Sebebi hâlâ tartışılan ekonomik kriz
Özkan KURTBOĞAN / Yeminli Mali Müşavir
Ekonomik kriz nedir? Neden çıktı? Üretim faktörlerinden toprak, mahsul mü vermedi? Emek üretmekten mi vazgeçti? Müteşebbis ruhu mu söndü? Sermaye dünyayı terk mi etti? Hayır, bunların hiç biri olmadı. Pekala , mal ve hizmet üretimi niye azaldı? Tüketim harcamaları niye yavaşladı? Bunların sebepleri hala anlaşılamadı. Bu sebepler açıklığa kavuşturulmadan krizin çözümü için alınacak tedbirler etkili olamayacaktır.
Krizin sebepleri olarak ileri sürülen riskli mortgage kredileri, düşük faizler bol ve ucuz para politikaları, büyük menkul kıymet fonları ortaya yeni çıkmadı. Evet bu faktörlerin de krizin büyüklüğünde etkileri olmuştur. Ancak, krizin ana sebebi izah edilememiştir.
2008 krizinin anlaşılabilmesi için, 1929 krizinin sebeplerinin incelenmesi gerekir.
Tarihi iktisat bilgimizi biraz toparlarsak, insanlığın ilk tarihinden itibaren ürettiğini tüketen ekonomik modelden, üretenin ve tüketenin ayrıldığı modele, daha sora devreye sermayenin girmesi ile de, stoklu pazar ekonomisine geçilmiştir
Mübadele aracı olarak önceleri kullanılan kıymetli taşlar ve madenler
Devletin ortaya çıkması ile altın ve gümüş madenlerden basılan paraya dönüşmüştür. Mevcut altın ve gümüş miktarı üretilen mal ve hizmet miktarını karşılayamayacak duruma gelince, altına bağlı kağıt para tedavüle sürülmüştür. Altına bağlı kağıt para demek, örneğin her 100.- lira kağıt para getirene 10 gr altın verileceği taahütüdür . Bu uygulama 1929 ekonomik krizine kadar devam etmiştir.
Bir pazarda, tedavüldeki para miktarının üretilen mal hizmet miktarına eşit olması gerekir. Eşitliğin bozulması halinde, piyasa mekanizması otomatik olarak devreye girecek, mevcut para birimi cinsinden mal ve hizmet fiyatları üretilen mal hizmetleri satın alacak şekilde değişecektir.
Üretilen mal ve hizmet miktarı tedavüldeki para miktarından fazla olursa fiyatlar umumi seviyesi düşecek, talebe eşitlenecek, mevcut para miktarı ile üretilen mal ve hizmetler satın alınabilecek denge korunacaktır. Yeni otomatik dengenin kurulmasına korumacı bir takım tedbirlerle engel olunursa, uzun vadede resesyon görülebilecektir. Tersine, üretilen mal ve hizmet miktarı mevcut para miktarından az olursa ,fiyatlar umumi seviyesi yükselecek, mal ve hizmetler yeni fiyatlar üzerinden para miktarı ile eşitlenecektir. Korumacı tedbirlerin devreye girmesi halinde enflasyon görülebilecektir.
Korumacı tedbirler devreye girmez ise uzun vadede, arz ve talep değişerek, yeni fiyatlara göre, yeni dengeler kurulacaktır.
Burada paranın rolünü daha açık olarak ortaya koyabilmek için mevcut talebi, para arzı gibi göstermek durumunda kaldık. Esasen ihtiyacı olduğu halde, cari fiyattan mal ve hizmet satın alınamaması talep yokluğu anlamına gelir.
1929 krizinde, uygulanmakta olan altına bağlı para miktarı, birinci dünya savaşından sonra bütün ülkelerde genişleyen ekonomi ve üretim artışını karşılayamayacak duruma geldiğinden, denge bozulmuş, teşhis çabuk konulamamış , resesyon ortaya çıkmıştır. Geç de olsa krizden kurtulmak için, ülkeler altına bağlı para miktarından çıkmak gereğini duymuşlar ve tedavüldeki para miktarını merkez bankalarına ve hükümetlerin tercihlerine bırakmışlardır. Ne var ki kendilerini tamamen bağımsız hisseden ülkelerinden darphanelerini istediği gibi çalıştıranlar çıkmış ve gerektiği kadar para basılması şartına tam uyulmamıştır. Elbette mal ve hizmetler ile para miktarını dengede tutabilmek kolay değildir. Ekonomiler durağan nesneler değildir. Devamlı üretirler, bu üretimi massedecek paraya ihtiyaç vardır. Fazla para basılması enflasyona, az para basılması resesyona sebebiyet verecektir. Olayın daha net anlaşılabilmesi için denklem dışında tuttuğumuz kaydi paranın ve çarpanın etkisi de göz önüne alındığında, merkez bankalarının denge kurmada başarılı
olamamalarının sebepleri daha iyi anlaşılır. Bozulan dengelerin yeniden
kurulması ülkelerde büyük sarsıntılara ve sıkıntılara sebebiyet verir. Piyasa ekonomisinin kendi otomatik dengesini kurarken ortaya çıkan sıkıntıları, Liberal ekonomiye karşı olanlar her zaman ki kolaylığa kaçarak, sistemin sonunun geldiği şeklinde yorumlamışlar, esasen merkez bankalarının yaptığı hatayı alternatif hiçbir öneri getirmeden, sisteme yüklemeye çalışmışlardır.
Para basılması Devletlerin hükümranlık hakkına bağlı olduğundan, bu yetkinin devri mümkün olmadığı gibi, piyasa ekonomisinin öğeleri de kendi otomatik dengelerini koruyucu bir sistem geliştiremediklerinden, ekonomik sıkıntıların ortaya çıkmasına engel olunamamaktadır.
Bu görüşler mihverinde 2008 krizinin incelenmesinde: önceleri ABD dolarının fazlalığından kaynaklanan petrolde , demir çelikde , navlun fiyatlarında olduğu gibi, mal ve hizmet fiyatlarında anormal artışlar yaşandıktan sonra, Çin ve Hindistan ın artan mal ve hizmet üretimleri, Afganistan ve Irak savaşı harcamaları, petrol fiyatlarındaki anormal artışlar ABD den büyük miktarda dolar çıkışına neden olmuş, kriz doların likidite eksikliğinden ABD de başlamış, FED faizler ile uzun süre oynayarak durumu düzeltmeye çalışmıştır. Ekonominin globalleşmesi ve doların dünyaca genel kabul görmüş bir para birimi olması nedeniyle, dünyanın merkez bankası durumuna gelmiş olan FED, değişen dünya ekonomisinin kendisine yüklediği bu rolünü yeterince kavrayamadığından, etkisi dünyayı sarsmıştır.