Sikke bir tarih laboratuarıdır

Faruk Şüyün'Ün bu haftaki konuğu; Atom Damalı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Atom Damalı, çocukluğundan bu yana koleksiyon yapıyor. 30 yılı aşkın bir süredir ise tarihle ilgileniyor, dünyanın çeşitli müze ve üniversitelerinde sikkeler ve Osmanlı tarihi üzerine incelemelerde bulunuyor. Osmanlı’nın kültür ve iktisadi hayatına ışık tutacak nitelikteki "Osmanlı Sikkeleri Tarihi" kitabının ilk cildi geçtiğimiz haftalarda Nilüfer Damalı Eğitim Vakfı tarafından yayınlandı. İkincisi 15 gün içinde çıkacak… Önceki yıllarda "150 Devlet, 1500 Sultan: İslam Sikkeleri" adlı bir çalışması, sosyal yardım pulları üzerine bir araştırması ve Osmanlı-Girit tarihi üzerine bir incelemesi basılan Damalı’nın bu yeni yapıtı, 8 ciltte bitecek. Sohbetimize bu "deli işi" çalışmadan bahsederek başlıyoruz… Bu proje nasıl doğdu?

"Zor bir konuyu alıp onun üzerine gitmek insana çok büyük bir tatmin veriyor. Çok uzun zamandan beri koleksiyon yapıyorum. Osmanlı paralarına, pul, efemera gibi konulara baktığımız zaman incelemelerin hep yurtdışındaki koleksiyoner ve araştırmacılar tarafından yapıldığını görüyoruz. Bu nedenle bazı şeylerin Türkiye’de de olmasını istedim. Meselâ Osmanlı paralarına baktığımız zaman bugüne kadar 4-5 tane çok ciddi yayın var. Bunlardan ikisi 1800’lü yıllarda yapılmış, Arkeoloji Müzesi’nde bulunan sikkelerle ilgili. Cumhuriyet döneminde Cüneyt Ölçer’in, İbrahim Artuk’un çalışmaları var, daha yeni Sırbistan’dan Slobodan Sreckovic diye bir araştırmacı Osmanlı akçeleri ile ilgili epeyi güzel çalışmalar yapmış. Bir de Yapı Kredi Bankası’nın..."

Onların çok ciddi bir koleksiyonu var...

"Evet, kesinlikle. İmparatorlukların tarihine baktığınız zaman hakikaten çok ciddi, bütün paralarını bulabileceğiniz çalışmalar yapılmış. Bu, Osmanlı paralarında yok. Bunun 1-2 nedeni olabilir. Birincisi Türkiye’de nümizmatik çalışmaları ile tarih çalışmaları birbirinden çok kopuk. Maalesef Türk üniversitelerinin Tarih fakültelerinde nümizmatik öğretilmiyor. Ve tarih hocalarımızın çoğu sikke inceleme konularına girmemişler. Büyük bir ihtimalle Türkiye’de sikkenin çok tarihi obje olarak kabul edilmesi – kimse dokunmaya cesaret edemiyor- nedeniyle. Baktığımız zaman sikkenin gündeme gelmesi tarih araştırmalarında değil, gazete haberlerinde; yurtdışına kaçırıldı diye... Kaybından herkesin sıkıntı duyduğu bir obje sikkeler…

Müzelere baktığımız zaman ise oralarda fazla çalışma imkânı yok, çalışmak çok zor. Onun da nedeni altyapılarının fazla kuvvetli olmaması herhalde, araştırmacılara o yüzden fazla fırsat veremiyorlar kendilerini riske atmamak için…"

Önceki çalışmaları sınırlı...

Müzelerin eleman sorunu var...

"Evet, bu nedenle de genellikle sadece sergileme gayesiyle kullanılıyorlar. Dolayısıyla Osmanlı paralarıyla ilgili çalışmalar çok sınırlı halde kalmış. Türk Nümizmatik Derneği’nin yayınları var. Orada da fazla bir araştırma ortaya çıkmıyor."

Kaç yaşlarında başladınız koleksiyonculuğa?

"Koleksiyon merakım ilkokul, ortaokul zamanlarında başladı, fakat para ile ilgilenmeye üniversite zamanında yöneldim. İlk Türkiye Cumhuriyeti’nin hatıra paralarıyla başladım. Ondan sonra altın Osmanlı paralarına…"

Türkiye’de yapılan müzayedelerde de paraya pek rastlanmıyor...

"Ülkemizde müzayede konularında çok başarılı firmalar var, fakat hiçbiri para ve madalyon konularına girmiyorlar."

Bir de şu var galiba; Türkiye’de insanlar sergileyebileceği şeyleri satın almak istiyorlar, paraları resim gibi sergileme şansı pek yok. Kasada saklanıyorlar... 50 tanesi yan yana gelse bile bir resimden küçük kalıyor...

"Evet! Görselliği olmayan bir obje, ama üzerinde çok önemli bilgiler taşıyor, tarihle direkt bağlantılı. Dolayısıyla tarihin laboratuarı olabilecek şeyler."

Bunlardan yola çıkarak da tarihle ilgili iddialarınız var...

"Tabii. Çünkü o yılları fazla bir ispat mekanizması yok. On binlerce sikke, üzerlerinde değişik mesajlar verebiliyor o dönemin insanları. O on bin tane veriden yola çıkarak o yüzyıllardaki tarihi, ekonomik yapı ile ilgili önemli yorumlar yapabiliyoruz."

Ekonomik durumla ilişkili...

Hangi madene basıldığından üzerinde ne yazdığına kadar…

"Neden Osmanlı’nın ilk 150 yılında hiç altın para basılmamış, İstanbul’u aldıktan sonra altın para darpedilebilmiş. Bu devletin gücü ile bağlantılı. Yani o dönemin ekonomisi ile ilgili çok ciddi bilgiler elde edebiliyorsunuz. Bir de ne olursa olsun bazı belgeler zaman içinde tahrip oluyor, yıpranıyorlar. Maden en dayanıklı şey olduğu için yüzyıllarca kalabiliyor, dolayısıyla tarihçiler oradan çok daha kolay bilgi edinebiliyorlar."

Kaç Osmanlı sikkesi basılmış?

"Bu çılgın projeye başlarken, 7 senedir hemen hemen sadece bu projeyle uğraşıyorum, 9-10 bin civarında para olduğunu düşünüyordu nümizmatlar. Şimdi bu kitabımız bittiği zaman, 8 cilt de tamamlandığında 15 bin paranın listelemesini yapmış olacağımızı düşünüyorum."

Siz neresindesiniz bunun?

"Şimdiden 12-13 binin üzerinde…"

Bitirmek üzeresiniz yani…

"Tabii, tabii. Çalışma bitmek üzere; fakat bir cilt bittikten sonra onun literatür araştırması ve basılmadan önce bütün müzelerdeki paraların gözden geçirilmesi en az 3-4 ay alıyor. Geçen sene sonunda biz 8 cildin yüzde 80’ini tamamlamıştık.

15 bin para olmasına rağmen bence zamanında darpedilmiş fakat bugüne kadar gelememiş minimum 5 bin para daha var. Çok büyük miktarda paranın kaybolduğunu, bugüne kadar gelmediğini düşünüyorum."

Onlarla ilgili yazılı belgeler var mı?

"Yazılı maalesef hiçbir şey yok. O tip şeylerin fermanları, yazıları bugüne kadar hiçbir araştırmacı tarafından ortaya çıkarılamadı."

Peki, neden var olduğunu düşünüyorsunuz?

"Örneğin bir darphane var, 40 yıllık bir sultanın saltanatı döneminde kurulmuş. Bakıyorsunuz bugün o darphaneden 2 değişik tip para var. 40 sene boyunca bir darphanede sadece 2 tip para basılmış olması mümkün değil. Muhakkak ki onların değişik tipleri basıldı, fakat geri toplandı, eritildi, yeniden para haline getirildi."

8 cilt tamamlandıktan sonra bir ek cilt gerekecek sanırım...

"Evet, o ana kadar bulamadıklarımızdan ve kendi koleksiyonlarını inceleyip ‘bunlar da vardı’ diye bize yollanan resimlerden herhalde bir cilt daha çıkacak. Müzelerle ilk başta çalışmaya başlarken nümizmatik dünyasında beni tanımayanlardan randevu almak çok kolay bir şey değildi; kasalarını açıyorlar, hazinelerini sizinle paylaşıyorlar, hem güven ortamı olması lâzım hem de çalışmanızın bir netice vereceğini görmeleri. Çoğu müze en başta çalışırken para istiyordu, ilk cildi gördükten sonra bir kısmı paraları iade etti ‘özür dileriz, böyle bir çalışma yapacağınızı bilmiyorduk’ diye. Şimdi de hangi müzeye gitsek çok rahat bir çalışma imkânı sağlıyoruz."

Sizin koleksiyonunuzda ne kadar sikke var?

"İlk başlarda biriktirdiklerimin çok ciddi bir koleksiyon olduğunu düşünürdüm. 4 bin 500 civarında Osmanlı param var. Zaten bu kitaba başlamamın bir nedeni de müzeleri gezdikçe Osmanlı paralarını hiçbir zaman tamamlayamayacağımın farkına varmış olmam. Koleksiyonda olmasa da kitapta hiç olmazsa tamamlansın diye…"

Başka ne biriktiriyorsunuz?

"En sevdiğim koleksiyonlardan birisi Osmanlı mali belgeleri, fiskal dokümanları. Eski dönemde ilk varak-ı sahiha ile başlayan matbu damgalı ve çok kaliteli kâğıtlara basılmış sözleşmeleri, kontratları, borçlanma senetlerini, o tip belgeleri topluyorum.

Türkiye’deki yardım kurumlarının gelişmesiyle ilgili, onların kurumsal tarihlerini açıklayabilecek obje ve yazıları da biriktiriyorum. Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Türk Tayyare Cemiyeti, Türk Maarif Cemiyeti gibi…"

O zaman daha çok kitaba gebe bir durum var ortada.

"Zaten şimdi ilk yapmaya çalıştığım şey Himaye-i Etfal, Hilal-i Ahmer gibi kurumların tarihçelerini yazmak. Hemen hemen 5-6 tane kitap hazır gibi. Fakat bu sikke olayına başlayınca o kadar içine girdim ki çok zor, imkânsız bir proje olduğunu görünce 7 yıldır ona sebat ettim, ona çalışıyorum."

Siz şu anda sadece bunlarla mı ilgileniyorsunuz?

"Benim bir danışmanlık şirketim var, orada zaman zaman projeler geliştiriyorum ticari olarak. Hakikaten çok başarılı, işine motive olmuş, odaklanabilecek bir iki genç işadamı arkadaşım var, onlara koçluk yapıyorum, ama bunlar ticari olarak değil tamamen onlara destek olma açısından... Zaman zaman onların karar verme mekanizmalarında tecrübelerimi paylaşıyorum."

Kitabın yeni cildi 2 hafta sonra çıkıyor dediniz. Diğerlerinin periyodu nasıl olacak?

‘Tahmin ediyorum 3-4 ayda bir cildi tamamlayacağız ve yılda 3 kitap en azından yapacağımızı düşünüyorum. 2011’in sonunda kitapları bitirmek istiyorum ki çok güzel başka bir projemiz var, ona geçmek istiyorum."

Bir sonraki proje...

Şimdi onu soracaktım, bundan sonraki proje ne olacak?

"Ege kıyılarımız Milattan Önce 500’lü yıllarda ilk paranın darpedildiği yer. Dolayısıyla dünyanın en güzel para müzesinin yapılmasının Türkiye’ye nasip olması lâzım. Çok ciddi bir proje geliştirdik konsept olarak."

Kimlerle birlikte?

"Önder Küçükerman, Selçuk Kiper, Ahmet Somuncuoğlu gibi bu konseptin oluşturulması için aylarca çalıştığımız arkadaşımız oldu. Onlarla İstanbul Para Müzesi diye bir para müzesi kurmayı planladık. Yine bunu vakıf olarak yapmak istiyoruz."

Sizin koleksiyonunuz da orada yer alacak tabii.

"Benim koleksiyonum orada olacak, ayrıca bir para müzesi açtığınız zaman Türkiye’de ne kadar koleksiyoner varsa parasını orada göstermek ister. Oradaki en önemli şeylerden birisi benim koleksiyonumda da olan İslami sikkeler olacak. Biraz önce de söylediniz sikkeler görsel şeyler değil. Dolayısıyla biz sikkelerden başlayarak o ülkenin veya o grubun, İslamiyet’in tarihini ve ekonomisini anlatmak istiyoruz. Yoksa sadece paraları sergilerseniz yılda 500 kişi gezer o müzeyi. Halbuki orada üniversite ve lise gençliğinin faydalanabileceği bankacılık nedir, nasıl kullanılır, parayla bağlantısı nedir, tarih nedir sorularının yanıtları verilirse farklı olur. Yani müze, bir tarih laboratuarı gibi çalışmalı."

Yer belli mi?

"Vakfımızın yerini kendi temin edebilecek bir gücü maalesef yok. Dolayısıyla bunda muhakkak ya bir kamu kuruluşundan, Vakıflar’dan ya da özel sektörde ortak çalışacağımız bir kuruma ihtiyacımız olacak. Ama biz kendimiz yapıyormuş gibi projemizi hazırlıyoruz. İnşallah 2012’den sonra da yer bulup gerçekleştirmeye çalışacağız.

Dünyada sadece para müzesi olarak çalışan çok az müze var. İspanya’da, Atina’da, Amsterdam’da var örneğin… Bunlar, daha çok nümizmatik müzelere benzer müzeler, bizimki daha interaktif, bilgisayarlar vasıtasıyla ya da video projeksiyonlarla sikkenin yapımını, ekonomiyi, bankacılığı, tarihi anlatan bir müze olacak."

Koleksiyonculuk ve Nilüfer Damalı Eğitim Vakfı

Anneniz cumhuriyetin ilk kadın öğretmenlerinden Nilüfer Damalı... Onun adına bir de vakıf kurdunuz... Koleksiyonculuğa yönelmenizde annenizin payı var mıydı?

"Koleksiyonculukla ilgili ailemden çok destek gördüm. Meselâ vakfımızın çok değişik bir koleksiyonu var; ipek mendil koleksiyonu… Bu koleksiyon, annemin nişanlandığımızda eşime ipek mendil hediye etmesiyle başladı. Üzerinde Sivas haritası çok güzel resmedilmiş ve hakikaten iyi bir teknikle resmedilmişti. Aynı mendili biz bugün çoğaltıp bir okazyonda dağıtabilir miyiz diye düşündük o teknikle, o kalitede bugün bu ipek baskıyı yapabilecek bir yerle maalesef karşılaşmadık. Dolayısıyla öyle bir hatırayla elimize geçti, ondan sonra da mendilleri toplamaya başladık."

Dünyada mendil koleksiyonculuğu var mı?

"Sadece mendil koleksiyonu olarak görmedim. Osmanlılar tarihi olayları mendile aksettirmede çok başarılı olmuşlar. Benim koleksiyonumda yurtdışında basılmış İngiliz ve İtalyan mendilleri var. Meselâ Çanakkale Savaşı ile ilgili İngilizlerin bir mendili var. Mendilin üzerinde ‘To  Constantinople’ yazıyor. Çanakkale’ye geliyorlar, İstanbul’u fethedecekler, İstanbul’u fethettikten sonra Osmanlı’da kullanacakları bayrağın bile tasarımını yapmışlar ve mendile işlemişler."

Vakıf fikri nasıl doğdu?

"Annemi çok erken yaşta kaybettik. Maalesef 67 yaşında vefat etti. Ve hakikaten bütün hayatı boyunca bizim eğitimimizle ilgili büyük fedakârlıklar yaptığını görüyorum. Onun bir şekilde isminin unutulmaması, aramızdan kaybolmaması için böyle bir vakıf kurup ailece onun adını devam ettirebilmek istedik. Kitap olayı bundan 7-8 sene sonra başladı. Onun da iyi bir yol olduğunu düşündük. Kitaplarla hiç olmazsa ismini yaşatabiliriz."

Bütün kitapları vakıftan çıkarıyorsunuz…

"Evet, Nilüfer Damalı Eğitim Vakfı’ndan."

Başka neler yapıyor vakıf?

"Vakfın gelir sağlayıcı çalışmaları var. Örneğin eşim hobi olarak kolye tasarımı yapar, kolyelerini her sene bir sergi ile satar ve bütün gelir vakfa kalır.

Bu arada resim yarışmaları yapıyoruz. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde görme özürlü öğrencilere burs vererek kazançlarımızı değerlendiriyoruz."

200 bin Osmanlı parası incelendi...

Kaç Osmanlı parası incelendi şimdiye kadar?

"200 bin civarında Osmanlı parası inceledik. Bu tabii sadece Türkiye’deki paralarla olmuyor. New York’taki American Numismatic Society, Washington’daki Smithsonian, İngiltere’de British Museum, Fransa’daki Bibliothèque Nationale de France, Almanya’da çok ciddi üniversite koleksiyonlarını, Atina Müzesi’ni inceledik. Balkanlar’da da çok ciddi koleksiyonlar var Osmanlı paraları ile ilgili ve Türkiye’de de hem Arkeoloji Müzesi, hem Yapı Kredi hem de Darphane Müzesi’nin paralarını inceledik, ancak bu şekilde bu paraları toparlayabildik. Ve bu çalışmaya ilk başladığımızda çok zorlandık."

Bir ekip oluşturdunuz herhalde...

"Tabii, çok ciddi bir ekibimiz var. Ayrıca Osmanlı paralarına gönül vermiş fakat yüz yüze tanışmadığım en azından 6-7 kişi ile ayda 15-20 kere karşılıklı mailleşiyoruz. Onlar da bu proje için en az benim kadar heyecan duyuyorlar, resimler buluyorlar, yolluyorlar. Meselâ Yemen paraları çok özel bir konu. Ve Türkiye’de fazla bilinen bir coğrafya olmadığı için uzmanı da yok. Hollanda ve Almanya’daki 2 uzmandan çok ciddi destek alıyoruz. Proje başladıktan ve ilk cilt çıktıktan sonra bu projenin devam edeceğine inananlar çok ciddi destek vermeye başladılar."

Bu konularda ilginizi çekebilir