Rahşan affına dönüşmesin!

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Daniş Beştaş, anadilde savunma hakkını da içeren kanundaki düzenlemelerle ilgili olarak, "Hakim ve savcıları bu kanun kapsamında karar verirken vicdanlarının ve adaletin sesini dinleyerek bu tasarının bir salt Rahşan Affına dönüşmesini engellemeye, Hükümeti demokratikleşme yolunda daha gerçekçi ve somut adımlar atmaya davet ediyoruz" dedi. 
 
BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, anadilde savunma hakkını da düzenleyen kanunun Resmi Gazete'de yayınlanmasının ardından çıkan haberlerde 15 bin mahkumun tahliye olacağının belirtildiği ve düzenlemenin bir "af" olarak nitelendirildiği kaydedildi. "BDP olarak, bu yasa tasarısının gerçek anlamda bir demokratikleşme aracına dönüşmesi, Türkiye'deki adalet mekanizmasının yarattığı haksız, eşitliksiz uygulamaları ortadan kaldırması ve salt düşüncelerinden dolayı hukuka aykırı bir şekilde hapishanelerde tutulan yurttaşlarımıza fayda getirmesi için çok çabaladık" denilen açıklamada, gerek TBMM'deki süreç dahilinde gerekse dışarıda kamuoyu yaratmaya çalışarak tasarının daha iyi olması için çalıştıklarını fakat tasarının kanunlaşan halini incelendiğinde bahsedilen amaçlara hizmet etmekten uzak olduğu kaydedildi. 
 
Sınırlayıcı düzenleme
Düzenlemede anadilde savunma hakkının "sanığın parasını ödemesine" bağlandığını, bu hakkın tüm yargılama açısından değil sınırlayıcı şekilde düzenlendiğini belirten Beştaş, "Cumhuriyet Savcılığınca karar verilecek hükmün ertelenmesi hakkından terör hükümlülerini ve disiplin cezası almış olan mahkumları muaf tutan bir düzenlemeyi demokratikleşme yönünde bir adım olarak değerlendirmek ne derece doğrudur?" dedi. Düzenlemede yer alan hemen her iyileştirici hükmün ardından terör suçluları açısından istisnai bir fıkra bulunduğunu belirten Beştaş, "terör hükümlüsü olarak hapiste tutulanların çok büyük bir kısmının aslında fikirlerinden, kimliklerinden dolayı hapiste" olduğunu ileri sürerek, bu kişileri düzenlemeden muaf tutarak sadece adi suçlardan mahkum olanları salıvermenin adalet duygusuyla bağdaşmadığını kaydetti. Amaçlarının hükümetin yaptığı her düzenlemeyi kötülemek olmadığını belirten Beştaş, şunları kaydetti: 
 
Sorunu 'siyasi saikle hareket eden' hakim ve savcılara havale ediyorlar
"Ancak bu ve benzeri yasalarla süper güç haline dönüştürülen hakim ve savcıların verdikleri kararları kamuoyu gayet iyi bilmektedir. Zira 3. Yargı Paketi gibi deneyimler bu gerçekleri açıkça göstermektedir. 3. Yargı Paketi mahkumların salıverilmesiyle ilgili takdir hakkını hakimlere bırakmıştı, bu yasa ise savcılara bırakmaktadır. İtirazımız sorunu çözmeye hizmet edecek bir düzenlemenin yapılmayışınadır. Şayet cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklara son verilmek isteniyorsa, düşüncelerinden dolayı hapiste tutulan binlerce siyasi tutsağın esaretine son verilmek isteniyorsa, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün tesis edilmesi isteniyorsa sorunu siyasi saiklerle hareket eden hakim ve savcılara sevk etmek ne derece doğrudur? Zira bu insanları hapse koyan, her 30 günde bir tutukluluğun devamına karar verenler yine bu kişilerdir. Adalet sistemini küçük bir yasal değişikliğe endeksleyen zihniyet nasıl demokratikleşmenin önünü açabilir?" 
 
Rahşan affına dönüşmesin
Beştaş açıklamasını "Her şeye rağmen adalete güvenmek istiyoruz. Bu nedenle hakim ve savcıları bu kanun kapsamında karar verirken vicdanlarının ve adaletin sesini dinleyerek bu tasarının bir salt Rahşan Affına dönüşmesini engellemeye, Hükümeti demokratikleşme yolunda daha gerçekçi ve somut adımlar atmaya davet ediyoruz" diyerek bitirdi.