"Tek başına başarılı olunamaz"

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, "Terörle mücadelede başarı için tüm devletlerin samimi ve yakın bir işbirliği içinde olmaları zorunludur" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Atalay, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile Avrupa Konseyi tarafından The Marmara Otel'de düzenlenen "Terörle Mücadelede Ulusal ve Uluslararası Koordinasyon" konulu uluslararası konferansta yaptığı konuşmada, günümüzde her alanı etkisi altına alan küreselleşme olgusunun, terörizmin de küreselleşmesine neden olduğunu söyledi. Terörün neden olduğu çok boyutlu tehdit nedeniyle ülkelerin ulusal ve uluslararası düzeyde entegre terörle mücadele politikalarının hazırlanması, uygulanması açısından yeni strateji geliştirme ve koordinasyon mekanizmalarına ihtiyaç duyduğunu anlatan Atalay, şunları kaydetti: 

"Artık şunu uluslararası camia da biliyor, bütün ülkeler de bu tecrübeleri kendi yaşadıkları olaylarla biliyor, terörizmle mücadele salt güvenlik tedbirleriyle sağlanamıyor. Salt güvenlik tedbirleriyle yetinilmesi, terörle mücadelenin dar bir güvenlik koridoruna hapsedilmesine neden oluyor. Birçok şeyi görmemizi de engelleyebiliyor. Bu ise terörü besleyen sosyo ekonomik, kültürel birçok faktörün göz önünde tutulmamasına, değerlendirilmemesine de sebep olabiliyor." 

Atalay, kapsayıcı eğitim, sağlık, sosyal güvenlik politikaları, siyasal mekanizmalara katılımın önünün açılması ve engellerin kaldırılmasının orta ve uzun vadede terörizmin önlenmesine katkı sağlayacak unsurlar arasında yer aldığını ifade etti. 

Terörle mücadelede başarı 

Türkiye'nin hassas jeopolitik konumunun avantajlar sunarken bazı riskleri de beraberinde getirdiğine dikkati çeken Atalay, terör sorununun da bunların en önemlileri arasında yer aldığını söyledi. Türkiye'de terör olaylarının 1970'li yıllarda daha çok sol terör örgütlerinin aktiviteleriyle başadığını ve daha sonra etnik hassasiyetleri istismar eden bölücü terör örgütü faaliyetlerinin geliştiğini vurgulayan Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Son zamanlarda bölgede gelişen El Kaide gibi diğer unsurlar da ülkemizdeki terör örgütü riskleri arasına katılmıştır. Terörün Türkiye'ye maliyeti çok büyük olmuştur. İnsan kaybı açısından ve diğer bütün boyutlarıyla çok büyük kayıplar yaşanmıştır. Bu sebeple de tabi bu konudaki arayışlarımız, çalışmalarımız daima sürmüştür, sürmektedir. Biz inanıyoruz ki terörle mücadelede başarı için tüm devletlerin samimi ve yakın bir işbirliği içinde olmaları zorunludur. Bu zorlu mücadele, hiçbir ülkenin tek başına başarılı olamayacağı bir alandır. Bir ülkedeki terör aktivitelerine, terörist faaliyetlere şu veya bu sebeple, farkında olarak veya olmayarak başka ülkeler katkı ve destek veriyorlarsa, bu tabi daha kötü bir durumdur, en olumsuz durum budur." 

Atalay, terörün milliyeti, dini, ideolojisinin olmayacağını, kimi, ne zaman, ne şekilde vuracağının belli olmadığını kaydederek, terörle mücadelede işbirliği kanallarını geliştirmenin bugün her zamankinden daha büyük bir ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Terörle mücadelede özellikle çok boyutlu vizyon geliştirme ve koordinasyon için gerek BM Güvenik Konseyi bünyesinde, gerek AB çerveçesinde, gerek Avrupa Konseyi bünyesinde uluslararası kuruluşların önemli çalışmalar yaptıklarını gördüklerini aktaran Atalay, şöyle devam etti: 

"Biz Türkiye olarak özellikle terör sorununa bakışta çok boyutlu bakışı çok önemli görüyoruz. Son 10 yıllık uygulamamızla, devletin yürüttüğü çalışmalarda bütün vatandaşları hesaba katan, özgürlük alanlarını daima gözeten ve terörle mücadeleyi demokrasinin ve hukukun içinde yürüten bir politikayı çok önemli görüyoruz." 

Demokratikleşme ve insan hakları 

Atalay, Türkiye'nin geçmişte demokratikleşme ve insan hakları açısından sıkıntılı dönemler yaşadığını belirterek, "Vatandaşlarımızın bir kısmını mağdur eden sorunlar yaşanmıştır" dedi.  Geçmişte devletin, terör sorununu bahane göstererek, vatandaşların bazı haklı taleplerine kulak tıkadığını bildiren Atalay, hatta bu konuda yanlış politikalar da uygulandığını dile getirdi. "Terörle mücadele, teröristle mücdele edeceğim diye bütün vatandaşları muhatap alan, vatandaşlara karşı yanlış politikalar uygulanmıştır" diyen Atalay, şunları kaydetti: 

"Bunların hepsini bir anlamda bugün yeniden değerlendiriyoruz. Bizim belki Türkiye olarak en önemli başarımız, terörle mücadelede tam bir paradigma değişimini gerçekleştirmiş olmamızdır. Yani bu çok boyutlu ve bütüncül yaklaşımlar geliştirdiğimiz son yıllardaki adımlar, doğrusu önemli adımlarımızdır. Özellikle şunu ifade etmek istiyorum; terör ile vatandaşlarımızın meşru taleplerinin birbirinden ayrılması çok önemli. Terörist ile vatandaşın ayrılması çok önemli. Meşru talepleri ayırıp karşıladığınızda, daha büyük anlayışı gösterdiğinizde ne kadar büyük kazanımlar elde ettiğinizi görüyorsunuz ve aynı zamanda da vatandaşı kazanıyorsunuz." 

Atalay, bugün itibarıyla artık karşılaştıkları her türlü terör sorununa karşı sadece operasyonel ve taktik düzeyde değil, stratejik düzeyde yaklaşımlar geliştiren mekanizmalara sahip olduklarını belirterek, bu sayede milli birlik ve kardeşlik süreci ve çözüm süreci gibi çok önemli süreçlerin hayata geçirilmesinin mümkün olduğunu söyledi.  Tam entegre bir stratejiyi şu anda uyguladıklarına vurgu yapan Atalay, "Hiçbir boyutu göz ardı etmeyen, dış politika da dahil buraya tam entegre bir terörle mücadele stratejisini uygulama gayreti içerisindeyiz" diye konuştu. Atalay, "Sessiz Devrim" kitabına da değinerek, "Bizim 10 yılda terörle mücadele ederken aynı zamanda reformları ve demokratikleşme adımlarını nasıl yürüttüğümüzün de bir ifadesi, iyi bir kronolojik çalışma, iyi bir envanter o" dedi. 

Türkiye'nin Avrupa'da geçmişte, karakollarda işkence ile anılıdığını ifade eden Atalay, şöyle devam etti: 

"Daha iktidar olduğumuzun ilk yılı, 'işkenceye sıfır tolerans' diye bir ilke geliştirdik. O kadar çaba sarf ettik ki, hem cezasını artırdık, ertelenmesini önledik. Bütün karakollara kameralar koydurduk bugün yani bunları yenmiş olduk. Terörle mücadele çok önemli ama aynı zamanda özgürlük ve güvenlik dengesi, toplumumuzun hayatını sürdürmesi için çok önemli. Türkiye istikrarlı bir siyasi dönem yaşıyor. Bu manada politikalar uygulamada da ciddi bir istikrar sağladık. Ülkemiz için bu bir kazançtı. Bizim hükümetimizden önceki dönemde uzun bir koalisyon dönemi yaşandı, 11-12 yıl ve bizim terörle ilgili en kötü anılarımız o döneme ait. Biz hükümet olduğumuzda ülkemizin üçte birinde olağanüstü hal vardı. Hükümet olarak ilk işimiz olağanüstü hali kaldırmak, ülkeyi normalleştirmek oldu." 

[PAGE]

Terörün, özgürlüklerin en büyük düşmanı olduğuna dikkati çeken Atalay, şunları kaydetti: 

"Terörün olduğu yerde olağanüstülüklere başvuruluyor, olağanüstü yasalar çıkarılıyor. 11 Eylül, Amerika'nın bir anlamda değişimidir. Özgürlükler ülkesi Amerika, 11 Eylül'den sonra nice katı tedbirler almıştır. Avrupa ülkelerinde de terör görüldüğünde tabi olağanüstü yasalar çıkarılıyor, güvenlik tedbirleri alınıyor vesaire. Terörle mücadele çok ciddi şekilde entegre bir stratejiyle sürerken özgürlükler alanını da kollamalıyız." 

Atalay, terörle mücadele ederken özgürlük alanlarının geliştirilmemesi durumunda insanoğlunun yaşayamaz hale geleceğine vurgu yaparak, şöyle devam etti: 

"Teröristler de bundan büyük avantaj sağlar. Onların istediği de bu zaten. Hep olağanüstü tedbirlere yöneltmek ve yaşanmaz hale getirmek. Hükümetimiz, terörle mücadelede insan odaklı yaklaşımla vatandaşlarımızı kazanmak, devlete olan güvenlerini artırmak ve terörün yıllardır istismar ettiği zemini kaldırmak yolunda riskler üstlenmekte, önemli çalışmalar yürütmektedir. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü temel değerler olarak benimseyen Avrupa Konseyi'nin ilk ülkelerindeniz. Bu çerçevede terörle mücadeleye de insan odaklı bir yaklaşımla, güvenliğin haklar, özgürlükler ve demokrasi ekseninde sağlanması vizyonuyla bakıyoruz." 

Demokratikleşme paketi 

Atalay, 30 Eylül'de yeni bir demokratikleşme paketini de gerçekleştirmiş olduklarını belirterek, bunun da önemli bir demokratikleşme adımı olduğunu dile getirdi. 

Bunun içinde çözüm süreci ve terörle ilgili boyutlar bulunduğunu anlatan Atalay, "Kürt vatandaşlarımızla ilgili hususlar vardır. Ama bütün ülkeyi ilgilendiren, vatandaşlarımızın her kesimiyle ilgili hususlar vardır. Burada temel yaklaşımımız, özellikle de her vatandaşımızın ülkemizde özgür yaşaması" diye konuştu. 

Her inanç grubu, her etnik grup ve her kültür grubunun "Ben burada rahatça yaşıyorum" demesini istediklerini kaydeden Atalay, bunu çok önemli gördüklerini belirterek, demokratikleşme paketinin bir anlamda bunu hedef aldığını ifade etti. 

Atalay, demokratikleşme paketinin, özellikle nefret suçları, hayat tarzına müdahale edilmemesi gibi hususlarda biraz daha müeyyideleri artırıcı bir paket olduğunu anlatarak, paketin özünün, bütün alanlarda hem siyasi katılım hem de bireysel olarak güvencelerin artırılması özelliğini taşıdığını kaydetti.  

Uluslararası işbirliği konusunda Türkiye'nin çok hassas olduğunu dile getiren Atalay, Türkiye'nin bilgi değişimi ve suçluların iadesinde hiçbir ülkeyle hiçbir sorun yaşamayacağını vurguladı. 

Atalay, kendisinin İçişleri Bakanlığı döneminde Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nı kurduklarını belirterek, söz konusu kuruluşun operasyonel bir kuruluş olmadığını, sadece koordinasyonu sağlayacağını, araştırmalar yapacağını, daha etkili stratejiler geliştirilmesi için alternatifler üreteceğini dile getirdi. 

Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda da ilgili bakanlar ve ilgili kurumların bütün yöneticilerinin temsil edildiğini anlatan Atalay, şöyle devam etti: 

"Benim başkanlığımda yürüyor. Zaman zaman Başbakanımız da başkanlık eder. Buradaki koordinasyonu ben çok önemli görüyorum. Her ülke için entegre strateji uygulayacaksanız bütün kurumlarınız buna inanacak ve paylaşacak. Hem iç politika, hem dış politika boyutlarıyla istihbarat birimlerimizin her konuyu paylaşması çok önemli, biliyorsunuz sorun alanlarıdır bunlar. Her ülkede sorun alanlarıdır ama bunları minimize etmeniz lazım. Herkes burada inanacak yürüttüğünüz poitikaya, herkes katkı verecek." 

Çözüm süreci 

Atalay, şu anda Türkiye'nin terörü sona erdirme yönünde, adını "Çözüm süreci" koydukları ciddi bir çalışmayı yürüttüğünü belirterek, bunun direkt diyalogların yürüdüğü bir dönem olduğunu dile getirdi. 

"Terör örgütü yöneticileriyle istihbarat birimlerimiz görüşmeler yapıyor" diyen Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Biz Türkiye'de bu konularda siyaset yapan siyasi partiyle görüşmeler yapıyoruz ve şu anda yaklaşık 10 aydır tabii daha sakin bir ortamı yaşamış oluyor Türkiye. Çıkardığımız demokratikleşme paketinde de çözüm süreciyle ilgili unsurlar da epeyce yer alıyor. Ama orada genel hususlar da var. Bu çözüm sürecinin özü şu; biz zaten insan hakları ve demokratikleşme ile ilgili hususları kimseyle pazarlık etmiyoruz. Toplumun her kesiminden teklifler alıyoruz ama onun neticede kararını biz veriyoruz çünkü toplumsal ve siyasal değişmenin yönetimi de ciddi bir iştir. Onun stratejisini iyi kurmanız gerekir. Türkiye'nin bütün kesimlerini, toplumun bütününü düşünmeniz ve nelerin, ne zaman yapılabileceği konsunda zamanlamayı iyi yürütmeniz gerekir." 

Atalay, sürecin özünün, terör unsurlarının sınır dışına çıkması, silah bırakması ve devletin de eve dönüşle ilgili gerek sınır ötesinde, gerek sınır içinde terör örgütü mensuplarıyla ilgili, bunların eve dönüşüyle ilgili, hayatlarının bundan sonrasının düzenlenmesiyle ilgili, siyasete dönüşleriyle ilgili düzenlemeleri yapması olduğunu ifade etti. 

Terörün, şiddetin biterek, bütün sorunları siyaset kurumlarının çözmesi gerektiğini anlatan Atalay, şunları kaydetti: 

"Herkes siyaset yapsın, siyasetin önü çok açık olsun ve toplumun bütün sorunları orada çözülsün. Dünyada örnekleri var bunun. Dünyanın tecrübelerini de önemli görüyoruz. Hükümet olarak bu konuda kararlılığımız tam. Bu tabi samimiyet istiyor, sabır, güven istiyor. Eğer çözüme doğru gidecekseniz bu konudaki insanların sinirleri sağlam, sabırları fazla olacak. İnşallah umuyoruz terörle ilgili bir çözüme, sonuca ulaşılır ve ülkemizin çektiği bu sıkıntılar bitmiş olur. Bütün ülkeler için de terörsüz hayat diliyorum."