Tarım ve Gıda Bakanlığı kuruluyor

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın hem adı hem yapısı değişiyor. Bakanlık'ta daha dinamik bir yapı hedefleniyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının adının Tarım ve Gıda Bakanlığı şeklinde değiştirileceğini belirterek, hazırladıkları kanun tasarısının sadece isim değişikliği getirmediğini, statik bir bakanlık yerine daha dinamik bir Tarım ve Gıda Bakanlığının kurulmasının amaçlandığını bildirdi.

Çiçek, kat irtifakı tesis edilmiş yapılar için gerekli evrakların tamamlanması durumunda "resen kat mülkiyetine geçilme imkanının" da getirileceğini belirtti.

Cemil Çiçek, Başbakanlık Merkez Bina'daki Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, tarımla ilgili önemli bazı yasal düzenlemelerin müzakere edildiğini bildirdi.

Bunlardan birisinin Tarım ve Gıda Bakanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısı olduğunu belirten Çiçek, mevcut bakanlığın isminin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olduğunu, geçen dönemde çıkan yasayla köy hizmetlerinin il özel idarelerine devredilmesi nedeniyle bunun bir anlamının kalmadığını, onun için yeni bir isimle bu bakanlığın kurulmasının gerektiğini anlattı.

Tarım ve Gıda Bakanlığının aynı zamanda AB ile de bağlantılı bir düzenleme olduğunu ifade eden Çiçek, bu tasarıyla sadece isim değişikliğinin getirilmediğini, statik bir bakanlık yerine daha dinamik bir Tarım ve Gıda Bakanlığının kurulmasının amaçlandığını vurguladı. Çiçek, "Etkin, verimli bir hizmet sunabilmesi bakımından da bakanlığın yapısı büyük ölçüde değişiyor" dedi.

Mevcut bakanlıkta 5 tane müsteşar yardımcısı bulunduğunu, bunun 2'ye düşürüldüğünü, bunun aynı zamanda kamu yönetimindeki reform kapsamında Meclis'e gönderdiği ikinci tasarı olacağını ifade eden Çiçek, acil durumlarla ilgili kanunun geçen hafta TBMM'de yasalaştırıldığını anımsattı. Üç ayrı kuruma bağlı olarak çalışan Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma ve Başbakanlık Acil Durum Yönetiminin birleştirilerek tek çatı haline geldiğini, böylece daha etkin hizmet sunma imkanının elde edileceğini anlatan Çiçek, şunları söyledi:

"Şimdi burada da 5 müsteşar yardımcısı 2 müsteşar yardımcısına indiriliyor. 15 birim var, 10'a düşürülüyor. 25 genel müdür muavini var. Genel müdür muavini kadroları kaldırılıyor. 187 şube müdürlüğü var. Bu 187 şube müdürlüğünün tamamı kalkıyor. 119 adet il müdür yardımcılığı var, il müdür yardımcılıklarını kaldırıyoruz. 12 adet araştırma enstitüsü müdür yardımcısı var. Bunlar da yeni teşkille ortadan kalkmış olacak.

Böylece bu kanunun yürürlüğe girmesi halinde kariyer uzmanlığı sistemine geçilecek. Bakanlığın benzer ve birbirini tamamlayan hizmet üreten birimleri birleştiriliyor. Böylece büyük ölçüde kadro israfı önlenmiş oluyor. Bunun beraberinde getirdiği bir kısım harcamalar da ortadan kaldırılacak. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü kaldırılıyor. Bakanlık Teftiş Kurulu kaldırılıyor. Hizmet birimlerinde denetim grupları oluşturulmakta. Taşradaki araştırma enstitüleri ve laboratuvarların sayısı azaltılmakta ve yeniden yapılandırılmaktadır. Böylece daha dinamik bir Tarım ve Gıda Bakanlığının kurulması imkanını getirmiş olacaktır."

Ulusal biyogüvenlik

Çiçek, üzerinde durdukları ve imzaya açtıkları yine Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla ilgili ikinci yasanın, "Ulusal Biyo Güvenlik Kanun Tasarısı" olduğunu bildirdi.

Bu tasarının hazırlanma gerekçesinde dünyada gelişen teknolojiler sebebiyle ulusal biyo güvenlik konusunun yeni baştan ele alınması gerekliliğinin yer aldığını anlatan Çiçek, şöyle devam etti:

"Dağınık mevzuat tek elde toplanıyor. Böylece tek kanun çatısı altında mevzuat birleştirilmesi sebebiyle bu alandaki boşluk ortadan kaldırılmış olacak. Kanun taslağında önerilen sistem, AB sistemiyle benzerlik arz edecek. Böylece bizim sistemimizde biyolojik çeşitlilik konusuna daha fazla önem verilmiş olacak. Kanunun yürürlüğe girmesiyle genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine izin verilmesinin önü açılmış olacak. Kanunla konulan değişik seviyelerdeki bilimsel eleklerden geçen ve sosyo ekonomik değerlendirmede yeterli bulunun genetiği değiştirilmiş bitkiler ancak üretim hakkını elde edebilecektir. Genetiği değiştirilmiş bitkilerin izinsiz kullanımı, biyolojik çeşitlilik merkezleri ve organik tarım yapılan alanlara yakın üretimlerle bebek mamaları ve küçük çocuk ek besinlerinde özel amaçla geliştirilenler hariç kullanımı yasaklanmıştır. Dolayısıyla bu alandaki bir başıboşluk, düzensizlik ortadan kaldırılmış olacaktır."

Hayvan ticareti

Bakan Çiçek, üçüncü olarak üzerinde durdukları tarımla ilgili diğer konunun, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı olduğunu belirtti. Bu kanunun da getirdiği önemli yeniliklere dikkati çeken Çiçek, şöyle konuştu:

"Yetki karmaşası evvela önlenmiş oluyor. Yetki ve sorumluluğun AB müktesebatına uygun hale getirilmesi ve tek otorite altında toplanması sağlanmış oluyor. Her üç tasarıda da dikkat ettiğimiz husus, bu alanları düzenleyen birden fazla yasa olup, her birisi ayrı dönemde çıktığı için ciddi bir mevzuat karmaşası var. Bu da bürokrasiyi artırıyor. Vatandaşlar bu konularda yatırım yaparken, iş takip ederken, 'hangi makam yeteri kadar yetkilidir' bir o daire, bu genel müdürlük gidip geliyor. Dolayısıyla bu alanda bir önemli adım atmak suretiyle artık bu söylediğimiz başlıklar altında tek otorite bu işlerde karar vermiş olacak.

Ayrıca, tarladan sofraya gıda güvenliğini sağlamak bakımından da bu yasa tasarısı çok önem arz ediyor. Sadece gıdaların üretilmesi yeterli olmaz, aynı zamanda bunun güvenilirliği de önem arz etmektedir. Ayrıca, bu kanun tasarısıyla hayvan ticaretiyle uğraşanlar belgelenecek. Hayvan nakilleriyle ilgili hayvan refahı kuralları getirilecek. Özellikle bunlar uluslararası kurallardır. Veteriner sağlık ürünlerinin üretimi, satışı, uygulanması ve kontrolüne ilişkin kurallar tek bir yasada toplanmış olacak. Bitki sağlığı açısından önemli düzenlemeleri getiriyoruz. Gıda güvenliği açısından ve yem açısından da önemli düzenlemeler bu yasayla geliyor. Daha evvel bu alanları düzenleyen yasalar da yürürlükten kaldırılmış olacaktır."

Kat Mülkiyeti Kanunu'nda yapılacak değişiklik

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, geniş bir vatandaş kitlesi bakımından merak edilen Kat Mülkiyeti Kanunu'nda yapılacak değişiklik konusunun da Bakanlar Kurulu'nda ele alındığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de inşaat sektörünün gelişmesiyle birlikte kat irtifakı tesis edildiği halde henüz birçok vatandaşımız kat mülkiyetine geçememiştir. Bununla ilgili bir yasayı biz 14 Kasım 2007 tarihinde çıkardık. 2007 tarihinde çıkan 5711 sayılı kanunla 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'na eklenen geçici bir maddeyle kat irtifakı tesis edilmiş, üzerinde yapı tamamlanmış, ana gayrimenkullerle ilgili olarak iki yıl içerisinde kat mülkiyetine geçişini bu yasayla düzenlemiştik. Fakat aradan geçen süre içerisinde maalesef çok değişik sebeplerden dolayı henüz kat mülkiyetine geçememiş çok sayıda vatandaşımız var, hak sahipleri var.

İki yıllık süre içerisinde kat mülkiyeti tesis edilmediğinde belediye hududu içerisindeyse belediyeler, belediye hududu dışındaysa mülki amirler tarafından, basında da yer aldı bin TL idari para cezası verileceği yazıldı. Dolayısıyla kanunun süresi 28 Kasım 2009'da bitiyor. Son güne getirmemek bakımından böyle bir yasal düzenlemeyi getiriyoruz. Bu yasal düzenleme, kırtasiyecilik ve bürokrasinin mümkün olduğunca bertaraf edilmesi suretiyle vatandaşların yükünün azaltılması, Medeni Kanun'un öngördüğü tapu sicili ve planların güncel tutulmasının sağlanması, devlet herhangi bir mali kayba uğramadan kat irtifakı tesis edilmiş yapılar için resen kat mülkiyetine geçilme imkanını getiriyoruz. Çünkü öbür türlü bir gayrimenkul üzerinde çok sayıda vatandaş hak sahibi oluyor. Bunların bir kısmını bulmak mümkün değil, bir kısmı yurt dışında ya da bir süre sonra kat irtifakı sahibinin vefat etmesi sebebiyle miras problemlerinden dolayı kat mülkiyetine geçilemiyor. Bu da vatandaşları büyük ölçüde sıkıntıya sokuyordu. Böylece resen kat mülkiyetine geçmeyi mümkün kılacak bu düzenlemeyi de getirmiş oluyoruz. Bundan sonra bu evrak tamamlandığında kat mülkiyetine resen geçilecektir. Bu sıkıntı da ortadan kalkacak, bürokrasi de azalmış olacak. Bu konu bugün Bakanlar Kurulunda konuşuldu. Ümit ediyoruz ki TBMM tatile girmeden kısa sürede yasalaşabilirse vatandaştaki tedirginlik de büyük ölçüde ortadan kalkmış olacak."

AB müzakereleri

Hükümet Sözcüsü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Çek Cumhuriyeti'nin AB Dönem Başkanlığında, "Vergilendirme" faslının müzakereye açılma imkanı olabileceğini söyledi.

Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, "Türkiye'de Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli" adı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Bakanlar Kurulu'na bir plan sunduğunu ve eylem kararı bulunduğunu söyledi.

Bu çalışmayla ilgili Bakanlar Kurulu kararı alınacağını ve arkasından yönetmelik çıkarılacağını anlatan Çiçek, bu yıldan itibaren uygulamanın başlayacağını ifade etti.

Model hakkında bilgi veren Çiçek, bugüne kadar üretim ve kalkınma planlarının sadece coğrafi bölgeler ve il idari sınırları esas alınarak yapıldığını anımsattı.

Tarım sektöründe ülkenin arz ve talep dengesinin istenilen düzeyde sağlanamadığını vurgulayan Çiçek, şöyle devam etti:

"Bunu hepimiz biliyoruz. Belli bir zirai ürünün fiyatı artığında, o sene herkes aynı ürünü üretiyor. İkinci sene tam tersi bir sonuç ortaya çıkıyor. Arz ve talep planlaması yapılmadığı için bu hem bütçeye büyük ölçüde yük getiriyor hem de vatandaşların mağduriyetine neden oluyor. Dünyadaki gelişmeler de takip edilerek bu plan yapılmadığı için tarımdan istenilen faydayı sağlamıyoruz. Dolayısıyla, bu modelin uygulanmasıyla birlikte etkin üretim planlaması yapılabilecektir. Biyolojik çeşitlilik, toprak ve su kaynaklarının korunması mümkün olabilecektir. Tarımda verimlilik artacak, üreticinin karı artacak, arz-talep dengesi sağlanacak, alımlardan doğan kamu finansman yükü azalacak ve Türkiye'nin uluslararası rekabet gücü artabilecektir. Dolayısıyla bu ve benzeri amaçların gerçekleştirilmesi açısından bu modele karar verilmesi gerekiyordu. Bakanlar Kurulu olarak biz bu işe karar vermiş olduk. Bakanlar Kurulu'nun kararının tamamlanmasını takiben bununla ilgili ikincil mevzuat düzenlemesi de yapılacak. Böylece, bu modele 2009 yılının ikinci yarısından itibaren geçme imkanımız olacaktır."

AB müktesebatı ile ilgili konular

Çiçek, her zaman olduğu gibi bugün de Bakanlar Kurulu'nda AB ile ilgili konuların görüşüldüğünü söyledi.

Geçmişte AB müktesebatına uyum bakımından bir kısım paketler çıkarıldığını anımsatan Çiçek, tek seferde birden fazla kanunda değişiklik yapan kanunlar çıkarmak suretiyle belli bir takvime kadar Türkiye'nin mevzuat uyumun sağlanmasının amaçlandığını ifade etti.

"Artık bu türlü paketleri çıkarmıyoruz ama bugün bahsettiğimiz yasaların, kat mülkiyeti hariç her üçü de doğrudan doğruya AB müktesebatıyla ilgilidir" diyen Çiçek, çıkarılan yasaların, hem iç hukukta önemli düzenlemeleri içerdiğini hem de AB'ye uyum açısından yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmiş olduğunu ifade etti. Çiçek, "Onun için tarım ve gıda güvenliği fasıllarının açılabilmesi bakımından bu yasa tasarıları önem arz ediyor" değerlendirmesinde bulundu.

Geçen hafta "Vatandaşlık Kanunu"nun çıkarıldığını hatırlatan Çiçek, bunun hem Türkiye'nin ihtiyaçları hem de AB kriterleri açısından önemli olduğunu belirtti.

Çiçek, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın verdiği bilgiye göre, "Vergilendirme" faslının, Çek Cumhuriyeti'nin dönem başkanlığında açılma imkanının olabileceğini söyledi.

Hükümet'in AB konusundaki kararlılığını ifade bakımından Brüksel'de Türkiye'nin bina satın aldığını ifade eden Çiçek, bundan sonra bu binada Türkiye'nin müzakereleri daha rahat yürütebileceğini söyledi.

Binanın, Türkiye'nin malı olduğunu ifade eden Çiçek, "İç tadilatı yapılıyor. Böylece hem oradaki görevli arkadaşımız hem de müzakereyi yürüten arkadaşlarımız bundan sonra Brüksel'deki bu merkezde daha rahat çalışabilecekler" diye konuştu.

Bakanlar Kurulu'na, "Türkiye'nin AB'ye üyeliği açısından 2009'un önemli olduğu" yönünde bilgi verildiğini anlatan Çiçek, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda zaman zaman muhalefet eden ülkelerin başında Fransa geliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin tanıtımı önem arz ediyor. Onun için oluşturulan bir ortak fonla bu yıl Fransa'da, önümüzdeki seneye de sarkabilecektir, 'Türk Mevsimi' adı altında Türkiye'nin çeşitli yönlerden tanıtımıyla ilgili bir hazırlık çalışması yapılıyor. Bunun planlaması yapılıyor. Bu çalışmalar parlamento seçimlerinden sonra Avrupa'da uygulamaya konulacak.

AB üyesi ülkelerde parlamento seçimleri var. Bu, Türkiye'yi de ilgilendiriyor. Bazı ülkelerde Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği sadece bizi ilgilendirmiyor, içeride de iç politika konusu olarak işleniyor. Türkiye olarak da bu parlamento seçimlerini yakinen takip ediyoruz. Bu konuyla ilgili olarak da Sayın Bağış, Hükümet'e bilgi sunmuştur. Ayrıca genel konuları da görüşmüş olduk."

"Türk mevsimi" programı

Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısına ilişkin açıklamalarından sonra soruları yanıtladı.

"Türk mevsimi" adı altında gerçekleştirilecek programın, sadece Fransa'da mı uygulanacağı sorusuna Çiçek, "Aslında bu 2009'u kapsıyordu. Diğer ülkelerde de olabilir, ama bu karşılıklı talep üzerine gündeme geldi" karşılığını verdi.

Hem Fransa hem de Türkiye'nin bütçe koyarak, Türkiye'nin karşılıklı tanıtımının amaçlandığını belirten Çiçek, "Türkiye'yi tanıtacak, müşterek koordinasyonla bu işler sürdürülüyor. Temmuzdan itibaren muhtemelen bu program uygulanabilir. 2010 senesine de sarkabilecektir. Türkiye zaman zaman kendini tanıtmak açısından bu çapta olmasa bile programlar yapıyor" diye konuştu.

Çiçek, "bazı ülkelerde Türkiye'nin AB'ye girmiş olması halinde kafalarında tereddütler varsa, bu tereddütlerin de ortadan kalkmasının mümkün olabileceğini" dile getirdi.

Kat mülkiyetine ilişkin kanun tasarıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de Çiçek, şunları söyledi:

"İnşaat sektörü önemli istihdam, büyüme açısından önemli sektör. Bir kısım daireler proje halindeyken, inşaat halindeyken satılıyor. Kat irtifakı tesis ediliyor. Müteahhit, 'sattım' diyor ama kişinin üzerine bağımsız olarak geçmediği için bir sürü problem getiriyor. Bir çok kırtasiye ve bürokratik işlemi ortadan kaldırmış oluyoruz. Daire sahibi kendisi yurt dışında. O gelinceye kadar bir kısım işlemlerde aksama oluyor veya daire sahibi vefat etmiş. Kat mülkiyetine geçişte, bunların hepsi büyük engel teşkil ediyor. Büyük ölçüde bu ortadan kaldırıyor. Belli evraklar tamam olmak kaydıyla, bu talepleri beklemeksizin, tapu idaresi resen devreye girebilecektir...

Ümit ediyoruz bunu, Haziran içinde çıkarabilirsek Kasım sonunu beklemeden vatandaşlardaki tereddüt de ortadan kalkar, tapu dairelerinde bu cezalardan dolayı önemli yığılmalar var, bunları da ortadan kaldırmış olacağız."

Mayınlı arazilerin temizliği

Mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin son gelişmelerle ilgili soru üzerine de Çiçek, Başbakan Erdoğan'ın yarınki gurup konuşmasında bu konuya değinebileceğini belirtti.

Çiçek, şunları söyledi:

"Bu tartışmaları baştan beri izliyorum Meclis müzakerelerini de takip etmeye çalıştım. Konu evvela çok doğru olmayan bir üslupla ve çok da yerli yerine oturan bir tartışma şeklinde de maalesef sürdürülmüyor. Bu bizim eski alışkanlığımız, en hayati en önemli konuları bir iç tüketim malzemesi olarak sürdürmeye, konuşmaya devam ediyoruz.

Bu tip bir müzakere tarzı, bu tip bir tartışma doğrusu bize de çok fazla bir şey getirmiyor ülkemize. Geçmişte de bunu gördük. Olaya bir bakmak lazım bu mayın temizleme işi AK Parti Hükümeti döneminde gündeme gelen bir konu değil. Evvela onun altını biz çizelim. Çünkü bu tartışmaları geçmişte başka konularda da gördük. Seçim öncesi yabancılara mülk satışı konusu uzun süre istismar edildi. Şimdi bu tartışmaları yapanlar 'vatan toprakları satılıyor' diye Türkiye'nin her tarafında bu konuyu işlediler. Bu konuyu bir muhalefet konusu olarak, bir muhalefet tarzı olarak gündeme getirdiler, ama sonra hepimiz biliyoruz, gördük ki 1934'den beri bu itirazları yapanlar 'AK parti iktidarında vatan toprakları satılıyor' diye muhalefet yapanlar, iktidar olduğu dönemlerde de 1934'den bu tarafa askeri dönemler dahil, her dönemde, her sene bu satım yapılmış. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın o ülkelerden satın aldıkları toprakların büyüklüğü Belçika toprakları kadardır, o ülkelerde hiç böyle sıkıntılar yok. Böyle konular yok"

Çiçek, bu defa bu mayın meselesine, ona benzer, ona paralel bir başka tartışma yürütüldüğünü ifade ederek sözlerine şöyle sürdürdü:

"Mayın temizleme işi, 1992'de karara bağlanmış bir konu, o zaman AK Parti diye bir parti de yok. Devlet bu türlü kararlar alırken, ilgili birimlerle, ilgili kurumlarla enine boyuna tartışır, konuşur ondan sonra bu kararı alır. demek ki 1992'de artık bu mayınlardan ülkemizin o bölgesinin temizlenmesi ve oraların tarıma kazandırılması noktasında bir karar alınmış. 1992'den belli bir tarihe gelinceye kadar maalesef karar alınmış, gereği yapılmamış. Gereğinin yapılması için ortaya bir ödenek konulması lazım, bunun parasının verilmesi lazım. Genelkurmay Başkanlığına bu iş devredilmiş, Genelkurmay'ın müteaddit yazışmalarına rağmen o zamanki hükümetler, şimdi en çok muhalefet edenler dahil, gerekli parayı vermemişler. İşin bu kısmının kamuoyu tarafından iyi bilinmesi lazım. Yani, 'biz mayın temizlemeye karşı değiliz' diyorlar, ama gereğini zamanında yapmayanlar şimdi ulu orta suçlama yapıyor. Madem temizlemesinden yanaydın, o zaman parasını niye vermedin. o zaman her işe para buldun da bu kadar önemli bir meselede niye para bulamadın' diye sorulabilir. Ben de onlara paralel bir üslup kullanmış olmayayım.

Bu konu, kimsenin vatanseverliğini sınayacağı bir konu değil. Biz Cumhuriyet hükümetiyiz. Bu milletin işleri görülsün diye canımızı dişimize takarak, Türkiye'nin mutluluğu, refahı için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Hiçbirimiz, hiçbir Cumhuriyet hükümeti, diğeriyle de vatanseverlik yarışına girmemelidir. Yani bu itirazları yapanlardan, biz ne yaptık da vatanseverlik konusunda biraz daha geride kalmış oluyoruz. Bu üslup çok doğru değil. Tasarıya yönelik itirazlar, eleştiriler olabilir, bunu anlarım, ama kullandığımız üslup, 'vatanı sevmek, vatana ihanet, vatan elden gidiyor' tarzındaki bir kısım değerlendirmeler, bence çok doğru değil. onun için TBMM bir çare müessesesidir. Onun için biz otururuz, konuşuruz, gereği ne ise onu yaparız ve bütün bunları yaparken gözettiğimiz bir tek husus vardır; ülkemizin menfaati neyi gerektirir? Ülkemizin menfaatleri o bölgenin mayınlardan temizlenmesini gerektiriyor. "

Bakan Çiçek, ayrıca Ottowa Sözleşmesi gereği de olarak, 2014 yılına kadar Türkiye'nin taahhüdü gereği, o bölgede bu mayınlardan temizlenmesi gerektiğini anlatarak, şöyle devam etti:

"Kararın alındığı tarih, 1992'dir. Ondan sonra da şimdi itirazları olanların da içinde bulunduğu hükümetler gelip geçmiştir. eğer bu yöntemlere itirazları varsa ilave yöntemler de söyleyebilir. Madem ki bu lüzumlu, bu kadar önemli, bu kararı vermişiz, niye zamanında bunun parası verilemedi. Bir çok lüzumsuz işe para ayrıldı da buna para ayrılmadı? Bu konuyu da kamuoyunun vicdanına, taktirlerine sunmuş oluyoruz. Yarın bu konuda ümit ederim ki çözümü birlikte buluruz ve neticede bu tartışmayı da ülkemizin yararına bir noktaya bağlamış oluruz."

İsrail ile yapılan anlaşmalar

Çiçek, "tarım havzaları konusunda bir çiftçi tarlasına istediği ürünü ekemeyecek mi? orada bir yönlendirmeye mi gidiyorsunuz?" sorusu üzerine, "Tabiatıyla yönlendirmeye gitmekte fayda var. Bir şeyi fazla ürettiğinizde de hep devletten destek bekleniyor" dedi.

Çiçek, söz konusu mevzuatın bu yıl içinde tamamlanmasını arzuladıklarını dile getirdi.

Devletin bir kısım teşvik ve desteklerle hangi havzada hangi ürünün yetiştirileceği konusunda çiftçileri yönlendireceğini anlatan Bakan Çiçek, zaman zaman zarar edeceği ürünleri ekmek yerine, Türkiye'nin ihtiyacı olan, daha fazla kar getirecek ürünlerin ekilmesinin çiftçinin yanı sıra Türkiye'nin yararına olacağını belirterek, "yoksa bir zorlama tarzında herhangi bir durum söz konusu değil" dedi.

Bakan Çiçek, "Toplumun bazı kesimlerinin İsrail'e bakışı belli. Mayın temizleme işinde İsrail işin neresindedir" sorusuna şu karşılığı verdi:

"Siz kanunları çıkarırken, şu ülke, şu firma diye yazmazsınız, Bunlar spekülatif, art niyetli, şu veya bu istikamette değerlendirmeye, ithama müsait konulardır. Kanunlar genel prensipleri ve düzenlemeleri içerir. O kanuna baktığınızda, ne gerekçesinde ne de maddelerinde bunu doğrulayacak herhangi bir şey bulabilirsiniz. Onun için bunlar kanundan kaynaklanan değil, bir iç tüketim malzemesi olarak kullanılan konulardır.

Bunları konuşanların da o ülke ile ne tip anlaşmalar yaptıklarını herkes biliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin İsrail ile ilgili yaptığı anlaşmalara bakıldığınızda da bir çok şeyi görürsünüz.

Kaldı ki bu kanun mayından temizlemeyi ve bu alanın tarıma kazandırılmasını amaçlıyor. Bunun nasıl temizleneceği ile ilgili şartnameyi devletin bu alandaki en önemli, yetkili ve sorumlu kurumları düzenleyecektir. Yani ihalelerde esas olan şartnamedir. İhaleyi kim düzenleyecek? Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı bir araya gelecek, bunun şartnamesini orta yere koyacak. onun için kanun genel prensipleri düzenliyor. Baktıysanız, bu tartışmalar sırasında gördüğüm husus şudur; yapılan tartışmaların yüzde 90'ı, kanun okunmadan yapılan, duyuma dayalı, dedikoduya dayalı, ön yargılara dayalı tartışmalardır.

Biz burada artık mayın müzakeresi yapmayacağız. Yarın göreceğiz hep beraber. ümit ederim, ülkemiz lehine bir sonucu birlikte bağlarız."