Referandum ve Avrupa Birliği

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Dr. Mustafa AŞULA / Em. Büyükelçi

12 Eylül'de sonuçlanan referandumdan Avrupa Birliği'nin memnun kalacağını tahmin etmek zor değil. Zira, birlik ötedenberi, sözde genişletilmiş özgürlüklerden(!) yana olmuş ve bu düşüncesini hemen her defasında, Türkiye ile ilgili 'değerlendirme' raporlarında ortaya koymuştur. Birlik bu konuda fazlasıyla ileri gitmiş, özellikle Güneydoğu illerimizde yaşayan 'Kürt' kökenli Türklere azınlık hakları tanınmasını açıkça tekrar edegelmiştir. Diyarbakır'ı  ziyaret eden birlik üyesi ülkeler temsilcileri ve görevliler Kürtçe pankartlarla karşılanmış ve yetkililer bölgede bu yoldaki sözde şikayetleri dinleyerek, raporlar hazırlamışlardır.  Ancak ne gariptir ki, bir bakıma Avrupa Birliğini hoş tutma adına, Birliğin bu nitelikteki 'iç işlere açık müdahele' girişimleri üzerinde durulmamış, buna karşın, 'değerlendirme' raporlarında satır aralarında, Türkiyenin tam üyeliğe giden yolda tedrici de olsa, bazı adımlar atmakta olduğu gibi yorumlar yapılması tercih edilmiştir.

Referandumla onaylanan son anayasa değişiklikleri şüphesiz birlikçe olumlu karşılanacaktır. Ancak birliğin bu kadariyle yetinmeyeceği de bilinmelidir. Netekim siyasi iktidar daha Avrupa Birliği'nden bir işaret gelmesini beklemeden, önümüzdeki dönemde yeni bir anayasa hazırlığı içinde olunacağı sinyalini vermekte gecikmemiştir. Böylece, Avrupa Birliği'nden olası bir eleştirinin   önünün alınması da hesaplanmıştır. Ancak Avrupa Birliği, Türkiye ile ilgili alışkanlıkları üzre, bu sinyalin de sonuçlarını herhalde takip edecektir. Fakat içeride, dış politikada, özellikle Avrupa Birliğine tam üyelik çabalarında önemli bir mesafe katedildiği ve bu sürecin daha da geliştirileceği herhalde sık sık tekrar edilecektir.

Referandumun ve bunu takiben girişilecek yeni anayasa çalışmalarının bizi Avrupa Birliği'ne ne kadar yaklaştıracağını göreceğiz. Bu konuda çok iyimser olmak için,  Avrupayı iyi tanımamak gerekiyor. Avrupa ve Avrupa Birliği, matematiksel çıkar dengeleri üzerine kurulmuş bir binadır. Bu  denge manzumesi içinde Türkiye diğer üyelere ne sağlayacak, herşeyden önce buna bakılmalıdır. Yoksa, Türkiye'de özgürlüklerin yolu sonuna kadar mı, yoksa kısmen mi açıldı, bunlar Avrupa Birliği'nin tasalarının sonunda gelir.

Aslında siyasi iktidarın da bu gerçeğin pekala farkında olduğunu kabul etmek gerekir. Ama referandumu dış politikada  başarı hanesine yazılan bir etap olarak takdim etmek varken, bundan neden sarfınazar edilsin ki ?  

Referandumdan en fazla iç politikada yararlanılacaktır.  Önümüzdeki 2011 genel seçimleri için, bir çok çevreyi yakından ilgilendiren, çok cazip ve hareketli bir tema ortaya çıkmıştır; yeni anayasa. Bu tema etrafındaki çalkantı seçimlere kadar devam edecek ve büyük bir ihtimalle sonuçlanmayacaktır. İş, seçimlerle oluşacak yeni Meclise bırakılacak ve yeni Meclis de,  adayı daha şimdilerden  belirgenleşmeye başlayan Başkanlık sistemini herhalde tartışmaya başlayacaktır. Mesele budur.