Tüketici için tek sorun kredi kartı faizi mi?
Semih Çağlar / Çağlar Hukuk Bürosu
Ülkemiz insanın zaman içinde oluşan ve gelişen banka ilişkilerini başka yazılarımızda detaylı değerlendirmiştik.(*)
Bahsi geçen yazılarımızda belirttiğimiz gibi, son 15-20 senede bankacılık sektörünün tüketiciye sunduğu çeşitli krediler ve hizmetlerin kullanımı, geniş halk kitlelerine, orta ve alt gelir gruplarına kadar yaygınlaşmıştır.
Öte yandan tüketici bilinci oluşmaya başlamış, tüketicinin hak ve hukukunu sorgulayıp aramasında, basınımızın da desteği ile olumlu bir gelişme kaydedilmiştir.
Fakat bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, ortalama bir tüketicinin, bugünün şartları ile bağdaşmayan, bazı alışkanlıkları ve tercihleri ise devam etmektedir.
Tüketicinin bu alışkanlıklardan biri, günlük yaşaması ve orta/uzun vadeli bir planının olmamasıdır.
Tüketici, belli bir vadeye bağladığı borcunun kaynağını en son anda bulmaya çalışır ve kaynak yaratabilirse öder, ödeyemez ise vadeyi ileri günlere taşımaya çalışır.
Tüketici orta vadeli planı bir kenara koyalım, kısa vadeli bir plan yapmayı da sevmez, günlük yaşar ve günlük gelişmeler karşısında anlık pozisyon almayı tercih eder.
Örneğin tatil programını son anda kesinleştirir, kestiği ileri tarihli çekin karşılığını son anda temin eder, emlak vergisi borcunu en son gün öder vs...
Çünkü tüketici ekonomik ve sosyal yaşamdaki ilişkilerinde, belli zaman dilimlerine bölünmüş, önceden belirlenmiş, programlı bir yaşamdan çok, hayatın akışına göre belirlenen ve zaman dilimi ile sınırlanmamış bir ilişkiler zinciri içersindedir. Bir başka deyişle bizim ortalama tüketicimiz hayatın merkezine kendisini oturtup, serbestçe ve programsız yaşamayı, diğer insanların da buna uymasını beklemektedir.
Türk tüketicisi, toplumun çoğunluğunun aldığı ya da aldığını tahmin ettiği pozisyonları (tercihleri), algıladığı an ya da algıladığını sandığı an çoğunluk gibi hareket etmeyi tercih etmektedir. Burada basının bu algıyı oluşturma ve çabuklaştırma yönünde bir katalizör görevi gördüğünü de ifade etmeliyiz.
Gene tüketicimiz geçmiş dönemlerde, kendisinin ya da 3 şahısların yaşadığı ya da ülkemizin yaşadığı, olumsuz olaylar ile bunların sebep ve sonuçlarını nedense çabuk unutup, ileride yapacağı işlemlerde pek göz önünde bulundurmamaktadır.
Ülkemiz tüketicisi gerek yeni teknolojilere ve gerekse yeni ürünlere ve hizmetlere çok büyük ilgi duyar ve onu hemen almak ve kullanmak ya da yapacağı işlemlerde uygulamak ister ve fakat bu ürün ve hizmetlerin kendisine uygunluğunu, bunların fayda ve maliyet analizini ve işin ya da hizmetin tekniği ile ilgili yazılı dokümanları çok irdelemez.
Öte yandan, gerek bazı kamu kuruluşları ve gerekse ülkeye yaygın hizmet veren bazı firmalar zaman zaman aflar, kampanyalar ile ödeme güçlüğüne düşen insanlarımıza çeşitli olanaklar (faiz indirimi, vs.) sunarak, kendi tahsilatlarını artırmayı hedeflerken, diğer yandan borcunu düzenli ödeyen kitleleri manen ve madden mağdur gibi konuma getirmektedirler. Böylesi bir uygulama hesaplı planlı ve bilinçli davranan tüketicileri sanki cezalandırarak, onları da diğerleri gibi bir davranış içine girmeye özendirmektedir.
Tüketiciyi böylece tanımladıktan sonra, bankalarımıza dönersek, bankalarımız yukarıda tanımlamaya çalıştığımız tüketicilerin çeşitli ihtiyaç ve beklentilerine, bilgisayar teknolojisinin verdiği olanaklarını da kullanarak, onların beklentilerinin dahi üstünde, karşılık vermektedirler. Hatta bazen bu hizmeti onların ayaklarına kadar götürmekte ya da kredi ve ödüllü hizmet paketlerini yazılı ya da görsel basın yolu ile kamuya açık bir teklif olarak sunmaktadırlar.
Bazı bankalarımız aynı tüketiciye birden çok banka tarafından çeşitli adlar altında verilen kredilerin risklerini devralmak suretiyle, tek tüketici tek banka şeklinde, bünyesinde toplamayı ve bu işlemi tüketiciyi operasyon ve vade takip yükünden kurtarma adına yaptığını ifade etmektedirler. Sonuca bakarsak ve teşbihte hata olmaz ise bu tür işlemlerle söz konusu bankanın tüketici kredisi portföyü "küçük KOBİ kredisi bahçesi "şekline dönüşmüş olacaktır.
Bankalarımız mal ve hizmet alımı için sundukları taksitlendirme olanaklarını, sistemsel zorunluluklar ile açıklanan gerekçe ile tüketicinin talebine göre değil, sistemin kabul ettiği yapı içinde yapmaktadırlar. Örneğin bir mal ve hizmeti 3 ay ya da 5 ay gibi bir taksitlendirme ile satın almak isteyen tüketici, sistemsel olduğu açıklanan nedenlerle 10 ay 12 ay ya da daha fazla süre ile taksitlendirmeye yönlendirilmektedir.
Bütün bu alışkanlıklar/tercihler ve uygulamalar üst üste konduğunda Tüketicinin ileriye dönük uzun vadeli borçlanmalarında sıkıntıya düşebilme olasılığını tahmin etmek, zor bir olay olmaktan çıkmaktadır.
Oysa ki, bilinçli bir tüketici, gerçekçi bir nakit akışı ve ona paralel bir geri ödeme planı düzenlemesi gerekir. Bir başka anlatımla, tüketicinin ileriye dönük olarak gerçekçi bir gelir akışını, özel yaşamından kaynaklanacak ve ek harcama yapmasını gerektirecek beklentilerini, ülke ekonomisindeki olası olumlu/olumsuz gelişmelerin kendisine getireceği parasal yansımaları, kredi iştahını ve onu kamçılayan reklam ve vitrinler karşısındaki sağlam ve bilinçli duruşunu, kişisel tercihleri ile oluşturacağı ihtiyaçlar listesini de gözeterek, gerçekçi bir geri ödeme planı yapabilmesi, yasal düzenlemeler ile değil ama doğru bir tüketici bilinçlendirmesi ile olacağı da apaçık ortadadır.
Bankalarımız kredi tahsis ederken olabildiğince bu önemli noktaları öngörerek kredi tahsis edip kullandırmaya azami dikkat göstermektedirler. Fakat bu tek yanlı dikkatin bir çözüm olmadığı da bir gerçektir.
Şurası o kadar önemlidir ki; kamuya mal olan şekli ile kredi kartı kredilerinde yakınılan konu, sadece akdi faiz ve onu bağlı temerrüt faizinin oranı olduğu, çokça dillendirilmektedir.
Kredi kartı kredisine uygulanacak azami akdi ve temerrüt faizi oranları Kredi Kartları Yasası'nın verdiği yetki ile TC Merkez Bankası tarafından tespit edilip ilan edilmektedir. Bunun içindir ki; bankalarımızı akdi ve temerrüt faizi oranları açısından tenkit etmek ve hedef göstermek pek de adil olmayacaktır.
Ayrıca bankaların sunduğu kredi imkanlarını ve bunun kullanım şartlarını kredi kullanmadan önce öğrenen veya öğrenme imkanı bulunan tüketicinin, akdi faiz ve temerrüt faizi oranları değişmediği halde, kredi ilişkisi devam ederken ilerde bir yerde faizden şikayetçi olması, öncelikle ülkemizde tekrarlanarak uygulanmakta olan çeşitli faiz affı gibi uygulamalarının olumsuz havasından ve bankaların da giderek artan oranlarda, tutarlarda ve çeşitlerdeki promosyonlarının verdiği teşviklerle bilinçsiz tüketicinin aşırı borçlanmasından kaynaklanmaktadır. Bunun içindir ki, af ve promosyon adlı uygulamaların ilgili kuruluş meslek kuruluşları ve otorite tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekir.
Ayrıca bilinçsizce hesapsız ve artan şekilde borçlanan kişilerin durumlarının basınımızda, onları mağdur şekilde göstererek, malzeme yapılmaması gerekir.
Şüphesiz burada bankalarımıza da görev düşmektedir. Bugünün teknolojisi ve yasal imkanları ile kredi tahsis edilecek kişilerin diğer bankalarda kullandığı kredilerin tutar ve çeşidinin artmasını tespit etmeleri, çok kolay olabilmekte iken ve kredi kullanıcının gelirinde değerlendirme yapmaya değer yeni bir artış olmadığı halde, sektörün içindeki rekabetten olsa gerek, yeni kredi tahsis edip kullandırılması durumunda, bilinçsiz tüketicileri istenmeyen durumlarla karşı karşıya bırakmış olmaktadırlar.
Tüketici kredi kartı kredisini kullandıktan bir müddet sonra, bankanın akdi faiz ve temerrüt faizini artırması durumu ile karşı karşıya kalması halinde ise durum daha farklı irdelenmeye değer durumdadır.
Şöyle ki;
Banka, kredi kartı kredisini kullandırdıktan sonra, TC Merkez Bankası'nın artışına uygun olarak kredi faizini artırır ise bankaya atfedilecek bir kusur olmasa gerekir. Fakat krediyi ilk kullandırırken anlaşılan akdi faiz oranı TC Merkez Bankası'nın azami faiz oranlarının belli oranda altında saptanmış olması halinde, ilerde bir yerde TC Merkez Bankası akdi faiz oranını artırdı diyerek, Bankaca akdi faiz güncel azami oranlara çekilir ise bu kredi kullanıcısına, diğerlerine göre daha fazla oranda faiz artışı yapılmış olur ki, buda doğru ve adil olmaz. Bu nedenledir ki yeni akdi faiz oranı da kredinin ilk kullandırıldığı günkü gibi azami faiz oranın aynı oranda altında kalması gerekir.
Son zamanlarda tüketiciye tahsis edilen bazı tüketici kredilerinde kredinin limiti tüketicinin gelirinin 16 katına, vadesi ise 60 aya, bir başka deyişle 5 yıl gibi uzun bir süreye dayanmış bulunmaktadır. Bankacılık sektörünce, çeşitli firmalara kullandırılan 5 yıl ve daha fazla vadeli krediler, orta vadeli kredi olarak nitelenir kredi kullanım koşulları farklı değerlendirilirdi. Bugün ise bu kadar uzun bir vadeli bir kredinin tüketiciye imzası karşılığı tanınması hem Banka açısından hem tüketici açısından çeşitli risklerin (faiz, kur, vs.) peşinen alınması demektir.
Tüketicinin önce kredi kartı almasını, takiben kullanımını ve bunun krediye dönüşmesini, teşvik eden ve parasal olarak ödüllendiren bir sistemde, yukarıda açıklanan nedenlerle bilinçli davranmayan veya davranamayan tüketicinin kart borcunun önce gecikmiş borca dönüşmesi,sonra yasal takibe intikal etmesi ve akabinde kart lehdarının hakkında aciz vesikası alınması şeklinde gelişip sonuçlanan senaryolar, peşinen ödüllendirilmiş fakat ödeme kabiliyetini kaybeden borçlular yaratan bir sistem olarak görülmektedir.
Ayrıca tüketiciler kart limitini, ister vadelendirilen uzun dönemli alacaklar ile isterse kredi kullanmak suretiyle, sonuna kadar kullanmış olması halinde, ister istemez önce birer iflah olmaz kredi kartı kullanıcısı ve giderek sisteme yayılan bir sistem kullanıcısı olmaya aday olmaktadır.
Bunun içindir ki; tüketiciye birçok bankanın değişik tarihlerde kredi kartı vermesi ve kredi kartı kredisi tahsis etmesi, ilk bakışta tüketici için bir itibar unsuru gibi görünüyorsa da, ilerde her birinden limitleri içinde riske girilmesi halinde ve tahsis edilen kredi limitleri toplamı, tüketicinin gelirinin 8-9 katı ya da daha fazlasına çıktığı zaman, tüketici için içinden çıkılamaz bir hal şeklinde başlayan kötü bir final, banka cephesinde ise kaçınılmaz gecikmiş alacak ve zarar olarak sona ermektedir.
İşte bu yüzdendir ki otoritenin zamanında devreye girip bu risklerin yaratacağı sistemsel olumsuzlukları, kompanse etmek adına birtakım önlemleri alması doğru ve gerçekçi olacaktır.
(*) Tüketici olmanın dayanılmaz hafifliği-08.08.2007 Dünya Gazetesi,
- Tüketici açısından kredi kartı riskinin yönetimi-10.07.2006 Dünya
Gazetesi.