"Müzakerelerin yavaş ilerlemesi AB'den kaynaklanıyor"

Develet Bakanı Egemen Bağış müzakerelerin yavaş ilerlemesinde AB'den kaynaklanan çeşitli sorunların etkili olduğunu söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

TBMM - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB ile müzakere sürecinin kendine özgü zorluklarının mevcut olduğunu ve olacağını belirterek, "Sürece sağduyu hakim olduğu müddetçe tüm bu sorunlar aşılacaktır" dedi.

Bağış, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bütçesini Plan ve Bütçe Komisyonuna sunuşunda, Hükümetin 2009 yılında da tam üyelik konusunda kararlı, ısrarlı ve planlı hamlelerle ciddi ilerlemeler kaydettiğini söyledi.

11 fasılda müzakerelerin açıldığını anımsatan Bağış, şöyle devam etti:

"Katılım müzakereleri Türkiye'nin kontrolünde olmayan ve AB'den kaynaklanan çeşitli sorunlardan dolayı ne yazık ki yavaş ilerlemektedir. AB, son genişleme dalgasının gerektirdiği bazı kurumsal ve siyasi reformları gerçekleştirememiş, küresel ekonomik krizin de etkisiyle yeni bir genişleme sürecine yoğunlaşamamaktadır. Ancak AB'nin kendi içinde yaşadığı ekonomik ve siyasi sorunların müzakere sürecimize olan olumsuz yansımaları, bizleri AB mesaisinden alıkoymamalıdır. Uzun dönemli modernleşme hedeflerimiz, kısa dönemli siyasi sıkıntılardan önce gelmeyecek ve Türkiye bu önemli fırsatı en iyi şekilde değerlendirecektir."

Yeni strateji

AB genel Sekreterliği olarak önümüzdeki dönemde çalışmaları yeni ve güncel bir strateji çerçevesinde devam ettirmeyi hedeflediklerini kaydeden Bağış, yeni stratejinin 4 platform üzerinde kurulu olduğunu söyledi.

Bağış, birinci platformun, mevcut müzakere sürecinin resmi platformun devamının sağlanmasını, ikinci platformun, 2010-2013 yıllarında yapılacak çalışmaların yıllık bazda takvimlendirilmesini, üçüncü platformun, siyasi kriterler ve reformları, dördüncü platformun ise çok güçlü bir iletişim stratejisini içerdiğini kaydetti.

Bağış, "Yeni AB stratejimizi Ocak 2010 ayında yüce meclisimize ve hükümetimize sunmayı öngörüyoruz" dedi.

Türkiye'yi Avrupa'ya Avrupa'yı da Türkiye'ye anlatmayı amaçlayan Avrupa Birliği İletişim Stratejisi (ABİS) Çerçeve Taslağının hazırlandığını kaydeden Bağış, ABİS veritabanı ve web sitesinin hazırlandığını belirtti.

Bağış, "Bunun yanı sıra, Türkiye'nin üyeliği için desteğin en az olduğu öncelikli 5 AB ülkesi için (Fransa, Avusturya, Almanya, Danimarka, Hollanda) öne çıkan konulara ilişkin analiz yapılmakta ve alt ülke stratejileri geliştirilmektedir" diye konuştu.

"Yük almaya geliyoruz"

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, AB Genel Sekreterliğinin önceki logosunun değiştirildiğini, bunun en önemli nedenlerinden birinin estetik kaygılar olduğunu ifade etti.

Bağış, şunları kaydetti:

"Ama onun ötesinde eski logonun verdiği mesaj da değişiklik için bir gerekçe oldu. Mevcut logoda Türk Bayrağı sanki AB'nin 12 yıldızına eklemlenmiş bir görüntü vermekteydi. Tabiri caizse sanki Türkiye AB'ye yamanmaya çalışan bir yükmüş gibi gösteriliyordu. Yeni tasarımlanan logoda Türkiye ve AB bayrakları eşit bir ilişkide yan yana yer almaktadır. Hatta Türkiye'nin katılım sürecinin sadece Türkiye'de bir dönüşüm yaratmadığı AB'nin de dönüşüm geçireceği vurgulanmaktadır. AB bayrağındaki yıldızların hilal şeklinde tasarımlanması bu mesajı vermektedir. Böylelikle Türkiye'nin AB'ye yük olmaya değil, yük almaya geldiği, sağladığı katkı ölçüsünde de AB'yi dönüştüreceği mesajı verilmektedir. Bizim çalışmalarımızın temelinde de zaten bu felsefe yatmaktadır."

"Zor süreç"

Türkiye'nin AB yolculuğunun Türk halkının akılcı seçimi olduğunu ve tam üyelik hedefiyle çıkılan bu yolda başka bir seçeneğin mümkün olmadığını tekrarlayan Bağış, sözlerini şöyle tamamladı:

"Nitekim AB sürecinin olumlu etkisiyle Türkiye, etkileyici bir değişim ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Vatandaşlarımızın sahip oldukları bireysel hak ve özgürlüklerin kapsamı genişletilmiştir. Ekonomik alandaki reformlarımız istikrar ve refah getirmiş ve Türkiye'nin yabancı sermaye açısından dünyanın sayılı çekim merkezleri arasına girmesini sağlamıştır.

Müzakere sürecinin kendine özgü bazı zorlukları vardır ve olacaktır. Sürece sağduyu hakim olduğu müddetçe tüm bu sorunlar aşılacaktır. AB'nin son genişleme dalgasının gerektirdiği bazı kurumsal ve siyasi reformları gerçekleştirememesi ve küresel krizin yarattığı baskının da etkisiyle, yeni bir genişleme sürecine yoğunlaşamamış olması Türkiye'nin üyeliği ile ilgili tartışmaları artırmıştır. Ancak Türkiye, kazan-kazan ilkesi çerçevesinde müzakere sürecini başarıya ulaştıracak güç, birikim, heyecan ve iradeye sahiptir.

Katılım süreci gerek Türkiye, gerek AB açısından kararlılık ve tutarlılık isteyen zorlu bir süreç olacaktır. Avrupa bütünleşmesi durağan bir süreç değildir, birçok reformun yanı sıra, kurumsal ve zihinsel bir yenilemeyi de gerektirmektedir. Katılım süreci, Türkiye'de siyasi, ekonomik ve sosyal yaşamın çehresini değiştirecek tarihİ bir fırsattır. Burada unutmamamız gereken en önemli nokta ise değişim yolunu kimsenin tek başına açamayacağıdır. Türkiye'yi daha demokratik, daha istikrarlı, daha kalkınmış bir ülke haline getirmek ancak hepimizin ortak çabasıyla mümkün olacaktır. Türkiye'nin, dinamik ve yeniliğe açık yapısı ile AB'ye tam üyelik hedefinin sunduğu bu değişim fırsatını, toplumsal bir uzlaşma ve dayanışma içerisinde değerlendirebilecek niteliğe sahip olduğunu düşünüyorum."