Ticaretteki haksız rekabet küçük işletmeleri yok etti
Esnafın büyümesinin istenmediğine, küçük kalmaya zorlandığına vurgu yapan Palandöken, ticarette haksız rekabetin yaygınlaştığını ve bunun en çok esnafı olumsuz etkilediğini söyledi.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Hüseyin GÖKÇE
ANKARA-Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu(TESK) Başkanlığını yürütürken, çözüm sürecinde oluşturulan 63 kişilik Akil Adamlar grubunun Karadeniz bölgesi ekibinde yer alan Bendevi Palandöken, koruculara verilen paranın yarısının esnafa verilmesi halinde sorunun rahatlıkla çözülebileceğini söyledi. Mevcut süreci ilk kez 7 yıl önce kendisinin gündeme getirdiğini belirten Bendevi Palandöken, terör sorununun ancak yerinde çözülebileceğini söyledi. AVM sistemini eleştiren ve Türkiye'de sermayenin tehlikeli bir şekilde tek elde toplanmaya başladığını belirten Palandöken, haksız rekabetin küçük işletmeleri bitirdiğini kaydetti. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan Bendevi Palandöken, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.
Esnaf temsilciliğiniz yanı sıra Karadeniz bölgesinde yer alan akil adamlar grubundasınız. Henüz çok erken ama ilk izlenimlerinizi paylaşabilir misiniz?
Ben Karadeniz bölgesinde çok tepkiyle karşılaşacağımız zannettim. Beklentilerimin tam aksine çok olumlu geçti, çok iyi bir karşılama oldu. Toplumun da farklı kesimlerinin oluşturduğu, güzel bir mozaik. 16 dilin serbestçe kullanıldığı Trabzon için küçük İstanbul tanımı yapılıyordu. Ben zannediyordum ki şehrin planlamasından, kalabalıklığından dolayı benzetiliyor. Meğer Türkiye'nin her yerindeki her kökenden insanlar olduğu için bu benzetme yapılıyormuş. Oysa ben Trabzon'a gitmeden önce, Mardin ve Hatay'ı çok medeniyetli olarak bilirdim.
Toplumun her kesiminden yaklaşık 300 kişi bir salonda toplandı. Meğer Türkiye'nin her yerindeki her kökeninden insan varmış. Herkes dost halinde yaşıyor.
Ziyaretleriniz sırasında zaman zaman tepkiyle karşılaşıyorsunuz. En çok hangi konularda tepki gösteriliyor?
Türkiye'deki demokratikleşme süreci çerçevesinde, belirli bir kesimin daha çok akıllarındaki soru bölünmeyle ilgili problem olur mu? "Hükümet onlara avans veriyor, bonus veriyor, Türkiye bölünür mü?" Kuşkuları var. Bunun dışında herkesin ortak fikri bu sürecin bir an önce tamamlanması yönünde.
Dediğim gibi vatandaşın kafasındaki tek müphem olan şey Apo'ya af çıkacak mı? Halkın barış sürecinin başlaması aşamasında bölünmeden daha çok bunu düşünüyorlar. Çok sayıda şehit olduğuna dikkat çekenler kaygılarının Hükümet tarafından yapılacak açıklamalarla giderilmesini istiyorlar.
Toplumun her kesiminden oluşturulan akil insanlar heyetiyle ilgili Hükümetin projelerini uyguladıkları yönünde eleştiriler de geliyor….
Biz vatandaşla hükümetin uzantısı olarak görüşmüyoruz veya Hükümetin propagandasını yapmıyoruz. Hatta kendi aramızda menfaat çatışması olan insanlarız. Sendikalar orada, memur orada, işveren orada. Bu grup zaman zaman başka platformlarda keskin bir şekilde karşı karşıya geliyor. Saydıklarım dışında, gazeteci, ses sanatçısı, yönetmen, komedyen, akademisyen gibi geniş bir yelpaze burada temsil ediliyor.
Siz kişisel olarak kendinize yapılan daveti nasıl kabul ettiniz?
Bu sürecin bir yerde sonuçlanmasıyla ilgili katkımızın ne olacağını düşünüyoruz. Böyle bir teklif yapılmış, muhatabınız Başbakan. Sayın Başbakan yardımcısı vasıtasıyla sizi arıyor, Başbakan Yardımcısı Atalay: "Sayın Başbakan sizi düşünüyor ne dersiniz?" Bizim gibi kurumların başında olan insanlar, kendilerinden daha çok kurumlarının temsil edilmesi veya edilmemesinin ne kadar sorun çıkaracağını bilen insanlar. Hayır deme şansın var mı? Yok. Keşke bu süreç muhalefet tarafından gündeme getirilseydi. Muhalefet, "Bu kadar sıkıntı var niye bu sorun çözülemiyor" noktasına taşımalıydı konuyu.
TESK Başkanı olarak sizin daha önceden bugünküne benzer girişimlerde bulunduğunuzu hatırlıyoruz….
Ben 2007'de TESK Başkanı olduğumda 81 ilde 600'den fazla ilçeyi gezdim. İzlenimlerimi bir dosya halinde, Cumhurbaşkanı, Hükümet ve siyasi partilere sundum.
Teröre destek verenler niye bunu yapıyorlar sorusunun cevabını bulmaya çalıştım. İnsanlar mahvoluyor, otobüs durağında çocukları beklerken, dükkanını açarken çok tedirgin vaziyetteler. Kepenklerin kapatılmaya zorlandığı, göçe zorlandığı, tehdit edildiği yerde gerçekten tedirginliğin boyutu çok yükseliyordu.
"Bölge esnafından vergi alınmasın"
Peki somut olarak ne öneriyorsunuz?
Peki somut olarak ne öneriyorsunuz?
Bana göre bunun çözümü yerinde olmalı. Korucuya vereceğiniz paranın çok daha azını, burada kurulu düzende esnaf, zanaatkara harcayın, vergi almayın, elektrik parası almayın zaten tel atıp kaçak kullanıyorlar. Su parası almayın, hatta ihale açıldığı zaman Ankara, İstanbul, İzmir'den müteahhit sokmayın dedik. Bölge insanları iş yapsın ki meşgul olup düzene sahip çıksınlar.
Çözüm aşamasında biz bütün sivil toplum örgütlerini buraya çağırdık. Hepsinin genel başkanları geldi. Belki bir iki tane fire verdik, onlar da başkan yardımcısıyla temsil edildi. Dedik ki "bu süreci destekleyelim", her gün şehit haberi geliyor, kepenk iniyor, çek senet ödenmiyor, insanlar perişan ve göçe zorlanıyor. Yerinden uzaklaştırılan insan ne yapıyor? Köyünden bir çıkınca 6-7 çocuk, anası, babası bir gidiyor İstanbul'a. Ya simit satıyor, ya bir parkta fiş kesiyor. Bunalımdan kaçmayı istiyor.
Tekrar esnaf meselesine dönersek, yerinde yapılacak yatırımlar bölgeye büyük destek olur. Hizmet alımında da bölge insanı tercih edilmeli. Örneğin Karayolları Genel Müdürlüğü'nde çalışan işçilerin elbiselerini yöredeki terziye diktirin, hastane kıyafetlerini diktirin. Sonuç itibarıyla esnaf desteklenirse bir çok sorunun çözümüne faydası olur.
Çünkü esnaf kantaatkardır. 2 kişi kavga etse, esnaf araya girip arabulucu olarak sorunu çözer. Ahiliğin 800 yıllık geçmişi var. Ticaretin fidanlığı burası, eğer biz yetiştirmesek sanayici tüccar kendiliğinden oluşması mümkün değil.
Esnaf mahallenin sigortasıdır. İnsanları ismen bilmese bile bir yakınıyla zihninde tutar. Örneğin, gazetecinin annesi, doktorun babası diye yazar. Taksiyle eve gelseniz, cebinizde para yoksa bakkaldan istersiniz.
Türkiye'nin en büyük sanayicilerinin kökenine baktığınızda hepsinin de bakkallıktan geldiğini görürsünüz. Öbürleri farklı işlerden gelmiş ama bunlar kadar marka olamamışlar. Demek ki sanayiciliğin okulu burası. Esnaf okulunu bitirecek, diplomasını buradan alacak. Paran var araba aldın, ancak ehliyetin olmadan kullanabilir misin? Yani esnaflık da böyledir. Burada ahlaklı yetişirsin, esnaflık insan tanıma sanatıdır. Altının değerini sarraf, altının değerini esnaf anlar. Bunun için o okulu, sınıfı geçmen lazım. Bu sürece beni davet ettikleri zaman da farklı düşüncelerimin olduğunu herkes biliyor. "Ben bu sürece destek veremem, mazur görün katılamam" demedim. 63 kişini içinde 20 milyonluk kitleyi temsil eden insan olmazsa, süreç tamamlanmamış olur. Bizim 2.5 milyona yakın işyerimiz var. Bunun hepsinin bir kişi çalıştırdığını var sayarsan 5 milyon. Aileleriyle birlikte toplam sayı 20 milyon oluyor. Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşu ve okulu da burası. Bunun için sürece severek katıldım. Çünkü bu sürecin fikir babası da bendim. Süreci biz 7 sene önce başlattık, rapor gönderdik, geçen sene toplantı yaptık. Bu sene ilk bildiriyi yine ben yayınladım. Bu işin bir yerinden tutulması gerektiğini belirttim. Orada esnaf kalmadı. Bir de bunun yanı sıra Hükümet işyeri açmayı 3-5 sermayenin tekeline bıraktı. Dokuyu bozdular.
Tekel derken AVM'lerden bahsediyorsunuz galiba?
Doğru, bu konuda belediye başkanlarına soruyorum, buraların şehre faydası oluyor mu? Diye. Parayı merkezlerine götürüyorlar diyorum. Sen niye burayı gelişmişlik diye gösteriyorsun. Bir tane camekanlı bina yapınca ne oluyor?
Bakın, en önemlisi 600 yıl önce yapılan Kapalıçarşı, Suluhan var. Bugünkü AVM'lerden daha estetik değil mi? Daha modern değil mi? Herkesin büyüme şansı var mı? AVM'de bir kişi fırlayabilir mi? Burada kira vereceksin, onlar kiradan sebeplenecek, ben orada tezgahtar olup bir başkasının ürünü satıp para kazanacaksın. Büyüme, ileride çok büyüme şansın da yok. Türkiye'de sermaye tekele toplanıyor.
AVM'ler de artık ihtiyarlıyor, Ankara'da iki tanesi gitti, 4 tanesi daha gitti. Daha açamadan kapananlar var. Dolayısıyla görselliği, estetiği, şehir mimarisin de uymuyor. Bunlar hiçbir şeye yaramaz. İstanbul'da 5 tanesi hastane oluyor. Yani düşünün bunun bir planlamasını yapalım diyoruz. Bunda ne kötülük var.
Türkiye'de uzun süredir perakende yasasının çıkarılması için uğraşıyorsunuz….
Türkiye'de uzun süredir perakende yasasının çıkarılması için uğraşıyorsunuz….
Televizyon, gazete, gıda her şey senin oluyor. Kimseye bir şey kalmıyor. Herkes kendi işini yapsın. Bunun için çok mücadele ettik. Perakende sektörünü düzenleyen yasa tasarını bir türlü çıkaramıyoruz. Aslında bunun eksiği yok fazlası var.
Yasa hazırlanırken boş kağıda imza atıp "Ne istiyorsanız yazın ben de imzalayacağım" dedim. Almanya nasıl yapmış, Fransa, Belçika, İspanya, İngiltere nasıl yapmış? ABD nasıl yapmış hepsinin yasasını tercüme ettirip hükümete verdik. Dedik ki perakende yasasıyla AVM'yi düzenleyen yasayı bulun, siz de böyle uygulayın dedik. Biz ticaretin serbestiyetine karış değiliz, haksız rekabetin karşısındayız.
"Sermaye haksız rekabetle küçük esnafı bitirdi"
İndirim kampanyaları konusunda da mevzuata uyulmadığı gözleniyor….
Üstelik indirim kampanyaları konusunda da çok ciddi sıkıntılar var. Bir bakıyorsun yüzde 50 indirim, bir bakıyorsun yüzde 40 daha indirim yapıyor. Demek ki bunlar ne para kazanıyor da bu kadar indirim yapabiliyor. Bunun bir kuralı yok.
100 liraya aldığın şeyi sona gidip 10 biraya alabiliyorsun. Ticarette böyle kural olmaz. Bunun bir izni olur, oturup süresi belirlenir. Ticarette haksız rekabet ile sermaye, küçük işletmelerin tamamını bitirdi.
Eskiden 10 gün en fazla 15 gün süresi vardı ama ürünler genelde birinci gün biterdi. Şimdi mevsiminde aldığın ürünü ucuzluk sezonunda da alabiliyorsun. Eskiden kampanya dönemlerinde hiç ayağa uygun ayakkabı kalmazdı. Ben ayak numaramdan küçük ayakkabı alıp ayağımı çok yara ettiğimi hatırlıyorum.
Ödenmeyen kredi kartları konusunda ne düşünüyorsunuz?
Şu anda 41 milyon kredi kartında birikmiş borç var. Ödemesini zamanında yapabilirsen aslında kredi kartı iyi bir sistem. Kuruşları rahatlıkla ödüyorsun ve para üzerinde herhangi bir kesinti olmuyor. Zamanında yatırırsan, 40 gün kredi alıyorsun faizsiz. Ancak, kimse kredi kartının tamamını yatıramıyor yüzde 5 dışında. Öbürü tefeci faizine kalıyor. Bankaya yatırdığında para yüzde 5-6, buna karşılık kredi kartının aylık faizi yüzde 2.5-3 civarında. Birisinin limiti dolduysa, başak bir karta başvuruyorsun. İnsanlar öyle bir düzene girmiş ki yakasını da kurtaramıyor. Sistem bir çökse, 2001 yılındaki bankaların faciasından daha kötü olur.
Artık insanlar kredi kartlarındaki borçlarından dolayı veresiye defterleri tekrar kullanılır hale geldi. Genelde piyasada işsizlikten kaynaklanan satışlarda düşüş var. Haksız rekabet var, vatandaşın alım gücü düştü. Artık kiloyla kimse almıyor, taneyle alıyor. Eskiden Avrupalıya gülerdik, domatesi, muzu taneyle alıyor diye. Hatta bir tane karpuz almaya bile utanırdık.
Diğer ülkelerden bahsettiniz, orada sistem nasıl işliyor?
Yasada ticaret serbestliğine dokunmuyor ama "Sana kredi desteği vermem" diyor. Vergini başladığım gündem itibaren alırım diyor. Rasyonel, fizibilitesi yapılıyor. Bizim yeni yaptığımız bir sistem var. KOSGEB ile birlikte projemiz var, genç girişimcileri hazırlıyoruz. Fizibilite raporları hazırlanıyor. Başlangıç sermayesi veriliyor. İşyeri kirası veriliyor. Dolayısıyla ticarete sıfırdan bilinçli şekilde başlıyorsun. Bölgede kaç kişi oturuyor? Kaç tane müşterin olur, ne kadar karlılık olur? İki tane simitçi varken, yanına bir tane daha açılıyor. Sayıları 5'i buluyor ama hepsi birden batıyor. Bir tanesi işini yaparken, vergi verecek hale gelirken, büyüyecek hale getirirken, 5 tane açılıyor.
Normalde büyüme sıralaması şöyle olmalı; bakkal, servisçi olacak, toptancı olacak, üretici olacak, sanayici olacak. Böyle bir yol filan kalmadı. Çünkü artık kendisi üretiyor, pazarlıyor ve kendi mağazasında satıyor. Sana sadece aracılığı bırakıyor. Perakende yasasını çıkaramadık, niye çıkmıyor merak ediyorum. Her gelen çok seviyor bizi, esnaf çok iyi diyor. Küçükken seviyor, ama büyüme diyor. "Kendi işini kurma, bizim yanımızda çalış, bizden al sat" diyor.
Bir dönem karşılıksız çek konusunda da farklı açıklamalarınız yer aldı. Hapis cezası kalktıktan sonra düşünceleriniz değişti mi?
Bir dönem karşılıksız çek konusunda da farklı açıklamalarınız yer aldı. Hapis cezası kalktıktan sonra düşünceleriniz değişti mi?
Çek meselesinde ben çok çalıştım. Çekin üzerindeki yazılmasından dolayı mahkum olması uygun değil. Ticarette içerde yatarken paranın ödenemeyeceğine göre, ahlaklı ve söylediğim süreçten geçen insana çek verilmeli. Çek bir itibardır. Çekin bir tanesi karşılıksız çıkınca ikinci malı alamazsınız. Dolayısıyla hiçbir esnaf sakıncasını bile bile karşılıksız çek vermez. Çeki karşılıksız çıkanların çok büyük kesimi sonradan kurulan, köklü olmayan, günü birlik kötü niyetli şirketlerdir.
Bir protesto oldun mu bir kere kredi alamazsın, kredi kartı kullanamazsın, borcunu yatırdığın halde kara listede adın olduğu için hayatın sönüyor bunun için millet çok özen gösteriyor. Eskiden başka isimle alabiliyordu, şimdi tek numara ile elektronik ortamda her şey ortaya çıkıyor. Bir kere esnaf müşterisini tanır. Ben karşıdan gelirken müşteriye bakarım, peynir mi alacak? Kibrit mi alacak? Ekmek mi alacak? gelişinden anlarım.
Madem o kadar sıkıntı var yeni dükkanlar nasıl açılıyor?
Türkiye'de bu işyeri açmanın önünde bir engel yok. Ticaret serbest durumda. Üstelik, insanlar devlete artık işe giremiyor, bir anlamda şansını deniyorsun. Olanaklar iyi, kredi şartları çok iyi. Sadece iki kredi kartını bile kullansan 50 bin lira sermayen oluyor. Bu kadar parayı yedikten sonra batıyorsun. Birisi kapatıyor, yenisi açıyor. Ticaret yapmak için insanlar da çok gelişti. Biraz daha rahat. Bu işi yaparım diyor, Ahmet yaparsa ben de yaparım diyor.
Bir de ürün çeşitliliği arttığı için bunları sunacak insan sayısı doğal olarak artıyor. Artık kumpir, pizza, döner, çorba vs. hepsi ayrı ayrı yerlerde yeniliyor.
Eskiden; gaz yağını, ispirtoyu, kırtasiyeyi, zarf, kağıt, kalemi, yaka kolasını ben satardım. Şimdi gidip de bakkaldan bunları almıyorsun. Sigarayı, deterjanı ben satardım. Şimdi gidip bakkaldan ancak çamaşır makinede kalırsa alıyorsun. Eğer ağzının tadını bilen birisiysen peyniri gidip iyi bir dükkandan alıyorsun. Eti gerçekten tanıyorsan gidip kasaptan alıyorsun. Eti bilmiyorsan markete gidip et alıyorsun.
İnternetten satışlar sektörleri çok etkiledi mi?
Satışlar büyüyor ama buna vatandaşın halen tam olarak güveni yok. Gelen ürünlerin tamamı neredeyse Çin malı. Dolayısıyla gerçek marka ürünlerin böyle alınması mümkün değil. Gelişirse çok daha iyi bir düzen olacak. O zaman öyle bir sektör açılmış olacak. Esnafın bir kolu da ona kayacak. Bunu yine bir insan yapacak. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, parayı tahsil eden, sana getiren bir adam lazım.
Ayrıntılardaki Bendevi Palandöken
Ferit B.PARLAK
Teknolojik ve ekonomik gelişim hız kazanırken, insanların ihtiyaçları ve tüketim kalıplarındaki değişimin de hız kazanması kaçınılmazdı.
Acı olan, bu yoğun temponun, eskinin huzur veren fotoğraflarını hafızalardan silmeye yetmesi.
"Fazla şeker yeme, dişini çürütür" diyen Bakkal Hasan Amca, okula giderken çantama portakal koyan Manav Mustafa, çocuk dergilerinin eski sayılarını koltuğumun altına sıkıştıran sahaf İbrahim Abi gibi sevdiklerimiz belli bölgelerimiz haricinde, yok artık.
Bendevi Palandöken ile, esnaf ve sanatkârların sorunlarını çözme, yönlendirme, meslekî yönlerini geliştirme, kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri yaşatma ve koruma gibi görevleri bulunan TESK'in perakendecilik, AVM gibi sıkıntılı konular ve esnafın sorunları ile ilgili yeni girişimlerini konuştuk. Yeni dünya düzeninde esnafın izleyeceği/izlemesi gereken yolu çizmesini istedik.