Serhan Bolluk'un savunması tamamlandı

Aydınlık Dergisi Genel YyaınYönetmeni Serhan Bolluk "Susurluk'u biz ortaya çıkardık" dediği savunmasını bugün tamamladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL – ''Ergenekon'' Davası'nda tutuklu yargılanan Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk'un savunması tamamlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 46. duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan Serhan Bolluk, derginin Madımak Oteli'ndeki yangına ilişkin yayınlarından örnek vererek, ''Madımak yangının sanıklarını savunanlar bugün iktidardadır. Şevket Kazan sanıkların avukatıdır. 'Ergenekon yaptı' denilerek kuru gürültüye getirilemez'' diye konuştu.

Bolluk, iddianamede Susurluk olayına ilişkin bazı anlatımların yer aldığını ve olayın görülmekte olan davayla ilgilisi bulunduğu yönünde imalarda bulunulduğunu ileri sürdü.

Susurluk olayının gerçekten aydınlatılması gerektiğini dile getiren Bolluk, kazanın yaşanmasından yaklaşık 1,5 ay önce İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in bazı açıklamaları olduğunu, Aydınlık Dergisi'nin de bunları ''Yeni MİT Raporu Ağar Ekibi'nin Cinayetleri'' başlığıyla haber yaptığını anlattı.

Perinçek'in açıklamalarının diğer medya kuruluşlarında yer almadığını Aydınlık Dergisinin yayınıyla sınırlı kaldığını belirten Bolluk, kazanın ardından çok sayıda kişinin olaya ilişkin bilgi almak ve daha önce yazdıklarını öğrenmek için kendilerini aradığını söyledi.

Bolluk, kazaya karışan ve içinde Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Sedat Bucak'ın bulunduğu aracın bagajındaki çantanın içindekilerinin Doğu Perinçek açıklamalarının kanıtı olduğunu öne sürdü.

Susurluk olayını Aydınlık Dergisinin 1 yıl içinde yaklaşık 40 kez kapak konusu yaptığına dikkati çeken Bolluk, ''Bizim değişimizle 'Çiller Özel Örgütü'ne ilişkin 40 kapağımız oldu. Susurluk'u biz ortaya çıkardık. Biz olmasaydık Susurluk aydınlanması olmazdı. Şimdi biz Susurluk'tan mı yargılanacağız?'' dedi.

Bolluk, dergide ''kontrgerilla ve gladyoya'' karşı yazılar yayınlandığını ancak şimdi kendilerinin ''gladyo'' olmakla suçlandıklarını ifade etti.

Dergide yayınlanan ''Cumhuriyet Düşmanı Fethullah Hoca'' başlıklı bir habere ilişkin açıklamalarda bulunan Bolluk, haberin 1997 yılında Emniyet Genel Müdürlüğünce hazırlanan rapora dayandığını iddia etti.

Bolluk, bu rapora göre cemaatin emniyet içinde örgütlendiğini, örgütlenmenin Ankara Polis Okulu'nda öğrencilerden yüzde 50'sine ulaştığını ileri süren  Bolluk, ''12 yıl içinde muazzam bir ilerleme kaydedildi. Bugün o polisler Ergenekon denilen tertibi yapacak düzeye geldiler'' diye konuştu.

Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Başbakanlık Teftiş Kurulunun hazırladığı rapora dayandırılarak Milliyet ile Vatan gazetelerinde  yayımlanan ve Erhan Tuncel'in olaydaki rolünü irdeleyen 3 habere değinen Bolluk, mahkemeye Aydınlık Dergisi'nin ''Muhbir değil, Akyürek'in operasyon ekibinden'' başlıklı haberini göstererek, ''Biz 2 yıl önce yazmışız. Olay çözülecekse buradan çözülecek'' dedi.

Trabzon'daki Mc Donald's olayına da değinen Bolluk şunları söyledi:

''Benim bildiğim, o gün hamburgercide Trabzonspor Kulübünün yöneticilerinden Ahmet Çubukçu'nun çocuğunun doğum günü vardı. Bu olaydan kısa bir süre sonra kulübün 2 futbolcusu silahlı saldırıya uğradı. Bu pek açığa çıkmayan, futbolcuların da konuşmaktan çekindiği bir konu. Bunlardan sonda kulübün yönetimi değişti. Yönetim AKP yanlılarına geçti. Bombalayan Yasin Hayal, onu azmettiren Erhan Tuncel. Erhan Tuncel kim? Ramazan Akyürek'in muhbiri. Ramazan Akyürek o dönem Trabzon Emniyet Müdürü, Hrant Dink olayı sırasında da İstihbarat Daire Başkanı.''

Serhan Bolluk, ''bir tertip'' düzenlendiğini, bu tertibin amaçlarından birinin ''İP, TSK ve Türkiye'nin ulusalcı güçlerini yıpratmak'' olduğunu öne sürerek, ''Bu tertibin ikinci amacı da gladyoyu aklamaktır. Yaptığı işleri başkalarına yıkmaktır. Yıkamaz da en azından kafaları karıştırmaktır'' iddiasında bulundu.

Çapraz sorgu

Savunmasını tamamlamasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Bolluk'a Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuklu sanıklardan Mehmet Zekeriya Öztürk'ün Ulusal Kanal'da ne şekilde çalışmaya başladığını sordu.

İzinli olduğu bir dönemde Öztürk'ün Kuzey Irak'ta Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi olayına ilişkin programlara katıldığını anlatan Bolluk, Öztürk'ün de talebiyle uzmanı olduğunu söylediği Kuzey Irak konularında program yapmasının gündeme geldiğini belirtti.

Bolluk, Öztürk'ün işe alınmasına Ferit İlsever ile karar verdiklerini ancak bir ücret ödenmesinin söz konusu olmadığını ifade eden Bolluk, Öztürk'ün üzerinden çok sayıda kimlik çıkması, binaya silahla girmeye çalışması, binbaşı olduğunu söylemesine rağmen yüzbaşı olduğunun ortaya çıkmasının kendilerinde şüphe uyandırdığını ve işine son verdiklerini kaydetti.

Savcı Pekgüzel'in ''Mehmet Zekeriya Öztürk'ün CIA ajanı olduğuna dair somut bir bilgi var mı elinizde?'' şeklindeki sorusuna Bolluk, ''Hayır efendim. Ancak daha sonra dosyada belirttiğimiz yazışmaları bulduk'' şeklinde yanıt verdi.

Cumhuriyet Savcısı Pekgüzel'in ajandasındaki notlarla ilgili yönelttiği bir soruya da Bolluk, bunların tamamen gazeteci olarak aldığı bilgi notu olduğunu savunarak, ''Yolsuzlukla ilgili not almış olsaydım, yolsuzluğa mı karışmış olacaktım?'' diye sordu.

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın ''Savunmanızda Aydınlık Dergisinin gladyo ve kontrgerillaya yönelik yayınlarını gösterdiniz. Aydınlık Dergisi çoğu sayısında derin devleti konu edindi. Kontrgerilla bitmiş midir? Bu yöndeki yayınlarınıza neden ara verdiniz'' şeklinde sorusu üzerine Bolluk, Türkiye'de ''kontrgerilla ve gladyonun bitmediğini'' söyledi.

Bolluk, ''Beni bu kanıtlarla buraya getirmek ancak gladyonun marifetiyle olur'' dedi.

Savcı Taşkın'ın Tuncay Güney'i ilk olarak ne zaman haber yaptıklarını sorusuna da Bolluk, 1990'lı yılların başında Aydınlık Dergisi'ne gidip gelen Güney'in Akşam gazetesinde muhabiri olarak çalıştığını bildiklerini söyledi.

Bolluk, Güney'i tanımadığını öne sürerek, 2007 sonunda ya da 2008 başlarında dergide Güney'i Ergenekon soruşturmasına yön veren ve malzeme sağlayan provokatör olarak kapak yaptıklarını dile getirdi.

 

Savcı Taşkın, ''2001 yılında Adil Serdar Saçan ile ilgili olumsuz haberler yaptınız. Bu haberlerin içeriği hakkında bilgi verir misiniz?'' sorusuna Bolluk, Saçan ile ilgili yayınlarının tarihini tam olarak hatırlamadığını ifade etti.

Tutuklu sanık Bolluk, Saçan'ı hatırladığını ve o dönemde görüştüğünü dile getirerek, ''Röportaj yapıp yayınladık. 2-3 defa gelip çayımı kahvemi içti. Bu 1,5 yıl önceydi. İlişkimiz bundan ibarettir'' diye cevap verdi.

Bolluk, Saçan'ın kendisine 'Geçmişte Fethullahçılar'ın oyununa geldiğini' söylediğini ileri sürdü.

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın, Serhan Bolluk'a ''Siz Aydınlık'ın yaptığı yayınlarla Susurluk Kazası'nın aydınlatıldığını söylüyorsunuz. Tuncay Güney mülakatında bazı yanlı basın kuruluşlarının kasıtlı olarak Veli Küçük'ün adını kullanmadığını söylüyor. Siz Susurluk Kazası'yla ilgili yayınlarınızda Veli Küçük'ten bahsettiniz mi?'' şeklinde soru yöneltti.

Bolluk, bu soruyu ''Bizim bilgimiz, 'Veli Küçük'ün Susurluk ile bir ilgisi yoktu' şeklindeydi. Olayla ilgili olanları detaylı şekilde yazdık'' diye yanıtladı.

Serhan Bolluk, tutuklu sanıklardan Sami Hoştan'ın Abdullah Çatlı'nın çantasına ilişkin beyanlarının ardından da ''Ben o araçta değilim. Gazetecilerin beni aramalarıyla kazadan haberim oldu. Gidip de çantayı aramış, içine bakmış değilim'' dedi.

Tutuklu sanıklardan Adnan Akfırat da Bolluk'a, ''Susurluk kazasından önce yaptığınız haberin doğru çıktığını, bulunan bilgi ve belgelerin haberle örtüştüğünü söylüyorsunuz. Doğru çıktığını söylediğiniz bilgileriniz nelerdir?'' diye sordu.

Bolluk, bu soru üzerine gazetedeki haberde Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay kimliğini kullandığını yazdıklarını söyledi.