Rekabet için önce maliyet
Altuğ ÖZEREN / Santacs Danışmanlık Yönetici Ortak
Siyasetten spora, ekonomiden sanata kadar hayatın hemen tüm alanlarında son derece dinamik ve değişken bir gündemi olan ülkemizde, piyasa koşulları ve işletme stratejilerinin de bu değişkenliğe ayak uydurmaması düşünülemez. 1990'lı yılların sonuna kadar çoğu işletmede hâkim olan "üret veya ithal et, kârını ekle ve sat" mantığı, son 10 sene içerisinde başkalaşım gösterdi. Artık işletmelerin satış fiyatını piyasa koşulları, kâr marjını ise finans piyasalarının beklentileri belirliyor. Bu durumda rekabetçi kalmak isteyen işletmeler, maliyetlerini bu hedefleri tutturabilecek seviyeye çekiyor, bunu yapabildikleri ölçüde başarılı kabul ediliyorlar. Şirketlerin maliyetlerini kontrol altına almak ve azaltmak için ise önce maliyet kaynaklarını ve seviyelerini belirlemeleri, bunları işletme içinde ve dışında başarılı kabul edilen gruplarla kıyaslamaları, maliyet azaltımı için alacakları önlemleri doğru belirlemeleri ve işletme stratejisiyle uyumluluklarını sağlamaları gerekiyor.
Ölçemediğin şeyi iyileştiremezsin
İşletmelerin maliyet yapısını anlamak ve şirket kaynaklarının hangi alanlara harcandığını daha yakından inceleyebilmek için sıklıkla kullanılan yöntemlerden bir tanesi, maliyet haritaları. Operasyonel harcamaların dağılımını gösteren işletme maliyeti haritaları ve verimlilik artırımı sağlamak için yapılan yatırımların dağılımını gösteren yatırım maliyeti haritaları, maliyet azaltım sürecinde şirketlere rehber oluyor. Bu sayede işletme içi operasyon, satış, pazarlama, genel ve idari gibi değişik departman ve fonksiyonel birimler bazında maliyetler ölçülebiliyor ve iyileştirme alanları belirlenebiliyor.
İyi olmadan en iyi olunmaz
Maliyet azaltımının gerçekleştirilebilmesi konusunda işletmelerde üst yönetim desteği çok önemli. Maliyet azaltımının bir süreç olduğu, kolay kazanımların yanında getirisinin 5-6 senelik bir zaman diliminde görülebileceği girişimlerin de olabileceği unutulmamalı. Özellikle Türkiye'de, üst yönetim desteği genellikle kısıtlı süreli ve kısa vadede elde edilebilecek kazanımlara odaklı olduğu için, şirketler maliyet azaltım potansiyellerinin tümünü açığa çıkaramıyorlar.
Özellikle otomasyona yönelik projeler, ancak işletmeler çalışan profillerini değiştirip, açığa çıkan işgücünü başka alanlara yönlendirebildiklerinde tam etkisini gösterebiliyor. Bu açıdan bakıldığında sabırlı olmak, iç ve dış "kıyaslama" (benchmarking) yöntemleriyle daha az kaynakla yapılabilecek işleri belirlemek, o alanda "en iyi"yi hedef alıp zaman içerisinde önce "iyi", sonra "daha iyi", ve nihayetinde o alanda "pazar belirleyicisi" olabilecek derecede etkin olmayı hedeflemek gerekiyor.
Doğru soruyu cevaplamıyorsanız, soruyu doğru cevaplamak bir fayda sağlamaz
Maliyet azaltılabilmesi için yapılması gerekenler, işletmelerin büyüklüğüne ve maliyet seviyelerine göre değişkenlik göstermekte. Bugün yakın zamana kadar dünyanın en büyük araba üreticisi olan Toyota, üretim lokasyonlarında çeşitliliği sağlayamadığı ve Japonya'ya ağırlık verdiği için, değerlenen Japon Yeni nedeniyle rekabet gücünde azalmalar yaşarken, Nissan firması dünya üzerinde çeşitli kıtalara ve ülkelere yayılmış 18 üretim merkezi ile esnek bir yapıda ve piyasa koşullarına göre üretimi bir merkezden diğerine kaydırma olanağına sahip.
Skalanın diğer ucuna baktığımızda, dünyada birçok KOBİ, büyük rakiplerinin sahip olduğu ölçek ekonomisi avantajına sahip değil; fakat maliyet odaklı olanlar, ana faaliyet alanları dışındaki konularda dış kaynak kullanımına gitmekten tutun, birim fiyatlarını aşağıya çekebilmek için hammadde alımında tedarikçiler veya rakiplerle işbirliğine gitmeye kadar çeşitli stratejilerle rekabetçi kalmayı başarıyorlar. Burada önemli olan, eksikleri doğru ve zamanında tespit ederek öncelikleri iyi belirlemek. Odaklanılacak alanlar belli olduktan sonra danışmanlık alınması, departmanlar arası projeler yapılması, yeni proje takip birimleri oluşturulması gibi yöntemlerle iyileştirme beklenen alanlarda başarı sağlamak mümkün.
Maliyet azaltımı, büyümenin karşısında değil, yanında olmalıdır
Özellikle mali istikrarın sağlanamadığı ve ekonomik krizlerle düzenli olarak boğuşan ülkelerde maliyet azaltımının, bütçelerin kısılması, yatırımlarda kısıtlamaya gidilmesi ve hizmet seviyelerinin sınırlandırılması gibi kavramlarla özdeş olduğu şeklinde yanlış bir algı bulunuyor. Halbuki maliyet azaltım teknikleri doğru uygulandığında, işletmelerin rekabet gücünü artırır ve cirolarını büyütmelerine, pazar koşullarını belirlemelerine yardımcı olur. Bunun gerçekleşebilmesi için, başlatılacak maliyet azaltım projelerinin firmaların rekabet stratejilerine uygun olması, satış, pazarlama, müşteri ilişkileri gibi birimlerin hizmet kalitelerini artırmalarına yardımcı olması gerekiyor.
Bu da ancak W. Edwards Deming'in yönetim sistemlerinde belirttiği gibi "teker teker birimlerin değil, tüm işletmenin optimize edilmesi" sayesinde mümkün. Çalışanların satış ve ciro yanında maliyetlerden de sorumlu tutulması, ayrı fonksiyonlar tarafından takibi yapılan belli süreçlerin merkezileştirilmesi, firma çapında tasarruf ve verimlilik kültürünün oluşturulması gibi adımlar ise maliyet azaltımı için gerekli ortamın oluşturulabilmesi için büyük önem taşıyor. Bu adımların atılmasında da en büyük rol, yine şirketlerin üst yönetimlerine düşüyor.