Siyasette yol arkadaşlığı önemli
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür'ün partisinden istifa etmesine ilişkin, siyasette yol arkadaşlığının önemli olduğunu söyledi.
ANKARA - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür'ün partisinden istifa etmesine ilişkin, siyasette yol arkadaşlığının önemli olduğuna dikkati çekerek ''Bu yol arkadaşlığı içinde görüş ifade etme imkanı varsa hatta görüş değiştirmek için karşılıklı istişare etme imkani varsa bunu sonuna kadar denemek gerektiğine inananlardanım'' dedi.
NTV'de gazeteci Mehmet Barlas'ın sunduğu programa katılan Davutoğlu, gündemdeki konuları değerlendirdi.
AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür'ün partisinden istifa et ilgili soru üzerine Bakan Davutoğlu, Şükür'ün istifasının gerekçelerini ve açıklamalarını bilmediğini dile getirdi.
Bakan Davutoğlu, şunları söyledi:
''Ama Sayın Hakan Şükür, milletvekili arkadaşımız olarak Kızılcahamam'da birlikteydik hatta birlikte maçta oynadık. Hepimizin sevdiği, görüşlerine önem verdiği ve görüşlerini rahatlıkla parti zemininde ifade edebilen bir arkadaşımız. Sosyal medyada da bunları ifade ediyor ben de sürekli takip ediyorum. Dolayısıyla bu yol arkadaşlıklarına kişisel olarak önem veririm. Gerekçelerini bilmediğim için haksızlık etmek istemem. Siyaset içinde yol arkadaşlığı önemlidir. Bu yol arkadaşlığı içinde görüş ifade etme imkanı varsa hatta görüş değiştirmek için karşılıklı istişare etme imkanı varsa bunu sonuna kadar denemek gerektiğine inananlardanım. Yol arkadaşlığının çok önemli bir kavram olduğuna inanıyorum. Parti içindeki ortamı da bildiğim için doğrusu Hakan Şükür'ün bunu ifade edebileceği zeminler olduğu kanaatindeyim. Benim için doğrusu sürpriz oldu.''
"AK Parti'nin yaptığı demokratikleşme sebebiyle orada bulunuyor''
CHP'li Mustafa Balbay'ın Meclis'teki kendisine yönelik sözleriyle ilgili soru üzerine Dışişleri Bakanı Davutoğlu, gerçekten çok üzüldüğünü, siyasi görüş ayrılığı olabileceğini belirterek hiçbir insanın hapiste bulunmasından hazzedilmeyeceğini dile getirdi.
O günün sabahında Nelson Mandela için Güney Afrika Cumhuriyeti Büyükelçiliğine giderek Türk milleti adına taziye mesajı yazdığını ve kendisine sorular yönetildiğini anımsatan Davutoğlu, şunları belirtti:
''Sayın Balbay'ın demokratikleşme adımlarına paralel olarak hükümetin attığı adımlarla serbest bırakılmış olmasını memnuniyet duyduğumu ifade ettim. Özgürlük ve hukuk devlet arasında açıklama yaptım. Hislerim de buydu. O gün Meclis'te Sayın Balbay, 10 dakikalik konuşma hakkını aldı. Doğrusu hayretler içinde kaldım. Konuşmanın kendisi kelime oyunlarına dayalıydı. Konuşmanın çok alakasız bir yerinde, Davutoğlu'nun 'd'si düşmüş de 'Avutoğlu' yani, herkesi avutan şey gibi. O anda atmosfere baktım. Sataşmadan söz alayım dedim, ama son konuşmacıydı, oylama aşamasına gelmişti, tekrar gerginlik olmasın diye açıkçası tereddüt ettim. Dışarı çıkınca gazeteciler 'ne düşünüyorsunuz' diye sordu. Eğer konuşmuş olsaydım söyleyeceğim şeyleri gazetecilere ifade ettim. Konuşmadıysam Meclis'e saygımdan konuşmadım. Bir kere, bu kadar şeyden sonra meclise hitap ediyorsa Meclis'e saygı göstermesi gerek. Orada bulunmasına sebep olan kişisel başvuru hakkını kabul eden AK Parti grubu, AK Parti hükümeti. Kendi partisi ise ona muhalefet etti. AK Parti'nin yaptığı demokratikleşme sebebiyle orada bulunuyor. En azından bir teşekkür beklerdik diyecektim. Sonra da şunu söyledim: Söylerken de utandım açıkçası aynı şeyi benim yapmış olmamdan. Peki Balbay'ın 'b'sini düşürdüğümüzde geriye ne kalır. Albay, bizim Türk Silahlı Kuvvetlerinde çok şerefli bir rütbedir. Ama siviller, genç subaylar rahatsız diye, genç subayların üzerinde kendisi bir mevki sahibiymiş gibi böyle bir üslupla bir şey söylemişse ve bu yüzden hüküm giymişse benim Balbay'ın 'b'si düşürse 'albay'lık kalır geriye demem de ne hissederdi kendisi acaba dedim. Yani yakışır mı?''
''Çözüm süreci aslında hepimiz için bir sınav''
Türkiye-Ermenistan ilişkileriyle ilgili sorular üzerine Davutoğlu, tarihle siyaset ilişkisinin yeni bir zeminde tanımlamak gerektiğini ifade ederek "Türk Ermeni ilişkilerini daha soğukkanlı, daha empati yapan ama mutlaka psikolojik boyutu göz önünde bulunduracak şekilde bir entelektüel tartışma açılması ve bizim de bundan korkmamamız lazım" değerlendirmesinde bulundu.
''Sözde soykırım'' iddialarıyla ilgili sorular üzerine ise Bakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Tam da 'Tarihi Derinlik' kitabını 'Stratejik Derinlik' kitabıyla paralel yazmayı düşünüyordum bundan 10 yıl önce, gecikmişti. Şimdi onun bir bölümünü yazıyorum, ''Ulusalcı Tarih Yazımını ve Siyasi Algı Sonuçları' diye... Burada geriye dönük tarihi yazmaya başladığınızda Balkan milletleri, Kafkas ve Arap milletleri aynı şekilde Osmanlı ile hesaplaşırken, kolektif kimlik, sanki eskiden beri süren kolektif kimlik eskiden beri süren bir kolektif direnç sonra da başarıyla sağlanan bir kolektif isyan ve özgürlük gibi bir hikaye oldu. Bizim ulusalcı tarihimizde de farklı yaklaşımlarla kendi ulusal kimliğini öne çıkartan bir yaklaşım sergilenmiştir. Bu kadar tecrübeden sonra 19. yüzyıl ikinci yarısından sonra bize bulaşan bu hastalık 20. yüzyılda büyük travmalara yol açtı şimdi herkesin olgunlaşması lazım. Herkesin eteğinde taşı yeni bir tarih algısıyla ortaya döküp paylaşabilmesi lazım."
Çözüm süreciyle ilgili soruya ise Davutoğlu, şu yanıtı verdi:
"Çözüm süreci aslında hepimiz için bir sınav. Sayın Başbakanımızın 2005' te Diyabakır'da yaptığı bir konuşmasında, daha sonra arka arkaya gelen konuşmalarda, bunlar zihniyet değiştirici şeyler bazıları bunları anlayamıyor ve statik bir şekilde tarih akarken kendisi sabit durmaya çalışıyor. Sen tarihin parçasının sabit durmaya çalışırsan tarih seni alır götürür. Yapmamız gereken tek şey: bu topraklarda yaşayan 75 milyon vatandaşımızın, kardeşimizin çağdaş devletin vatandaşlık bilinci etrafında eşit vatandaşlar oldukları hissini onlara vermek.''