Sanayi Stratejisi belgesinin söyledikleri
Yavuz AKBULAK / SPK Başkanlık Danışmanı
Bilindiği üzere, 2011-2014 dönemini kapsayan ve ekleriyle birlikte toplam 216 sayfa olan "Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi" (Belge), Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca (Bakanlık), 05 Ocak 2011 tarihinde kamuya açıklanmıştır. Belge, istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye olarak ortaya koyduğu vizyonu, uzun erimde "orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak" biçiminde belirlemiştir. Bu vizyona ulaşabilmek için; orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının artırılması, düşük teknolojili sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişin sağlanması ve becerilerini sürekli geliştirebilen şirketlerin ekonomideki ağırlığının artırılması şeklinde 3 temel hedef saptanmış ve bu saptamaya koşut olarak iyileştirmeler yapılması gereken yatay sanayi politikası alanları; yatırım ve iş ortamı, uluslararası ticaret ve yatırım, beceri ve insan kaynağı, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) finansmana erişimi, işletmelerin teknolojik gelişimi, altyapı sektörleri ve girdi maliyetleri, çevre, bölgesel kalkınma olarak belirlenerek, ülkemizin rekabet gücü yüksek sanayi sektörleri otomotiv, makine, beyaz eşya, elektronik, tekstil ve hazır giyim, gıda ve demir-çelik olarak tespit edilmiştir.
Buna göre otomotiv sektöründe önümüzdeki dönemde vergi mevzuatı ve oranlarının AB ile uyumlu hale getirilmesi, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) teşviklerinin gözden geçirilmesi, ikinci el araç ithalatı ve ortak gümrük tarifesi gibi konularda çözümlerin geliştirilmesi ana politika olarak benimsenmiştir. Makine sektöründe tasarım potansiyelinin artırılması, düşük maliyetli modeller geliştirilmesi, ortak tedarik sisteminin oluşturulmasına yönelik politikaların uygulanması hedeflenmektedir. Beyaz eşyada kalitenin artırılması, yeni ürünlerin tasarlanması, marka yatırımlarının artırılması, enerji sarfiyatı düşük ve düşük maliyetli ürünler tasarlanması amaçlanmaktadır. Emek yoğun tekstil sektörünün doğu illerimize taşınması, İstanbul ve İzmir'in moda tasarımı merkezi olması öngörülmektedir. Gıda sektöründe, firmaların yenilikçilik kapasitelerinin geliştirilmesi, gıda güvenliği için denetimin artırılması, işletmelerin ve hijyen koşullarının iyileştirilmesine yönelik planlar hazırlanması, kayıt dışılığın azaltılması öncelikli politikalar olarak belirlenmiştir. Elektronik sektörünün yeni teknolojilere uyumu ve uygulama alanlarının genişletilmesi için çalışmaların yoğunlaştırılması, yeni malzemelerin geliştirilmesi, sektörü etkileyen kurumsal mali altyapının yeniden gözden geçirilmesi ile tüketicinin artan kalite talebine yönelik ürünlerin geliştirilmesi planlanan politikalar arasında öne çıkanlar olarak yer almıştır. Demir çelik sektöründe ise, işgücü maliyeti açısından avantaja sahip olan sektörün enerji ve girdi maliyetleri açısından yeterince iyi durumda olmadığına dikkat çekilmiştir.
Söz konusu belgenin hedefine ulaşabilmesi için eylem planı da hazırlanmış olup, planın çok sayıda kamu ve özel kuruluşlarca uygulanması, izlenmesi ve koordine edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla Bakanlık ilgili tüm paydaşların katılımı ile Bakanlık Müsteşarı'nın başkanlığında bir izleme ve değerlendirme komitesi kuracak ve kamu kurumlarının katılımıyla ortak girişimler oluşturacaktır. Bu çerçevede 6 ayda bir izleme ve değerlendirme raporu hazırlanacak ve gerektiğinde süreç Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda değerlendirilecektir. Eylem planında 8 politika alanında 72 eylem tanımlanmış ve bu eylemlerin sorumlu kuruluşları, işbirliği yapacak kuruluşlar, performans göstergeleri, süreler ve yapılacak işlemler tek tek belirlenmiştir.
Söz konusu belgede ülkemiz sanayisinin güçlü ve zayıf yönleri ile sanayiimize yönelik fırsat ve tehditler de saptanmıştır. Buna göre; coğrafi konum, genç insan gücü, uluslararası standartlarda ve kalitede üretim yapılabilmesi, girişimcilik potansiyelinin varlığı, gelişmiş sanayi altyapısı ve üretim çeşitliliği, KOBİ sayısının ve Organize Sanayi Bölgeleri'nin (OSB) çokluğu güçlü yönler olarak sıralanmışken; nitelikli işgücü eksikliği, Ar-Ge ve teknolojinin eksikliği, finansmana erişimdeki güçlükler, enerji sorunu, kurumlar arasındaki uyumsuzluklar, altyapı yetersizlikleri, yatırım ve iş ortamındaki yetersizlikler, yüksek boyutlardaki kayıt dışılık, girdi maliyetlerinin yüksekliği, bölgelerarası gelişmişlik farklılıkları, KOBİ'lerin ihracat konusundaki yetersizlikleri ise zayıf yönler olarak saptanmıştır. AB katılım sürecinde olmamız, coğrafi konumumuz, girişimci genç nüfusumuz, komşu ülke pazarları, uluslararası sermaye pazarlarının ve ticaretin giderek serbestleşmesi, dünyadaki teknolojik gelişmeler ile bilgi akışındaki hızlı gelişmeler, ülkemiz iç pazarının büyüklüğü, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın göreli büyüklüğü, şirketleşme ve kurumsallaşma kültürümüzdeki gelişmeler vb. sanayiimizin fırsatları olarak değerlendirilmiş; küresel ekonomik kriz, enerji konusunda dışa bağımlılığımız, ara mal ithalatımızın göreli yüksekliği, ulaşım ve altyapıdaki yetersizliklerimiz ve küreselleşme sonucu dünyada artan rekabet ise sanayiimizi tehdit eden unsurlar olarak sıralanmıştır.
Mezkur belgenin, her ne kadar AB ile yürütülen tam üyelik müzakerelerinde "İşletmeler ve Sanayi Politikası" faslında zorunlu bir kapanış kriterinin yerine getirilmesi bakımından önemi büyükse de, ülkemiz sanayisinin hali hazırdaki en temel sorunu envanterinin hala yapılamamış olmasıdır. Envanterin olmayışı, belgede belirlenen vizyon ve hedeflere ulaşma bakımından ciddi engel durumundadır. Bu çerçevede, öncelikle sanayi envanterinin çıkarılması, ülkemiz makine parkının ve bu parkın teknik niteliklerinin, potansiyel ve fiili kapasitesinin, varsa fazla kapasitenin, hurda olarak değerlendirilebilecek parkın vb. saptanması; diğer yandan da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) görüşülmeyi bekleyen Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu tasarılarının 2011 yılı içerisinde yasalaştırılması iş yaşamımız bakımından büyük önem taşımaktadır. Son söz olarak, belgeleştirilen sanayi stratejimizin gerçekten kağıt üzerinde kalmaması için, uygulamanın yakından izlenmesi ve gerektiğinde müdahale yapılması kaçınılmazdır.