Sasa’dan çevreci inovasyon hamlesi
Artık halı ve damacanalar geri dönüşümlü olacak. Market poşetleri ise toprağa gübre olarak karışabilecek. Adana’nın dev sanayi tesisi Sasa, 46 yıllık inovasyoncu geleneğini son zamanların yükselen trendi çevrecilikle yükseltecek.
Recep ŞENYURT
Belma BAĞRIK
ADANA - Türkiye 2023 yılında kendisine 500 milyar dolarlık ihracat hedefi koyarken, bu rakama ancak inovasyonla, katmadeğerli ürünle ulaşılabileceğinin altı çiziliyor. Adana’nın sanayi devi Sasa, bu hedef için çevreci hammadde üretmeye odaklandı. Tek başına neredeyse Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nin kullandığı kadar elektrik tüketen Sasa, geçtiğimiz yıl 190 milyon dolarlık ihracat yaptı. Hedef bu yıl için 200 milyon dolar. Ancak Sasa’nın öne çıkmayı hedeflediği alan çevreci hammadde. Sasa’nın Ar-Ge ile üreteceği hammaddelerle geri dönüşümlü halı ve damacana yapılacak, market poşetleri toprağa gübre olarak karıştırılabilecek.
Türkiye’nin tekstili yeni öğrendiği, Adana’nın baştan sona pamuk tarlalarıyla beyaza boyandığı, traktör sayısının dahi çok az olduğu 1966 yılında Özdemir Sabancı’nın kimya sektörüne girerek suni pamuk üretmek için kurduğu Sasa, geçen 46 yıla rağmen hala aynı inovatif ruhu taşıyor. Ürettiği yenilikçi ürünlerle Türkiye’de ilklere imza atan, Avrupa’nın da önemli üreticileri arasında yer alan Sasa, 50. yılına da yine ilklerle girmeyi hedefliyor.
Toplam 1 milyon metrekare alan üzerinde polyester elyaf, filament, polyester bazlı polimerler, ara ürünler ve özellikli ürünler üreten Sasa, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında 69. sırada yer alıyor. 2011 yılında yapılan kapasite artış yatırımları ile toplam kapasitesini 110 bin ton/yıl artıran Sasa, 5 yılda Türkiye’nin en büyük 30 kuruluşu arasına girmeyi planlıyor.
Ar-Ge tanımının değer yaratacak şekilde yeniden konumlandırılmasına ihtiyaç olduğunu söyleyen Sasa Polyester Sanayi AŞ Genel Müdürü Toker Özcan, aksi takdirde Türkiye’nin büyüme modelinde Ar-Ge’ye ayrılan değerli kaynakların yeterince verimli kullanılamayacağını belirtiyor. Özcan, “Şirketlerin, şehirlerin, ülkelerin büyüme stratejileri mevcut güçlü ve yetkin yanları esas alınarak oluşturulmalı. Ar-Ge yerine inovasyonla ülkenin yetkinlikleri daha iyi değerlendirilebilir. Biz de Sasa olarak bu anlayışla bir üretim modeli oluşturuyoruz. Ar-Ge ile ortalama 48 ay olan ürünün fikir aşamasından başlayıp ticarileşme süresini inovasyonla 6 aya indirdik. Bu yıl geri dönüşümü mümkün halı ve damacanadan, toprağa gübre olarak karışabilen market poşetine kadar çok farklı yeni ürünleri piyasaya sunmayı planlıyoruz” diyor.
Özcan, Türkiye’nin bütçesinin yüzde 1’ine yakınının Ar-Ge’ye ayrıldığını aktarırken, bunun çok büyük bir rakam olduğunu dile getiriyor ve “Ülkemizde araştırma ve geliştirme yetkinliğimiz tam oturmuş değil ve biz bu bütçeyi mutlaka ehil ellere teslim etmek durumundayız. Aksi halde bu değerli kaynaklar know-how yaratmadan çöpe gidecek” şeklinde konuşuyor.
Hissedarların hız beklentisi yüksek
Sasa’da Ar-Ge’ye çok az kaynak ayırdıklarını dile getiriyor Özcan, Ar-Ge yerine uygun teknoloji, doğru ürün ve iş modeline yönelik inovasyon yaptıklarını belirtiyor. Özcan, şunları söylüyor: “Şirket olarak inovasyona çok önem veriyoruz ve tüm çabamız rakiplerden çok daha hızlı ve başarılı çözümler geliştirmek. İnovasyon aslında Ar-Ge değildir. Önemli olan faaliyet pazarınızda olmayan fakat başkaları tarafından icat edilmiş ürün ve iş modellerinin hızla kendi pazarlarınıza uygulanmasıdır. Bu bir ürün, teknoloji veya iş modeli olabilir. Bunu ülke olarak mutlaka yapmalıyız. Mevcut kaynakların çok hızlı ve verimli kullanılması lazım bu durum hem ülkemiz hem de şirketimiz için geçerlidir. Bir projenin fikir aşamasından başlayıp ticarileşme süresi Ar-Ge ile ortalama 48 ay iken Ar-Ge’yi bırakıp kendi modelimize döndüğümüzde bu süre 6 aya düşüyor. Bu iş modeli piyasalardaki hissedarların yapısına ve beklentisine uygundur. Artık hissedar beklentileri daha hızlı ve verimli yenilikçilik.”
Yaşam uzuyor, üretim hattımız çilek kokuyor
Toker Özcan, Sasa’nın, 2016’da tam 50 yaşında olacağını söylerken, o zamanki dünyaya göre hareket planlarını geliştirdiklerinin altını çiziyor. Şirket olarak mega trendlere öncelik verdiklerini dile getiriyor Özcan ve şehirleşme konusunda ciddi bir potansiyel olduğunu kaydederek, şunları söylüyor: “Dünyada nüfusun neredeyse 3’te 2’si şehirlerde yaşıyor. Bu durum farklı ihtiyaçlar yaratıyor ve zamanla değişkenlik de gösteriyor. Biz bu değişken ihtiyaçlara uygun ürünler üretiyoruz. Şehirleşmeden dolayı inşaat sektöründe bu yıl ortalama yüzde 3,5’lik bir büyüme bekleniyor. Her bir ev perdeden halıya, mobilyadan kabloya, su filtresine kadar potansiyel pazar. Uzayan ömür de markajımızda. Son 35 yıllık dönemde Türkiye’de ortalama ömür süresi 62.2’den 73.1’e çıkarak 11,1 yıl daha arttı. Bu nedenle ihtiyaçlar da değişti. İnsanların yaş aldıkça hijyenik ürünlere olan ihtiyaçları artıyor. Bunu görüp ona göre hareket alanı geliştiriyoruz. İnsanların aldıkları üründen beklentileri de arttı. İnsanlar artık sadece bir giysi istemiyor. Onunla beraber hijyen bekliyor, koku yapmasın istiyor, vitamin versin, zayıflatsın istiyor. Bir firma bizden yastığın içine konulacak çilek kokulu ürün istiyor. Şu an fabrikamızdaki üretim hattı çilek kokuyor.”
Tarım ve su yönetimi…
Mevcut pazardaki büyümenin ülkenin büyümesiyle aynı olduğunu kaydediyor Özcan ve elyaf pazarının da Türkiye gibi yüzde 2.2 büyüdüğünü kaydediyor. “Burada tuzağa düşmeyelim diye polyesterin girmediği sektörler üzerine düşünüyoruz” diyor Özcan, “Şu an dünyanın en önemli sektörlerinden biri tarım. Çünkü toprak sınırlı. Bu yüzden o topraktan alınan verimi artırmamız lazım. Ayrıca suyumuz da kıt ve su ilerde geleceğin kimyasalı olacak. Suyu tutacak ve kontrollü bir şekilde toprağa bırakacak ürünler yapmayı planlıyoruz. Ayrıca su her geçen gün kirleniyor. Biz de suyu temizleyecek teknolojiler üretmeye çalışıyoruz. Yaptığımız her işte dış dünya nasıl değişiyor, nasıl değişecek bunları çok iyi anlamamız gerekiyor. Geleceğin Sasa’sını planlarken bu vizyonu göz önünde bulunduruyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Dünyada bir ilk olan damacanamızı tanıtacağız
[PAGE]
Dünyada bir ilk olan damacanamızı tanıtacağız
Sasa’nın 2007’de sadece elyaf ürettiğini, 2012’de ise Sasa’nın cirosunun yaklaşık yüzde 50’sinin özel polimer ve kimyasallar platformundan elde edildiğini aktarıyor Özcan, yaptıkları inovasyonu insana ve çevreye zararlı bütün ürünleri dönüştürmeye adadıklarını vurguluyor. Özcan, “ İçinde bulunduğumuz pazardaki yeni düzenlemeleri fırsat olarak görüp yakından takip ederiz. Yasaklanan veya aleyhinde yaptırımlar gelişen kimyasallardan hareketle hemen yerine sağlıklı alternatiflerini üretiriz. Şu an gündemimizde içerisindeki BPA nedeni ile sağlığa zararlı su damacanaları var. Çok yakın bir zamanda PET esaslı insan sağlığına hiçbir zararı olmayan, çok daha ergonomik bir ürün lansmanı yapmayı planlıyoruz. Mevcut damacanalar sağlık, görünüş ve kullanım açısından ergonomik değil. Bunlardan hareketle malzemeyi değiştirirken aynı zamanda estetiğini ve ergonomisini değiştirmeyi hedefliyoruz. Bizim damacanamız taşımada yüzde 30 tasarruf sağlayacak ve estetik olarak depolandığı mekanın bütünlüğünü bozmayacak” diyor.
Hammaddeye ilaveten tasarım da satacaklarını aktarıyor Özcan ve “Değişen çevre şartlarından dolayı şirketlerin ana işlerine yeni yetkinlikler ilave etmeleri gerek. Bu nedenle hammaddeye ilaveten artık tasarım da satacağız. Yeni damacanamızı ticarileştirme sürecimizin 6 ayı alacak. Bu ürünün dünyada benzeri yok. Aynı zamanda iş modeli olarak klasik anlamda B2B olan benzer şirketler içerisinde B2C gibi yapılan ilk ürün lansmanı olacak” şeklinde konuşuyor.
Ömrü biten ‘Modylen’ halı Sasa’da dönüşecek
Toker Özcan, damacanaya benzer bir modeli halıda yapacaklarını anlatıyor: “Hiçbir halı yapısındaki farklı komponentler nedeni ile geri dönüştürülemiyor. Sasa olarak tek komponent (polyester) konsepti ile ve yüzde 100 Sasa ürünlerinin bileşiminden oluşacak, geri dönüşümü mümkün bir yer döşeme tasarımı ile bir yeni segment yaratıyoruz. Modylen markasıyla teknik olarak önümüzdeki aylarda hazırlayacağımız halının markası ve tasarımı bize ait. Marka kullanım hakkını, sektörün öncü oyuncularına lisanslayacağız ve üretim için gerekli tüm hammaddeleri Sasa’da üreteceğiz. Ömrü biten Modylen yer döşemesi, Sasa’ya geldiği zaman tekrar hammadde olarak üretim zincirine kazandırılabilecek. Geleneksel halı üretim tekniği ile kıyaslandığında, Modylen’in yüzde 30 daha az enerji ihtiyacı olacak ve desen anlamında tüketicilere daha fazla esneklik kazandıracak. Modylen klasik yer döşemelerinden beklenen fonksiyonlara ilaveten ısı ve ses izolasyonu da sağlayacak. Sloganımız da ‘Halı kadar estetik, Kilim kadar pratik’ olacak. Tescil harcaması hariç ciddi bir kaynak ayırımı yapılmayan Modylen tasarımı ile dünyada benzeri olmayan bir segment yaratacağız.”
Toprağa karıştığında gübre olan poşet hammaddesi
Konvansiyonel plastiklerden üretilen market poşetlerinin doğada bozunma süreçlerinin yıllar aldığını ve tüketicilerin plastik endüstrisinden çevreye en az iz bırakacak ürün beklentilerinin her geçen gün arttığını anlatıyor Özcan, bu talebi karşılamak için geliştirdikleri hammaddeyi Avrupa ve Türkiye'de aynı anda piyasaya sürmeyi hedeflediklerini belirtiyor. Advanite Natura markasıyla market poşetlerine hammadde üreteceklerini söyleyen Özcan, böylece poşetin atıldığı zaman bir yıl içinde havadaki nem ve oksijenle beraber toprağa karışacağını ve en doğal haline geri dönerek gübre olacağını vurguluyor.
Türkiye ftalatsız ürünlere öncülük yapıyor
[PAGE]
Türkiye ftalatsız ürünlere öncülük yapıyor
Sasa oyuncak sektörüne yönelik SASAPlast markasıyla da ftalatsız üründe dünyadaki 3 şirketten biri. Özcan, “Ftalat; oyuncak, yer döşemesi, masa örtüsü, perde, kablo gibi aklınıza gelebilecek her üründe var” diyor ve “Bu kimyasal çocukların hormonal dengesini bozuyor. Sağlık Bakanlığı tehlikenin farkına vardı ve sahaya çıkarak çocukla temas edebilecek ürünlerde ftalat testi yapıyor. Sasa olarak ftalatsız ürün üretimine 2007’de başladık ve ilk kez Avrupa’ya sattık. AB’de bir şey yasaklanmışsa biz buna fırsat olarak bakarız. Ftalat 2013’de yasaklanacak dediler, biz ftalatsız ürünümüzü 2007’de yapmaya başladık ve o gün lansmanını yaptığım Sasa Plus88 bugün Avrupa’nın bu pazarda en çok bilinen markasıdır” şeklinde konuşuyor.
Girdiğimiz her segmentte liderliği hedefliyoruz
Türkiye’nin 69’uncu büyük şirketi olduklarını da dile getiriyor Toker Özcan, “Rakibim 1 birim kar üretmek için 2 birim kaynak ayırıyorsa, ben o 1 birim karı daha az kaynak ile yapmak zorundayım ki rekabette önde olayım” diyor, ciro olarak bakıldığında Sasa’nın polyester sektöründe olduğu ve bu sektörde rekabette ilk çeyrek içerisinde yer aldığını vurguluyor. Özcan polyester sektörüyle ilgili şunları söylüyor: “Bu sektör çok kalabalık ve artık rekabet hacimden daha çok müşterilerinize yatırdığınız toplam fayda ile olmaktadır. Sasa olarak etkin ve değer yarattığımız segmentlere konumlanıp, oralarda liderlik iddiamızı sürdüreceğiz.’’
Bu yıl ihracat hedefi 200 milyon dolar
Geçen yıl 190 milyon dolar ihracat yapan firmanın bu yıl 200 milyon doların üzerinde ihracat yapmasını hedeflediklerini de anlatıyor Toker, “Adana’da ihracatın birincisiyiz. Aynı zamanda tek çatı altında en büyük ciroya sahip şirketiz. Tek başına Adana Hacı Sabancı OSB’nin tüketimine yakın seviyede elektrik tüketimimiz var. Geçen yıl 1 milyar dolar ihracat yaptık. Ciromuzun yüzde 35’i ihracattan. Bu sene ciromuz da artacak. Pazar büyümesinin üstüne +2 koyarak büyüyeceğimizi tahmin ediyorum” diyor. Özcan, toplam 1500 çalışanlarının olduğunu anlatıyor ve 50’nci yıllarında bu rakamı 2 bine çıkarmayı düşündüklerini söylüyor.
Çin’de DMT pazarında yüzde 60’la lideriz
Çin’de DMT pazarında yüzde 60’la lideriz
DMT ürününde Çin pazarının lideriyiz, polyester endüstrisinde yeni ürünlerin tek hammaddesi durumunda olan DMT kimyasalının dünyada sadece 4 üreticisi vardır. İşte biz o 4 üreticiden biriyiz. Bu yatırımın büyüklüğünü şöyle açıklayım: Yüksek basınç ve yüksek sıcaklık şartlarında çalışan tesisin bugün bir benzerinin kurulması için ihtiyaç duyulan sermaye 1 milyon dolar civarında. Bu tesis aynı zamanda Türkiye’nin kendi sınıfındaki ilk petrokimya tesisi. Çalıştırılması da oldukça yüksek teknolojik birikim gerektiriyor.
Kapasite artışı fazla pazarı koruyacağız
Hissedarlarımızı çok daha fazla memnun edecek bir şirket yaratmaya çalışıyoruz. Polyester sektöründe son 2 yıldır başta Asya olmak üzere talebin üzerinde yüzde 25 kapasite artışı oldu ve anlaşılır bir şekilde marjlar üzerinde baskı oluştu. Sasa olarak hem pazar payımızı korumak hem de karlılığımızı arttırmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Mevcut yapıdaki tedarik zinciri uzunluğunu kısaltarak olası fiyat dalgalanmalarından etkilenmeyecek altyapı tasarımları ile Sasa olarak rakiplerimize göre çok daha iyi bir performans sergileyeceğiz.
İşyeri barışını çok önemseriz
[PAGE]
İşyeri barışını çok önemseriz
Sasa’da örgütlü çalışmayı çok önemseriz. Doğru yönetebilirseniz çok iyi verim alırsınız. Bizde 2 ayrı iş kolu ve 2 ayrı sendikanın -biri Petrol-İş, diğeri Tekstil-İşçileri Sendikası- örgütlü olduğu bir endüstri ilişkileri yapısı vardır. İşyeri barışı çok önemlidir, bizde çalışma barışını zedeleyecek bir durum yaşanmaz. Sasa işçileri, çalışma arkadaşlarının çocuklarına mentorluk yapıyor. Şuana kadar Sasa’da 12 bine yakın kişi bordro aldı ve bu rakam aileleri de düşündüğümüzde 100 bin kişiye ulaşıyor. Adana’da evine girmediğimiz aile yok gibi.
Kapitalizm dönüşüm yaşıyor
Kapitalizmin kendi kendini tedavi etme yeteneği var ve sistem artık değişti. Eski kapitalist model karın maksimizasyonu üzerine kurulu bir model olup, çevre ve insan kaynağını sonsuz olarak ele alırdı. Artık kapitalizmde kar hedeflerken insanı ve çevreyi de göz önünde bulunduruyoruz. Modeldeki değişimin özeti kaynakların sonsuz olmadığı ve verimlilik prensibine dayanıyor. Eskiden atık veya artık olarak değerlendirilen yan ürünler, bugün ucuz hammadde kaynağı olarak değerlendiriliyor.