Türk ekonomisinin sanayi odaklı değişkenleri üzerine bir inceleme

 

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Y. Doç. Dr. Sefer GÜMÜŞ / Haliç Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekan Yardımcısı

Osmanlı dönemini bir yana bırakırsak, cumhuriyetle birlikte sanayi tarihimiz var. 1980 öncesi dönemde sadece işalata dayalı bir ekonomi politikaları izlemişiz. Bu da Türkiye'nin koşullarından kaynaklanmıştır. Böylece sadece iç pazarın ihtiyaçları karşılanmıştır. 1950'lerde işal ikamesi politikaları benimsenmiş ve 1980'lere kadar devam etmiştir. Bu dönemde düşük rekabet gücü yüksek gümrük duvarlarıyla korunmuştur. Bu dönemde gümrük duvarlarını aşan mallara talep artmış ve temin edilmediğinde sorunlar yaşanmıştır. Bir malın benzerinin yurtiçinde üretiminin yapılması ve işalatın yasaklanması dönemin özellikleri arasındadır.

Bu dönemin ömrü 1979 ve 1980'lere kadar sürmüştür. Dünyada kürselleşme olgusunun yaygınlaşması, Türkiye'nin ihracata dayalı büyüme dönemine geçmesi ile sanayi sektörleri dış pazarın ihtiyaçlarını karşılamaya yönelmişler ve ihracatımız, ticaret sektörleriyle birlikte bugün, 120 milyar dolara ulaşmıştır. Bu dönemde ihracat üretimle artacak yerde devalüasyonlarla desteklenerek büyütülmüştür. Bunun sonucunda iç üretim, rekabet gücü yüksek işalat karşısında giderek zayıflamıştır. Böylece üretip satmak yerine, işal edip para kazanmak veya para oyunlarıyla para kazanmak daha k‰rlı hale gelmiştir. 2001 yılında artık bu dönemin sonuna gelinmiştir. Yani devalüasyonlarla rekabet gücünü artırmak mümkün olmamıştır.

Rekabet gücü yüksek üretim, dönemin simgesi olmuştur. Hiçbir toplum, kendisine rekabet gücü kazandıran bir buluşu başkasına devretmez. Günümüzde tüm sektörlerde buluşçuluk işletmeleri iç ve dış pazarda ayakta tutmaktadır. Mal ve hizmetlerde düşük fiyatla rekabet gücü sağlanamaz. Böyle bir strateji günümüzde kalıcın değildir. Rekabetin kuralları ve birçok değişkenleri vardır. Bu da sektörlere, zamana ve zemine göre değişir.

Sanayinin dışa açık büyümesinde devlet desteklerinin ve teşviklerinin sağlanması büyük firmaların yanında KOBİ'leri de yukarı çekecek ve ihracatlarının artmasına neden olacaktır. Bölgesel sanayinin ve Anadolu sanayinin desteklenmesi, sanayi sektörlerinin yurtdışında yatırım yapmalarını engelleyecek ve ülkenin geri kalmış bölgelerinde yatırım yapmalarını sağlayacaktır. Yerel kaynakların ve devlet teşviklerinin sanayilere aktarılması sanayinin bölgeselleşmesini sağlayacaktır. Bu sayede gelir dağılımı da dengeli olacak ve ekonomik refah ve mutluluk her bölgeye yayılacaktır. İleri teknolojinin kullanılması ve doğal dengenin korunmasında dikkatli olan sanayi işletmeleri, hedef müşteri kitlelerin gözünde her zaman tercih edilir olacaklardır.

Türkiye, dünyanın 12. büyük ekonomisine sahip bir ülkedir. 650 milyar dolar milli geliri ile ülkenin refah ve mutluluğunu sağlamaya çalışmaktadır. Sanayi ve ticaret sektörlerinin sağladığı katma değer, istihdamdaki gelişmesi ve ödenen vergiler bu noktalara ulaşmaya yardımcı olmuştur. Günümüzde sektörlerin mal ve hizmet üretimi ve satışı ile ilgili değişkenlerde piyasada nakit para darlığının çekilmesi, ülkenin geçtiği süreçlerden kaynaklanmaktadır. Alacakların tahsili, ödemelerin zamanında yapılması ve tüm üretim ile satış değişkenlerinde nakit paranın darlığı ülke ve dünya ekonomi politikalarından kaynaklanmaktadır.

Türkiye ekonomisinin yüzde 35'inin kayıtdışı olması, enflasyonun tek haneli rakamlardan çift haneli rakamlara doğru yol alması piyasa hareketlerinden ve hareketsizliğinden kaynaklanmaktadır. Sektörlerde kayıt altına alınamayan ve mal ile hizmetin faturasız ve fişsiz müşteriye teslimi piyasadaki nakit darlığının ortadan kalkmasına ve asgariye indirilmesine neden olmaktadır. Bu duruma göre kayıt dışı ekonomi veya kayıt altına alınamayan ekonomi sektörler tarafından desteklenmektedir. Çünkü bu tür ekonomi değişkenleri piyasadaki nakit darlığını ortadan kaldırmakta ve sektörleri rahatlatmaktadır. Enflasyonu da bu anlamda değerlendirdiğimizde, yüksek olmayan enflasyon ve piyasa koşullarına uygun enflasyon mal ve hizmet hareketini kolaylaştırmakta, satışları artırmakta ve ciroları yükseltmektedir. Piyasaların rahatlaması salt nakit ile ilgili değildir. Birçok değişken vardır. Ekonomi güven ve huzur ister. Bu da hükümetlerin istikrarlı politikalarına bağlıdır.

Türkiye'de vergi adedinin çokluğu ve oranlarının yüksek olması Sanayi işletmelerine sorunlar yaşatmaktadır. Verginin bir maliyet olması, mal ve hizmet fiyatlarının yüksek olması, ortalama vergi oranlarının yüzde 70'lerde olması, 50'ye yakın vergi çeşidinin bulunması işletmelerde fiyatların yükselmesine, rekabetin acımasız koşullarda sürmesine ve bu koşullara uyum sağlayamayan işletmelerin piyasadan silinmense neden olmaktadır.

AB ülkelerinde ortalama vergi oranlarının yüzde 25-30'larda olması, 8 ile 10 adet arasında vergi türünün bulunması, hangi hükümet gelirse gelsin bu durumun değişmemesi ekonomilerinin güçlü olmasından kaynaklanmaktadır. AB'nin Türkiye'ye sağladığı olanaklarla yani verdikleri ile aldıkları arasındaki dengedeki değişmelerde güçlü ekonomiler kazanmaktadır. Uyum sağlama sürecinde veya AB müktesebatında daha çok alınacak yol ve yapılacak işlerimiz vardır. AB ye üyelikten vazgeçmek veya askıda uzun süre kalmasına izin vermek bu zamana kadar yapılan çalışmaların yok olması anlamına gelmektedir. AB'nin de bu konuda sonradan aldığı 10 adet yeni üyenin durumuna bakıldığında, Türkiye'nin kazanımları, mevcutları ve çabaları her türlü değerlendirmenin üstündedir.

Türkiye, dünyanın en önemli coğrafyasında bulunmaktadır. Bu nedenle gelişim, büyüme, küresel uyumda sağladığı başarılarına her zaman gölge düşürülmektedir. Bunu da dış ülkeler sağlamakta ve ülkenin gelişimine ve ekonomi değişkenlerinin aynı paralelde işlemesine engel olmaktadır. Ülkelerin değil, şehirlerin ve sektörlerin rekabet ettiği günümüzde, dünya ülkelerindeki sektörlerin hükümetlerinin dışında hareket etmesi, kürselleşme olgusunun sürmesine yardımcı olacak aksi durumda, yeniden bloklaşma hareketleri başlayacaktır.

Türkiye güçlü ekonomiye ve sektörlere sahiptir. Yabancı sermaye de bu anlamda gelmektedir. Yabancı sermaye güvendiği yerlere gelir. Güvenmezse gider. Türkiye'nin gücü de buradan gelir.