Şehirli olma bilinci varsa
KAYSERİ'DEN / Mahmut SABAH
Büyükşehir belediyesi, gelecek dönem için yeni yatırım programı hazırlamış. Programda turizm, ulaşım ve şehrin imarına yönelik projeler ön plana çıkıyor. Kültür mirasını yakından ilgilendiren projeler de var programda. Örneğin; kale içi yeniden düzenlenecek. Kentin tarihi dokusuna uyumlu, bir arkeoloji müzesi kurulacak. Keza; Gıyasiye "Selçuklu", ikizi Şifaiye Medresesi ise "Tıp Tarihi Müzesi" olacak.
Belediyenin, gecikmeli de olsa, anıtsal yapılara değer kazandıracak projeleri, yatırım programlarına dahil etmesi, doğrusu sevindirici bir gelişme… Denir ki; şehirler sadece güzel binalar, parklar, dinlenme alanları, geniş cadde ve meydanlarla değil, tarihsel ve kültürel dokunun korunmasıyla güzelleşir, yücelir ve de anlam kazanırlar. Eğer bir şehirdeki tarihsel değere sahip anıtsal yapılara, o şehirde yaşayan insanlar sahip çıkıyor, sanatsal etkinliklere destek veriyorlarsa, o şehirde "şehirli olma" bilincinin en güzel örneklerinden biri sergileniyor demektir.
Kayseri geçmişi geleceğe taşıyan, dünü bugünle buluşturan bir uygarlıklar merkezi. Sanmıyorum ki; Roma, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarını günümüz mimarisi ile kaynaştıran, böylesine anlamlı bir başka kent daha bulunsun. Ne yazık ki, böylesine anlamlı değerlerin "müze kent"e dönüştürdüğü Kayseri, zaman içinde umursamazlık ve de hoyratlığın hışmına uğramaktan kurtulamadı. Bir yandan şehri imar ederken, diğer yandan da kültür mirası, tarihsel dokuyu kıyıma uğratmaktan geri kalmadık. Sit alanlarını yok ettik. Kayseri Kalesi'nin, ülkenin ayakta kalabilen tek "sitedal" kalesi olmasıyla öğündük, ama gene de o muhteşem anıtı, çarpık yapılaşmanın kucağına atmakta bir sakınca görmedik. Dahası… 'Taç kapısı' taş yapı sanatının şaheser bir örneği olan Sahabiye Medresesi'nin tepesine beton kubbe kondurmaktan; dünyanın ilk tıp mektebi Şifaiye-Gıyasiye'yi, çok katlı çirkin beton yapılar arasına hapsetmekten, adeta zevk aldık.
Mollaoğlu Mustafa Ağa Konağı, Kayseri'nin ilk belediye hizmet binası idi. (1870-1881) Karakteristik mimari özelliklere sahip o taş yapıyı bile, acımasızca yıkıp ortadan kaldırdık. Oysa; o konak korunabilse ve de "belediye müzesi" olarak gelecek kuşaklara aktarılabilseydi hem anlamlı bir hizmetin gereği yerine getirilmiş hem de tarihsel bu kent, fazlasıyla onore edilmiş olurdu.
Umarım; tarihi mirası koruma amaçlı projeler, belediyecilik görevini her kim üstlenirse üstlensin, bir aksamaya uğramadan en kısa zamanda uygulamaya geçer.