Singapur'dan Tayland'a
Prof. Dr. Nurettin BİLİCİ / Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi
"Yollardan hiç korkum olmaz, rüzgar götürür beni gideceğim yere" (Je n'ai pas peur de la route, le vent nous portera…). Fransız Grup "noir desir" böyle diyor dizelerinde. Dilimizde bu şarkı, 13 kişilik grubumuz ve rehberimizle birlikte düştük yine yollara.
Singapur Hava Yolları ile İstanbul-Singapur arası yolculuğumuz 9 saat sürecek. Her biri ayrı bir Singapur güzeli görünümündeki özgün giyimli hosteslerle yolculuk hiç de sıkıcı geçmiyor. İstanbul'dan öğleden sonra çıktık. Ertesi gün, gün doğmadan Singapur'dayız. Singapur'da yeni bir gün başlıyor. Türkiye'de ise henüz bir önceki gün bitmedi. Daha Türkiye'de gece yarısı ve insanlar uyuyor. Arada 6 saatlik bir zaman farkı var.
Asya Kıtası'nın en güney noktasındaki stratejik noktada (Hint Okyanusu ile Güney Çin Denizi arasında) İngilizler tarafından kurulan Singapur kısa sürede dünyanın refah düzeyi en yüksek ülkelerinden biri haline gelmiş. 4.5 milyon nüfus, 64.000 dolar kişi başına düşen milli gelir. Kıtadan güneye doğru uzanan Malezya'nın uç noktasında yer alıyor. Yüzölçümü sadece 639 km2. O kadar küçük ki haritada yerini göstermek mümkün olmuyor. Bu durum onu dünyanın nüfus yoğunluğu en yüksek ülkesi yapıyor. Nüfusun %75'i Çin kökenli, %15 Malezya, %6'sı Hindistan kökenli. Singapur'da geniş, düzenli caddeler gördük. Şehir - ülke tropikal bitki örtüsü korunarak inşa edilmiş. Ülke adeta denizle iç içe… Singapur nehri ve diğer kanallar. Denizi ve kanalları gökyüzünden seyreden 80 - 100 katlı gökdelenler. Bunların önemli kısmı uluslararası önemli finans kuruluşlarına ait. Singapur vergi cenneti olarak nitelendirilen ülkelerden biri. Burada vergi oranları çok düşük.
Singapur bir kurallar ülkesi. Otelde sigara içmek bir yana; sokaklarda sigara içecek yer bulmak bile bir mesele. Yere izmarit atmanın cezası 100 dolar. Şehir içindeki tabelalarda da bu ceza her yerde anons ediliyor. Singapur'u dolaşırken "bu memlekette hiç mi sigara içen yok" sorusu insanın aklına takılıyor. Yerler "bal dök yala" derler ya o cinsten. Singapur'da orkide bahçelerini dolaştık. Vahşi hayvanların yaşadığı ormanda gece safarisi yaptık. Teleferikle ulaştığımız Sentosa Adasını gördük. Yürüyüş yapan, koşan insanları seyrettik.
Singapur'da sıcaklık 26 derece idi. Tüm sene boyunca da bu civarda kalıyor. Tam bizim Nasrettin Hoca'nın istediği cinsten bir iklim. Biz İstanbul'dan ayrılırken orası kışı yaşıyordu ve soğuktu. Ekvatorun 137 km kuzeyinde hep yazı yaşayan bu ülkeyi yeni yıl kutlamaları yaparken terk ettik. Singapur Çin'de olduğu gibi ay takvimini kullanıyor.
3 saatlik uçak yolculuğu ile daha kuzeye Tayland'ın başkenti Bangkok'a ulaştık. Bangkok Tayland'ın 68 milyon nüfusunun 14 milyonunun yaşadığı başkent. Zenginlikten fakirliğe geldik. Kişi başına düşen milli gelir bu ülkede 5.000 dolar civarında. Burada Singapur'un tersine sigara içme özgürlüğü var. Otel dahil her yerde insanlar sigaralarını tüttürüyorlar. Tayland kelimesi zaten "özgürler ülkesi" anlamına geliyormuş.
Sea Food Market'te deniz ürünlerimizi kendimiz satın alıp parasını ödedik. Arkasından istediğimiz şekilde pişirmelerini istedik… Tayland bir deniz ürünleri ve tropik meyveler ülkesi. Siyam Niramit Shov'da (dünyanın en yüksek sahnesine sahip olan tiyatro binası) Tayland Krallığı'nın tarihini anlatan şovu seyrettik (Tayland Krallığı'nın eski adı Siyam Krallığı idi) . Ayutthaya'ya (Bangkok'dan önceki başkent) otobüsle gittik, tekne ile Chao Phraya nehri üzerinden geri döndük.
Tayland'ın haritadaki yerine ilk kez 1985 yılında Brüksel'de doktora öğrencisi iken bakmıştım. Benim gibi Brüksel Özgür Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne Belçika Hükümeti'nin burslu öğrencisi olarak gelen Sompid Kattiyapikul'u tanıdığım zaman. O uluslararası hukukta doktora yapmak üzere gelmişti. Kısa boylu, tıknaz, sürekli gülen yüzüyle hatırlıyorum Sompid'i. Tayland kültürel ve sosyal yapısı Avrupa'nınkine benziyor gibi geliyor bana. Aslında din farklı: Burada Budizm var. Tayland'ın %92'si Budist. Tapınaklarda ibadet (meditasyon) yapan insanlar. Altın Buda Tapınağı, Uyuyan Buda Tapınağı başkentin iki önemli ibadet yeri. Kadın erkek ilişkilerinde özgürlük; yeme-içmede özgürlük… Burada hayat tıpkı Elizabeth Gilbert'in "Ye, dua et, sev" isimli kitabında anlattığı cinsten bir hayat. Güleryüzlü insanlar, sinirlenmek yok, tartışma yok, kavga yok… "Mai pen rai" (sorun yok, tasaya gerek yok) ilkesi düstur edinilmiş. Budizmin iki temel kolundan biri olan ve Tayland'lıların tercih ettiği Theravada Budizmi diyor ki: "Balık suda… Pirinç tarlada; Gülmeyi seçen güler, ağlamayı seçen ağlar".
Doktora öğrenciliğinden arkadaşım Sompid'in ülkesi Tayland: "Tebessümler ülkesi". Caddelerde, tapınaklarda gördüğümüz; kafaları kazınmış, turuncu veya safran rengi cüppeli keşişler, keşiş adayları gülümsüyorlar. Eller çenenin altında "Thai selamı" yapan ve boynumuza çiçekler takan Taylandlı kızlar gülümsüyorlar. Tayland'lı fakirliğine, tüm diğer sorunlarına rağmen gülümsemesini korumuş. Tayland gerçekten fakir ve sorunlu: Komşularıyla sorunlu. Özellikle Batı komşusu Birmanya ve doğu komşusu Kamboçya ile kanlı bıçaklı. Ülke içinde 17 kez darbe yaşanmış. İktidar askerle sivil arasında gidip gidip gelmiş. Bir de Aralık 2004'de gelen doğal afet. Tsunami sel felaketi. Hint Okyanusu'ndan doğan muson rüzgârları kuvvetli yağmurları getirmiş, bu da kıyı şeridinde sel baskınlarına yol açmış.
Ülkede halen kralın büyük otoritesi var. Hem kendisinin hem eşinin doğum günleri, ülkede ulusal bayram olarak kutlanıyor ve bu günler resmi tatil olarak ilan edilmiş. Kral şimdi hastanede. Ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Muhalefet (kral karşıtları) yoğun çalışma içindeler.
Bangkok'un kanalları üzerinde gezinti yaptık. Kanal kenarlarına yerleşmiş gecekondulardaki yoksulluğu gördük. Yüzen çarşıda tropikal (egzotik) meyve satıcısı kadınların meyvelerinden alıp yedik.
Son iki günümüz Tayland'ın sahil kenti Pattaya'da geçti. Burada sahil boyunda uzanan cadde üzeri, adeta bir açık hava genelevine dönüşmüş. 3-4 km'lik yol boyunca, kendilerini pazarlayan genç kızlar, kadınlar ve onlarla pazarlık eden erkeklerle dolu yolda yürümek adeta imkansız hale gelmiş. Şehirde adım başı masaj salonları… Fuhuş sektörü ülkenin önemli bir gelir kaynağı haline gelmiş.
Pattaya'dan tekne ile gittiğimiz Mercan Adasında akşamüstü seyrettiğimiz Alcazar Show ise aklımızda kalan en güzel anı. Açık havada, iki bin kişiyle birlikte, deniz üstüne inşa edilmiş Tayland evlerinden (kulübelerden) çıkan ışıklar, havai fişekler, danslar ve güzel müzik eşliğinde büyülü bir akşam geçirdik.