Sürdürülebilir tedarik zincirleri

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Göksel TOPÇU / Köprü Danışmanlık / Koordinatör

Şirketlerin iş süreçleri dolayısı ile ekonomik olarak pozitif dışsallıklarının olmasının yanı sıra çevresel ve sosyal alana da etkileri bulunmaktadır. Sektöre ve şirket büyüklüğüne göre değişen bu etki olumlu yönde olabileceği gibi karbon salınımı, insan haklarının ihlali ve insan sağlığı gibi olumsuz etkileri de olabilir. Geçtiğimiz yüzyılın gelecek projeksiyonlarında ekonomik büyüme ile paralel olarak tam istihdam, milli gelirin artışı ve yatırım hacminin gelişmesi gibi hedefler söz konusuydu. Moslow teorisinde de görüleceği gibi bir ülkenin vatandaşlarının fizyolojik ve güvenlik gereksinimleri karşılamak, toplumsal sağlık ve refaha ulaşmanın temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. İnsanoğlu temel gereksinimlerini karşılar iken fayda sağladığı ürün ve hizmetlerin kalitesini de değerlendirmektedir. Ürün ve hizmetlerde kalite standardı, mevcut müşterilerin sürekliliğini sağlamak ve potansiyel müşterilerden talep yaratmak için vazgeçilmez değerlerden birisidir. Bir nevi kalite yaklaşımı, müşterilerin mal veya hizmetlerden beklentilerini karşılayarak parasının değerini almalarını sağlamaktadır.

Nitekim her geçen gün bütünleşen dünyamızda pazar büyüklüğü ve koşulları köklü değişime uğramadığı halde benzer kalitede mal veya hizmet sunan şirket sayısı hızlı bir şekilde artmaktadır. Eşit rekabet koşulları altında hedef gruplara, birbirine yakın kalitede ürün ve hizmet sunan şirketler tercih edilebilmek için kalite standartlarının yanında ekonomik, sosyal ve çevresel sorumluluklarını da sorgulamaktadır. Tercih edilebilirlik, ekonomik sürdürülebilirlik için şirketleri köklü değişimlere zorlamaktadır. Karar alma sistemleri de dahil edilmek üzere operasyonel süreçlerde de rekabet avantajı sağlamak amacı ile yenilikçi programları hayata geçiren işletmeler, hem finansal performansın geliştirilmesine hem de toplumsal faydanın maksimizasyonuna odaklanmaktadır.

Türkiye'de toplam işletmelerin %98,8'ini, toplam istihdamın %45.6'sını ve katma değerin %26.5'ini KOBİ'ler oluşturmaktadır. KOBİ'ler, ürün veya hizmet talebinin karşılanmasında büyük şirketlerin stratejik ortaklarıdır. KOBİ'ler her nekadar ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olsa da bir ürün veya hizmetin doğumundan ölümüne kadar geçen süreçte büyük şirketler ile bir bütün olarak düşünülmektedir. Dolayısı ile tedarikçilerin, insan haklarına, iş ve işgücü uygulamalarına, ürün/hizmet sorumluluğuna, yerel halka ve çevreye yaklaşımları büyük şirketlerin performansına doğrudan etkileri bulunmaktadır. Geçici karlılıklarının yanısıra sürdürülebilirlik kazanmak isteyen büyük şirketler, sorumlu yaklaşımları içerisine tedarik zincirlerine yönelik ürün spesifikasyonu, teslim zamanı, ödeme koşulları ve fiyat unsurlarının yeni halklarını oluşturan politikalar ve etik kodlar üretmektedirler. Tedarik zincirlerine sorumlu yaklaşım felsefesi üzerine inşa edilen etik kodlar ve eylem planları ile KOBİ'ler, çocuk işçi çalıştırmayacağına, işyerinde ayrımcılık yapmayacağına, sosyal güvenlik yasalarına uyacağına, örgütlenme özgürlüğüne saygı duyacağına, iş süreçlerinde çevre dostu şirket olacağına, ekonomik performansını şeffaf olarak paylaşacağına ve sektöre özel benzeri hükümlere dair taahhütte bulunmaktadır.

Dünyanın en büyük şirketlerinin %90'nının yayınladığı kurumsal sorumluluk ve sürdürülebilirlik raporlarında ilk olarak etik kodlar ve eylem planları bulunmaktadır. Bu stratejiler, Türkiye gibi riskli ülkelerde ekonomik istikrarın ve sürdürülebilirliğin sağlanması amacı ile çok uluslu yatırımcıların pazarlarda işbirliği yapmasının temel şartıdır. Türkiye'de sorumluluk ve şeffaflığın kökenleri her nekadar MS 750'li yıllarda ortaya çıkan Ahilik Teşkilatı'na dayansa da sistematik yaklaşıma sahip olan şirket sayısı az olmakla birlikte kamu politikaları da etkili değildir. Nitekim şirketlerin sürdürülebilir tedarik zincirlerine sahip olmalarına yönelik farkındalık çalışmalarından biri olan "Türkiye'nin tekstil sektöründe KOBİ'ler için sürdürülebilir ağlar ve ilişkiler zinciri oluşturulması" başlıklı BM Ortak Programı gibi girişimler Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda umut vaad etmektedir.

Sürdürülebilir tedarik zinciri yaklaşımları yakın gelecekte büyük şirketler için başarının temel itici gücünü oluşturacaktır. Ana iş stratejisi içerisine kurumsal sorumluluk eylem planlarını eklemlendiren şirketler ürün veya hizmetlerini müşterilen zihninde farklılaştırmanın yanında kurumsal bir vatandaş olarak uzun dönemli karlılığa ilk adımlarıını atmış olacaklardır.