Şuursuzlar ne bekliyor?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında sert ifadeler kullandı.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli yaptığı konuşmada "Kan içici ifadeler, şuursuzlar,matematiğin yüz karası,Kürtçülüğün mutfağında yüzünü kapatan aşçı" ifadelerini kullandı.
İşte Bahçeli'nin konuşmasından satır başları:
Bulgaristan hükümetinden bu olayın tüm yönleriyle ayrıntıya kavuşturulmasını bekliyoruz. Bu vesileyle balkanlardaki tüm soydaşlarımıza esenlikler diliyorum. Bulgaristan siyaset hayatında 23 yıldır demokrasi çizgisinden ayrılmayan genel başkan Lütfü Mestan'ı da kutluyor, bundan sonraki çalışmalarında üstün başarılar diliyorum.
Bugün karşı karşıya kaldığımız çok boyutlu meselelere dar bir pencereden ve sabit bir noktadan bırakmak, bizi sağlıklı sonuçlara götüremeyecektir. Her konuya soruna geniş açıdan yaklaşmak, üstten bakmak işimizi kolaylaştıracağı gibi bize aradığımız çıkış yollarını da açacaktır. Üzerimizdeki oyunlar hiç bitmemiş, hakkımızdaki iftira furyası hiç kesilmemiştir.
Kimi zaman silahla, kimi zaman ayak oyunuyla varlığımız ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Meydanlarda bileğimizi bükemeyen çok faktörlü ve çok failli ittifak belirlediği hedeflere ulaşmak için varını yoğunu ortaya koymaktan geri durmamıştır.
Bugün bize demokrasi ve özgürlük nasihatinde bulunanlar kanlı geçmişlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Fransa'nın Mali'yi hedef alması, ABD'nin Irak ve Afganistan'ı işgal etmesi ve Suriye ile ilgili yapılan hesaplar hep bunun kanıtıdır. Her defasında çözüm denmiş, özgürlük bahanesi kalkan yapılmış, bir parçamız koparılmıştır. Bir türlü kapanmayan açılımlarla, batılılaşma hamleleriyle, kökümüzden savrulmalar yaşanmış ve yaşatılmıştır.
Büyük Türk milleti yüzyıllardır çekile çekile bugünkü sınırlarına gelmiştir. Bu nedenle millet hafızasına kazınmış k ayıplar, ödünler, bölünmeler ve en az zaferler kadar belirleyici bir konumda olmuştur. 83 yıl evvel yeniden çizilen ve taviz verilemeyeceğinin beyanı olan bugünkü yaşama alanımız aynı zamanda gerileyişimizin son sınırı olarak değerlendirilmelidir. Türk milletine karşı en kapsamlı plan ve engellemeler olarak tanımı yapılabilecek Haçlı hücumu bizi yerimizden yurdumuzdan değerlerimizden ayırmak için türlü vasıtalar kullanmıştır. Aradığı hainleri her dönemde içimizden devşirmiştir.
Milli hafızalarda geçmişteki yıkım ve yenilgiler her zaman etkili olduğundan benzerlerini bir kez daha yaşamamak için tedbirli olunmuş ve her şey buna göre şekil almıştır. Dün Osmanlı imparatorluğunu parçalamak için uğraşanların bugünkü torunları, bu defa da Türkiye Cumhuriyeti'ne aynı akıbeti yaşatmak istemektedirler. Tarihteki yıkım dönemleri tekrarlanmak istenmektedir. Ortam uygun, işbirlikçi iktidar hazır, hainler iştah içindedir. Demokrasi, özgürlük, çözüm, barış, insan hakları çığlıklarıyla Türk milleti daha vahim sürecin içine sokulmuştur.
Nankörler faaliyete geçti
Türkiye adım adım tasfiye olmakta, Türk milleti yavaş yavaş zehirlenmektedir. Çözüm sözleri, barış ezberleri varlığımızı birliğimizi harap etmeye ayarlı saatli bir bombaya dönüşmüştür. Geçmişte her çözüm denildiğinde bir insanımızı yitirdik, bir toprağımızdan olduk. Bunlardan ders almayan gafiller, hainler ve vicdanları mezbeleye dönüşmüş nankörler şimdi faaliyettedirler.
Başbakan Erdoğan, Damat Ferit'ten aldığı bayrağı bölünmüş vatan toprağına dikmek için çalışmaktadır. Bunun için istismarda aldatmada sınır tanımamaktadır. Milletimiz alıştırılmak istenmektedir. Başbakan Erdoğan'ın diz çöken acizliği, her kepazeliğe davet çıkaran politikaları Türk milletini sona yaklaştırmaktadır. Başbakan Erdoğan için, Haçlılarla aynı fikirde olmak rahatsız edici görünmemiştir.
Biz Türk milletine inanıyoruz, varlığına güveniyoruz ve bütünlük içinde yaşamak dışında hiçbir alternatife güvenmiyoruz. Milleti bölmenin adı çözüm ise, biz çözüme ve çözüm taraftarlarına karşıyız. Bırakın AKP, CHP, BDP, İmralı canisi hepsi aynı safta dirensinler biz hepsine bozkurt gibi direniriz. Bırakın, Kandil yamacına çözüm amacıyla paraşütle inen soytarıların yedikleri içtikleri ayrı gitmesin bize Türk milletinin varlığı ziyadesiyle yeter.
Şuursuzlar neyi bekliyor
AKP'nin medet beklediği çare umduğu elinden tuttuğu şahıs Türk milletine çevrilmiş ölüm silahının bir numaralı failidir. Şehitlerin kanı bu hainin eline bulaşmıştır. Öncelikle herkesin diline pelesenk olmuş, çözüm ve barış sözlerinin üzerinde durmak bu alanda kafa yormak gerekmektedir. Açıklıkla sormak isterim ki, Başbakan Erdoğan ve hükümetle birlikte önüne gelenin propagandası yaptığı nedir? PKK neyin karşılığında silah bırakacaklardır? Silahı sigorta olanlar nasıl da birden bire vazgeçecektir? Merak etmekteyiz ki barış nedir, tarafları kimlerdir? Şayet barıştan bahsediliyorsa, savaşın karşı cephesi kimdir? PKK Türk devletinin muhatabı haline mi gelmiştir? İmralı canisi kimin adına konuşmaktadır? Çözüm adı altında neler planlamaktadır? Çözüm de çözüm diyen şuursuzlar bununla neyi beklemektedir?
Anadilde eğitim çözüm müdür? İmralı canisinin serbest bırakılması çözüm müdür? Özerklik ve federasyon çözüm yolu mudur? PKK'nın affedilmesi siyasete taşınması çözümün hangi etabıdır? Bölücü teröre 29 yıldır mücadele vermiş, gazilerimizin şehit yakınlarının hakkı nasıl ödenecektir? Sayın Başbakan, sayın Cumhurbaşkanı size göre çözüm nedir? TÜSİAD'ın yöneticileri siz çözümden ne anlıyorsunuz? İstanbul'da bol keseden atıp tutacağınıza zahmet edip mesela Hakkari'de Şırnak'ta ne zaman yatırım yapacak ve fabrika kuracaksınız. Boğazda keyif çatan yarım aydınlar, ipotek altındaki kalemşörler derdiniz nedir? Neyi beklemektesiniz? Teröristler aklanınca, İmralı canisi özgürlüğüne kavuşunca, Türk milleti parçalanınca bunun adı çözüm mü olacak?
Bil ki seni PKK iktidara taşımadı. Başbakan kalabilmek için yabancılara yeminlerin mi vardır? Yetmedi mi yaptıkların, bitmedi mi oyunların? Türkiye bu hıyanet kuşağını daha fazla kaldıramayacak, bu saldırılara daha fazla kaldıramayacaktır. Yara derindir. Başbakan Erdoğan geçtiğimiz haftaki grup toplantısında, 10 yıldır anneler ağlamasın diye bedenini elini ortaya koyduklarını söylemektedir. Meğerse Başbakan Erdoğan 10 yıldır uğraşıyormuş da bunu kimseler görmemiştir.
Asıl analara karalar bağlatan, oluk oluk gözyaşlarının akmasına neden olan, vatanımızı acıya sevk eden iktidarın ismi Adalet ve Kalkınma Partisi ve Başbakan'ı da Recep Tayyip Erdoğan'dır. AKP'nin sonu gelecektir.
9 Ocak günü Paris'te üç PKK militanının infaz edilmesi Türkiye'yi on gündür oyalamıştır. Soruşturmada, savcı bir numaralı zanlıyı açıklamış ve bunun da PKK'lı olduğu ortaya çıkmıştır. Yine de bu olayın sis perdesi tümüyle aralanmalı ve cinayetler tam olarak aydınlatılmalıdır. Türkiye'ye getirilen cenazeler, AKP'nin göz yummasıyla tam bir şova dönüşmüş ve terör propagandası yapılmıştır.
Şu gazete manşetleri her şeyi gözler önüne sermektedir. "Türkiye barışa hazır" "Sessizce yürüdüler" "Şükür Diyarbakır'da olay olmadı" "Herkesin gönlü barıştan yana" "Diyarbakır barış dedi" "Artık barış zamanı" "Diyarbakır provokasyona geçit vermedi"
Diyarbakır'da devlet PKK'nın seviyesine indirilmiştir. Bu aslında ikinci bir Habur'dur. Rezillikler ört bas edilmiştir. Sözde güvenlik önlemleri PKK militanları tarafından alınmış, araç ve kimlik kontrolü yapmışlardır. Tabutların üzerine serilmiş ve bayrak direklerine asılmış ve teröristler cirit atmıştır. Bu yaşananlardan çıkan gerçek şudur, bu zamana kadar tek sorun polistir askerdir ve devletin varlığıdır. Bunlar çekilince her şey güllük gülistanlık olmuştur. Öylesine tehlikeli bir psikolojik ortam pompalanmıştır, eğer devlet olmazsa hiçbir mesele kalmayacaktır.
Eğer adalet hala varsa, mahkemeler açık vaziyette ise Diyarbakır'daki örgüt propagandalarıyla ilgili soruşturma açılması hakkında cezai takibat başlatılması doğru olacaktır. Ben cumhuriyet savcılarından ses ve çıkış bekliyorum. PKK'nın meşrulaştırma girişimlerine ders verecek, kararlı ve yürekli hakimlerin ortaya çıkmasını diliyorum. Başbakan Erdoğan'ın çelişkili beyanları, aklının karışık ve bulanık olması kendisi adına olduğu kadar Türkiye adına da kaygı vericidir.
Başbakan Erdoğan, Gaziantep'te şöyle demiştir:
"Tutturmuşlar bir şey. Kürt sorunu. Ben Kürt sorunu diye bir şey tanımıyorum. Kürt kardeşlerimin sorunlarına evet ama Kürtçülüğü reddediyorum."
Merak etme sen sayın Başbakan, göğe direk, denize kapak olmayacağı gibi yalan sözlerin de kalıcılığı bulunmayacaktır. Bu sebeple ne dersen de, Kürtçülüğün mutfağında yüzünü kapatan aşçı sensin. Başbakan Erdoğan, ölüm döşeğindeki kürtçülüğe can veren sensin.
Türk milletinin müşterek lisanı Türkçe'dir. Türk milleti etnik bir yapıya atıf yapamaz. Irkı önceliğini almaz. Türk milletinin eşit ve saygın fertleri Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlıdır. Türkiye'de sözde Kürt sorunu yoktur. Bölücülük ve terör sorunu vardır. İmralı'da yatan terörist başı, Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi değildir. PKK sözcüsü değildir. Aksini söyleyen ahlaksızdır, insanımızın başına musallat olan kan içici kenelerdir. Teröristlerin Türkiye'ye armut toplamak içini gelmediğini söyleyen Başbakan Erdoğan'ın tavrından uzaklaşması, Türk milletinin çökmemesi için artık kesindir.
Başbakan'ın Gaziantep'te atama bekleyen öğretmeye gösterdiği pervasız çıkıştır. Şubat ayında atama bekleyen öğretmenlerimizin talepleri acilen karşılanmalıdır. Başbakan Erdoğan'ın nezaketsiz yaklaşımı yeni bir skandala sahne olmuştur. Demokratik olarak tepkisini dile getiren bir kardeşimize karşı "O oy senin olsun, al onu kendine sakla" demesi demokrasiye darbedir. Bu aynı zamanda çiftçimize sarf edilen "Ananı al git" sözünün değişik bir versiyonudur. Öğretmene, çiftçiye, memura yeri gelince herkese küçümseyici ifadeleri kurşun gibi kullanan Başbakan'ın dersini alma zamanı gelmiştir. Bu vefasız zihniyet hak ettiği cevabı sandıkta almalıdır.
Geçen haftaki bir ifadem başbakan'a ve arkadaşlarına ters köşe yapmıştır. Matematik dehası olduğunu söylemiştir. Başbakan 10 yıldır, biri 36'ya, tarihi 36'ya, dili 36'ya, vatanı 36'ya, kaderimizi 36'ya bölmeye çalışırken, matematiğin yüz karası olduğunu nedense unutmuştur.