Tek jenerasyonda 5 fabrika kurdu
Babası eski çuvalları alıp satardı, o 16 yılda kurduğu 5 fabrikada hem Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerde ilk kez yerli üretime imza atıyor, hem de 4 kıtada 30 ülkeye ihracat yapıyor.
Türkiye’nin yeni dönemde parlayan sektörlerinden ambalajda 16 yıl önce ticaretten sanayiciliğe adım atan Abdioğulları Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütçü, bugün Türkiye’nin en büyük dokunmuş ve örülmüş plastikten ambalaj üreticilerinden biri. Abdioğulları Çin’le rekabette Avrupa kalitesinde hızlı üretim stratejisi ile başarıya ulaşıyor.
Özlem ERMİŞ BEYHAN
İSTANBUL - Bekir Sütçü ticaretle başladığı iş hayatında 1996 yılında sanayiciliğe geçiş yaptı; bugün 900 çalışanı, 5 fabrikası olan bir ambalaj devinin sahibi... Sütçü’nün kardeşleri ile birlikte yönettiği Abdioğulları şirketi bir yandan Türkiye’nin ithal ettiği ürünlerde ilk kez yerli üretime imza atıyor, bir yandan da 4 kıtada 30 ülkeye ihracat yapıyor. Sütçü önümüzdeki süreçte artık çuvala değil, daha katma değerli yeni ürünlere yatırım yapacaklarını açıklıyor.
'Sanayiciliği iyiye bakarak öğrendim'
Abdioğulları Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütçü, sanayiciliği “babadan değil, iyi örneklere bakarak öğrendiklerini” anlatıyor. Babasının eski çuval alıp sattığını, deyim yerindeyse doğduğunda çuval gördüğünü, daha sonra bu işin ticaretine atıldığını söylüyor. Bundan 16 yıl önce ise sanayiciliğe adım atıyor Bekir Sütçü ve zorlu macera başlıyor... Sütçü bu süreci şöyle anlatıyor: “Biz sanayici kültürü ile yola çıkmadık, mal alıp satarken ‘neden bunu biz üretmiyoruz’ diye sorarak sanayiciliğe girdik. Sanayiciliği babamızdan öğrenmedik ama iyiden örnek aldık; iyi şirketi, iyi bireyi örnek aldık. Niyetimiz yaptığımız işte ilk sıralarda yer almaktı. Bizim en büyük özelliğimiz aynı mesleği 45 yıldır yapıyor olmamız. Ben doğduğumda çuvalı gördüm, şimdi de çuval üretiyorum. Şimdi çeşitlendi, özellikleri arttı ama işin özünde çuval ve ben bununla gurur duyuyorum. Babam eski çuvalları alıp satardı, biz hala çuvalla uğraşıyoruz. Bu çok büyük bir avantaj. Ama yeni teknoloji
neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz. Biz mütevaziliği ve nereden geldiğimizi hiç unutmuyoruz.. Varlığımız, işletmemiz, giyimimiz kuşamımız değişebilir, ama insan olarak aynıyız...”
Ticaretten sanayiye geçişin zorluğu
Bekir Sütçü, sanayiciliğe geçişinde hızlı büyümenin sıkıntılarını yaşamış. Bu süreçte insan kaynağını yönetmenin önemini nasıl farkettiğini anlatıyor: “Ticarette paran varsa her şey senindir. Biz 1996 yılında sanayiciliğe geçerken indirme bindirme hariç yanımızda 3 kişi çalışıyordu. Sanayiciliğe geçtik, 30 kişi olduk, ben resmen ne yapacağımı bilemez hale geldim. Bu süreçte sanayicilikte paranın hiçbir şeye yaramadığını ama olmazsa olmaz olduğunu öğrendim. Ekip, sistem, mekanik bilgi, teknik bilgi, işletme bilgisi... Orada şapkamı alıp önüme koydum, ‘Madem yolunu bulamıyorsun, git bak binlerce insan çalıştıran şirketler var’ dedim. Çıkış yolumu o sayede buldum. Biz yıllarca dev şirketlerin distribütörlüğünü yaptık, yıllarca o fabrikalara girip çıkarken ‘Acaba biz de böyle bir şey yapabilecek miyiz’ diye düşünürdüm. Ve o zamandan izlenimlerimi bilgisayardaki hafıza kartına atar gibi saklamışım. Orada ne iyi yapılıyordu, ne iyi yapılmıyordu, müşteri olarak neden memnundum, neden memnun değildim hepsini önüme koydum. 1996’da üretime başladığımızda bir sallandık, insan kaynağını yönetmenin bambaşka bir iş olduğunu
öğrendik.”
O semineri hayatım boyunca unutmam
Bekir Sütçü bir yandan Türkiye’nin önemli ambalaj üreticilerinden biri haline gelmenin adımlarını atarken bir yandan da şirket yönetimi ile ilgili kendini geliştirmek için seminerlere katılmış.
Bu seminerlerden biri var ki onu ömrü boyunca unutamayacağını anlatıyor. O seminere birlikte katıldığı genç girişimcilerin çoğu bugün Adana’nın belli başlı sanayicileri... Yıl 1998, yer Adana Seyhan Oteli... “Bir seminere gittim. Tahtaya organizasyon şemasını çizdi semineri veren kişi. Hiç unutmuyorum, organizasyon şemasının ne olduğunu orada gördüm. 14-15 arkadaşız seminerde. Şimdi her
biri Adana’nın sanayisinin ileri gelenleri. Ara sıra toplanır nostalji yapar, o günleri anarız. ksiğimiz var, birçok şeyi bilmiyoruz, çırpınıyoruz öğrenebilmek için. Neyse ‘Organizasyon şeması üzerinde şirketinizde kim hangi görevde işaretleyin’ dedi semineri veren uzman. Kimseden ses çıkmıyor.
Ben çıktım, “Benim şirketimde yönetim kurulu başkanı da benim, genel müdür de benim, satın alma müdürü de benim, işletme müdürü de benim” dedim. Semineri veren uzman, “herhalde herkes aynı durumda” dedi ve iş hayatım boyunca unutamayacağım bir şey söyledi: “Değerli sanayiciler bu doğru ama nereye kadar? Bunu ne kadar devam ettireceksiniz?” dedi. Bu benim hiç unutmayacağım bir dersti. “Büyüyecekseniz bu görevleri dolduracaksınız” dedi.”
Bu dersi alan Bekir Sütçü, büyüme kararı paralelinde organizasyon şemasındaki her bir görevin altını doğru isimlerle doldurmaya odaklanmış. Abdioğulları şirketi 2000- 2005 arasında yeniden yapılanmış ve tüm ekip yenilenmiş. Abdioğulları’nın şu andaki A takımı hep o günlerde görev alan isimlerden oluşuyor.
Krizle çok iyi teknik elemanlarla tanıştık
[PAGE]Krizle çok iyi teknik elemanlarla tanıştık
Bekir Sütçü, “Keşke yaşanmasaydı ama 2001 krizinde de çok şey öğrendik” diyor. Abdioğulları, Anadolu’daki pek çok KOBİ gibi bu krizde işini kaybeden, daha önce çalışma imkanı bulamadıkları donanıma sahip isimleri bünyesine katma imkanı bulmuş. “2001 krizinden sonra kalifiye ve çok iyi teknik elemanları tanıma imkanımız oldu. Onlar bilgilerini şirkete de yansıttı. Biz de bu sayede doğru teknik elemanların önemini öğrenmiş olduk” diyor.
Rekabetsel avantajı kaliteyle yakaladık
Bu perspektifle gerçekleştirilen yeniden yapılanma, yatırımlar, son teknolojiyi kullanan 5 fabrika, 4 kıtada 30 ülkeye ihracat yapan büyük bir şirket haline gelme süreci... “İçerde dar bir piyasada boğuşmaktansa ihracata ağırlık vermeye çalışıyoruz” diyor Sütçü.
Bugün Abdioğulları rekabette en büyük avantajı bu süreçte geliştirdiği “Avrupa kalitesinde ürün yapabilme” özelliği ile yaşıyor. Bekir Sütçü şöyle anlatıyor:“Anında ihtiyaca en üst kaliteyle cevap verebilmek... Bizim iş emeği yoğun bir mesleğimiz var. Burada Çin’le rekabet edemeyiz. Böyle bir iddiamız da yok İhracat yaptığımız şirketler bize kaliteyi, sistemi, AB standartlarının ne olduğunu öğretti. Bizim avantajımız bu. Avrupalı geliyor senin ürününü test ediyor, üretim yerini
test ediyor, kalite kontrol labarotuvarını görüyor. Kaliteni test ettikten sonra malını alıyor. Yani belirli bir seviyeyi tutturmak zorundasın. Eğer o seviyede değilsen bu, yeniden yapılanma yapmak gerekiyor demektir. Her sektörde her firmanın çok kolay tutturamayacağı standartlar vardır, biz Abdioğulları olarak bu standartların yüzde 90’ını başardık.”
Hedef 3. dünya değil, Avrupa ülkeleri
[PAGE]Hedef 3. dünya değil, Avrupa ülkeleri
Bekir Sütçü bu paralelde önümüzdeki süreçte de hedeflerinin 3’üncü dünya ülkeleri değil Avrupa ağırlıklı olacağını vurguluyor. Sütçü, “3’üncü dünya ülkelerine ihracatta ucuz malda Çin’le rekabet edemezsiniz. Ancak Avrupa’ya ihracat yapabildikten sonra 3’üncü dünya ülkelerini de kaliteye alıştırarak zamanla o pazarları da elde edebilirsiniz. Kaliteyi er geç onlar da keşfedecek. Biz buna da katkı sağlamaya çalışıyor, az da olsa Afrika ülkelerine ihracat da yapıyoruz” diyor.
“Herkesin yaptığı işi yaptığınız sürece geleceğiniz yoktur” diyor Sütçü. Bu bakış açısı ile son 2 yılda 20 milyon dolarlık yatırıma imza atılmış. Makinaların tamamı modernize edilmiş, eski makineler ise iç piyasaya değil gelişmekte olan ülkelere satılmış. Sütçü anlatıyor: “Eğer herkesin yaptığı işi yapacak olursanız ne belirli standartlarda mal üretebilirsiniz, ne de yatırım yapabilirsiniz. Biz aynı pazarlarda yenilik olarak ne yapabiliriz hep buna bakıyoruz. Eski makinelerimizi de iç piyasada satmadık arz ve talep dengesini bozmamak için. Beklettik, bizden bu konuda teknolojide geri ülkelere sattık. İçeriye vermedik çünkü bu mesleğe bir iyilik olmazdı.”
Bu iş bizden de gidecek, ona hazır olmalıyız
Avrupa’da son krizin de etkisi ile ambalaj sektöründe önemli sorunlar yaşanıyor, iş emeği yoğun bir sektör olduğu için yeni yatırım yapılmıyor. Avrupa sektörde teknolojik olarak bir üst segmente geçerken, terk edilen işler Türkiye’ye kayıyor. Peki ya sonrası? Sütçü, “Bu iş, bizden de gidecek. O zamana hazırlık yaparak bizim de üst teknolojik ürünlere geçmemiz gerekiyor. Bizim 2010’dan sonrası için kurduğumuz tüm strateji bu. Bu, iş emeği yoğun bir sektör, yaptığımız işlerin bir bölümü 5-10 sene sonra başka ülkelere kayacak. O zamana sen kendini hazırlayabiliyor musun? Bunu yapan duayen işadamları çok başarılı oldu” diye konuşuyor.
Bu noktada Sütçü Abdioğulları için planladığı stratejiyi ise şöyle anlatıyor: “Biz kendi plastik ambalaj dediğimiz klasik ürünlere yatırımdan vazgeçiyoruz artık. Yeni ufuklara yelken açıyoruz, bir üst segmente geçiyoruz. Biz ürettiği ürün çeşidi en fazla olan şirketlerden biriyiz Türkiye’de...
Ama yeni ürünlere geçiyoruz, bu ürünlerin ne olacağını şimdilik söylemeyeyim...”
Aile şirketleri nasıl yaşar diye profesörlere soruyorum
[PAGE]Aile şirketleri nasıl yaşar diye profesörlere soruyorum
Abdioğulları bir aile şirketi. Bekir Sütçü eşit hisseye sahip olan 4 kardeş olarak şirketi birlikte yönettiklerini anlatıyor. Sütçü, aile şirketlerinin ‘makus kaderi’nin bilincinde, şirketinin yaşaması için şimdiden belirli adımlar atmasının bir zorunluluk olduğunun farkında. Bu konuda çok okuyor, çok çalışıyor...
“Aile şirketlerinin gelişimini yakından takip ediyorum. 3’üncü, 4’üncü nesilde aileler neden devam edememiş, şirket neden kapanmış merak ediyor, inceliyorum. Benim özel ilgi alanıma giriyor, çünkü biz de bir aile şirketiyiz. Bu işin üstatları kimse, profesörü kimse kardeşlerimle, üst düzey
yöneticilerimle birlikte seminerlerine gideriz. Ben Abdioğulları adının yaşamasını istiyorum. Kızımın, oğlumun şirket sahibi olmasından ziyade Abdioğulları şirketi nasıl gelecek nesillerde hayatta kalır onun mücadelesi içindeyiz. Tipik aile şirketlerinde amca, yeğen, kardeş hep kilit noktalardadır. Bizim yüzde 100 profesyonel olma niyetimiz yok ama yüzde 80 oranında profesyonel olmak hedefimiz. Kilit noktalarda şu anda da profesyonellerle çalışıyoruz. Abdioğulları’nın en önemli özelliklerinden biri de hep konusunda uzman teknik kadro ile çalışmış olması. Kurulduğundan beri böyle. Fabrikayı ilk kurarken işi bilmiyorduk, bu işi bilen bir mühendisle işe başladık. Şu anda da hep alanında uzman mühendisler çalışıyor bizim fabrikamızda. Kalabalık bir aileyiz, amcamızın oğluna ‘ne okumuş olursan gel işletme müdürü ol’ demedik hiç. Buna bir tek ben uymuyorum; şirketin yönetim kurulu başkanıyım, mühendis değilim, üniversite de okumadım...”
AB’deki daralma zorluyor ama 2011’i tutturacağız
[PAGE]AB’deki daralma zorluyor ama 2011’i tutturacağız
Abdioğulları örme ve dokuma plastikten ambalajda Türkiye’nin en büyklerinden biri. Üretiminin yüzde 40’ını ağırlıklı olarak Avrupa pazarına ihraç ediyor. Peki kriz onları nasıl etkiliyor? “Avrupa’da kesinlikle bir daralma söz konusu” diyor Bekir Sütçü ve gelişmeleri şöyle anlatıyor:
“Geçtiğimiz yıl ihracatta büyük bir çıkış yakaladık. Biliyorsunuz ihracatta ilk 1000 firma içinde Abdioğulları. 247 sıra birden yükseldik. 855’ten 612’nci sıraya çıktık. Ancak bugün Avrupa’da yaşanan daralma nedeniyle biz bu sırayı kaybetmezsek çok mutlu olacağız dediğimiz noktaya geldik. 2011 yılı itibarıyla 32 milyon dolarlık bir ihracatımız var. Bundan bir şey kaybetmemeye çalışıyoruz ve kaybetmeyeceğiz. İlk 9 aylık veriler ihracatımızın düşmediğini gösteriyor. Ama bu Euro krizi olmasaydı ihracatta en az yüzde 15-20 büyüme sağlayacaktık.”
Kızım Paris'te okuyor, 'Sen 3 dil biliyorsun ya baba' diye bana takılıyor
“Biz hep imrenerek bakardık iyi eğitimli insanlara... Kardeşim çok iyi eğitim aldı, kızım Paris’te yüksek lisans yapıyor. Ben kızıma ikinci yabancı dili öğrenmeden gelme diyorum o da bana takılıyor, ‘sen maşallah 3 dil biliyorsun ya baba’ diyor... Ben ‘sana bana bakma, ben öyle olmayabilirim ama öyle isterim’ cevabını veriyorum...”
İlk yerli üretime imza atıp ithal ürün fiyatını 3'te 1'e indirdi
Abdioğulları şirketi o zamana kadar Türkiye’de sadece ithal edilen dolu örtülerini üreten ilk şirket. Bekir Sütçü bundan çok gurur duyuyor: “Yeni bir şey keşfetmedik ama Avrupa’dan 10 birime ithal edilen malı Türk çiftçisine 3 birime sattık. İlk bir yıl kaça mal ettiysek ona sattık. 6 ay sonra ithal malların fiyatı yüzde 100 düştü. Bu Abdioğulları’nın başarısıdır. Elma bahçelerimiz bu ürünü ithal ediyordu. Şimdi Türkiye’de birkaç firma daha bizim gibi üretim yapar hale geldi bu ürünü.”
Abdioğulları ismi nereden geliyor?
“Babamın adı Abdi idi. Biz 4 kardeşiz, babamızın ismini yaşatmak adına şirketimize Abdioğulları ismini koyduk. Rahmetli babam çok genç yaşlarında Kayseri’den Adana’ya göç etmiş. Eski çuval alıp satmaya başlamış. Onun isminin yaşamasını istiyoruz.”