi.
Mehmet Ziya Öztürk'le Muzaffer Tekin'in bürosunun önünde, ayak üstü tanıştıklarını savunan Karadağ, "Kuvayi Milliye Derneğinin kurulmasında telkin ve tavsiyede bulunan kişi oldu mu?" sorusunu, "Benim haberim yok, olabilir, ama biz hiç kimsenin telkiniyle iş yapacak insan değiliz" dedi.
Savcı Pekgüzel'in, Muzaffer Tekin'in kendisine yönelik "Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Başkanı olarak seni uygun gördük' cümlesini hatırlatarak yönelttiği "Kimler uygun görmüş?" sorusuna Karadağ, "Tekin'in bunu hiç kimsenin adına söylediğini sanmıyorum. Kabul etmedim öyle bir şeyi" karşılığını verdi.
Murat Çağlar'ın ifadesinde bahsettiği Kuvayi Milliye Derneğine ait bir otomobilde bulunan belgeleri soran Savcı Pekgüzel'e Karadağ, "Bizim derneğimizin hiç bir zaman aracı olmadı. Zaman zaman emanet otomobil alırdık. Ona sorun" dedi.
Bunun üzerine tutuklu sanıklardan Çağlar, "Ben ispatlayacağım bunu" diye konuştu.
Çağlar'ın bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, "Oturduğun yerde değil. İspatlayacaksan buraya gelip ispatlayacaksın. Oturduğunuz yerden konuşmayın. Dinlemesini öğren. Sana da sıra gelecek" dedi.
"Karargah" dernek merkezi
Karadağ, telefon kayıtlarına geçen "karargah"ın ne olduğu sorusuna da "dernek merkezine, Atatürk'ün karargahına atıfta bulunarak karargah dedikleri" yanıtını verdi.
Savcı Pekgüzel'in, bilgisayardan alınan delillerden bir belgede, değişik komisyonlardan bahsedildiğini ve özel kuvvetler olarak adlandırılan komisyonların görevinin, "gereğinde savaş alanında görev yapmak" olarak açıklandığını hatırlatması üzerine Karadağ, bu dokümanları bilgisayarına kimin indirdiğini bilmediğini ileri sürdü.
"Özel Kuvvetler, arama kurtarma timi"
Karadağ, dernektekilerin AKUT benzeri bir arama kurtarma grubu kurma niyetinde olduklarını, buna "Özel kuvvetler" adını vermek istediklerini anlatarak, "Özel kuvvetler diye bir saçmalık olur mu bir dernekte? Gördüğüm zaman yırttım attım. Kuvayi Milliye AKUT olur adı" şeklinde konuştu.
Derneğe yönelik bir davada takipsizlik kararı veren Savcının silahını tamir ettirdiğine yönelik soru yönelten Savcı Pekgüzel'e tepki gösteren Karadağ, "Bir savcıya böyle bir şeyi nasıl söyleyebiliyorsunuz? Öyle bir şey yok. İSKİ'yle ilgili bir davamda duruşmaya giderken karşılaştığım bir arkadaşımdan bu savcının bizim dernek davasına baktığını öğrendim, o kadar" dedi.
Savcının örgütün suikast planlarına yönelik iddiaları hatırlatmasına Karadağ, "Bırakın bu cinayetleri bilmemeleri. Ergenekon'u ne zaman kurdum, imzaladığım bildiriler ne? O konularda sorun" karşılığını verdi.
Kuvayi Milliye Derneğinin yine kendi bilgisayarında bulunan "Bütün Türk milletine duyuru" başlıklı bildirisini soran ve bildiride, "Hainler konusunda gereken yapılacaktır" ifadelerini hatırlatan Savcı Pekgüzel'e, Karadağ o bildirinin derneğin kuruluş bildirisinin taslağı olduğunu, Amasya Kongresi'nin bildirisine benzer şekilde yazılan bu taslaktan söz konusu ifadelerin daha sonra çıkarıldığını söyledi.
Karadağ, darbe iddialarına yönelik de "Tek başına bile kalsam askeri darbe istemem" dedi.
Gizli tanık 17'nin, "güvenlik şirketi süsü verilerek bir ekip kurulduğu, bu ekibin Meclis'e yürüyerek, Meclis'i işlevsiz hale getirme eylemi hazırladığı, İstanbul'da bir atölyeye de bu nedenle 10 bin adet kalpak siparişi verildiği" beyanlarındaki suçlamaları da reddeden Karadağ, kalpak siparişini bir etkinlikte kullanmak üzere verdiklerini, ama yapılmasını istedikleri kalpak sayısının 10 bin değil, 5-10 adet olduğunu iddia etti.
Mehmet Ali Pekgüzel'in, Recep Gökhan Sipahioğlu'nun bir telefon görüşmesinde "500 kişilik ekip", "çekirdek ekipten" bahsettiğini hatırlatarak, bu ekiplerin mahiyetini sorması üzerine Karadağ, "Bu kişi nefes aldıkça yalan söyleyen biridir. Biraz şişmandır. Kendini 500 kişi yerine koyuyorsa bilemem. Ne 500 kişilik ekibi? Ne çekirdek kadrosu? Yok öyle bir şey" diye konuştu.
Tutuklu sanıklardan Osman Yıldırım'ı tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine Karadağ, Yıldırım ile 2 ya da 3 defa karşılaştığını, Hasdal kışlasında bir arkadaşını ziyarete gittiğinde gördüğünü hatta askeri gazinoda çay, kahve içtiklerini anlattı.
Karadağ, Mustafa Alpay'ı tanıyıp tanımadığı konusundaki soru üzerine de bu kişiyle Vatansever Kuvvetler Güçbirliği'nin bir toplantısında karşılaştığını söyledi.
Karadağ, "Bu kişi, 'Beni bir numara gönderdi' diyordu. 'Kim bu bir numara? Cumhurbaşkanı mı Başbakan mı neden bahsediyorsun?' diye ben bunu azarladım. Bu olay Tamer Ünal'ın Dikmen'de Vatansever Kuvvetler Güçbirliği'nin kullanımı için düşündüğü bir yerde geçti. Hatta ben Tamer Ünal'a 'böyle insanlar varsa ben giderim' dedim. Bu kişi kendini JİTEM'ci, MİT'çi diye tanıtmaya çalışıyordu. Mustafa Altay bir numarayı biliyor ona sorun" dedi.
Derneğin, kuruluş aşamasındaki masraflarının nasıl karşılandığına yönelik bir soru üzerine Karadağ, bütün masrafların Hüseyin Görüm tarafından karşılandığını, Görüm'e bu parayı nereden bulduğunu sormadığını, hala da bilmediğini söyledi.
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın dernekle ilgili bazı kartlarda "Özel kuvvetler birliği" şeklinde ibarelerin olduğunu, dernekteki kişilerin birbirlerine "binbaşı", "yüzbaşı" şeklinde hitap ettiklerini, askeri kıyafetlere benzer giysilerle fotoğraf çektirdiklerini belirterek, Karadağ'a bunlardan haberdar olup olmadığını sordu.
Bunlardan haberdar olmadığını savunan Karadağ, kendilerini "Albay" olarak tanıtan iki kişi olduğunu, bunların da dernekten uzaklaştırıldığını anlattı.
Osman Gürbüz hakkında ne bildiğinin sorulması üzerine Karadağ, "Antalya'daki dernekte görev yapan kişi ayrılınca bayraklara, flamalara falan Osman Gürbüz sahip çıkmış, Mümin Keleş aradı beni, 'Bu adamın dernekte ne işi var' dedi ve Gürbüz hakkında bazı şeyler anlattı. Ben de o halde Gürbüz'ü dernekten uzaklaştıracağımızı söyledim. Biz bunları konuşurken Osman Gürbüz de duymuş. Kendisi ayrıldı" şeklinde konuştu.
Üye hakim Hasan Hüseyin Özese'nin dernek giderlerine ilişkin sorusu üzerine Karadağ, "(Dereyi görmeden paçayı sıvama) diye bir şey var ya bizimkisi de öyle. Derneği bir kuralım da vatansever insanlar üye olurlar, para gelir diye düşündük, ama yeterli para toplanamadı. Sonuç ortadadır zaten" dedi.
Hakim Özese'nin bir telefon görüşmesine ilişkin sorusu üzerine de Karadağ, bu konunun Ata Altun ile ilgili olduğunu, Altun'un köyündekilerin korucu olduklarını, silahlarının ellerinden alındığını ve köylerinden çıkmak zorunda kaldıklarını aktararak, oradaki tugay komutanıyla bu konuda görüştüklerini, daha sonra durumun düzeltildiğini, silahların geri verildiğini ve kişilerin köylerine yerleştiğini anlattı.