Sizi robot yönetici yapabilir miyiz lütfen?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Ahmet TAMTEKİN
 
İş dünyasında başarının kilidini verilere dayandırmak, deneyimleri etkin bir şekilde kullanmak, yalın ve sağduyulu davranmak olarak görürüz. Bir şekilde robot gibi verileri ve yaklaşımları ustaca ve önden kestirilebilir bir şekilde kullanan yönetici üretmeye çalışırız. Kişisel gelişim yaklaşımları da bunun üzerine kuruludur. Gelişim alanları, yetkinlik eksiklikleri, standarda göre metodik olarak belirlenir ve yine metodik yaklaşımlarla yöneticiyi geliştirmeye çalışırız. Hatta bunu öyle abartırız ki, bu standartlara yakınlığına bakarak koçluk alan yöneticinin yatırım geri dönüşünü hesaplamaya çalışan kurumlar bile vardır. Sanki bir torna vardır, bir ucundan gelişim alanı olan yöneticiyi sokarsınız, diğer uçtan kusursuz herkese benzeyen bir robot çıkar.
Oysa iş dünyasında robot yöneticilere yer yoktur. İş dünyası bir bilgisayarın kurallı çalışması gibi dönen bir sistem değildir. İş dünyasının yapıtaşı insandır.
Örneğin, hiç bir başarılı iş projesi sadece rakamlar veya güçlü zayıf yönler üzerine kurulu değildir. Kentucky Fried Chicken'den, iPhone'a, Wikipedia'dan, Eti bisküvilerine kadar her başarı öyküsünün ardında para kazanmanın ötesinde hayalleri olan bir vizyoner ve onun hayallerine destek veren çevresi vardır. Bu kişiler bazen gerçekleri delicesine yoksaymış ve kafalarında hayalini kurdukları bir gelecek için imkansızı zorlamış ve başarmışlardır. Her başarılı iş projesinin ardında mantıksız ve inatçı bir heyecan vardır. Veriler ve piyasa gerçekleri hiçe sayılır. Strateji gurularına göre yeni kurulan işlerde de anapara, deneyim, güçlü yönler ve talep iş kurmak için yetersiz kalıyor. Bir hayale heyecanla asılmayacaksanız güçlü zayıf yönleriniz veya hangi işi çok iyi yaptığınız fayda etmiyor.
Düz mantığın yürümediği başka bir örnek alalım. Başarının verilen primlerle, maaşlarla yönlendirileceğini sananlar da defalarca yapılan bilimsel deneylerde çıkan sonuçları göz ardı ediyorlar. Bilimsel deneylere göre primler ve maaşların yaratıcılık gibi faktörler üzerindeki etkisi şevklendirici değil, olumsuz oluyor. Akıl alır mı bunu? Ama bilimsel gerçek bu, bağlılık anketlerine bakalım. Çalışanı para değil, bir lidere duyduğu hayranlık veya çalıştığı yerde kendisini güvende hissetmesi gibi insani faktörler etkileyebiliyor. Ancak bu alanlarda bir eksik olursa param az diyor. Çıkan düşük bağlılık anketinden sonra kurulan çoğu çalışma grupları ve üst yönetime yapılan sunumlar sorunu parçalarına bölmeye ve herbir parça için bir çözüm planı koymaya çalışırlar. Oysa parçalar, esas sorunun ifadesi olmayabilir. Biry erlerde insan faktörü uçan kaçan bir özelliktir.
Alışveriş alışkanlıklarımız bile sanıldığı gibi mantıklı değildir. Öyle fiyat ve ürün özelliklerini karşılaştırarak satın almayız. Bir ürün bizi heyecanlandırır veya bir kavramı çağrıştırır ve elimize alıp kasaya yürürüz. Soran olursa da fiyatını uygun bulduğumuzu veya tam aradığımız ürün olduğunu söyleriz. Benneton reklamlarında ne ürünü ne de fiyatı görürüz ama markaya bağlanırız. Tadı o kadar da ahım şahım olmayan bir meşrubat, diğer içecekleri siler süpürür. Bunun mantıksal açıklaması ne olabilir? Herkes en ucuz ve ürün gamı geniş telefonları çıkartmaya çalışırken, rakiplerinden defalarca pahalı ve sadece tek bir model olarak piyasaya sürülen iPhone'un başarılı olacağını sadece pazara bakarak anlayamazsınız.
Zirvedeki yöneticileri tanıyanlar bilirler. Bu kişiler, sezgilerini çok iyi kullanan, çoğu kez takımlarında aklın almadığı şeyler bekleyen ve ders kitaplarında bir yönetici nasıl davranır diye tasvir edilen kuralların tersini yapan insanlardır bu yöneticiler. 
Sonuç olarak insanın davranış kalıpları, indirgediğimiz basitlikte değildir. Başarı bu ismini koyamadığımız, düz mantıkla anlatamadığımız ama her yerde var olan çok daha soyut insan özelliklerimizde gizlidir. Kendinizi aştığınız bir örneği düşünün. Muhakkak bu örneğin ardında bir insana, bir fikre, bir hayale, bir topluluğa mantıkla açıklanamayacak çekiminiz, bağlılığınız söz konusu olmuştur. Kafanızda belki de kimseye anlatamayacağınız bir kavramla bağdaştırmış ve bunun sonucunda normal şatlarda imkansız olabilecekleri başarmışsınızdır.
Başarının kilidi analiz, duyguların ve bireyselliğin baskılanması değildir. Düz mantık hiç değildir. Herkesin yaptığını yapmak, herkesin dediğini dinlemek veya geçmişten edinilen deneyimi körü körüne geleceğe uyarlamak da değildir. Size çizilen basit şemaların anlatıldığı kitaplar, uykuya dalmadan kafayı dağıtmak için faydalı olabilir ama gerçek başarı bu kitaplardan gelseydi best seller olmuş kitapların baskıları kadar başarı öyküsü olurdu. 
Bundan veri bazlı bilgileri, basitleştirilmiş süreçlerin tasvirini, gerçekleri gözardı etmemiz gerektiği anlamı çıkmamalıdır. Türkiye'de zaten fazla hesap kitap sevmiyoruz. Ama sezgi kullanıyoruz derken çoğunlukla sezgi de kullanmıyoruz. Herkesin yaptığını yapıyoruz. Geçmişteki deneyimlerimiz, önyargılarımız ve başka şirketlerin, bireylerin, takımların başarı öykülerini hepten görmezden gelmemiz de gerekmez. Ancak bunlar zengin insan yapısını besleyen araçlardır ve her araç gibi kullanımları insanla tamamlanır. Bu araçları eksiksiz ve bütünüyle özümsedikten sonra bunları bir kenara koyup sezgilerimizle karar verebilmek gerekiyor. Bu da kolay değil. 
Yönetici koçluğunun dünü belli başlı adımların ezbere uygulanması üzerine kuruluydu. Gelişim hedeflerini belirle, üzerinde konuş, alternatifleri değerlendir, bir tanesini seç, uygula ve bir ay sonra tekrar buluşalım yaklaşımıydı bu.  Oysa yüksek performans yakalamak için daha çok kişiye özel ve karmaşık yaklaşımlar gerektiriyor. Kişiyi farklı kılanı çıkarmak, korkularını bertaraf etmek, ezberlerini bozmak, seçici algısını özgürleştirmek çarpıcı, hızlı ve kalıcı gelişimin sırrı olacak.
İş hayatında fark yaratan yüksek performansın kilidi bireysellik, kişisel değerler, duygular ve sezgilerdir. Bu öğeler mantığı, veriyi, yetkinlikleri kullanır. Kişilerin, grupların, şirketlerin en üst düzey performansı yakalaması için, bu özelliklerimiz hakkında farkındalığımızı arttırmamız ve bu özelliklerimizi daha ustaca kullanabilmemiz gerekir.