Sultanhamam esnafında "panik yok, temkin var"
Ufuk GERGERLİOĞLU
Geçen hafta Karaköy Perşembe Pazarı'ndaki atmosferi sizlerle paylaşmıştık. Bu hafta da köprünün diğer yakasında yer alan ve tekstil piyasasının kalbi olan Sultanhamam'daki havayı sizlere aktaracağım. Bu yazımızda Karaköy esnafının bir arada bulunması bilincinden hareketle yapılan Perpa'ya karşılık Eminönü'ndeki esnaflara, özellikle de Sultanhamam esnafına bir model olarak sunulan Tekstilkent ve Giyimkent ile ilgili esnaf görüşlerine de yer vereceğiz. Gelin isterseniz sözü fazla uzatmadan bu bölgedeki esnaflarımızın görüş ve düşüncelerine beraber göz atalım.
Sultanhamam Aşırefendi'de 1978'den beri tekstil sektöründe faaliyet gösteren aynı zamanda Bossa ana bayii olan Ercan Kumaş'ın firma yetkilisi Kadir Ece, krizi zamanın modası olarak değerlendirdi. Kendisine göre aslında Sultanhamam'da iki yıla yakın süredir bir durgunluk yaşanıyor. Kadir Ece, bölgede kapalı dükkanların çoğalmaya başladığını ve bir zamanlar çok yüksek olan hava paralarının bir hayli düştüğünü ifade etti ve ekledi: "Tırmanan masraflar ve azalan kârlar paradoksu ile karşı karşıyayız. Bu durumun önüne geçemiyoruz. Tahsilatta yaşanan tıkanma da bu olumsuz durumun tuzu biberi oluyor. Müşteri açısından satıcı çok, mal alma işi kolay. Ancak biz ayakta durabilmek için müşterileri elemek zorunda kalıyoruz. Bu durum nereye kadar gider bilmiyoruz. İnşallah kriz süreci, yarın biter diye temenni ediyorum. Ama bu durgunluğun 2010 haziran ayına kadar süreceğini de tahmin ediyorum. Sektörümüzdeki büyük firmaların da bizden pek bir farkı yok diye düşünüyorum. İnternetten bu büyük işletmelerin bilançolarına baktığınız zaman büyük kredilerle dönülmeye çalışıldığını net olarak görebilirsiniz."
Kadir Ece'ye Tekstilkent ve Giyimkent'in piyasaya ve kendilerine neler kattığını sorduğumuzda ise şu cevabı aldık: "Tekstilkent projesinden kısa zamanda bir şey beklemek yanlış olur. Bu tip yapılanmaların oturması zaman alır. Şu anda Eminönü'ndeki hiçbir esnafın yerinden kıpırdayacak durumu yok. Büyük ölçüde durumu koruma çabası söz konusu. Tekstilkent'te şu anda doluluk oranı yaklaşık yüzde 20-30 civarında. Oralara gitmek hem çalışanlar hem de işverenler açısından çok meşakkatli."
Kadir Ece'ye ben de katılıyorum. Masraflar tırmanmaya, kârlar azalmaya devam edecek. Bunun dışında bir bekleyiş içersinde olmak yanıltıcı olur. Çünkü bu durum sadece ülkemiz için geçerli değil. Bu olumsuzlukları en aza indirmek için sektörde sürekli farklılaşmaya ve yeniliğe yönelmek gerekiyor. Her farklılık ve yenilik yeni hedef kitleler doğurur. Aynı zamanda var olan müşteri ile bağı kuvvetlendirir. Aksi takdirde rekabetin yoğun baskısı, firmaları yok olma sürecine götürebilir. Nitekim bugünlerde yaşadığımız durum buna bir örnek teşkil ediyor. Rekabet alabildiğine çok ve müşteri bol alternatifle karşı karşıya. Sürekli farklılık ve yenilik sunamayan işletme veya esnaf hemen terk edilebiliyor.
Sultanhamam'daki diğer bir ziyaret noktamız da Uğurlar Tekstil'in yetkilisi Ömer Uğur oldu. Ömer Uğur, şu an yaşanan durgunluğun kısa sürede aşılamayacağının altını çizdi ve ilave etti: "Özellikle sektörümüz hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak. Tekstil Uzakdoğu'ya kaydı. Girdi maliyetlerimiz yükseldi. Bu durumda kârlarımız çok düştü. Biz de orta ölçekli bir imalatçıyız. Demin söylediğim sıkıntıların hepsini olduğu gibi yaşıyoruz. Elbette bu durum sadece tekstil sektörüne has değil. Bütün sektörlerde aynı sorunlar söz konusu. Fakat biz krizi daha derinden hissediyoruz diye düşünüyorum."
Ömer Uğur'a Sultanhamam'da son zamanlarda nasıl bir değişim yaşandığını da sorduk. O da bize şunları anlattı: "Bence Sultanhamam'ın son yıllarda marka değeri bir hayli düştü. Bir süre önceye kadar burası Anadolu'nun mal tedarik etme merkeziydi. Buralardaki büyük ve eski işletmelerin önemli bir kısmı Merter ve Osmanbey'e kaydı. Buna rağmen İstanbul'a ilk defa gelen insanlar buraları bir kez dahi olsa görmek istiyorlar. Çoğu turistik amaçla geliyor. Sultanhamam nasıl bir yermiş görelim diyorlar. Bunun da bize pek bir faydası olmuyor."
Ömer Uğur'a tam olarak katıldığımı söyleyemem. Aslında turistik amaçla dahi olsa buraların ziyaret edilmesi önemli bir fırsat diye düşünüyorum. Buradaki tekstil işletmelerimizin çoğu toptan kimliği ile ön plana çıkıyorlar. Belki farklı bir perakendecilik anlayışıyla yeni gelen insanlara onları dikkatlerini çekecek şeyler sunulabilir. Elbette perakendeciliğin toptancılığa göre çok farklı yönleri var. Toptancılık muhafaza edilerek ve bu kimlikten faydalanılarak güzel bir sistem oluşturulabilir.
Bu bölgedeki bir başka ziyaret noktamız ise Ahsen Tekstil firması oldu. Firma yetkilisi Erdal Boz görsel ve yazılı medyanın insanları kriz psikolojisine soktuğunu ifade etti. Kendi müşterilerinin de psikolojilerinin bozulduğunu vurgulayan Boz şunları söyledi: " müşterilerimizi krizi çok abarttıkları konusunda sürekli uyarıyoruz. Mesela; ödemesini hiç aksatmayan bir müşterimiz 3-5 parti mal alacak. Bakıyorsunuz hepsinden azar azar alıyor. Kendisine neden böyle yapıyorsun dediğimizde bize 'kriz var' diye karşılık veriyor. O zaman bizde bu müşterimizi karşımıza alıp konuşuyoruz. Bak kardeşim bu kriz senin için bir fırsattır, fiyatlar bir hayli düştü, belki bu malı bu fiyatlara bir daha bulamayabilirsin diyoruz. Birçok müşterimizi bu şekilde ikna etmeyi başardık. Böylece satışlarımız arttı."
Erdal Boz'un mücadelesine hayran kaldığımı söyleyebilirim. Özellikle bugünlerde her esnaf, bu sorumluluğa sahip olmalıdır. Bu zorlu süreci atlatmanın yolu azim ve kararlılıkla iyimserlik mücadelesini sürdürmekten geçiyor. Elimizdeki müşteri kitlesinin çok azı fırsatçılık yapmaya çalışır. Genelde kafalar karışık olduğundan bir karamsarlık hali söz konusu olur. Bu karamsarlığı ortadan kaldırmaya çalışmakta bize düşüyor. Medyanın yapması gerekeni, bir esnafımız bütün gücü ile yapmaya çalışıyor.
Erdal Boz'a Tekstilkent ve Giyimkent için düşüncelerini de sorduk. O da bize konu ile ilgili şunları söyledi: "şu an için Sultanhamam'da faaliyet gösteren bir çok işletmenin Tekstilkent ve Giyimkent'te yerleri var. Ama bu yerler genelde depo olarak kullanılıyor. Birçok işletme 3-5 sene önce buradaki yerlerini kapatıp oralara gittiler. Fakat sonuç hüsran oldu. Birçoğu sonra tekrar Sultanhamam'a geldi. Tekstilkent ve Giyimkent'in şu an için Sultanhamam'a alternatif oluşturabileceğini sanmıyorum. Bu bölgedeki herkesi bir çatı altında toplama düşüncesi için ciddi bir kamuoyuna ihtiyaç var."
Bölgede temas ettiğimiz bir başka işletme ise Hakan Tekstil oldu. Bilardo çuhası ve masası alanında faaliyet gösteren Hakan Tekstil'in firma sahibi Hakan Rumina ile kısa bir söyleşi yaptık. Tekstildeki durgunluk başlangıcını 2000'li yıllara kadar götüren Rumina, durgunluğun bugünlerde iyice kendini hissettirdiğini ifade etti ve ekledi: "bu piyasalardan türeyen Osmanbey, Laleli ve Merter'de de durum bundan farklı değil. Bana göre özellikle bizim piyasamızdaki tıkanmanın iki ana sebebi var. Bunlardan birincisi, satmak uğruna kontrolsüz ve hesapsız mal verilmesi. İkincisi ise öz sermaye olmadan ayakta durulmaya çalışılıyor. Önüne gelene mal veriliyor. Hiçbir sorgulatma yapılmıyor. Verilen kişi hakkında hiçbir detaya inilmiyor. Ahmet'ten alıp Mehmet'e ödeme sistemi yürütülmeye çalışılıyor. Bu durumda da küçük bir tıkanma iflaslara sebep oluyor."
Hakan Rumina çok önemli bir konuya parmak bastı. Piyasada bugün şöyle bir durum var. Ödeme yapamayacağından korkan mal almak istemiyor, korkmayan ise çok mal almak istiyor. Mal satılacaksa korkan kişiye yönelmeli, korkmayan kişiden uzak durmalı. Bu zamanda mal almaktan korkmayan kişinin hesap kitap bilmemesi ihtimal dahilinde.