Ticarette iletişim / yenilik şart
Cem KÜTÜK / Endüsri Müh
Sosyal iletişim ve iş geliştirme konusundaki çalışmalarımın kazandırdığı bir alışkanlık var: Katıldığım seminer ve toplantıların kahve aralarında ve kokteyllerde, katılımcıların birbirleriyle iletişim biçimlerini incelerim. Özellikle birbirleriyle yeni tanışan katılımcıların iletişim kurma biçimleri, yaklaşımları ve iletişimin tanışma sonrası sürdürülme şekli, "sosyal sermaye" yaratımı sürecinde önemli bir işleve sahip.
Çoğumuz, muhtemelen derin bir dostluğa dönüşemeyecek ancak belirli konularda paylaşımların mümkün olabileceği "tanıdıklar" ile iletişimimizi sürdürebilmekte zorlanırız. Tanıştığımız herkesle anlamlı bir ilişki sürdürebilmek için enerji ve zamanımız yeterli değildir. Oysa sosyologların "zayıf bağ" olarak isimlendirdiği düşük yoğunluklu ancak dostane ilişkiler bize içinde varolmadığımız farklı "dünyalara" ulaşım ve çekim alanımızın dışında yer alan farklı olay ve fırsatlardan haberdar olma imkanını sağlar. "Zayıf bağların gücü" sandığımızın çok ötesindedir!
Malcolm Gladwell, The Tipping Point adlı kitabında sosyal salgınları mümkün kılan koşulları ve salgınların dinamiklerini incelerken zayıf bağların gücünü de kuvvetli bir şekilde vurguluyor. Aniden ve öngörülemez şekilde gerçekleşen değişimleri "sosyal salgınlar" (social epidemics) olarak adlandıran çalışma, salgınların ortaya çıkışında rol alan insanların, çok geniş bir "tanıdık" çevresine sahip olan (yani zayıf bağları bol olan) ve bunu mahirlikle kullanabilen "Birleştiriciler", birçok konuda yoğun bilgi birikimi olan ve bunları karşılıksız olarak çevresine aktaran "Erbablar", ve yeni fikirleri yüksek ikna güçleriyle pek çok kişiye bulaştırabilen "Satıcılar"dan oluştuğunu öne sürüyor.
Günümüz kapitalist ekosisteminde özellikle Birleştiriciler'in "zayıf bağları" kanalıyla yarattıkları sosyal etki inovasyon açısından son derece önemli. Hemen her seminerde, eğitimde, sohbette inovasyonun önemi ve özellikle kriz dönemlerinde inovasyona gereksinimimiz vurgulanıyor. Peki neden bu inovasyon denilen şey bizim sürekli uzağımızda, erişilmesi gereken bir mesafede?
İnovasyon denildiğinde çoğumuzun aklına halen buluş, icat kelimeleri ve bunları gerçekleştirecek "mucit" kılıklı kişi(ler) geliyor. Oysa dünyada büyük değişimlere neden olan inovasyon vakaları incelendiğinde, bireylerin tek başlarına gerçekleştirdikleri "mucize"lerden ziyade, farklı özellik ve niteliklere sahip insanların belirli bir bağlam çerçevesinde - zayıf ve güçlü iletişim bağları sonucunda - oluşturdukları yeniliklerin çoğunlukta olduğu görülüyor.
Ülkemizde büyük ihtiyaç duyulan inovatif gelişmeleri sağlayacak yol, yenilikçi fikir ve bilgilere sahip insanları, piyasa bilgisine/deneyimine sahip geniş düşünebilen yatırımcıları ve trend yaratabilecek kadar dünyayı tanıyan pazarlamacıları ortak bağlamda bir araya getirebilmekten geçiyor. "Zayıf bağlara" ve sosyal/ticari zekaya sahip "Birleştiriciler", yani iş geliştirme uzmanları tam da bunu sağlayabilecek yetkinlikte insanlar değil mi?
Onlara şimdi değilse ne zaman kulak vereceğiz ?