Türkiye 25 gelişmiş ülke içinde 12 sırada

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Y. Doç. Dr. Sefer GÜMÜŞ / Haliç Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekan Yardımcısı

Küresel krizin kaynağı ABD. Çarpan etkileri ise tüm dünya ülkeleri. Şiddeti az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler. Amerika bundan bir asır önceki ideallerine ve hayallerine kavuştu. Ortadoğu projesinin temellerini attı. Proje gelişmeye devam ediyor. Yaşamının ilk aşamalarındaki proje kan ve gözyaşı ile çalışmalarını sürdürüyor. Irak, Afganistan, Suriye, Mısır ve İran ile Türkiye bu projenin ortaklarıdır. Projenin finansman kaynakları ülkelerin kendi gelirleri yanında, Ortadoğu petrolleridir. Bu nedenle Haçlılar hedeflerine ulaşmış oldu. Osmanlı 632 yıl yaşamış fakat ABD'nin yaşam eğrisi bu kadar uzun olmayacaktır. Çünkü gittiği ülkelere kan, gözyaşı ve zulüm getirmektedir. Osmanlı ise medeniyet ve huzur getirmektedir. Zaman ve asır farklılıkları dikkate alındığında Osmanlı ile ABD'yi kıyaslamak olanaklı değildir. Dünyayı ahtapotun kolları gibi saran ABD'nin kriz yaşaması yukarıdaki nedenlerden dolayı çok doğaldır. Fakat tüm dünya ile birlikte 2009 yılının ilk 9 ayında atlatacaktır. Çünkü küresel dünya bu sorunlarla uzun süre yaşayamaz.

 Türkiye çok güçlü ülke. Rakamları, sektörleri ve yatırımları bu gelişmeyi çok iyi anlatır. Dünyanın 212 ülkesi arasında 25 gelişmiş ülke sıralamasında 12. sırada yerini alır. Bu gücünü birliğinden, beraberliğinden ve yüreği ile beyninden alır. Türkiye dünyanın çok önemli stratejik bölgesindedir. Ancak dış çıkar grupları ve ülkeleri Türkiye'yi rahat bırakmadıklarından gelişmesini tamamlayamamakta ve sorunlar yaşamaktadır. Bu nedenle de çok yüzeysel krizlerden de etkilenmektedir. Kaynaklarını tam anlamıyla kullanabilse, yönetiminde dünyadan soyutlanmadan özgür olabilse, kendine yeter ülkeler arasında yerini çoktan almış olacaktır. Ne yazık ki bu mümkün olmamaktadır. Dünyada yeni kurulacak düzende, Türkiye'yi dikkate almadan başarıya ulaşmak mümkün olmayacaktır.

Kriz, Türkiye'nin neresinde ve hangi sektörlerindedir.

Marketler, alışveriş merkezleri, tatil yerleri, yiyecek ve içecek sektörleri, satış rekorları kırmakta ve her kasanın önünde 30-40 kişilik kuyruklar oluşmaktadır. Şöyle bir baktığınızda şaşkınlığınızı gizleyemezsiniz. Acaba Türkiye'de kriz nerede? Her kasaya günlük 25-30 milyar TL'lik nakit para düşmektedir. Ortalama 70-80 bin çeşit ürünün olduğu bir markette günlük ve aylık satış hasılatını hesaplamak kolay olmasa gerek. O halde insanın yaşaması için yemesi ve içmesi gerekir. Sonra da giyinmesine sıra gelir. Biraz da gezmesi ve eğlenmesi gerekeceğinden, bu üç değişkene para harcamakta tüketici veya satın alıcı çekinmemektedir. O halde bu sektörlerde satış sorunu yok. Gelen ikinci el ürünlerin depolarda kalarak maliyetlerin yükselmesi sorunu da ortadan kalkmaktadır. Bu sektörlerde çalışan, sahip ve yöneticilerin piyasadaki ödeme denge ve değişkenlerinde sorunlarım olmayacaktır. Bu anlamda yiyecek ve içecek sektörleri ile giyecek sektörlerinde krizin etkileri en alt düzeylerdedir.

Pazarlama ve satış değişkeni, kriz döneminde daha çok önem kazanmaktadır

Pazarlama ve satış birbirinden çok farklı değişkenlerdir. Bu ayırım kriz dönemlerinde kendini daha çok gösterir. Satmak yürek ve beyin ile cesaret ister. Eğitim ve diğer faktörlerin de ilavesiyle altyapı, kurumasallık ve güven ile marka gibi faktörler ile birlikte bir bütün olarak satışı değerlendirmekte yarar vardır. Kriz dönemlerinde satışın her türlüsünün yaratacağı sorunlar çok ciddi bir şekilde değerlendirilmelidir. Borçlarını ödeyemeyen, alacaklarını tahsil edemeyen, istihdam yaratamayan, işçi çıkaran, vergisini ödeyemeyen kişi kurum ve kuruluşlara mal ve hizmet satmak her yiğidin işi değildir. Yani işletmenin kasasından, insanın cebinden parasını alacaksınız. Bunun için de öncelikle yok olan talebi yaratmak gerekecektir. Mevcut olan arz ile talep arasındaki dengeleri gözeterek talebi yaratmak sürdürülebilirliği sağlamadan geçmektedir. İşte pazarlama ve satışçının asıl görevi de budur.

Finans sektörü krizin önlenmesinde etkili rol oynayacak

Türkiye siyasi ve ekonomik krizlerde çok engin deneyime sahip bir ülke. Finansal kurumlar ve kuruluşlar ile bankalar krizi tetikleyecek ve sonlandırmada etkili rol alacaklardır. Bunların da yönetimi hükümetin politikalarıyla çok yakından ilgilidir. Son zamanlarda hükümetin ve bankaların aldıkları önlemlerin takdir edilmesi gerekmektedir. En azından 2001 krizindeki gibi kredi musluklarını kapatmadılar. Hatta kredi verebilmek için dönemsel kampanyalar düzenlemektedirler. Faizlerin ülke koşullarına göre seyretmesi, yüksek olmaması, yiyecek, içecek, giysi ve eğlence gibi sektörlerde kredi kartlarının kullanılması ve bankaların bu konuda esnek davranması halkımızı son derece mutlu etmektedir.

Vadeleri gelmemiş alacakların tahsil edilme isteğinin olmaması çok farklı ve çok olumlu bir kurumsallık örneğidir. Bankalar kredi vermezse piyasalarda yatırım ve üretim ile alışveriş için para olmayacak, işte esas kriz o zaman derinleşecektir.

Kriz dönemlerinde sektörler ve işletmeler arasındaki iletişim çok önemlidir

Kriz dönemlerinde piyasalarda para yoktur. Nakit darlığı vardır. Para saklanmıştır. Güvenecek yer, sığınacak liman bulamadığı için yastık altından çıkmaz. Arz bu dönemde çok hızlı değildir. Talep zaten yoktur. Çünkü para olmadığı için satın alma gücü de yoktur. Arz ile talepte hareket olmadığından ekonomi durgunluk dönemine girmiştir. Krizin bir başka boyutu da budur. İşte bu dönemde İşletmeler arası iletişim çok önem kazanmaktadır. Çünkü piyasalardaki tüm değişkenlerin birbirinden farkları yoktur. Tüm piyasalar alacaklarını tahsil etmede, borçlarını ödemede sorun yaşamaktadır. Bu dönemde bankalar ve hükümet, alacak ve borç konularında esnek hareket ederken, işletmeler arasındaki iletişimde de aynı konuların görüşülmesi çok doğal olmalıdır. Alacaklar ve borçlar karşılıklı olarak bir anlayış içinde tekrar vadelendirilmeli ve her iki taraf da ticari yaşamlarını sürdürmeleri konusunda rahat olmalıdırlar. Dünyanın kriz ve savaş eylemleriyle sarsıldığı bir dönemde işletmeler, bankalar ve hükümetlerin birbirlerini çok daha iyi anlamaları piyasaları rahatlatacaktır.

Kriz dönemlerinde yatırım sektörleri ve gayrimenkulde satışlar durma noktasındadır.

Bu sektörler, hareketli ve çok yaşamsal sektörler gibi değildir. Satışları az veya hiç yoktur. Çünkü müşterinin satın alma gücü yoktur. Malın fiyatı yüksektir. Yiyecek ve içecek ile giyecek ürünleri gibi değildir. Son zamanlarda gayrimenkul satışlarında başlatılan baş döndürücü kampanyalar, ağır giden satışların hareketlenmesine yöneliktir. Bu dönemde kişi, kurum veya kuruluşlar yüksel fiyatlı mal ve hizmeti satın almak için bankalardan kredi talep etmezler. Çünkü geri ödemesinde veya bankanın uzun vadede alacağını tahsil etmede sorun yaşaması mümkün olabilir. Satışı ağır giden bu değişkenlerin taleplerinin artması için, ekonominin düzelmesi, kriz ortamından çıkılması ve piyasalara güven gelerek paranın meydana çıkması ve satış ile yatırıma katılması gerekmektedir.