"Erkler zirvesi, yargının egemenliğine saldırıdır"

Kanadoğlu'na Antalya Barosu'nca "Uğur Mumcu Hukukçu Özel Ödülü" verildi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANTALYA - Zirvenin erkler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu söyleyen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "Bu, dolaylı olarak yargının egemenliğine yapılmış bir saldırıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Antalya Barosu'nca verilen "Uğur Mumcu Hukukçu Özel Ödülü"nü Antalya Kültür Merkezi'nde Uğur Mumcu'nun 16. ölüm yıldönümü nedeniyle düzenlenen tören ve anma programında aldı.

Ödül törenine Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş, Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Osman Vuraloğlu, Antalya Bölge İdare Mahkemesi Başkanı İsmail Toraman, yargıç ve savcılar ile avukatlar ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.

Törene eşi Bilge Kanadoğlu ile gelen Sabih Kanadoğlu, kendisini Antalya Kültür Merkezi'nde karşılayan Vural Savaş ile CHP'den Antalya Büyükşehir Belediyesi başkan Adayı olan eski Akdeniz Üniversitesi Rektörü ve eski Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın ile sohbet etti. Sohbet sırasında Akaydın, Kanadoğlu'na, "Vural Savaş beye biraz önce '11. dalgayı kurtardık da 12. dalgayı ne yapacağız' diyordum" sözleriyle espri yaptı.

Kanadoğlu, törende yaptığı konuşmada, alçakça bir cinayete kurban giden Uğur Mumcu adına verilen ödülü almaktan onur duyduğunu söyledi.

Ödülün kendisini için ayrı bir anlamı olduğunu vurgulayan Kanadoğlu, Türkiye'nin "Keşke Uğur Mumcu aramızda olsaydı" diyeceği bir döneme girdiğini söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine karşı saldırıların yaşandığı bir dönem geçirildiğini savunan Kanadoğlu, şöyle devam etti:

"Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı demokrasinin vazgeçilmez koşuludur. Geldiğimiz noktada çok net olarak ifade ediyorum; artık yargı bağımsızlığından bahsetmek mümkün değildir. Yargı, yüksek mahkemeler hariç bağımsız değildir. Yürütmenin etkisi altındadır. Artık mesleğe alma, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca değil, Adalet Bakanı'na bağlı bürokratlar tarafından yapılmaktadır. Belirli yönde etkilemeler yapılmaktadır. Bu yönlendirmelerin yargıyı içine düşürdüğü durumu nasıl telafi edeceğimiz başlı başına ayrı bir sonundur."

"Halkımızın aklıyla alay etmektir"

"İktidarı kazandım, istediğimi yaparım" düşüncesinin belirli çevrelere egemen olduğunu ileri süren Kanadoğlu, demokrasinin kurulabilmesi için herşeyden önce güçler ayrılığı ilkesinin yürürlükte olması gerektiğini vurguladı.

Güçler ayrılığı ilkesinde üstünlük sıralaması olmadığını, ancak Türkiye'de son dönemde yasamanın herşeye egemen olduğu düşüncesinin ortaya konulduğunu savunan Kanadoğlu, şunları kaydetti:

"Yasama Türkiye'de her istediğini yapamaz. Yasamanın sınırlı olduğu hükümler anayasada yazılıdır. Anayasalar, yasamanın sınırlarını ve onun işlemlerinin yargı denetiminde olduğunu gösterir. Kuvvetler ayrılığı ilkesini hayata geçiremiyorsanız, çağdaş bir demokrasiye sahip olduğunu ileri süremezsiniz.

Bu ülkede cumhurbaşkanından en sade vatandaşına kadar herkes yargıya hesap vermek zorundadır. Ama benim evimin aranması 'artık Türkiye'de dokunulmaz kimsenin kalmadığı' yolunda bir açıklama yapılmasına yol açmıştır. Bu, halkımızın aklıyla alay etmek demektir. Halkımız şaşmaz, doğrunun nerede olduğunu anlayacaktır."

"Zirve erkler ayrılığı ilkesine aykırı"

Gazetecilerin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yüksek yargı organlarının başkanlarına verdiği yemeğe ilişkin sorular üzerine Kanadoğlu, şunları söyledi:

"Zirvenin erkler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Yargı, hiçbir şekilde yetkili, görevli ve sorumlu olmadığı bir zeminde diğer yürütme ve yasamayla beraber memleketin sorularını konuşma durumda değildir. Bu, dolaylı olarak yargının egemenliğine yapılmış bir saldırıdır. Memleketin sorunları bir sohbet grubunda, arkadaş toplantısında konuşulur ama yürütmenin ve yasamanın dahil olduğu bir toplantıda bunlar konuşulamaz."