"Petrol Kanunu'nu AYM'ye götüreceğiz"
Yeni petrol yasası ile Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığının azaltılmasının mümkün olmadığını belirten Pamir, "Yeni Petrol Yasası ile devlet adına iş yapacak şirketinizi ortadan kaldırdınız, TPAO'nun sıradan bir özel şirketten farkı kalmadı" dedi
Canan SAKARYA
ANKARA - CHP Enerji Komisyonu Başkanı, Petrol Mühendisi Necdet Pamir, Haziran'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Petrol Kanunu'nu ile devlet adına iş yapacak kurum olan TPAO'nun ortadan kaldırıldığını belirterek, kanunun petrol ve gazda dışa bağımlılığın azaltılması noktasında, hiçbir katkı sağlamayacağını söyledi. Türk Petrol Kanunu'nu Anayasa Mahkemesi'ne götüreceklerini ve bununla ilgili çalışmaların tamamlandığını açıklayan Pamir, TPAO'nun da yeniden şekillendirileceğini ve çok sayıda proje şirketi kurulacağını kaydetti. Pamir, TPAO'yu bölüp parçalayıp, sondajını kuyu tamamlamayı, aramayı ayırıp, ayrıca yeni 10 tane proje şirketi kurmayı hedeflediklerini düşündüğünü açıkladı. Pamir, "Bu projelerin bir kısmı örneğin Irak, bir kısmı Libya veya Kolombiya'ya dönük olabilir. Bunları Avrupa'da bir ülkede mi yoksa Jersey Adaların da mı kuralım, vb. şeklinde alternatif modeller üzerinde uğraşıyorlar" dedi.
Pamir, Ankara Temsilcimiz B. Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya'nın sorularını yanıtladı:
-Türk Petrol Kanunu’nu değerlendirir misiniz?
11 Haziran 2013 itibariyle Resmi Gazetede yayımlanarak adı "Türk" Petrol Kanunu olan yeni bir yasa uygulamaya konuldu ve bugüne kadar uygulanan 6326 sayılı Kanunun çok temel bazı maddeleri değiştirildi. Türkiye'nin petrol ve doğalgaz sektöründeki konumu ve beklentileri açısından, bu kanun çok olumsuz değişiklikler getirecek. Enerji konusunda da bir şey yapacaksak; enerjiyi kesintisiz, ucuz, güvenilir ve çeşitlendirilmiş kaynaklardan, temiz ve çevre dostu teknolojilerle arz etmek durumundayız. Enerjide yüzde 72 dışarıya bağımlıyız, enerji tüketimimizin içinde yüzde 29 petrol, yüzde 32 doğalgaz var. Bu ikisinin toplamıyla Türkiye'nin enerji tüketiminin yüzde 61'ini bu iki temel kaynakla karşılıyorsunuz. Ama bunlardaki bağımlılığımız birincil enerjideki bağımlılığınızın da çok ötesinde. Doğalgazda yüzde 98, petrolde yüzde 92 dışa bağımlıyız. 2012 enerji ithalat faturamız 60.14 milyar dolar ve bu Türkiye'nin toplam ithalatının dörtte birini aştı; bu durum sürdürülebilir değil.
-Kanun Türkiye'nin enerjide dış bağımlılığına ne oranda çare olur?
Çare olmaz. Yeni bir Petrol Kanunu çıkardığınıza göre hedef; dışa bağımlılığı azaltmak, cari açığın en temel nedeni haline gelmiş olan enerji ithalatının önüne geçmek olmalı. Şimdi bu işin bir bölümünü alıyorlar, "Türkiye'nin petrol ve doğalgaz aramalarını ve ona bağlı olarak da üretimini bu kanun sayesinde artıracağız" diyorlar. TPAO devlet adına faaliyet göstermeyecekse, ülkemizin petrol ve gazdaki bağımlılığını nasıl azaltacaksınız? Zira,TPAO'nun bugüne kadar devlet adına arama ve işletme ruhsatı alma yani arama yapma, bulduğu petrol ve doğalgazı kamu adına üretme yetkisini, sorumluluğunu ve hakkını ortadan kaldırdınız. Exxon petrol bulunca, sizin bağımlılığınız nasıl azalmış oluyor? Hem eski hem de yeni kanunda 100 birimlik bir üretim varsa bunun sadece 31'i devlete kalıyor. Bu verginin ötesinde devlet adına, kamu adına iş yapacak şirketinizi ortadan kaldırınca gene bağımlısınız. Bu karşı çıktığımız en temel konu.
-Yeni Petrol Kanunu TPAO'da nasıl bir değişim getirecek?
Türkiye Petrolleri'nin statüsünün değiştirilmesine yönelik bir çalışma epeydir sürdürülüyor. Özelleştirme çalışmalarını, yurt dışı işlerini; sayıları kadar birikimleri de sınırlı bir grup bürokratın elinde tutuyorlar. Yurtdışında yapacakları projeler için bu Irak'ın kuzeyi olabilir, başka yerler olabilir; birden fazla proje bazında şirket kuracaklar.Yurtdışında hangi ülkede kurulursa daha iyi olur diye belli çalışmalar yapıyorlar. Burada çifte vergilendirmeden tutun da "nerede şirket kurarsak daha rahat hareket ederiz"e kadar çeşitli hesapların olduğu anlaşılıyor. Önceki 6326 Sayılı Kanun'a göre TPAO petrol faaliyetlerini devlet adına yapma hakkına sahip bir şirketti. Şimdi ise kanımca milli kuruluşumuzun daha küçük ve "erişilebilir" parçalara bölünüp, "bir kısım" özel şirkete "daha kolay devrinin" önünü açmak hedefleniyor. Bu arada, akılları sıra, Irak'ta merkezi hükümetten tepki görmemek için, "kuzeyde devlet adına iş yapmıyoruz, onlar özel şirket" açıklamasıyla, zevahiri kurtarmaya çalışıyorlar. Bu olanaksız. Zira karşınızda bunu çoktan görmüş ve bu nedenle de yaklaşık 20 yıl uğraşıp Irak'ın güneyinde aldığımız sahalardan olan 9. Blok'taki hissemizi iptal eden bir Irak Hükümeti var. Bu gidişle sırada iptal edilebilecek diğer 4 ruhsatımız var.
-Bu yapı dinamizm getirmez mi?
Kamu tekeli kırılacak anlayışıyla Türkiye’nin en köklü ve karlı kurumları özelleştirildi. PETKİM, şimdi Azerbaycan'ın Devlet şirketi Socar'ın elinde. Tüpraş'ın bir kısmını halka arz ettiniz ama yüzde 51'i bu kez özel tekel. Sonra da gidip oraya polis marifetiyle denetim yapıyorsunuz. Petrol Ofisi Türkiye'nin akaryakıt dağıtımında, hacim itibariyle en öndeki şirketiydi. Şimdi Avusturya'nın kamu ağırlıklı şirketi olan OMV’nin elinde ve adeta tekel. Elimizde TPAO ile BOTAŞ vardı. TPAO'yu da "halka arz", "özerkleştirme" diyerek özelleştirecekler. BOTAŞ'ın ise kontratları hızla özele devrediliyor. Önce 4 milyar metreküp sonra 6 milyar metreküp devredildi; sözüm ona "tekel kırılıyor" ve "rekabet yaratılıp, tüketiciler gazı ucuz alacak."
-TPAO'nun mevcut yapısının korunması neden şart ?
60.14 milyar dolar enerji ithalatının yaklaşık 55 milyar doları doğalgaz ve petrol, 4.7 milyar doları da ithal kömür. TPAO devlet adına faaliyet göstermeyecekse bu bağımlılığın ne kadarını, nasıl azaltacaksınız? TPAO'nun bu iddiası tam olarak gerçekleşmeyebilir ama şuna dayalı: Başta Karadeniz olmak üzere denizlerimizde ve özellikle Paleozoik yaşlı jeolojik formasyonlarımızda gerçekleşmesi beklenen keşif ve üretimlerdir. Özellikle Karadeniz'de çok yoğun iki ve üç boyutlu sismik sonucunda önemli "spekülatif potansiyel" yapılar belirlenmiş. Bu yapılarda önemli miktarda petrol ya da gaz keşif ve üretimi gerçekleşirse, bunun devlet adına bir kurum tarafından gerçekleşmesiyle, yerli ya da özel bir şirket tarafından sahiplenilmiş olması arasında bir fark var. Yüzmüş, kuyruğuna gelmiş; altın tepside "birilerine" hazırlıyorsunuz. TPAO’nun 6326 sayılı Kanun'un kendisine verdiği avantajla, deniz alanlarındaki tüm ruhsatlar ve sismik veriler elindeydi. Bu nedenle Exxon, Chevron, Petrobras, vb. geliyordu; en az 2 kuyu açma mükellefiyetiyle TPAO ile ortak giriyordu. Bulursa, yatırdığı parayı makul bir karlılıkla geri alıyor, bundan sonra üretim paylaşım anlaşmasına göre üretimi paylaşıyordunuz. Ama şimdi TPAO'nun elinde bu hak yok ya da TPAO'nun sahibi ya da sahipleri kimler olacak? Ruhsatlar bir süre sonra elinden çıktıkça, bu avantaj da ortadan kalkacak. Dolayısıyla Exxon geldi burada petrolü, gazı buldu; Türkiye'ye vereceği devlet hissesi yüzde 12,5 artı tüm vergilerin toplamı dahil yüzde 31'dir. Dolayısıyla dışa bağımlılığımızı azaltmada, cari açığı kapatabilme noktasında, en önemli avantajımızı kaybettik. Oysa devlet adına faaliyet gösterecek bir TPAO tek başına ya da ortak üretim yapsa; bu vergilerin dışında, petrolün sahibi devlet olacaktı. O zaman bağımlılığınızın azalmasından söz etmenin mantığı olurdu.
-Dünyada örnekleri nasıl?
Dünyada bu sektörde faaliyetler, dikey entegre şirketlerle götürülür. BP böyledir; ExxonMobil böyledir. Dikey entegre şirket: Arama, üretim, taşıma, dağıtım rafinaj, hatta elektrik üreten şirketlerdir. İtalyan ENİ'ye bakın. Devlette altın hisse vardır. Statoil'de kamu ağırlığı yüzde 80'lerdedir. Lukoil, Petrobras, PDVSA hep böyledir. Petrol şirketlerinin çok büyük çoğunluğu devlet şirketleridir, kamu ağırlıklıdır. İşin tuhafı, Meclis'teki komisyon toplantılarında Sayın Bakan, TPAO'nun özelleştirilmesine ilişkin eleştiriler üzerine, çıkıp "dünyanın büyük petrol şirketlerinin çoğunda kamu payı olmadığını" söyledi. "Örneğin Shell" dedi. Pes doğrusu. ABD Enerji Bakanlığı'nın web sitesine girin; Petrol rezervlerinin yüzde 47'si devlete ait şirketlerindir ve yüzde 1 bile hisse alamazsınız. Bir diğer yüzde 37'si yine devlet şirketlerinindir ve kontrol hissesi devlettedir. Sonuçta, dünya petrol rezervlerinin yüzde 84'ü kendi milli şirketlerinin elindedir. Bu sektör, stratejik bir sektördür ve her şeyin haraç mezat satılması, devredilmesi ulusal çıkarlar açısından son derece büyük vebaldir. Hükümet, bu yanlıştan dönmelidir. Biz bu kanunu, ulusal çıkarlara ve kamu yararına aykırı maddelerinin iptali için, Anayasa Mahkemesi’ne götürüyoruz.
-Akdeniz ve 'Karadenizin batısında durum nedir?
Türkiye'nin petrol ve doğalgaz aramaları açısından en çok umut beslemesi gereken bölgeler başta Karadeniz olmak üzere denizel alanlarımız ve Paleozoik yaşlı karasal alanlarımızdır. Karadeniz, Ege ve özellikle Akdeniz'de bizim dışımızdaki aktörlerin yeni keşifleri var. Hoşa gitmeyebilir çünkü daha çok Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin ve İsrail'in keşifleri, Akdenizin çok önemli potansiyeline işaret ediyor. Bizim ise sınırlı da olsa Karadeniz’de gaz üretimimiz ve sismik verilere dayalı umut beslediğimiz yapılarımız var. Kanımca Karadeniz'in özellikle batı kısmı daha umut verici. Ancak TPAO'nun devlet adına petrol faaliyeti yapma hak ve sorumluluğu ortadan kaldırıldığı için, petrol ve doğal gazda dışa bağımlılığımızın azaltılması için bu yapılardan beklediğimiz katkı, ne yazık ki daha baştan elimizden uçmuş oluyor.
-Yasanın Akdeniz ve Karadeniz rezervlerinin paylaşımı için çıkarıldığı belirtiliyor, buna katılır mısınız?
Bu sadece Akdeniz, Karadeniz meselesi değil. Bir tarafta da TPAO'nun faaliyetlerinin, aldığı ruhsatların olduğu Irak var. Burada da devlet adına TPAO tarafından alınan ihalelerin havada kalması söz konusu. Son 4-5 yıldır Türkiye'ye hangi yabancı şirket geldiyse, özellikle Karadeniz'deki TPAO'nun elindeki ruhsatlarda, mevcut yasanın TPAO'ya verdiği haktan, ruhsatların onun elinde olmasından, kendilerine düşen iki kuyu mükellefiyetinden sürekli şikayetçi olduklarını bizzat biliyorum. Yeni yasa, bu şirketlerin doğrudan baskıları altında ve bir yandan da yerli ve yabancı özel şirketleri temsil eden derneklerin etkin katkısı ile yapıldı.
-Nabucco projesi neden sona erdi?
Nabucco Projesi özü itibariyle doğruydu ama yolda gidilirken birçok hata yapıldı. BOTAŞ, o dönemde haklı olarak ve 3 dilime bölünen bir üçgenle sembolize ettiği beklentilerimizi dillendiriyordu. Nabucco'nun yerini TANAP aldı ama bununla ilgili de sıkıntılar var. TANAP'ta olumlu olan şey Nabucco'nun vereceği 2,5 milyar metreküpe karşılık TANAP'tan 6 milyar metreküp gazı alabiliyoruz. Ama ne bunun fiyatı konusunda bir garantim var, ne transit geçiş geliri şu ana kadar çok net açıklanmamış.TANAP’ ta asıl kazanacak olan Azerbaycan milli şirketi Socar.
Doğalgazda kontrat devrinde tüketici, sanayici değil
kontrat devralan şirketler nemalanıyor"
"Kontrat devri ile doğalgaz ucuzlayacak" deniyor. Yaşanan ne: 4 milyar metreküpü BOTAŞ'tan alıp, 4 özel şirkete devrettiniz; 2012 sonunda 6 milyar metreküp daha devredildi. Doğalgaz konutlara, belli nedenlere sübvanse edilerek veriliyor. Dolayısıyla BOTAŞ 600 milyon lira civarı zarar açıkladı. Zararın en temel nedeni bu. Fakat onu "kompanse" etmek için doğalgazla elektrik üreten santrallere; başta kamu santralleri olmak üzere daha yüksek fiyatla gaz veriliyor ve en son yüzde 37 civarında bir zam yapıldı. Buna rağmen bu 'görev zararı' oluştu. Duyumlarımı söylüyorum. Aksi söz konusu ise yetkililer aksini ortaya koysunlar: BOTAŞ Rusya tarafına 100 ödüyorsa, kontrat devralan (4 milyar metreküp) özel şirketler, neredeyse bunun yarısı kadar ödüyorlar. Ama elektrik üreten santrallere BOTAŞ'la aynı fiyattan veriyorlar. Bu durumda, elektrik fiyatının ucuzlaması açısından, rekabetin yarattığı avantajdan Türkiye yararlanabiliyor mu? Hayır. Konutlara da onlar vermiyor. Zira sübvanse etmesi gerek; yapmaz. Dolayısıyla özel sektöre devrettiğiniz zaman, özel sektör her kimse o nemalanmış oluyor. Yani elektrik tüketicisi de elektrik üreten de faydalanamıyor. Bu Türkiye'nin hayrına değil; sadece "birileri" zenginleşiyor. Benzer biçimde, Türkiye Petrolleri'nin devlet adına arama ve üretim yapma hakkını ortadan kaldırdığınız zaman herhangi bir şirket, bu şirketlerin sahibi olacak. TPAO'yu böldünüz parçaladınız, sondajını ayırdınız kuyu tamamlamayı, aramayı ayırdınız yeni de 10 tane proje geliştirdiniz. Diyelim ki bunların bir kısmı Irak, bir kısmı Libya, bir kısmı Kolombiya da olsun. Her birisi için ayrı şirket kuracaksınız. Kamuya yararı ne? Bağımlılığımızı azaltmaya faydası ne? Türkiye’nin en karlı şirketini özele devrediyorsunuz! Konu budur.
"TPAO'nun artık bir özel şirketten farkı kalmadı"
6326 Sayılı Kanunun 6. maddesinde yer alan ve "TPAO’nun devlet adına petrol/gaz arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma görev ve yetkileri" kaldırıldı. TPAO artık bir özel şirketten farklı değil; yetkisi yok. Bu yurt içindeki arama ve üretim için olduğu gibi, yurtdışındaki TPAO faaliyetleri ve onun bağlı kuruluşları faaliyetleri açısından da böyle. Üstelik bir yandan TPAO yıllarca 2 ve 3 boyutlu sismik yapıp, birçok "spekülatif potansiyel" saha belirlemiş ve bir de yıllar sonra arama amaçlı gemi almışken. Çeyiz torbası dolu TPAO’yu, en uygun koşullarda "everme operasyonu" bu. İkinci önemli husus ise yabancı devletlerin bütün bu ruhsatların yüzde 100'ünü almasının önünü açıyorsunuz. Türkiye Petrolleri'nin devlet adına arama, üretim yapma hakkının kaldırması ile tüm ruhsatların özellikle yabancı devletlerin eline geçme koşullarının tamamen önünün açılmış olması Petrol Kanunu'nda bizim temel olarak karşı çıktığımız iki konu.
Ayrıntılardaki Necdet PAMİR
Ferit B.PARLAK
[email protected]
Cari açığın önemli bölümünü oluşturan enerji hammaddelerinin arzını doğrudan ve dolayı etkileyecek gelişmeler yaşanıyor.
"Nabucco’nun gündemden düşmesi…", "TANAP’ın konuşulmaya başlanması…", "Yeni kanun ile TPAO’nun devlet adına arama yetkisinin kalkması…", "Petrol sahalarında devlet hissesinin yüzde 12.5 artı vergilerden oluşması. Vergilerin ise yüzde 55’ten yüzde 40’a çekilmesi…", "İsrail’in özrü…", "Mısır, Irak, İran, Suriye, Güney Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler…", "Kuzey Irak yönetiminin Türkiye’ye yakınlaşması…", "Barış süreci…", "Yenilebilir ve yerli kaynaklara yapılan yatırımların artması/devreye girmeye başlaması…", "Kayıp kaçak gibi verimliliği etkileyen olguların üstüne gidilmesi…", "İran’ın özel sektöre yönelik davetleri…", "Rusya ile yapılan anlaşmalar…", "Nükleerde pazarlık…" gibi gelişmelerin, enerji konusunda Türkiye’yi nereye götüreceği ise merak ediliyor.
Bu gelişmelerin neler getirebileceğini Pamir ile konuştuk. Pamir’in senelerdir söylediği "Ortalama yüzde 7 büyümeyi karşılayacak enerji kaynağımız var ama değerlendirilmiyor" şeklindeki düşüncesini "Petrol Yasası ile Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının azaltılması mümkün değil" şeklinde değiştirdiğini gördük.