Siyasetçi, siyasetçinin dostu olmalı

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Siyasetçileri korumalıyız, teşvik etmeliyiz. Siyasetçi, siyasetçinin dostu olmalıdır" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

BURSA - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Ördekli Kültür Merkezi'nde düzenlenen Şehrengiz Dergisi'nin "Bursa'ya Değer Katanlar Ödülleri" töreninde yaptığı konuşmada, derginin çok hoşuna gittiğini söyledi. 

Derginin daha önceki bir sayısında kendiyle ilgili bir dosya hazırladıklarını, onu da çok başarılı bulduğunu belirten Arınç, şunları kaydetti: 

"Çocukluğumdan bugüne gelinceye kadar doğrusu benim bile toparlamakta zorluk çekeceğim bilgileri bir araya getirmişler ve eşimle, ailemle ilgili bir dosya yapmışlardı. Hoşa gidebilecek bir dosya yapmışlardı. Daha sonra her sayısını takip ettim. Bir yayıncı olarak gözlemlemek gerekirse dergi mükemmel, iyi bir kağıda basılıyor. Fotoğraflar, çok güzel." 

Arınç, derginin içeriğinin çok güzel olduğunu, bu yüzden her sayısını temin etmeye çalıştığını dile getirerek, şöyle konuştu:

"Daha sonra bir İngilizce kelimeyle 'Sultan City'yi başlattılar. Onu da çok beğendim. Tabii 'Sultan'ın Şehri', Bursa'yı kastediyor ve sultanımız olarak da Emir Sultan Hazretleri'ni alıyor. Bursa'yı Türkiye'ye, Türkiye dışında da dünyaya tanıtan önemli bir dergi. İbrahim Bey ve eşleri, başarılı bir çalışma ile önemli bir başarıya imza attılar. Belki derginin son sayılarında yok ama ondan önceki sayılarda ağabeyim Kutlay Arınç'ın da iki kıtalık şiirleri yayınlanmaya başladı.

'Dert söyletir, aşk ağlatır' derler. Ağabeyim de biraz rahatsızlanınca çareyi şiir yazmakta bulmuş ama takip ediyorum son 1-2 sayıda yok şiirleri. Yani şair Eşref'ten sonra heccav türünden belki son örnek, Kutlay Arınç olabilir. Yani heccav, 'hicveden' demek. Diline dolanmamak, yanına çok fazla geçmemek lazım. Eleştirilebilecek birini bulursa ağabeyim, çok acımasız. Bazı hiciv şiirleri yazmış ama şimdi daha çok duygusal takılıyor. Onun da şiirlerini büyük bir merak ve beğeni ile izliyorum."

"Bana sanki siyasette bir ödül verecekler gibi. Özellikle aktif siyasi hayatımın sonuna yaklaştığımız günlerde, Allah ömür verirse, asker tabiriyle şafak saydığımız günlerde, böyle bir ödülle taltif edilmek benim için büyük bir başarı" diyen Arınç, şunları söyledi:

"Siyaset, uzun soluklu bir iş. Başarabilirseniz, sabrederseniz, azmederseniz, bu işte heyecanınızı kaybetmezseniz, özellikle halkla ilişkiler noktasında iyi bir performans gösterirseniz keyifle yapılan bir şey. Tabii siyasetin politikayla benzerliği var. Politika, kelime anlamı olarak ne anlama geliyor biliyoruz ama siyaset denince bunun kökü Arapça'dır. Seyis dediğimiz, yani atların bakıcılarından kinaye, 'iyi yöneten' demektir. Toplumu dünya ve ahiretiyle veya insanları huzurlu, mutlu, iyi, doğru ve güzel bir zamanda yetiştirmek demektir. Siyasetin bu anlamı, beni daha çok ilgilendirdi. Yani politika anlamı, dünyaca meşhur, bilinen bir anlamıdır.

Siyaseti de siyaset olarak yapmak gerektiğini düşünüyorum. Çok kitaplar yazılmış, çok şeyler söylenmiş olabilir. Aslında fiilen yapılan bir şeydir, yaşanan bir şeydir siyaset. Öyle akademik öyküler içerisinde kitap yazmakla, rapor hazırlamakla doğrusu iyi bir siyasetçi olarak yetişmek mümkün değil. Sahaya inmek, halkın arasına girmek lazım. Şüphesiz donanımlı olmak lazım. Düşündüğünüzü, vizyonunuzu, ilerisi için ne planladığınızı, halkın nasıl bir yaşam içerisinde mutlu olabileceğini, nasıl yönetilirse çok daha iyi bir ortamda huzurlu ve güvenli olabileceğini düşünmek demektir."

Un çuvalını güzel taşımak, siyasettir

Daha sonra Arınç, Mısır'ın İskenderiye şehrinde yaşayan bir alimin siyasetle ilgili geçmişte yaşadığı bir olayı anlattı. Alimin, İskenderiye limanında geminin gövdesine dayadıkları kalas vasıtasıyla gemiden un çuvalı taşıdıklarını ifade eden Arınç, şunları kaydetti:

"Hamalbaşı, hamallara şöyle sesleniyormuş, 'Hadi aslanlarım, hadi güzel hamallar, çuvalınızı siyasetle taşıyın.' Alim şaşırmış, bunlar hamal, omuzlarında bir çuval un var. Gemiye gidiyorlar, alıyorlar ve aşağı indiriyorlar. Siyasetle çuval taşımak da neyin nesi? Yaklaşmış, hamalbaşına sormuş, 'Ne demek istiyorsun?' Hamalbaşı, 'Ya sen alim bir adamsın, herkes seni böyle biliyor. Niçin bunu bilmez ve düşünmezsin?' demiş. 'Bilmiyorum, sana soruyorum.

Ne demektir bu' diyen alime hamalbaşı, 'Bana soracağına git hamallara sor' demiş. Kalasın üzerinde 50 kiloluk un çuvalını alıp aşağı inen bir hamal sormuş, 'Hamalbaşı size 'Çuvalları siyasetle taşıyın' diyor. Ne demek istiyor?' Hamal da başındaki sarığa, üstündeki giydiğine bakmış ve 'Bunu bilmeyecek ne var, hamalbaşı bize diyor ki 'Çuvalları siyasetle taşıyın.' Şunu demek istiyor, yere düşürüp patlatmayın. Un çuvalını güzel taşımak, siyasettir. Yere düşürüp patlattınız mı siyaset dışında bir şey. Hayatımız, hep böyle geçti. Un çuvallarını çoğu zaman yere düşürdük ve patlattık. Bazen yüzümüz bembeyaz, bazen de kıpkırmızı oldu ama düşürmeden götürmek lazım."

"Şimdi meclis başkanlığı dönemime, başka dönemlere bakıyorum, çok zor, sıkıntılı günler yaşadık ama en büyük sıkıntıyı şimdi hükümet sözcülüğünde görüyorum'' diyen Arınç, şu ifadeleri kullandı: 

''İçeride 6-7 saat bir şeyleri münakaşa ediyor, tartışıyorsunuz. Sonra karşınızda onlarca soru soracak bir gazeteci ordusu. O sorulara öyle cevaplar vermelisiniz ki un çuvalı yere düşüp patlamamalı. Neden? Çünkü öyle bir şey söyleyeceksiniz ki borsa düşmüşse yükselecek, yükselen borsayı yere düşürmeyeceksiniz. Yani kan, ter içinde kaldığımı, üzerime büyük bir yorgunluk çöktüğünü, yanlış bir sözcük kullanmamak için zorla laf çıktığını belki siz de fark ediyorsunuz. Halbuki rahat olsam, ben bir kelimeden bir saatlik konuşma üreten adamım ama hükümet sözcülüğünde söylediğiniz sözler yanlış anlaşılmamalı. Siz yanlış şeyler söylememelisiniz. Dış itibarımız, politikamız var. İçeride güvenliğimiz, kanunlar, tasarılar, teklifler, her gün yaşanan olaylar var. Sizin sözünüze bakıyor her şey."

En kötü, en zor haberlerin cuma günü borsa kapandıktan sonra verildiğini söyleyen Arınç, "Halbuki biz pazartesileri Bakanlar Kurulu yapıyoruz, her şeyin açık olduğu bir zamanda. Her olayı sükunete erdirebilecek, herkesin gönlüne, vicdanına hitap edebilecek, bir taraftan da hükümetimizin politikasını tersine çevirmeyecek şeyler söylememiz lazım. Bu bizi aslında terbiye ediyor" diye konuştu.

Birkaç ay önce Bursa'da Çerkes Kültür Derneği tarafından düzenlenen "Haluj Gecesi"ne katıldığını hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:

"O günler, Soçi Olimpiyatları'nın başlayacağı günlerdi ve Çerkesler, büyük göçten önce en büyük zulmün ve katliamın o topraklarda yaşandığını söylüyor. Ellerine bu olimpiyatları protesto eden kağıtlar almışlar, her masaya da bırakmışlardı. Konuşmacılar da Başbakan'ın Soçi'ye gitmemesini, Putin'le buluşmamasını istiyorlardı. Gönlümden farklı şeyler geçebilir ama hükümetin politikasına karşı bir şey söylemem de mümkün değil. Nihayet yerime oturdum, masada zannediyorum Çerkesçe veya Rusça Soçi Olimpiyatları'nı protesto eden ibareler vardı. Elimle kaldırmadım, yanımda kaldıranlar vardı. İnanır mısınız, Rusya'dan not aldık biz. Rusya diyor ki 'Başbakan Yardımcısı'nın masasında şunlar, şunlar vardı.' Bunun cevabı verilir. Cevabı çok da zor değil."

Arınç, Tayvan ile ilgili bir şey yapıldığında da Çin'in hemen harekete geçeceğini, Türkiye'nin dış politikasının birleşik Çin üzerine kurulu olduğunu söyledi. Osetya, Abhazya meselesinde Gürcistan'ın çok hassas olduğunu aktaran Arınç, Rusya'nın da başka hassasiyetleri bulunduğunu dile getirdi.

Herkes herkesi korur ama herkes siyasetçiyi taşlar

"Çok şükür bütün bunları tecrübeyle kazanabiliyor bütün insanlar" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazen de hissiyatımız galebe çalıyor. Allah ne verdiyse söylüyoruz. Ondan sonra da bunu izah ederken sıkıntılar ve zorluklar çekiyoruz. Ülke yönetmek, çok zor. Türkiye'yi yönetmek, çok daha zor. Türkiye, yönetilmesi en zor ülkelerden biri. Hamdolsun şu kadar yıldan beri, istikrarla bir yönetim ülkede başarılı işler yapabiliyorsa bu başarı payını herkes görebilir."

Türkiye'nin artık yönetilebilir bir ülke olarak dünyada liyakatle anıldığını ifade eden Başbakan Yardımcısı Arınç, şunları söyledi:

"Bazı olaylar belki bunu gölgelemeye çalışıyor. Siyasetçileri korumalıyız, teşvik etmeliyiz. Siyasetçi, siyasetçinin dostu olmalıdır. Herkes herkesi korur ama herkes siyasetçiyi taşlar ve siyasetçinin de en büyük rakibi, karşısındaki siyasetçilerdir. Herkes onlar için bir şey söyler, onları eleştirir. Kendi mesleğinden ya da çevresinden kim ne yaparsa yapsın gözünü kapatır ama siyasetçiye 'vur abalıya' kabilinden herkes bir şey söyler. Herkesin ağzına bir şey, biber sürmek mümkün değil. Siyasetçi, kolay yetişmeyen siyasetçileri korumak ve kollamak zorundadır. Hatalarına ortak olarak değil elbette. Onları uzun ömürlü bir siyasetçi haline getirmek lazım."

Başbakan Yardımcısı Arınç'a, ''Yılın siyaset ve devlet adamı'' ödülü ile vakıf eserlerinde gösterdiği hassasiyet nedeniyle özel ödül verildi. Dergi yöneticisi İbrahim Öge Arınç'a, özel işlemeli İznik çinisi hediye etti.