Şirkete mi kredi verilir, yoksa teminata mı? (I)
Zahit Çetin / PwC Türkiye Danışmanlık Hizmetleri - Kıdemli Müdür
Şirketlere krediler gelecekte ihtiyaçları doğrultusunda kullanması için sağlanmaktadır. Gelecek belirsizlik demektir ve bir sürü soruyu da beraberinde getirmektedir. Örneğin:
·Kredi geri ödemesi operasyonlarından sağlanacak nakit akışı ile ödenebilecek mi?
·Geçmişteki şirketin performansı düzenli bir nakit akışını gösteriyor mu? Yoksa operasyon dışı gelirler ve giderler nakit akımını önemli ölçüde etkilediğinden şirketin sürdürebilir asıl faaliyet kârının tespiti zor mu?
·Yeterli teminat sağlansa bile aslında ihtiyaç duyulmayan bir kredi sağlanmış olabilir mi? Bu tarz fazladan kullanılan bir kredinin geri ödemesi şirkete nakit akım problemleri çıkarabilir mi? Sağlıklı yürüyen bir operasyon zora girebilir mi?
Doğru bir kredi ilişkisinde önceden şüphelerin ortadan kalkması gerekir. Bazen verilen teminatlar ise kredi başvurusunun olumsuz yönlerini kapatan bir kalkan gibidir.
Alışkanlıkların zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olurlar. Benjamin Dizraeli
Ne için kredi kullanılır?
Bankalar sağlıklı büyüyen bir ekonominin önemli bir parçasıdır. İş dünyasının ihtiyaç duyduğu finansmanı sağlamada çok büyük rol oynamaktadır.
Şirketlerin finansman ihtiyacının bilindiği gibi temelde iki nedeni vardır:
1.Yatırım finansmanı sağlamak
2.İşletme sermayesi ihtiyacını (İSİ) finanse etmek.
Şirketler tarafından yatırım, mevcut iş hacmini büyütmek, çeşitlendirmek ve iyileştirmek amacıyla yapılmaktadır. Yatırımın fizibilite çalışması (yani yeni yatırım için harcanacak tutarın tespiti ve yatırımdan sağlanan faydalar ile yatırımın geri ödeme zamanı) detaylı olarak yapılır, veya yapılması gerekir.
İSİ ise asıl faaliyet döngüsü içerisinde ihtiyaç duyulan fon gereksinimidir diyebiliriz. Genelde bize öğretilenin aksine cari (döner) varlıklar eksi cari borçlar bize İSİ tutarını vermez. Yani nakit ve benzeri diğer hazır değerler, kısa vadeli banka borçları vs. veya sabit kıymet yatırım için yapılan ticari borçlanmalar operasyonları sürdürmek için gerekli işletme sermayesi tutarının tespitinde dahil edilmemelidir.
Örneğin, üretici için, hammadde alımından başlayıp, üretim süreci ve sonrası satıştan tahsilâta kadar geçen süre içinde ihtiyaç duyulan fon miktarını İSİ olarak düşünebiliriz. Eğer vadeli alım yapıyorsa üretici, fon ihtiyaç süresi ve tutarı doğal olarak o kadar azalacaktır. Genelde göreceli olarak hizmet sektörünün İSİ'sinin üretim sektöründekinden az olduğunu söylenebilir. Yalnız hizmet sektöründe çarkın dönmesi durduğu zaman hasar büyük olabilir; şirketin batışına sebep olabiir.
Nakit ve diğer menkul kıymetler ise İSİ'yi karşılamada kullanılabilecek iç kaynaklardır. Eğer iç kaynak kullanılmıyorsa, fon ihtiyacı için dış kaynak kullanılacaktır (kısa vadeli banka kredileri, faktöring vs.). Dolayısıyla İSİ ile İSİ için kullanılan fon kaynakların birbirine karıştırılmaması gerekmektedir.
Bazı durumlarda ise işletme sermayesinin kendisi kaynak yaratmaktadır. Bu durum genelde satıcı vadelerin çok uzun, alıcı vadelerin olmadığı (yani peşin) veya daha kısa olduğu iş modellerinde ortaya çıkmaktadır (perakendeciler gibi).
Peki, niye dış kaynak?
İşletmeler, borçla finansmanı temel olarak iki sebepten tercih ederler:
-Özkaynakla finansmana göre daha ucuz olması ve
-Vergi tasarrufu etkisi.
Kredi başvurusunun değerlendirilmesi
Şirket bilgileri ve bunun yanında sağlanan finansal bilgilerin ışığında yapılan derecelendirmeler sonucunda kredi şartları oluşturulmaktadır. Tabii bu şartların en önemli unsurlarında biri teminat tipi ve tutarı olacaktır.
Burada anlaşılması gereken husus kredinin ne için alındığıdır:
1. Yatırım için ise yapılacak yatırımın detaylı analizi hayati değer taşımaktadır. Daha önce belirtildiği gibi borcun geri ödemesinde yapılan yatırımın rolü kredi başvuru esnasında açık olarak anlatılmadır. Beklenen getiri oranı ile kullanılacak kredinin uyumlu olması gerekir. Ayrıca yatırımın geri ödeme süresi ile alınan yatırım kredisinin vade uyuşmazlığı varsa, aradaki farkın nasıl kapatılması öngörüldüğü belirtilmelidir (kârlılıkta artış, ölçek ekonomisi vs.).
2. İSİ için alınması öngörülmüş ise, işletme sermayesinin alt kalemleri incelenmelidir. Ticari alacaklar, stoklar ve ticari borçlar için yaşlandırma çalışmaları istenmelidir. Diğer alacaklar ve borçlar varsa bunların nakit akışına etkisi ölçülmeli ve İSİ'ye dahil edilmelidir. Eğer satışlarda veya operasyonlarda mevsimsellik varsa İSİ de yıl veya ay içindeki değişikler tespit edilmeli ve İSİ'deki dalgalanmaların boyutu belirlenmelidir. Yani istenen kredinin tutarı ile gerçek İSİ arasındaki bağ kurulması gerekmektedir. Hatta müşteri kalitesi bile İSİ için verilen kredinin tutarını belirlemede rol oynamalıdır. Çünkü kâr marjı düşük işlerde ödemelerdeki gecikme nakit akışını, dolayısıyla kredi geri ödemelerini zora sokabilir.
Sonuç olarak en mühim soru: Şirket faaliyetlerinden kâr ve sonrasında yeterli nakit yaratabiliyor mu? Ve nakit yaratma kapasitesini kredi vadesi boyunca sürdürebilecek mi (İSİ'deki olumsuz değişimin faaliyetten yaratılan nakdi kısıtlama durumu var mı?)
Teminat ise başvurunun değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan sonuca göre belirlenmektedir. Fakat eğer kritik sorulara net yanıtlar verilemiyor/alınamıyor ise bazen kredi verilirken ilk düşünülen kıstas olabilmektedir.